Douglas Adams – Otostopcunun Galaksi Rehberi (Beşibiryerde)

Otostopçunun Galaksi Rehberi mevzusu artık o kadar karmaşık bir hale geldi ki, bu konudan ne zaman bahsetsem ve bu işi hakkıyla doğru dürüst becermeye çalışsam kendimle çelişmeye, birtakım hatalar yapmaya başlıyordum. Sonuçta bu toplu edisyonun ortaya çıkması, bana kayıtları düzgün bir hale getirmek -ya da en azından sahtekârlığı sağlamlaştırmak- için iyi bir fırsat gibi geldi. Burada yapılmış herhangi bir yanlışlık, bana sorarsanız, tamamen iyi bir amaçla yapılmıştır. Galaksi Rehberi fikri aklıma ilk kez 1971 yılında Avusturya Innsbruck’ta bir tarlanın ortasında sarhoş bir halde yatarken gelmişti. Öyle çok da leyla değildim, yalnızca beş parasız bir otostopçu olarak iki gündür doğru dürüst bir şey yemeden bir çift sert Gösser [1] içtiğiniz zaman olacağınız gibi bir sarhoşluktu. Yani ayakta durma konusunda eğlenceli bir beceriksizlik halinden bahsediyoruz. Yanımda Ken Walsh’ın yazdığı Hitch Hiker’s Guide to Europe [Otostopçunun Avrupa Rehberi] adlı bir kitap vardı; birisinden ödünç aldığım ve epey yıpranmış bir kitaptı. Aslında o günlerden, yani 1971 yılından beri hâlâ bende olduğuna göre artık çalıntı mal sayılabilir. Europe on Five Dollars a Day [Günde Beş Dolara Avrupa] (o zamanlar öyleydi) adlı kitaba sahip değildim, çünkü öyle bir mali konumda değildim. Gecenin karanlığı, altımda tembelce dönmekte olan tarlanın üstüne çökmeye başlıyordu. Bense yalnızca gidebileceğim ve Innsbruck’tan daha ucuz bir yerin neresi olduğunu merak etmekteydim; aslında düşünüyorum da Innsbruck’ta o öğleden sonra başıma gelenler konusunda yapabileceğim bir şey yoktu. Başıma neler mi gelmişti? Bir adresi bulmaya uğraşarak kentin içinde yürüyordum ve sokağın ortasında durup adamın birine gideceğim yönü sorduğumda tamamen kaybolmuş durumdaydım. Bu işin hiç de kolay olmayacağını biliyordum, çünkü ben Almanca konuşamam; ama özellikle de bu adamla bir iletişim kurabilmemin böylesine zor olacağını keşfettiğim zaman yine de şaşırıyordum. Gerçek yavaş yavaş kafama dank ederken biz hâlâ boşu boşuna birbirimizi anlamaya çalışıyorduk, ki Innsbruck’ta durdurup bir şeyler sorabileceğim onca insan varken ben tutup İngilizce konuşamayan, Fransızca konuşamayan, üstelik sağır ve dilsiz birini seçmiştim. Gerçekten samimi duygularla özür dileme amaçlı bir dizi el hareketinin ardından tamamen dağılmış durumdaydım ve birkaç dakika sonra başka bir sokakta dikiliyordum; durdum ve başka bir adama sormaya kalktım, ama o da sağır ve dilsiz çıkınca ben de hemen gidip biraları satın aldım.


Ardından maceraya devam etmek için sokağa döndüm ve tekrar denedim. Bir şeyler sormaya kalkıştığım üçüncü adam da sağır ve dilsiz, üstelik de kör çıkınca omuzlarıma dehşet verici bir ağırlığın yerleştiğini hissetmeye başladım; baktığım her yerde ağaçlar ve binalar karanlık ve tehlikeli görünüyordu. Paltoma sıkı sıkıya sarındım ve sokaktan aşağıya sendeleyerek aceleyle yürümeye başladım, üstelik aniden ortaya çıkan şiddetli bir rüzgâr yüzümde kırbaç gibi şaklıyordu. Adamın birine çarptım ve özür sözcükleri kekeledim, ama o da sağır ve dilsizdi ve beni anlayamıyordu. Gökyüzü kararıp korkutucu bir hal almıştı. Kaldırımlar yan yatarak dönüyor gibiydi. Eğer o anda başım öne eğik bir şekilde yan sokaklardan birine sapıp sağırlar için bir kongrenin düzenlendiği otelin önünden geçmemiş olsaydım, aklımı tamamen kaçırarak hayatımın kalanını Kafka’nın ününü borçlu olduğu tarzda kitaplar yazarak geçirebilirdim. Ama sonuçta yanımda Hitch Hiker’s Guide to Europe adlı kitabımla birlikte o tarlada yatıyordum ve yıldızlar ortaya çıktığında şöyle düşündüm: Birisi oturup Otostopçunun Galaksi Rehberi’ni yazsa kendi adıma hemen vınlar giderdim. Kafamda bu düşünceyle uykuya daldım ve ardından mevzuyu altı yıl boyunca unuttum. Cambridge Üniversitesine gittim. Bir sürü banyo yaptım ve İngiliz dilinden mezun oldum. Bu arada kızlar hakkında ve bisikletime ne olduğu üzerine epey kafa yordum. Daha sonrasında yazar oldum ve neredeyse inanılmaz başarılı, ama aslında gün ışığına çıkmayı becerememiş bir sürü şey üzerinde çalıştım. Diğer yazarlar ne demek istediğimi anlayacaktır. En gözde projem komediyi ve bilimkurguyu birleştiren bir şeyler yazabilmekti, ki beni bir borç batağının ve umutsuzluğun derinliklerine sürükleyen şey bu saplantıydı.

Çevremde, sahip olduğum bu dertle ilgilenen kimse yoktu, tek bir kişi dışında: BBC’den Simon Brett adlı bir radyo yapımcısı da benimle aynı fikri paylaşıyordu, komedi ve bilimkurgu. Her ne kadar Simon yalnızca ilk bölümün yapımcılığını üstlenip ardından kendi yazılarına (Amerika’da en çok o mükemmel Charles Paris dedektif romanlarıyla tanınır) yoğunlaşmak için BBC’den ayrılmış olsa da ona çok büyük bir şükran borçluyum. Onun yerini efsanevi Geoffrey Perkins aldı. Programın ilk biçimi biraz farklıydı. O zamanlar dünyanın gidişatına biraz canım sıkılıyordu; her biri dünyanın farklı bir nedenle ve farklı bir biçimde yıkılmasıyla sonuçlanan altı farklı öykü hazırlamıştım. Adı “Yerküre’nin Sonları” olacaktı. İlk öykünün ayrıntılarını tamamlarken -Yerküre yeni bir hiperuzay ekspres yolunun yapımı için yok ediliyordu- okurlara ne olup bittiğini söyleyip öyküye gereksinim duyduğu bağlamı sağlayacak birine, başka bir gezegenden gelmiş birine ihtiyacım olduğunu fark ettim. Sonuçta onun kim olduğu ve Yerküre’de ne yaptığı hakkında çalışmaya koyuldum. Ona Ford Prefect adını vermeye karar verdim. (Bu Amerikalı okurların genellikle fark etmediği bir şakaydı, çünkü onlar bu tuhaf isimli küçük araba hakkında hiçbir şey duymamışlardı ve içlerinden çoğu bunun “Perfect” [kusursuz] sözcüğünün yanlış yazılmış hali olduğunu düşünüyorlardı.) Metinde uzaylı karakterimin gezegene gelmeden önce baştan savma bir araştırma yaptığını ve bu araştırmanın onu bu ismi seçerse “pek de göze çarpmayacağını” düşünmeye yönelttiğini yazmıştım. Ama üzerinde araştırma yaptığı egemen canlı türünün seçimi hakkında hata yapmıştı. Peki, ama öyküyü karmaşıklaştıracak sorunları nasıl ortaya çıkartacaktım? Derken Avrupa’nın çeşitli yerlerine otostop yaparken sık sık başvurduğum bilgilerin ya da öğütlerin eskimiş veya bir şekilde yanıltıcı olduğunu hatırladım. Büyük bir bölümü böyleydi, çünkü bunlar genellikle yalnızca diğer yolcuların seyahat deneyimlerine ait öykülerden derlenmişti. İşte tam bu noktada Otostopçunun Galaksi Rehberi fikri aniden zihnimin derinliklerinden, onca zamandır saklandığı yerden çıkıverdi.

Ford Rehber için bilgi toplayan bir araştırmacı olacaktı. Ama kurguyu geliştirmeye başlar başlamaz engellenemez bir şekilde öykünün merkezi haline geldi ve geri kalanı da -özgün Ford Prefect’in yaratıcısının söyleyeceği gibi- boş laftı. Öykünün tamamen iç içe girip olabileceği en sarmal halde büyüdüğünü öğrenmek pek çok kişiyi şaşırtabilir. Bölümler halinde yazmanın anlamı şudur: Bölümün birini bitirdiğimde bir sonraki bölümde ne olacağı hakkında hiçbir fikrim olmuyordu. Öykünün kıvrılıp yön değiştirdiği noktalarda birtakım olaylar daha önce olup bitmiş bir şeyleri aniden aydınlatıverirken ben de herkes kadar şaşırıyordum. BBC’nin program henüz yapım aşamasındayken gösterdiği tutumun Macbeth’in insanları öldürürken sergilediğiyle çok benzer olduğunu düşünüyorum – önce birtakım şüpheler, ardından gelen temkinli bir coşku, sonrasında girişilen işin büyük boyutları ve hâlâ görünürde bir bitiş belirtisinin görülmemesi yüzünden giderek daha da büyüyen bir telaş hissi. Geoffrey’nin, benim ve ses mühendislerinin yeraltındaki bir stüdyoya haftalarca kapanıp diğerlerinin koca bir diziyi üretebilecekleri sürede tek bir ses efektini üretmek için uğraştığımız söylentilerini (bu arada bir sürü insanın stüdyo zamanını çalıyorduk) çok sert ve coşkulu bir şekilde inkâr ettik, ama kesinlikle doğruydu. Bu noktaya varıldığında dizinin bütçesi epeyce yükselmişti, ama pratikte Dallas’ın birkaç saniyesini üretmek için gerekenle aynıydı. Ya bu radyo programı başarılı olamasaydı… İlk bölüm 8 Mart 1978’de, bir çarşamba günü, BBC Radio 4’de gece 22:30’da yayınlandı. Hiç de öyle büyük bir tanıtım filan yapılmamıştı. Sadece yarasalar dinlemiş ve bir iki köpek havlamıştı. Birkaç hafta sonra bir ya da iki tane mektup geldi. Yani – oralarda bir yerde dinleyen birileri vardı. Konuştuğum insanlar -tek sahnelik bir şaka olarak yazdığım ve yalnızca Geofffey’in ısrarıyla geliştirdiğim- Paranoyak Android Marvin karakterinden hoşlanmış gibiydi. Derken birtakım yayımcılar ilgilenmeye başlıyordu ve İngiltere’deki Pan Books tarafından diziyi kitap biçiminde yazmakla görevlendirildim.

Bir sürü geciktirmenin, saklanmanın, bahaneler üretmenin ve banyonun ardından işin üçte ikisini tamamlamayı başardım. İşte bu noktada en az on son teslim tarihini geçtikten sonra bana çok nazik ve kibarca şöyle dediler: lütfen, tam o anda üstünde çalıştığım sayfayı bitirerek şu lanet şeyi hemen onlara verebilir miydim. Bu arada başka bir dizi yazmaya uğraşmakla meşguldüm, ayrıca Dr. Who adlı televizyon dizisinin senaryosunu yazıp düzeltmekle de boğuşuyordum; çünkü size ait radyo dizilerine, özellikle de birilerinin dinlediklerini yazdıkları bir programa sahip olmanız çok keyif vericidir, ama bu keyif öğlen yemeklerinizin parasını kesinlikle karşılamaz. Yani Otostopçunun Galaksi Rehberi Eylül 1979’da İngiltere’de yayımlanıp Sunday Times’ın çok satanlar listesinde bir numaraya çıktığında, hatta yerini korumayı başardığında durum aşağı yukarı böyleydi. Açıkça görünüyordu ki, birileri radyo programını dinlemişti. Bu noktadan sonra işler daha da karışmaya başladı ve işte bu yüzden de olup bitenleri açıklamak için bu giriş bölümünü yazmam istendi. Rehber insanların karşısına bir sürü biçimde çıktı: Kitaplar, radyo programı, televizyon dizisi, plaklar ve bir süre sonra gösterime girecek olan büyük bir sinema filmi. Ama bütün bunlar her seferinde farklı bir öyküyle ortaya çıkıyor ve en açıkgöz izleyicinin bile zaman zaman şaşırmasına yol açıyordu. İşte karşınızda farklı versiyonların ayrıntılı bir dökümü, ama meseleyi yalnızca daha da karmaşıklaştıran ve Amerika’da sergilenmeyen çeşitli sahne versiyonlarını bu döküme dahil etmiyorum. Radyo programı İngiltere’de 1978 Martında başladı. İlk seride altı program ya da onların deyimiyle “devre” vardı. Yani altı bölüm. Burası kolay. Aynı yılın daha sonrasında bir bölüm daha kaydedilip yayınlandı, bu genel olarak Noel bölümü olarak bilinir.

Ama içinde Noel’e yapılan herhangi bir gönderme yoktu. Noel bölümü diye isimlendirilmişti, çünkü ilk kez 24 Aralıkta yayınlanmıştı, ki bu da Noel Günü değildi. Ardından olaylar giderek daha fazla karıştı. 1979 güzünde ilk “Otostopçu” kitabı Otostopçunun Galaksi Rehberi adıyla İngiltere’de yayımlandı. Aslında radyo programının ilk dört bölümünün geliştirilmiş haliydi; bazı karakterler tamamen farklı biçimlerde davranırken diğerleri tamamen aynı biçimde ama büsbütün farklı nedenlerle hareket ediyordu, yani sonuçta aynı kapıya çıkıyor, ama insanı diyalogları tekrar yazmaktan kurtarıyordu. Kabaca aynı dönemde ikili bir plak da piyasaya çıkarıldı, ama bu diğerinin tam tersine, radyo programının ilk dört bölümünün çok az kısaltılmış bir versiyonuydu. Bunlar özgün radyo yayınının kayıtları değildi, temelde aynı senaryoların tamamen yeni kayıtlarıydı. Böyle bir şey yapılmıştı, çünkü radyo programlarının fon müziği olarak gramofon kayıtlarından birtakım müzikler kullanmıştık ve bu radyo için iyiydi, ama ticari sunumlarda kullanılması olanaksızdı. 1980 Ocağında “Otostopçunun Galaksi Rehberi”nin beş yeni bölümü daha BBC Radyosundan yayınlandı; hepsi de bir hafta içinde yayınlandı ve toplam bölüm sayısı onikiye yükseldi. 1980 güzünde ikinci Otostopçu kitabı İngiltere’de yayımlanırken aynı dönemde Harmony Books da ilk kitabı Amerika’da bastı. Bu ikinci kitap “Otostopçunun Galaksi Rehberi”nin 7, 8, 9, 10, 11, 12, 5 ve 6 numaralı radyo bölümlerin (bu sırayla) kısaltılıp yeniden kurgulanmış ve üzerinde epeyce çalışılmış bir versiyonuydu. Evrenin Sonundaki Restoran olarak adlandırılması çok açıksözlüce bir yaklaşımdı, çünkü “Otostopçunun Galaksi Rehberi” adlı radyo programının beşinci bölümünden malzemeler içeriyordu ve o bölümde Milliways veya Evrenin Sonundaki Restoran diye bilinen bir yer vardı. Bu arada “Otostopçunun Galaksi Rehberi” adlı altı bölümlük bir televizyon dizisi de BBC tarafından hazırlanıp Ocak 1981’de gösterildi. Bu dizi aşağı yukarı radyo serisinin ilk altı bölümüne dayanıyordu. Diğer bir deyişle, Otostopçunun Galaksi Rehberi adlı kitabın büyük bölümüyle Evrenin Sonundaki Restoran’ın ikinci yarısının birleştirilmiş haliydi.

Bu yüzden de radyo programlarının temel yapısını takip etmekle birlikte, takip etmeyen kitaplardaki birtakım düzeltmeleri bir araya getiriyordu. 1982 Ocağında Harmony Books Evrenin Sonundaki Restoran’ı Amerika Birleşik Devletleri’nde yayımladı. 1982’nin yazına gelindiğindeyse üçüncü “Otostopçu” kitabı İngiltere ve Amerika’da aynı anda Hayât, Evren ve Her Şey adıyla basılıyordu. Bu kitap daha önce radyo programlarında ya da televizyon dizisinde dinlenilen veya seyredilen herhangi bir şeye dayanmıyordu. Aslında açıkça söylemek gerekirse, radyo programlarının 7, 8, 9, 10, 11 ve 12. bölümleriyle çelişiyordu. “Otostopçunun Galaksi Rehberi”nin bu bölümleri, hatırlarsanız, düzeltilmiş biçimleriyle Evrenin Sonundaki Restoran adlı kitaba katılmıştı. Bu noktaya ulaşıldığında, o güne dek ortaya çıkanlarla tamamen tutarsız olan bir film senaryosu yazmak için Amerika’ya gittim ve filmin yapımı ertelendikçe (şu aralarda var olan bir dedikoduya göre filmin çekimlerine İsrafil’in borusunu çalmasından hemen önce başlanacakmış) üçlemeye Elveda ve Bütün O Balıklar İçin Teşekkürler adlı dördüncü ve son bir kitap daha yazdım. İngiltere’de ve Amerika Birleşik Devletleri’nde 1984 güzünde yayımlanan kitap o güne dek yazılmış her şeyle, hatta kendisiyle bile çelişiyordu. Derken sanki bütün bunlar yetmiyormuş gibi bir de Infocom için Otostopçunun Galaksi Rehberi adında bir bilgisayar oyunu da yazdım; ki bu oyun daha önce aynı isim altında yapılan şeylerle yalnızca belli belirsiz ufacık benzerlikler taşıyordu. Sonrasında Geoffrey Perkins ile yapılan işbirliği sonucunda radyo malzemeleri bir araya getirilip The Hitchhiker’s Guide to the Galaxy: The Original Radio Scripts [Otostopçunun Galaksi Rehberi: Özgün Radyo Senaryoları] adıyla 1985 yılında ABD ve İngiltere’de yayımlandı. Bu çok ilginç bir girişimdi. Bu kitap, adının da belirttiği gibi, bütün radyo senaryolarının yayınlandığı biçimiyle toplamıydı ve bu yüzden de otostopçunun radyo programlarının eksiksizce ve arkasından gelen bölümle tutarlı bir şekilde birbirine yansıtan tek Otostopçu baskısıdır. Bu konuda biraz rahatsızım: işte bu nedenle o kitabın girişi şu anda okumakta olduğunuz son ve kesin halinden sonra yazıldı ve elbette bu nedenle onunla düpedüz çelişiyor. İnsanlar bana sık sık gezegenden nasıl ayrılabileceklerini sormuştur ve bu yüzden ben de birtakım kısa notlar hazırladım.

GEZEGENDEN NASIL AYRILABİLİRSİNİZ 1. NASA’ya telefon açın. İşte onların numarası: (713) 483 31 11. Onlara buradan olabildiğince çabuk ayrılmanızın çok önemli olduğunu anlatın. 2. Eğer sizinle işbirliği yapmaya yanaşmazlarsa, Beyaz Saray’da çalışan herhangi bir arkadaşınızı arayın -oranın numarası (202) 456 14 14- ve NASA’daki adamlara sizin tarafınızı tutan birkaç laf etmesini söyleyin. 3. Eğer Beyaz Saray’da çalışan arkadaşınız yoksa, Kremlin’e telefon açın (uluslararası santrale bağlanıp 0107 095 295 90 5l’i bağlamasını isteyin). Onların da orada (en azından konuşabilecekleri) bir arkadaşları olmayabilir, ama az da olsa bir ağırlıkları vardır, o yüzden deneseniz iyi olur. 4. Eğer yine başarısız olursanız, yol göstermesi için Papayı arayın. Telefonu şu: 011 39 6 69 82 ve telefon santralı hata yapmıyormuş. 5. Eğer bütün bu denemeler başarısızlıkla sonuçlanırsa, tepenizden uçup giden bir ufoyu bayrak sallayarak indirin ve telefon faturanız gelmeden önce bu gezegenden ayrılmanızın ne kadar da hayati bir önem taşıdığını açıklayın. [2]

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir