Dominique Sourdel – İslâm

İslam kelimesi, samimi bir duyguyla Allah’a teslim olmayı, VII. yüzyılda Arabistan’da Hz. Muh�mmed tarafından tebliğ edilen ve günümüze kadar yeryüzünün her tarafına yayılmış bir dini, bu dine inananların oluşturdukları “toplulugu” ve bu topluluktan doğan “medeniyeti” ifade etmektedir. 1. İsUım Öncesi Arabistan -İslamın doğduğu zamanda Arap Yarımadası (Ceziretü’l-Arab), sosyal, siyasal ve dinsel bakımdan dağınık bir durum içinde bulunuyordu. Ülkede dayanışmayı sağlayacak bir dinin yokluğu bütünlüğün kurulmasını önlüyordu. Basra Körfezi’ne doğru eğilen ve dağ zincirleri ile çevrili bulunan bu geniş yarımada’nın her tarafı volkanik noktalar ve geniş kum çölleri ile örtülüdür. Her an genişliği değişebilen kıyıda bir şerit halinde uzanan Tihama ovası elverişsiz ve pek bir şey yetişmeyen bir ovadır. Ova ile çölleri birbirinden ayıran dağların bir tarafını sık yabani bitkiler kaplamaktadır. Kıyılardan içeride kalan enginsınırsız plato, steplerle ve çöllüklerle . örtülüdür. (Kuzeyden güneye doğru: Badiyat eş-Şam, Nefud, Necd, Rab el-Hali stepleri bulunuyor). Yarımadadaki bölgeler arasında güneye doğru inildikçe Hint okyanusu taraflannda zengin muson yağmurlan sayesinde farklı bir iklim ve bitki örtüsünün yarattığı kesin bir çelişki hemen göze çarpar. Kuzey ve Orta Arabistan, dengesiz ve çok az düşen yağınura bo7 yun eğmiştir. Güneyde yaşayanlar arasında yerleşik olanlar belirleyici iken, kuzeyde yaşayanlar genellikle göçebe Bedevilerdir.


Hicaz’ın batı cephelerinde bulunan vahalar, Orta Arab:stan’da imtiyazh • bir durumda bulunuyorlar. Buralarda Yesrib (ileride Medine olacak), Taif ve Hayher’de bulunan yüksek yerler, şehlrli tacirlerle Mekkeli kervanlann en çok ilgi gösterdikleri yerlerdi. Birbirine komşu dağlar arasında dağınık şekilde kurulmuş olan Mekke şehri, VII. yüzyılda Arabistan’ın merkeziydi. Bir şeyh, ya da Seyyid’in yönetimi altında bulunan kabileler, yerleşik veya göçebe olarak, bağımsız şekilde örgütlenmişlerdi. Hz. İbrahim’in torunlan olan bu kabileler, nehir kenarlannda ve vahalarda gruplanmışlardı. Kabileleri birbirinden ayıran onların gelene”Jtleriydi. Kahtan’ın soyundan gelen ve Kuzey Arabistan’da yaşıyan Nizariler, çok sayıda kollara ayrılmışlardı. Bunlar arasında Kays ve Kureyş, Yemeniler arasında Gassan, Kinde ve Lahmiler anılabilir. Kollar arasında onlann sosyal hayatIanna hareketlilik kazandıran rekabetler sürüp gidiyordu. Bu rekabet Hz. Muhammed zamanında Medineli Yemenilerle Mekkeli Nizariler arasında yapılan ilk savaşa kadar devam etmiştir. Güney Arabistan, daha önceleri gelişmiş ve üstün bir medeniyete sahip olmuştur. Sözkonusu me- .

deniyet birbiri ardına Mine krallığı tarafından işgal edilmiştir. (İ.Ö. IX yy.). Burada, yani Güney Arabistan’da, Hindistan’a mahalli ürünlerin yüksek fiyatlarla ihraç edilmesiyle zenginleşen Saha Krallığı ile İ.Ö. ll. yüzyılda Himyer Krallıklan yaşamıştır. Buradaki medeniyet, IV. yüzyılın sonlarına doğru gerileyerek çökmeye başlamış ve nihayet Habeşistanlılar tarafından tamamen istila edilmiştir. Büyük ya da küçük koyun sürülerine sahip ve bunlann ço8 hanlığını yapan göçebe Bedeviler, yerleşik kabileler vasıtasıyla korunuyorlardı. Böylece yerleşik kabileler, hiçbir zaman teşkilatlanmamış Bedevilerin yaşamalanna yardım ediyorlardı. Himyerlilerin çöküşlerine rastlayan çağda, Mekke, güçlü ve etkin bir aile olan Kureyşi’ler tarafından teşkilatlandırılarak bir “Ticari Cumhuriyet” halini aldı. Şehre bu özellik, Hint Okyanusu ile Akdeniz arasında işleyen ticari trafikten miras kalmış ve burası düzenli kervanların çıkış noktası haline gelmiştir.

Kısacası Arap Yarımadası’nın dışında Suriye’ye kadar uzanan stepler içinde kuzeye göç eden arap kabileleri, burada pek çok devlet örgütlemişlerdir: Nabatiler Krallığı (Başkenti: Petra), Lahmi Krallığı (328-622, Başkenti: Hire) ve çok daha sonralan Suriye-Filistin sınınnın korunmasında Roma İmparatorluğu ile aniaşmış olan Gassaniler (IV. yüzyılda). Bölgenin farklı yerlerinde örgütlenmiş bulunan siyasal iktidarıann egemenlikleri arasındaki anlaşmazlıklar, bir süre için Kinde Krallığı’nın doğuşunu hazırlamıştır. Az bir zaman yaşamasına rağmen Kinde Krallığı, kendini izleyen yüzyılda siyasal merkezileşmeye doğru kuvvetli bir etkide bulunarak denebilir ki, siyasal merkezileşmeye damgasını vurmuştur. Eğer Lahmiler ve Gassaniler Hıristiyanhğı benimsemiş olsalardı, Yanınada’nın arapları, “az gelişmiş çok tanrılı dinlerini” muhafaza edebilirlerdi. Kuzey ve Güney Arabistan’ın az bilinen inançlan, birbirinden ayrılmakta ve ortak çizgilerde ise bir bütünlük görülebilmektedir. Sözü edilen inançlarda bir noktaya kadar kişiselleşmiş kabilevi ve mahalli tanrılar mevcutu. Ayrıca kayadan yapılmış putlarda gökteki yıldızlann özelliklerinin saklı olduğu samlıyordu. Hemen hemen bütün Arabistanda herke9 sin saygı gösterdiği belli başlı putlar vardı: Uzza (Sabah Yıldızı-Venüs) bunlardan en önemli örnektir. Mekkeliler bundan başka mutluluk tanrıçası, Menat ve gök tanrıçası Allat’a saygı gösteriyorlardı. Bütün bunların üstünde ise Allah duruyordu. VII. yüzyılda Mekke’deki Kabe, kendini “Tanrı Tapınağı” olarak kabul ettinnişti. Fakat, IV. yüzyılda Suriye steplerinin yan-göçebeleri nezdinde Allah, di­ �er tanrıların çok uzağında, sonunda bulunuyordu.

Bunların ibadetleri, dolaşma şeklinde idi. Kutsal bilinen nesnelerin ve kayaların etraflannda dolaşarak ibadetlerini icra ediyorlardı. (“Siyah Taş” -Hacerü’lEsved- ve Hz. İbrahim makamı İslam’dan önce haccın ünlü merkezi olarak vardı). Göçebeler ayinlerini yaparlarken koruyucu putlarını da yanlarında taşıyorlardı. Kutsal yasaklamalar şu idollara(*) çok ilgi gösteriyorlardı: Ne hayvanın öldürolebildiği ne de a�acın kesilebildiği kutsal bölge, her kurbandan önce dürüst hareket etmeye yönelik öğütler. “Cin”lerle ilgili bilimi bilen kahiniere ço� kez başvuruluyordu. Kahinler kafıyelenmiş nesir ve efsanevi de�eri haiz hareket fonnülleri ile cevap veriyorlardı. Ahlak hayatına gelince uygulama alanındaki durum pek bilinmemekteydi. Önemli işleri başaranlar saygı görüyorlardı. Eski araplar, müttefiklerini tiyatroya yaraşır bir yiğitlikle en üstün görüyorlardı. Erkekler içki kullanıyor, kendinden geçiyorlardı. İslam düşüncesi ve müslümanlar, bu dönemi bütün boyutlarıyla “Cahiliye” olarak isimlendirmişler ve İslam öncesi döneme de “Cahiliye Dönemi” demişlerdir. Bu dönemde sadece kan davası bile korkunç boyutlara ulaşıyordu. (*) ldol: Tapınılan ve kutsallıQı temsil eden heykel, şekil gibi nesneler.

(ç.n.) lO Çeşitli dış etkiler, VII. yüzyıldan ön’ce Arap Yanmadası’na nüfuz etmişti. Yahudiler ve Hıristiyanlar yanınadanın çeşitli yerlerine yerleşmişlerdi. Bunlann yerleştikleri yerler Hayber, Yesrib ve Necran’dı. Hıristiyanlar Necran’a, Yahudiler de Hayher ve Yesrib’e yerleşmiş bulunuyorlardı. Mekke’nin çevresinde, sadece Yahudiler örgütlenmiş bir topluluk meydana getiriyorlardı. Hıristiyanlar ise dağınıktılar ve aralannda bir hiyerarşi yoktu. Mekke’de ço� az sayıda Hıristiyan vardı ve bunların hemen hemen hepsi Habeşistanlı köleler ve zanaatkarlardı. Bununla birlikte ara sıra Hire’den Hıristiyan tacirler geçiyorlardı ve belki de bu tüccarlar kendi dinlerini oralarda tebliğ ediyorlardı. Yabancı görünmelerine rağmen bu Hıristiyan ve Yahudiler Mekke’nin değişik unsurlardan oluşmuş toplumuna kanşmışlardı. Acaba bu topluluklar burada Hz. Muhammed’in “Tek Tann” inancına dayalı mesajını kabul ed�cek bir ruhu (ortamı) hazırlayf!.bilmişler midir? Bu durum Kur’an’da HANİF kavramı ile anılarak ispatlanmışa benzemektedir.

Önemli kişi anlamına gelen Hanif, yabancı herhangi bir topluluğa ait olmaksızın ortak bir İlaha inaqmak için geleneksel dini inançlardan kurtulmaya eriştirmiştir. – 2. Hicret’ten Önce Hz. Muhammed -Dini tebliğ etmeden önceki (Peygamber1ikten önceki) Hz. Muhammed’in kişiliği çok iyi bilinmiyor.(*) Kur’an, verdiği bilgilerin anekdot özelliği sebebiyle ve bunun yalnızca nisbi tarihsel bir değeri bulunduğundan peygamberlerin biyografileri konusunda hiçbir bilgi sunmamaktadır. Hicret’ten önceki hayatının bütün boyutları ile tesbit edilmesi belki de çok zor- (•) Yazarın burada yanıldığı söylenebilir. Zira islam kaynaklarında f:lz. Muhammed’in Peygamberlikten önceki biyografisi hakkında yeteri kadar bilgi vardır. (ç.n.) • ll dur. Sadece “Hicret” olayı İslam tarihinde iyice kökleşmiş olup bu olay müslümaniann oybirliğiyle yaptıklan bir anlaşmanın nesnesi olmuştur. Hicret, İslam takviminin (çağının) başlangıcına bir nokta koymuştur. Kur’an’ın bir ayetinin yorumlanmasına dayalı olan bir hadise göre, Hz.

Muhammed dini tebliğ etmeye başladığı, daha doğrusu kendisine vahiy indirildiği zaman kırk yaşında bulunuyordu. Sire’ye (Peygamberin hayatı) göre sevgili anne ve babasını yitiren Hz. Muhammed, dedesi Abdü’lMuttalib ve ondan sonra da amcası Ebu Talib tarafından yetiştirildi. Önemli Kureyş kabilesine mensup olmasına rağmen yirmi yaşına kadar oldukça fakitdi. Sonra zengin bir dul kadın olan Hatice’nin hizmetine girdi ve bir zaman sonra da onunla ev- · lendi. Eşi Hatice hayattayken başka bir kadınla evlenmedi. Fakat, onun ölümünden (Hicretten biraz önce öldü) sonra birkaç kadınla evlendi ve aynı anda çok sayıda kadını nikahında tutuyord.�. Evliliğinin başlarında kervancılık ve ticaretle uğraştı. Amcası ile Suriye’ye yaptığı seyahatlerde Hıristiyan papazlara rasıamasına kadar ticaretle uğraŞması devam etti. Hıristiyan keşişlere rasıarnası işi, şüpheli (irrasyonel) gelenekiere Qayanmaktadır. Hatta bu konuda· bazı Hıristiyanlar, bu raslama olayında Hz. Muhammed’e keşişlerce dinin kendisine verildiğini ileri sürmüşlürdir. Oysaki bu görüşün hiçbir inandıncılığı yoktur. Zira Hz.

Muhammed asla Hıristiyan olmamıştır. Onun eğiliminin tüm ayrıntıları en ince noktalarına kadar bilinmektedir. Ramazan ·ayında bir akşam melek Cebrail O’na “Oku” emrini ihtiva eden ilk vahyi getirdi. Böylece Allah O’nu elçi olarak seçiyor ve O’na Cebrail vasıtasıyla insanlara tebliğ etmekle görevli bulunduğu vahiyleri gönderiyordu. Peyderpey inen ayetler da12 ha sonra birleştirilip gruplandınlarak Kur’an meydana getirildi. Böylece Allah’ın sözlerinin toplandığı kutsal kitap Kur’an “Peygambere vahyedilnıiş ve ona dikte ettirilmiş metinlerio toplandığı” (L. Masigonan) kutsal bir eserdir.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir