Dominique Simonnet – Çevrecilik

Güzel çiçekler ve rrrinik kuşlar … Çevreci hareketten esinlenerek çizilen bütün tablolarda bu kır şiiri havası hakimdir. Bazıları, çevreci harekette, sanayi çağının yeni Rousseauculuğunu veya ekonomik krizin solgı.ı.n ışıkları altında çileciliği salık veren Epiküros’un mirasçılanm gördüklerine inanırlar. Diğerleri ise çevreciliği, basmakalıp davramş biçiminin bir listesi veya toprağa geri dönüşün kutsanması ve doğanın idealize edilmesi zannederler. Bu olgunun her türlü kısmi algılanmasında, kaçınılmaz olarak “çevreci” sözcüğü, “doğal” sözcüğü ile bağlantılandırıhr ve günlük dilde neredeyse “doğal” sözcüğüyle eşanlamlı kabul edilir: Çevreci, biyolojik denilen ürünlerle 9eslenendir, “el örgüsü” kumaş kullanandu, dağ başmda koyun yetiştirendir, bahçıvandır, bisikletlidir. 1977 yılında, çevreci hareketin Fransa’da birden politik sahneye çıkışı bir moda etkisi yaptı ve hareket kendi düşüncelerinden çok ona yakıştmlan anlamlarla tanındı. Doğanın savunulması, yaşamın kalitesi ve çevrenin korunması; bu yeni kavramlar, gerçekte, çevreci gerçeğin sadece ambalajını oluşturuyordu. Bu çok cepheli hareketin bağlantılarını anlamak, bütün cephelerinin aynı şekilde irdelenmesini gerektirir. Bilim dalı, eleştirel iktisat teorisi, sanayi toplumunun analizi, politik öneriler demeti, · 7 .· ahlaki bir duyarlılık, bir sosyal hareket, bir çeşit yaşama sevinci ve hatta güzel çiçekleri ve küçük kuşlan seyretme zevki… İşte çevreci bulmaca budur. Bu tanımlar yumağını çözmek için “çevrebilimi” (ecologie) sözcü�nün kısa hikayesini görelim. Bu sözcük ilk kez 1866 YJlında Alman biyoloğu Ernst Haeckel tarafından, Yunanca oikos (ev) ve .logia (söylem) sözcüklerinin birleştirilmesiyle oluşturuldu. Dilbilim açısından “yerleşim bilimi” anlarnma gelen çevrebilimi, canlı varlıklar ile çevre arasındaki karşılıklı ilişkileri inceleyen bir biyoloji dalıdır.


Bu yeni bilim dalının sosyal pir geleceğe sahip olacağının önceden hiçbir belirtisi yoktu. Kim bu gelecekte biyolojist hareket veya psikolojist militanların olabileceğini hayal edebilir ki? İdeoloji, çevrebiliminin bir çeşidi değil midir? Şayet bilim, bugün olduğu gibi, doğasmdan kopanlmasıydı, bu bilim, doğal bilimin bir kolu olarak kahrdı. Ama bu bilim dalı bir düşünce akımının, bir sosyo-politik hareketin doğuşuna hizmet etti. Doğal dengeler üzerine eğilen çevrebilimi, kısa sürede doğal dengenin giderek bozulduğunu fark etti. Son birkaç on yılda, sanayi toplumunun gelişmesi çevreyi köklü bir şekilde değiştirmişti. Çevre kirliliği, türlerin yok olması, kaynaklann tükenmesi, Üçüncü Dünya ülkelerinde açlık, Batılı ülkelerde yaşamın zorlaması, bütün bunlar, çevrebilimeilere göre ekolojik bunalımın belirtileridir. Çevrebilimi bir gerçeği vurguladı. İnsan, yaşadığı ortamda yarattığı olumsuz etkilerin uzun vadedeki sonuçlanna katlanmayı göze almadan bugünkü gibi onu değiştirmeye devam edemez. Ne olursa olsun insan, doğanın bir parçasıdır ve bundan kendini kurtaramaz. Doğabilimcilerin gözünde, insan bindiği dalı kesmektedir. 8 Böylece, biyoloji dışında, doğanın korunması kavramı doğdu. Daha sonra ekoloji bilimi gelişti ve biyolojik bilimler insan bilimlerine başvurmak zorunda kaldı: Etnoloji kavimlerin ve azınlık kültürlerinin Batılılar tarafından sürekli eritilmesine karşı çıktı. Demografi, aşın nüfus artışı ve dörtnala büyüyen bir dünyayla karşı karşıya kaldı. Sosyoloji de toplumu “doğa karşıtı” ve Batılı insanı “evcilleştirilmiş” olmakla yargılayarak işin içine girdi. Doğa, bilim, teknik sözcükleri eski tartışmaları bu yeni saptamalarla besleyerek felsefeyi yeniden canlandırdı.

Bu kültürel çalkantı, içinde çevre bunalımının nedenlerinin araştırıldığı, sanayi toplumunun iki kilit alanını kuşattı. Ekoloji politik ekonomi politiği sorguladı ve buna paralel olarak toplumsal yapıda, bu analizler üzerinde yükselen, ileride çevreciler diye adlandınlacak olan, yeni bir düşünce akımı ve eylemlilik ’70’li yıllarda su yüzüne çıktı. Bu tammlama kafalarda kanşıklık yaratıyordu. Çünkü artık, bu kavram, bilimsel bir çerçeve çizmiyor, politik alana müdahale etmekten çekinmeyen militanları tanımhyordu. Burada yanılgıya düşülmemelidir. Çevreci hareket biyolojik analizin politik söyleme dönüşmesi değildir. Şüphesiz bu hareket çevrebiliminin öğretileriyle ve onun saptamalarıyla olgunlaşmıştır; ama kökleri derinlerdedir ve çok yayılmıştır. Ortak değerlere sahip çeşitli sosyal hareketlerle iç içe geçmiş, birçok kurarncıdan etkilenmiştir. Ekonomik, politik ve felsefi alanlarda öneriler getirmekten kaçınmaz. İdeolojik alanda çevrecilerin ikili bir görünümleri vardır. Bir yandan otonom ve politik bir unsur, öte yandan toplumu başka bir gerçeklik içinde ele almaya çalışan sosyal bir hareket. Buna göre insan eylemliliği sadece üretim ilişkileri içinde ele alına9 rnaz, ekoloji politik insanı sevgi ve kültürle donatılmış bir birey olarak görüp, ekonomik insanı tüketici işçi çerçevesinden çıkarır. Daha fazlaya sahip olmak kavramının karşısına daha iyi olmayı, ekonomik büyümenin karşısına sosyal ilerlemeyi koyar. Çevreciler sadece üretim araçlarının mülkiyetini değil, onun doğasını ve gelişmesini de sorgularlar. Ekonomiye bu bakış açısı, politik söylernde de yerini aldı.

Çevreci hareketin yapısal bir kimliği olmamasına rağmen, yine de, bu hareket küçük ölçekli birimler, çok merkezlilik ve bölgesel otonomi gibi birkaç temel unsurdan kalkarak, politika yapma isteğinin hissedildiği dağınık düşünce filizleri geliştirdi. Bu öneriler yaşarnın ve çevreci hareketin kendi örgütlenmesini belirler. Bunlar hakim ideolojinin dışındaki bir kültürel çerçevede algılanır ve geçerli sosyal belirlernelerden farklı, aşm solculann (1) düşledikleri “güzel yarın lar” veya geleceği varsayılan büyük günü beklerneyen, ”burada ve şimdi”yi zorlayan “paralel” girişimleri gerekli kılar. Çevreci hareketin bu iki özelliğinin gölgesinde kalan, aslında daha sağlam ve daha iyi kök salmış bir üçüncü özelliği daha vardır. Çevreci ideoloji, hem törel hem de davranış olarak, felsefenin iki alanında, bilginin ve eylernin felsefesi alanlannda kendini gösterir. Bilimsel ve teknolojik öğretinin toplurnun seçenekleri ve yaşama şekli üzerindeki etkilerini irdeleyerek, çağdaş toplumun gelişmesini belirleyen bilimsel ve teknik gerekirciliği köklü bir biçimde sorgular. Çevreci hareket, her şeyden önce, çağın doğa-toplum ilişkilerine sorular yöneltir. “Doğasından kopanlmış”, sosyal rolü içerisine hapsedilmiş insan bu doğa-toplum karşıtlığımn birinci dereceden kurbanıdır. Çevreci hareket mutluluk ve özgürlük kavramlan üzerine kafa yorar, mutluluğu l>olluktan ayırır, özgürlüğü ise otonomi ile birleşti10 rir. Aynı zamanda topluma birey ve doğa açısından bakarak bir gündelik davranış ahlakı geliştirir. Bütün bunlar, yeni bir ideolojiyi mi oluşturmaktadır, yoksa sadece çağdaş güçlüklerin zorlamasıyla yeniden canlanan eski bir duyarlılığın yeni bir serüveni midir? Bu birkaç sayfanın okuyucusu bunu cevaplayabilecektir. Okurun da saptayacağı gibi, yapılan sentezde, “ekolojizm” kavramı daha çok “ekoloji” ile bağlanbh olarak sadece bir bilimin anlatllmasına ayrılmıştır. Aynı şekilde “ekolojist”, hem ekolojizmin militanlan hem de ekolojizmle bağlantılı olan her şeye ilişkin bir sıfat olarak kullanılmıştır. ” İzm”le biten bu sözcük, mutlak bir öğretiyi temsil etmez, ama daha çok çevreci duyarlılığın evrimci ifadesinin sentezidir ve ideolojik cephesi belli belirsiz olsa da hala hareket halindedir. Burada ekolojizmi, onun toplumsal olayların içindeki yolculuğunun izleyicisi olduğu kadar, onunla yol alan yazarının öznel bakışıyla birlikte aktarıyoruz.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir