Dogu Perincek – Karen Fogg’un E-Postallari

Kitabın başlığında yazım hatası yok. Bunlar e-posta değil, e-postal. “Postal” deyince, vatanını savunan askerin de postalı var. O postal bizim postalımız. Karen Fogg’unkiler bambaşka, emperyalist postal. Bu kitap, Karen Fogg’un emperyalist postallarının hikâyesini anlatıyor. Çi ğnenen senin vatanındır, bağımsızlığın, egemenliğin, halkçı kültürün ve ekmeğindir! Bu kitap, ortaklaşa çalışmanın ürünüdür. Önce Ahmet Mehmet Bey’e te şekkür ederim. Türkiye için değerli bir hizmette bulundu. Bu kitabın ortaya çıkmasında, başta Özcan Buze’nin çevirmen müfrezesinin alınteri var. Çevirileri özenle yapan Buze ve arkadaşları, Belgin Şenoğlu, çeviri yanında kitabın her işine emek veren dikbaşlı Kiraz Perinçek, İP Genel Merkez Basın Bürosu Sorumlusu Sinan Onuş ve arkadaşları, sağ olsunlar gayretle çalıştılar. E-postalların yorumlanması ve toplumumuza sistemli olarak anlatılmasında, değerli arkadaşlarım (isimlerinin alfabe sırasıyla) Erol Bilbilik, Ferit İlsever, Hasan Yalç ın, Mehmet Bedri Gültekin ve Suphi Karaman’ın bildiri ve açıklamaları yanında, özellikle hukuki görüşlerin oluşturulmasında Aydınlık Sorumlu Müdürü Emcet Olcaytu’nun yazılarından yararlandım. Sevgili kardeşlerim Ulusal Kanal Haber Müdürü Dr. Serhan Bolluk’a ve Aydınlık Genel Yayın Yönetmeni Adnan Akfırat’a da düşünsel katkıları nedeniyle teşekkür ederim. Kitabın başlığındaki imzam, hepimizin imzasını temsil ediyor.


Karen Fogg’un e-postalarının Türkçe ve İngilizce metinleri, kamunundur; Türkiye halkınındır. Herkes bu belgeleri alabilir ve inceleyebilir. Bu yaz ışmalar, www.karenfogg.net başlıklı internet sitesinden de bulunabilir. Hiç merak etmeyin, Türkiye kazanacaktır. İstanbul, 14 Nisan 2002 GENİŞLETİLMİŞ 5. BASIMA EKLER – GENİŞLETİLMİŞ 5. BASIMIN SUNUŞU Karen Fogg’un herzelerini ilk kez, 7 Şubat 2002 günü, İşçi Partisi Genel Başkanı olarak yaptığım basın toplantısıyla kamuoyuna duyurmuş ve AB Temsilcisinin derhal istenmeyen kadın ilan edilmesini talep etmiştim. Elinizdeki kitabın ilk basımı ise Nisan 2002 tarihini taşıyor. O zaman iktidarda, Ecevit hükümeti vardı. Aradan üç buçuk yıl geçti. Karen-Fogg’un E-Postalları’nı her gün, her hafta, her ay, yeniden doğrulayan yıllar… Karen han ımın yazışmalarında, o zaman AB-Türkiye ilişkilerinin röntgenini görmüştük. Artık röntgen olmaktan çıktı, her şey ortada. Acı olanı, Karen Fogg’un e-postalarında belirlenen hedeflerin birçoğuna ulaşmış olmalarıdır.

Orada öngörüldü ğü gibi, İsmail Cem, Kemal Derviş, Hüsamettin Özkan marifetiyle yeni parti kurdurulmuş, hükümet değişikliği gerçekleştirilmiş, KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş etkisiz hale getirilmiş ve KKTC Cumhurbaşkanlığı makamında istenen operasyon gerçekleştirilmiştir. Yeni Parti ve Hükümeti Değiştirme Tertibi Üç buçuk yıl önce kitabı yayınlarken, Karen Fogg’un varolan hükümeti değiştirmeye yönelik tertibini ayrı bir başlık altında vermemiştik. Madam Fogg, daha 2001 yılındaki yazışmalarında, yeni bir parti kurularak o günkü hükümetin bertaraf edilmesini ve yeni bir hükümet kurulmasını planladığını ortaya koyuyordu. İsmail Cem ve Kemal Derviş’in hükümetten ayrılarak yeni bir parti girişimine koyulmaları ve arkasından yaşanan olaylar biliniyor. Türkiye, 3 Kas ım 2002 seçimine ABD-AB işbirliğiyle sahnelenen bir operasyonla götürüldü. Operasyonun oyuncuları arasına. 7 Temuz 2002 günü aniden, hükümet ortaklarına ve kendi partisinin en üst düzey yöneticilerine haber vermeden, “3 Kasım’da seçime gidiyoruz” açıklamasını yapan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de katıldı. ABD-AB ortaklığının hükümet operasyonuyla ilgili epostaları, yaşanan olaylardan sonra, 5. basımda ayrı bir bölümde ele alıyoruz. Başlığı şöyle: Güncel Operasyon: Yeni Parti ve Yeni Hükümet. E-postalları Nasıl Ele Geçirdik? Karen Fogg’un epostalarını açıklamamızdan sonra, bize kamuoyu önünde ısrarla yöneltilen soru şuydu: Yazışmaları nasıl ele geçirdiniz, kimden aldınız? Elbette görevleri gereği aynı soruyu savcılar da sordular. Kitabın ilk basımının önsözünde bu sorunun cevabını vermiştim. Bilgisiyardaki haberleşmemizde kendisine Ahmet Mehmet adını taktığım kahraman, bu kitabın yayınlanmasından epeyi sonra ortaya çıktı ve Karen Fogg’un epostalarını önce kimlere verdiğini açıkladı. Bu açıklamaları internet siteleri yanında, Gerçek Hayat dergisinde ve Anayurt gazetesinin birinci sayfa manşetinde iki gün üst üste yayımlandı. 1 1 “Tayfun Salcı” (tayfun@gercekhayat.

com) tarafından yapılarak Gerçek Hayat (www.gercekhayat.com) dergisinde yayınlanan söyleşi, yazarın izni dahilinde ceviz.net’te de yer aldı. Ayrıca Anayurt gazetesinin 5 ve 6 Aralık 2004 günlü birinci sayfa manşetlerinde yayımlandı. E-postalar herkesten önce Başbakan Yardımcısı ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’ye ve BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu’na ulaştırılmıştı. Başbakan ve DSP Genel Başkanı Ecevit’e ulaştığı da kamuoyunun bilgisi içindeydi. Ancak Ahmet Mehmet’in beklentileri gerçekleşmemiş, Karen Fogg’un marifetleri Türk milletinden gizlenmi şti. Ve gizleyenler de Ahmet Mehmet’in bir zamanlar güvendiği “Milliyetçi” sıfatını taşıyan liderlerdi. Sayın Ahmet Mehmet, geçmişte benzer tecrübeleri yaşayan diğerleri gibi, en sonunda İşçi Partisi’nin kapısını çaldı. Türkiye’nin bağımsızlığını ve güvenliğini kararlı olarak savunan biricik merkez, görevini yaptı ve konuyu araştırıp doğruluğunu kesinleştirdikten sonra, milletin bilgisine sundu. Türkiye’de büyük bir bilinç patlaması yaşandı. Türkiye’yi AB kapısına bağlayanların ABD ve AB ile suç ortağı oldukları ve bu nedenle onların sırdaşı durumuna düştükleri bir kez daha ortaya çıktı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Ecevit’le birlikte yine görev adamı olarak sahnedeydi. Sayın Ahmet Mehmet’in Karen Fogg’un epostalarını ele geçirmesi ve İşçi Partisi’ne ulaştırmasıyla ilgili öyküyü, tek sözcüğüne ve yorumlarına dokunmadan aynen alıyor ve kitabın başındaki “5.

Basıma Ekler” bölümüne koyuyoruz. Yargıdaki Hesaplaşmalar Karen Fogg ile savaşımızın birinci aşaması, Karen Fogg’un Türkiye’den postalanmasıyla, millî kuvvetlerin kesin zaferiyle noktalandı. İlk aşama diyoruz, çünkü mücadele devam etti. Karen Fogg hanımın kurduğu “şebeke”yle hesaplaşmamız, her düzlemde ve boyutta sürdü. Bütün bu süreç boyunca, Ecevit iktidarı, başta Ecevit, Devlet Bahçeli, Mesut Yılmaz ve İsmail Cem olmak üzere, Türkiye’nin düşmanlarının yanında yer aldılar, onların emirlerini yerine getirdiler ve bize karşı psikolojik savaştan ceza tehditlerine kadar çeşitli baskı yöntüemlerine başvurdular. Tarihe, Türkiye’yi ABD güdümünde AB kap ısına çivileyen büyük tertibin ikinci-üçüncü sınıf rollerdeki oyuncuları olarak geçtiler. Hesaplaşma boyunca bizim ve karşı tarafın açtığı bütün davaları kazandık. Savcılıkların, Ecevit hükümetinin AB uğruna verdikleri emirlerle hukuku çiğneyerek ve millî devleti savunma görevini terk ederek açtıkları bütün ceza davaları aklanmamızla sonuçlandı. Tazminat davalarında ise, bizim açtıklarımız kabul edildi; Karen Fogg şebekesinde görev yapanların açtıkları davalar ise reddedildi. Yine biz kazandık. Bu davalardan ikisi önemliydi. Biri, o zamanki ANAP Genel Başkan Yardımcısı Beyhan Aslan’ın bize psikolojik savaş sloganlarıyla saldırması üzerine açtığımız davada, hem Beyhan Aslan, hem de onun açıklamalarını yayan Anadolu Ajansı tazminata mahkum oldu. Koskoca Yarg ıtay Hukuk Genel Kurulu, bu konuda verdiği hukukî kararla çok önemli bir içtihat getirdi. İkincisi ise, Karen Fogg’un yakın silah arkadaşlarından Emekli Koramiral Atilla Kıyat’ın bize karşı açtığı dava idi. Bu davada da hak yerini buldu.

Atilla Kıyat’ın hain olmadığı gerekçesiyle yargı önüne getirdiği tazminat talebi Mahkeme tarafından reddedildi. Bu iki davanın basına yansıyan öykülerini de kitabımızın başında bulacaksınız. Sayın Oktay Ekşi’nin adı, ilk dört basımda, “Karen Fogg” şebekesindeki gazetecilerle birlikte anılıyordu. Bu yanlışımı düzeltiyorum. Sağolasın Karen Fogg, Postallarınla Bin Yaşa! Kitapların başındaki teşekkür adetine biz de uyuyoruz. Genişletilmiş 5. basımın tek ve çok büyük teşekkürü, Karen Fogg cenaplarına. Türkiye’nin uyanışına yaptığı büyük hizmeti tarihe geçmiştir ve unutulmayacaktır. Sağolasın Karen Fogg, sana minnettarız, postallarınla bin yaşa! Gayrettepe, 3 Ağustos 2005 1. KAREN FOGG’UN E-POSTALLARINI DOĞU PERİNÇEK’E ULAŞTIRAN AHMET MEHMET’İN AÇIKLAMASI 2 2 Bu söyleşi “Tayfun Salcı” (tayfun@gercekhayat.com) tarafından yapılmış olup, Gerçek Hayat (www.gercekhayat.com) dergisinde yayımlanmıştır. Ayrıca 5 Aralık 2004 tarihli Anayurt gazetesinde “BBP Korktu, MHP Sustu, Perinçek Irzına Geçti” başlığıyla yayımlanmıştır. Karen Fogg’un E-maillerini Ortaya Çıkaran Hacker ile Konuştuk Olay hafızalarda hâlâ canlı.

İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, 7 Şubat 2002 günü düzenlediği basın toplantısında, Madam Fogg’un e-postalarını ele geçirdiklerini açıkladı. Peşpeşe düzenlediği toplantılarda ortaya çıkan tablo şuydu: Madam Fogg, ele geçirilen yedi bin küsur e-postanın muhteviyatından anlaşıldığına göre, temsilcilik görevinin hudutlarını çok aşmış; Türkiye’de fiilen bir beşinci kol hareketi örgütlemeye girişmiş; bu bağlamda gazeteciler, akademisyenler, sivil toplum örgütleri ve kimi bürokratlarla bir “şebeke” teşkil etmiş. Büyük bütçelerle oluşturulan gruplar Brüksel’e bağlanmışlar. Madam Fogg ülkeyi terk etmeye mecbur kaldı. E-postaların muhteviyatı bir yana, kim tarafından ve nasıl ele geçirildiği de tartışılan konular arasındaydı. Rivayet muhtelifti. Mit, Jitem, Emniyet, Ordu veya genel olarak “derin devlet” diyenler çoğunluktaydı. Dile getirilen bir diğer ihtimale göre, bu işin arkasında AB içinde Türkiye’nin üyeliğini istemeyenler bulunuyordu. Üçüncü ihtimal ise bunun bir bilgisayar korsanlığı (hacking) olayı olduğuydu. “Perinçek’in Teknik Ekibi” diye dalgasını geçenler de vardı bu ihtimalle. Karen Fogg’un e-postalarını ele geçiren ve İşçi Partisi‘ne ileten bilgisayar korsanıyla, Ahmet Mehmet’le konuştuk. Kendinizi Bir ‘Hacker’ Olarak Tanımlar mısınız? Fiilen öyleyim aslında. Ama, bir “hacker”ın teorik müktesebatına sahip olduğumu söyleyemem. Bilgisayar konusundaki bilgim, sıradan kullanıcının üzerinde… Karen Fogg’un Bilgisayarına Girip Yazışmalarını Ele Geçirdiniz ve Bunu, “Uzman”lığınız Olmadan Yaptığınızı Söylüyorsunuz? Nasıl Oluyor bu? İki imkânımı değerlendirdim, diyebilirim. Birincisi “cüret”.

Bu çeşit bir iş her şeyden evvel cüret gerektiriyor. İkincisi ise bir iki ecnebi lisandan anlamak. Böylece hem internette bilgisayar güvenliğiyle ilgili gelişmeleri ve dökümanları takip edebiliyordum, hem de nüfuz ettiğim sistemde karşıma çıkan birkaç dilde yazılmış evrakın manasını sökebiliyordum. İnternette Sörf Yaparak ve Biraz Yabanc ı Dil Bilerek, İnsan Bir Büyükelçiliğin Bilgisayar Sistemine Sızabiliyor mu? Haklısınız. Biraz tuhaf. Belki şu sizi tatmin eder. Türkiye’deki Avrupa Temsilcili ğinin bilgisayar sistemi çok özel koruma duvarları arkasında değildi. Niye böyleydi derseniz; sadece aptallıktan değil, derim. Asıl neden pervasızlıktı bana göre. Temel bir tutum bu onlar için. Türkiye’de pek pervasızlar. Aptallık bunun bir sonucu. Çok Kolaydı Yani? Tam öyle de ğil. İşin çocuk oyuncağı veya zahmetsiz olduğu anlamına gelmez bu. Bilakis.

Ama şu da doğru: Evet, internette sörf yaparak ve biraz yabancı dil, tercihen İngilizce bilerek bu işleri kıvırabilirsiniz. Çünkü internet bir çöplük ama karıştırınca çok iyi şeyler de çıkabiliyor. Bu, modern çöplüklerin genel bir özelliği değil mi zaten? İnternet, Çöplük…? Burada bir farklılık var tabii, hak da yemeyelim. İnternet bir paylaşım ortamı. Kuvvetli bir otoriteden de şimdilik azade. Şimdilik, diyorum, çünkü bunun çaresine bakmayı düşünüyorlar muhakkak ki. Benim Karen Fogg hadisesinde kullandığım kodu –hatırladığım kadarıyla– bir Çinli yazmıştı, mesela. Çinli bunu “C” programlama dilinde yazdığı için ben onu kullanmadım da, PC’mde daha kolay çalıştırdığım “Perl” versiyonunu kullandım. Bunu C’den Perl’e çeviren de bir İranlıydı! Görüyorsunuz, bunlar muhalif ülkelerin vatandaşları hep. İnternet böyle bir yer işte. Evet, Güzel Bir Dayanışma Örneği Gibi Görünüyor. Ama Karen Fogg’a Dönersek… Nas ıl Başladı Bu İş? 2001 yazı başıydı. Bir Nadire Mater olayı patlak vermişti, hatırlayacaksınız. Bu hanım AB fonlarından desteklenen bir kitap yayımlamıştı. Mehmedin Kitabı, diye.

Türk ordusuna hakaretler yağdıran bir küfür kitabıydı. Ben de kendimi milliyetçi olarak tanımlarım. Ne demek milliyetçi? Bunun ilkin bir hissiyat olduğunu söyleyeyim. Fikri çerçevesi de, bu çerçeveyi doldurduğunuz ayrıntılar da başka başka olabildiği için, tafsilata girmeyeyim. AB temsilciliğiyle derdim böyle başladı. Bardağı taşıran damla bu oldu yahut. İlkin basit bir protesto mesajı yerleştirmek üzere internet sitelerine yöneldim. Bilenler bilir, sistemi incelerken siteyi kendi makinelerinde çalıştırdıklarını ve bütün ağlarının da internete açık olduğunu gördüm. Gerisi çorap söküğü gibi geldi. Bilgisayar Sistemine Girdiniz. Sonra Ne Oldu? Ne Buldunuz?

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir