Doğan Cüceloğlu – İçimizdeki Biz

Elinizdeki kitabın yazarı Doğan Cüceloğlu görünüyor. Aslında bu kitap bir ekip çalışmasının ürünüdür. Şimdi ekipteki insanlara teşekkür etmek, onların katkılarını tanıtmak istiyorum. “Her insan çağının çocuğudur” derler. Her düşünür kendi çağının bir ürünüdür ve kendinden önce gelen düşünürlerin, bir anlamda, “çocuğudur.” Bu kitapta kaynak olarak verdiğim kitapların yazarları, onları yetiştiren düşünürler, benim ilk tanımak istediğim önemli kişilerdir. Bu yazarların yanı sıra seminerlerine katıldığım insanların yaşamıma katkıları teker teker söylenemeyecek kadar çok ve anlamlıdır. Onların omuzlarına basarak yükselme olanağını bulduğum için kendilerine minnettarım. Umarım, benden sonra gelenler de benim omuzumu, “basarak yükselecek bir omuz” niteliğinde bulurlar. İnsanımızın gelişme ve yücelmesinde bu nitelikte bir omuz olduğumu görebilmek beni mutlu edecektir. Kızım Elif, kitabın yazılmasında ve biçimlenmesinde etkin bir rol oynadı. Kaliforniya’da üniversite kitaplıklarında saatlerini harcadı, ortaya çıkan ürünü eleştirel gözle eledi, önemli katkılar yaptı. Baba kız olarak bir proje üzerinde beraber çalışmanın mutluluğunu duyduk. Onunla gurur duyuyorum. Asistanım Ebru Tuay kitabın içeriğinin oluşmasında ve yüzlerce ufak ayrıntının birbiriyle ahenk içinde kitapta yer almasında önemli katkılarda bulundu.


Onun enerjik, bilinçli, girişken, olumlu, eleştirel yaklaşımı yaşamımın vazgeçilmez parçası haline geldi. Bu kitap da onun bu özelliklerinden nasibini aldı. İşbirliğimizin devamını diliyorum. Şermin Yenice eğitimli ve deneyimli editörlük gözü ile kitabın ilk müsveddesini gözden geçirdi. Dikkati, ilgisi veg üler yüzü ile beni sürekli teşvik etti. Editör olarak kitabın yapısına katkıları nedeniyle okuyucu daha derli toplu, daha rahat ve akıcı bir kitaba kavuştu. Kitabı daha sonra gözden geçiren; Üst düzey lider ve yönetici olarak ilke ve değerlerine, deneyimlerine güvendiğim Nejat Bilginer, Faruk Eczacıbaşı, Ataman Onar, Akın Öngör, Güler Sabancı, Tınaz Titiz; İnsan kaynakları alanında koordinatör, yönetici, planlayıcı, uzman olarak görev yapan Yalçın İpbüken, Lale Küstü, Ümit Öztürk, Ömer Uzun, Rıdvan Yirmibeşoğlu; Türk sendika yaşamında önemli görevler yüklenmiş olan Salih Kılıç, Yaşar Seymen, sendikalar konusunu inceleyen gazeteci yazar Atilla Özsever; Üniversite profesörlüğünden sosyal yardım uzmanlığına kadar değişik meslekleri temsil eden Hatice Atlı, Sami Cüceloğlu, Yeşim Çavuşoğlu, Ahmet Dervişoğlu, Yonca Dervişoğlu, Abidin Sönmez, Tanol Türkoğlu, Hülya Yetişken; Kitabın gelişmesine mantıksal yapısı, okunuşu, örneklendirilmesi bakımından önemli katkılarda bulunan, bir anlamda kitabı yeniden oluşturan ekip üyeleridir. Zamanlarını, enerjilerini, katkılarını hiç esirgemeden veren bu değerli insanlara yalnız kendi adıma değil, okuyucularım adına da teşekkür ediyorum. Sistem Yayıncılık Ailesi, “bilgi ve sevginin önemli değerler olduğu bir öğrenme ortamı yaratma” misyonuna uygun bir tavır içinde bana her türlü yardımı yaptı. Çizimleriyle kitaba zenginlik katan Musa Gümüş’e ve ailenin diğer üyeleri Erdoğan Yenice’ye, Hidayet Pınarbaşı’na, Betül Çelik’e, Zehra Yılmaz’a, Ebru Cağaloğlu’na, Osman Akınhay’a, Sedat Kurdoğlu’na ve Uğur Karaman’a katkıları için teşekkür ediyorum. Kitabın kalitesi yukarıda söylediğim katkılar nedeniyle gerçekten yükseldi. Elinizdeki kitap benim tek başıma verebileceğimden daha kaliteli oldu. Ama, kitabın eksiklikleri ve gelişmesi gereken yönleri mutlaka vardır ve bu eksik yönlerin sorumluluğu tümüyle bana aittir. ON SOZ NEDEN KALİTE BİLİNCİ ÜZERİNE BİR KİTAP? Kalite üzerine bir kitap yazmayı düşünmüyordum. Geliştiren ana baba konusunda çalışmayı planlıyordum.

Son yıllarda Türkiye’ye gelerek Türk şirketlerine İletişim ve Etkili Yaşam Seminerleri vermeye başlayınca zaman içinde şunu anladım: Türk toplumunun şu an en dinamik, çağdaş, kendine güvenli, bilgiye değer veren sektörü özel iş kurumları. Kendini yenilemeye açık, iyi yetişmiş elemanları bünyesinde toplamış, dünya piyasasında yerini alma tavrını takınmış bir sektörle karşılaşacağımı ummuyordum. Kaliteye önem veren Türk özel sektörünü keşfetmek beni mutlu etti. İş Yaşamının önemini Keşfettim Seminer verdiğim her kuruluşta beni olumlu etkileyen, gelişmiş, dünyanın herhangi bir ülkesinde rahatlıkla liderliğe ve yöneticiliğe soyunabilecek insanlarla tanıştım. Bu insanların Türkiye’nin geleceğini etkileyebilme gücünü kavradım. İş yaşamı benim düşüncemde yeni boyutlar kazanmaya başladı. “İş” kavramının sadece para kazanmayı kapsamadığını, para kazanmanın ötesinde karmaşık, yaşamın tümünü kapsayan bir süreçler matrisi oluşturduğunu gördüm. İş ve Aile İş yaşamı ile aile yaşamı arasındaki benzerliği görmeye başlamam da bu devreye rastladı. Ailenin toplumun temeli olduğunu, aile içinde yer alan süreçlerin kendilerini toplum yaşamında yansıttığını biliyordum. Ama iş yaşamınına ile yaşamındaki süreçleri ne kadar içerdiğini bilmiyordum. Aile yaşamının kaliteli, sağlıklı, yaratıcı, doyumlu, üretici ve anlamlı olması için gereken süreçlerin hepsinin iş yaşamının kaliteli olması için de gerekli olduğunu gördüm. Yaşam holografiktir (holographic). Holografik kelimesi bir sistemi oluşturan her bir birimin o sistemin tümünü temsil ettiğini, kopyaladığını, taklit ettiğini ifade eder. Örneğin insan vücudundaki her hücre, DNA’lar düzeyinde, o insana ait tüm özellikleri taşımaktadır. Böylece ister diş, ister kemik, ister kan, ister deri yoluyla olsun, eğer bir insanın bir hücresine ulaşır ve onu analiz ederseniz, o insanın kendine özgü özelliklerine ulaşmış olursunuz.

Yaşam bölük pörçük, birbiriyle ilişkisiz kısımlardan oluşmuyor. Kişinin yaşamı bir bütün. Yaşamın bir yanında oluşan aksama, yaşamın tümünde aksayan bir şeye işaret eder. Kişinin yaşamının bir yönündeki gelişme, diğer yönlerde gelişmelerin başlayacağına işaret eder. İş ve aile arasındaki bu holografik ilişkinin bilincine varmam beni heyecanlandırdı. İş yaşamında kendilerini gerçekleştirmek üzere yola çıkmış olanlara yoldaşlık yapmaya karar verdim. Bu kitap böyle bir yoldaşlık duygusundan doğdu. İş yaşamında ilkeleri olan, hakkaniyet içinde onurlu bir başarı elde etmek isteyenlerin, aile yaşamında da başarılı olmak istediğini gördüm. Montaigne’nin dediği gibi, “Bir aileyi yönetmek, bir ülkeyi yönetmekten daha kolay değildir.” Yaşamda Kalite Aslında sözünü ettiğim yaşamda kalite. Kalite yaşamın tümünü kapsayan bir görüş, bir tutum, bir bilinçtir. Bu bilinç bireyin kafasını, kalbini ve cebini bir bütünlük içinde yönetirse yaşamda kalite oluşur. Kalite bilincinin kökleri ailede yatar. Zamanla iş yaşamında kendini göstererek tüm toplumu kapsar. Konfüçyus’un şu sözlerine kulakv ermeliyiz: “Dünyaya güzel karakterlerini göstermeyi isteyen eskiler, önce devletlerini bir düzene koymaya çabaladılar.

Devletlerini düzenlemek isteyenler, önce evlerine çeki düzen verme gereğini gördüler. Evlerini düzene koymak isteyenler, önce kişiliklerini terbiyeden geçirmeleri gereğini anladılar.” Kalite konusunda seminer veren, eğitim programları hazırlayan insan kaynakları uzmanı bir arkadaşım1 , “Toplam Kalite sözcüğündeki ‘toplam’ kelimesi, ‘şirkette herkes kaliteden sorumludur’ anlayışı ile sınırlı olmamalıdır. Bir yönetici, şirket içinde Toplam Kalite Felsefesine uygun davranış gösteriyor, şirket dışına çıktığında trafik kurallarına uymuyor, evinde eşini çocuğunu dinlemiyor, alışveriş yaptığı dükkana girdiğinde merhaba, günaydın demiyor ise, şirket içindeki Toplam Kalite’ye uygun davranışı ‘göstermelik davranış’ olmaktan öteye geçemez,” dedi. Arkadaşımın burada vurguladığı bilinç, bu kitabın konusu olan BİZ Bilinci’dir. Bu Kitap Kimler İçin Yazıldı? Bu kitap yaşamın tümüne önem verenler için yazıldı. İster yönetici, ister altyönetici, ister destek elemanı olarak çalışın, ister bekar, ister evli olun, bu kitabın size söyleyecekleri olduğuna inanıyorum. Bu kitap yaşamının sağlıklı, yaratıcı, doyumlu, dengeli ve anlamlı geçmesini isteyenlere yaşam yolculuklarında yoldaşlık etmek için yazıldı. Yazarın Gözlüğü Ben bir psikoloğum. Bireyin davranışını bir sistem içinde açıklayabilmek ve önceden kestirebilmek psikoloji biliminin amacıdır. Psikolojinin bana vermiş olduğu gözlükle olaylara bakıyor ve o bilim dalında geliştirilmiş olan kavramlarla onları anlıyor ve yorumluyorum. Ömer Uzun’a bu paylaşımı için teşekkür ediyorum. Aile, iş yaşamı ve toplum içindeki davranışlar gibi oldukça sosyal ve ekonomik yönleri olan olaylara bir psikolog olarak yaklaşmam okuyucularımın bazılarını rahatsız edebilir. Belki de siz bu tür okuyucularımdan birisiniz ve olayları açıklarken daha’ ekonomik kuramlar ve özellikle diyalektik materyalizm kavramlarını kullanıyor olmamı istiyor olabilirsiniz. Bir davranış bilimcisi olarak olaylara bakmak istememin iki nedeni var: İlki, otuz beş yıllık mesleksel bilgi, görgü ve edindiğim bilgeliği kullanma istegı.

İkincisi de, psikoloji dışındaki kavramları sistemli bir biçimde uygulamaya koyacak kadar içli dışlı bilmemem. Türk insanının davranışını kültür ve davranış bilimleri kavramlarıyla açıklamak bizim toplumumuz için henüz yeni. Psikoloji’nin ve Kültür Antropolojisi’nin kavramlarını uygulamaya koymaya önem veriyorum. Diyalektik materyalizmin kavramlarıyla toplumsal olayları açıklamak bir zamanlar alışkanlık haline gelmişti ve bildiğim kadarıyla, bu tür bir yaklaşımla Türk okuyucusu tanışmış bulunuyor. Ben ise olaylara psikolog gözlüğü takarak bakıyorum ve sizi bu gözlükle tanıştırmak istiyorum.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir