Dominique Valbelle – Eski Mısır’da Yaşam

Firavunlar dönemi Mısır’ından gunumüze kalanlar, o çağlarda yaşamış olan insaniann ölümden sonraki yaşama, dünyadaki yaşamlanndan daha fazla önem vermiş olduklarının hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak kanıtlarıdır. En basit konutlardan, zeniinlerin yaşamış olduklan villalara ve saraylara kadar hemen her inşaatta tuğla kullanılmışken, krallara ve özel kişilere ait mezarlar ya taştan inşa edilmişler, ya da kayalara oyulmuşlardı. Günümüze kadar gelebilmiş olmaları bundandır. Ne gariptir ki, o dönem yaşayanlarının günlük gereksinimleı;, alışkanlıklan ve düşünceleri hakkındaki bilgilerin yabana atılamayacak orandaki bir bölümü, ölümlerinden sonra kullandıklan mekanlardan elde edilmektedir. Gerçi Antikçağ’ın bazı köy ve kentlerinde araştırma yapmak, günümüze kadar gelebilmiş bazı arşiv dosyalannı incelemek, zamanın yoketmeyi başaramadığı hikaye ve bilgelikleri okumak mümkündür fakat, mezar duvarıanna resmedilmiş ya da kazınmış yazı ve şeki11erin, hatta kendilerini yağmacılardan kurtarabildikleri ölçüde bu mezarıann içinde bulunanların önemini yadsımak mümkün değildir. Müstakbel mefta, ebedi evi olacak olan mekana; zamana, olanaklarına ve konumuna göre; yaşamının, aile bireylerinin, emrinde çalışanların ve en kıymetli varlıklarının birer kesitini yerleştirir, ha7 yatı boyunca yaşamış olduğu önemli olaylardan sözeder, mesleğini anlatır, firavunla ya da krallığın diğer önemli kişileriyle girdiği devlet ilişkilerini bildirir, yanına çamaşır, eşya, alet-edevat, hatta yiyecek bile alırdı. Duvarlardaki ikonografik anıştırmalar Eski imparatorluk’un sonundan, Yeni imparatorluk’un başına kadar geçen devreye ilişkin inşaat, tarım ve zanaat örnekleriyle tamamlanmaktadırlar. Böylece, arkeolojinin yorumumuza sunduğu ham veriler bu renkli bilgilerle canlanmaktadır. Yine de bu tür bulgulan incelerken yaratıldık lan bağIarnı ve doğanın önlerine çıkardığı zorluklarla, getirdiği kısıtlamalan unutmamak gerekir. Meslek gruplarını yansıtan şekiller, ölüye yeraltındaki yaşamında yardımcı olacak bir tür “Özel Cenaze Biçemi” ya da çeşitli stereotiplerle sınırlıdır. Biyografik bilgiler ise gerçeklerden iyice uzak, bıkıp usanılmadan yinelenen böbürlenmelerle doludur. Mezar mobilyası, bu alanda uzmanlaşmış ustalar tarafından özel olarak yapılırdı. Bu açıdan o da, ölünün ailesi tarafından yaşam süresince kullanılmış olan mobilyadan farklı olabiliyordu. Yine de bazen, Eski Mısır’ın sağlam geleneklerinin dışına çıkıldığı olmuş, böylece de günümüze bazı gerçek ipuçlan kalabilmiştir. Örneğin fakir)er, eski kıyafetleri ve eski eşyalarıyla gömülürlerdi.


Eski imparatorluk’un sonu ile Birinci Ara Dönem’de bazı taşra yöneticileri güçlerini artırrnışlardı. Bu durum çenelerine vurmuş olsa gerek, çünkü güçleriyle birlikte gevezelikten de artmış, öykülemeleri nükteler ve geçirilen zor günlerle ilgili yorumlarla süslenir olmuştu. XVIII. Hanedan ve özellikle de Tell El Amarna bölünmesi sırasında ikonografik temalar yenilenmiş ve gündelik gerçekiere daha uygun bir manzara betimlenir olmuştu. 8 Bu tablo, tüm çekiciliğine rağmen, aslında Mısırlılar’ın kendileri ve çevreleri hakkında bırakmak istedikleri izlenirnin süslü bir anlatırnından başka bir şey değildir. Tabii bunlann anlatılış arnacı rnezarlart her yıl ziyaret eden milyonlarca turisti memnun etmek değildi. Onlar; soygunlar, kaçakçılık, Antikçağ’da pek sık rastlanan el koymalar ve yeniden kullanmalara karşın yine de kendi mezarIanna saygısızlık edilrneyeceğini urnuyorlardı. Kendilerini anmak isteyenler için mezarlann yanında küçük tapınaklar bulunur., ölülerine adak adamak isteyenler ibadetlerini buralarda yerine getirirlerdi. Ölümden sonra hiçbir şeyin eksikliğini çekmernek için, yeryüzünde sahibolunan zenginlikler özet1enirdi. Zaten ölüm de sonuç olarak birbirine oldukça yakın olan iki yaşarn biçimi arasında bir geçiş anı değil miydi? Bu durumda Eski Mısırlılar’ın yaşamını, varlıklannın gerçek kalıntilarına dayanarak oluşturmaya çalışmak bilimsel açıdan daha ·güvenli olacaktır. Fakat acaba bir insanın yaşamını, en elverişli koşullarda bulabileceğimiz birkaç terkedilmiş duvar yıkıntısı, çöpler içinde birkaç kalmtı ve eğer gerçekten çok talibii isek, birkaç resmi evrak parçasına dayanarak araştırmak ve anlamak mümkün müdür? Nil vadisinde yaklaşık on yıldır süren şehir arkeolojisi artık elle tutulur sonuçlar vermeye başlamıştır. Yardımcı biljrnlerin de katkısıyla çevrenin ekolojik durumunu ve beslenme koşullannı saptamamız mümkün olmuştur. İyi-kötü, günümüze kadar gelebilmiş arşivlerdeki dosya ve resmi yaz1şrnalan inceleyerek ve karşılaştırarak, ülkenin değişik dönemlerdeki sosyoekonomik yapısı hakkındaki bilgirniz gelişmiş, böylece de veri eksikliğinden kaynaklanan bazı boşluklar doldurulabilrniştir. Buna 9 rağmen, tarihin bize önerdiği araştırmalann en zor fakat en çekicilerinden biri olan, Uygar Dünyanın En Eski Halklanndan Biri’nin, Eski imparatorluk’­ un başından (yaklaşık İ.

Ö. 2700) Yeni imparatorluk’un sonuna (yaklaşık İ.Ö. 1088) kadar yaklaşık 2000 yıllık yaşamını yeniden kurma çalışmamazı, elimizdeki bilgileri gerçek değerlerinde kullanarak ve çok dikkat ederek yürütmemiz gerekmektedir. “Evrim”, engellenebile.cek bir olgu değildir ve Nil vadisinde yaşayanlar da, geleneklerini bütünüyle koruma eğilimlerine karşın bu gerçekten kaçamamışlardı. Mısırlı’ların evrimi, kraliyet erki ile taşra iktidarı arasındaki dengede meydana gelen değişikliklere ve Mısır ile komşulan arasındaki güç dengelerinde zaman zaman oluşan oynamaların türü ve sonucuna bağlıydı. Bu tür değişiklikler zaman içinde -hatta bazen ani olarak düşüncelerin ve alışkanlıkların da başkalaşmalarma neden olmuşlardı. Bu yüzden de araştırmaların sürekli olarak kronolojik kaynaklara dayandınlmaları zorunludur. Mısır’da tek bir gücün iktidar olması, belirleyici siyasi ve ekonomik kararlar alması ve ülke tarihini İskender’in gelişine kadar yönlendirecek kurumsal bir yapılaşmaya gitmesi ilk iki sülale dönemlerinde gerçekleşmiştir. İ.Ö. 4500’lerde Nil vadisi ve deltasında oturanların, Mezopotamya’da da olduğu gibi büyük tanmsal kasabalarda (burg) toplandıkları görülür. Kahntilardan anlaşıldığına göre buralarda sosyoprofesyonel örgütlenmenin ilk örnekleri görülmeye başlamış; zanaat ve çömlekçilik önem kazanma sürecine girmişti. IV.

Binde bazı kültürler -ki bunlardan bazıları Yakındoğu’yla ilişki içindeydiler- çeşitli teknikleri kullanınada ustalaşmışlar, özellikle sert taş ve fildişinden e·şya, vazo, tokaç, heykelcik, bıçak sa10 pı yapımında ileri gitmişlerdi. Bu eşyadan kiminin kalitesi, bazı çakmak taşlannın yontulma biçimi, belirli bir ustalığm da ötesinde, uzmanlık derecesine vanlmış olduğunu varsaydırmaktadır. Bu durumda artık köylü toplumlar içinde görevlerin bölüştürülme aşaması başlamış olmalıdır. Bu süreç İ.Ö. yaklaşık 3000 yıllannda vadi ve deltamn, muhtemelen vadinin üstünlüğüyle ve deltarım aleyhine olarak tek bir gücün yönetimine girdiği döneme ra s tl amıştır.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir