Edith Nesbit – Demiryolu Cocuklari

Roberta, Peter ve Phyllis adlarındaki üç kardeş, Edgecombe adlı Villalarında anneleriyle, babalarıyla birlikte mutlu bir yaşam sürdürüyorlardı. Çocukların en büyükleri Roberta, on iki yaşında, ince yapılı ve yaşıtlarına göre uzun boylu bir kızdı. Siyah, düz saçları, omuzlarından dökülüyordu. Başkalarını mutlu etmek için çabalayan, sır saklamayı başarabilen, anlayışlı, hoşgörülü ve asla umutsuzluğa kapılmayan bir çocuktu. Annesini, kardeşlerini korumak, kollamak, her zaman yardım etmek gibi çok güzel huyları vardı. Ortanca çocuk Peter on yaşındaydı. Esmer, hafif kilolu, oldukça zeki bakışlıydı. Büyüyünce mühendis olmak istiyordu. Annesi, babası ve ablası tarafından biraz şımartılmıştı. Kendisiyle ilgilenilme-diği zaman şımarır, bebek gibi mızıkçılık yapardı. Kız kardeşi Phyllis’le arada bir kapışsalar da genelde iyi anlaşırlar, birbirlerini severlerdi. Phyllis, üç kardeşin en küçüğü olan yedi yaşında güzel bir kızdı. İnce ve narin yapılıydı. Güzelliğiyle ablasına benzediği söylenebilirdi. Ama ablasının tam aksine altın sarısı saçlara sahipti.


Üç kardeşin mutlu bir yaşam sürdürdükleri villa son derece moderndi. Dış kapılarında elektirikli zilleri bile vardı. Bahçeye açılan kapı camlı, villanın tabanları mozaikti. Banyodaki, mutfaktaki musluklardan hem sıcak hem da soğuk su akıyordu. Her isteğini yerine getiren dadıları güler yüzlüydü. Dadı dâhil villada yaşayan herkes kendine ait odalarda kalıyordu. Çocukların odalarında birer şömine vardı. Soğuk hatta serin günlerde bile gürül gürül yanardı. Odaların duvarları iç açıcı desenleri olan süslü kağıtlarla kaplıydı. Pencereleri, çeşitli meyve ve süs ağaçlan bulunan çiçekli, yemyeşil bir bahçeye bakıyordu. Çocukların canı gibi sevdikleri anneleri ev kadınıydı. İyi bir anneydi. Çocuklarını bilinçli olarak eğitir, işinin dışındaki zamanlarda çocuklarıyla yakından ilgilenirdi. Onlarla oynar, kitap okur, el becerilerini geliştirici çalışmalar yapar, ödevlerini yapmalarına yardımcı olurdu. Kadının en büyük zevki öykü yazmaktı.

Öykülerini çocuklarına okumaktan büyük keyif alırdı. Çocukların ilgilerini, önerilerini dikkate alır, buna göre öykülerine yön verirdi. Çocuklar, babalarını çok seviyorlardı. İyi kalpli babaları, sadece çocukları tarafından değil, herkes tarafından çok seviliyordu. Çocuklarıyla birlikteyken hiç kızmaz, hoşgörüyü elden bırakmazdı. Oğluyla, kızlarıyla oynamaktan büyük bir zevk alır, hiç usanmazdı. Ne yazık ki işi gereği, çocuklarıyla pek birlikte olamıyordu. Sık sık İş gezilerine gittiğinden zamanının çoğunu evin dışında geçiriyordu. Dört gün önce Peter’in doğum günü kutlanmıştı. Babaları bu doğum gününe katılmış, ona güzel bir oyuncak lokomotif hediye etmişti. Yine işi gereği ertesi gün kent dışına çıkmak zorunda kalmıştı. Dört gündür evinden uzaklardaydı. Peter, babasına duyduğu özlem duygularını lokomotifiyle oynayarak gidermeye çalışıyordu. Bir gün kahvaltıdan sonra odasına çekildi. Her zamanki gibi yine lokomotifiyle oynamaya başladı.

Lokomotif, bir süre çuf çuf sesler çıkararak yerde dönüp durdu, sonra kendiliğinden sustu, çalışmaz oldu. Çocuk, şurasını burasını kurcalayarak lokomotifi kendince onarmaya çalıştı. Bunu başaramayınca mızmızlanıp ağlamaya başladı. O sırada Peter’in odasının önünden geçen Ro-berta, kardeşinin ağladığını duydu. Zaten aralık kapıyı iterek odaya girdi ve: – Kardeşim, niçin ağlıyorsun? diye sordu. Peter, içini çekerek: – Baksana lokomotifim çalışmıyor, diye karşılık verdi. Ablası, onun yanağını okşadı. – Üzüldüğün şeye bak. Babamız geldiğinde onarır. Peter, umutsuzdu. – Ama… Ya onaramazsa! – Onaramaz olur mu hiç? Anımsamıyor musun, senin sallanan atını, Phyllis’in bebeğinin beşiğini babam onarmamış mıydı? Lokomotifini de onaracağından emin olabilirsin. Babamız dört günlüğüne gitmişti. Şanslısın ki bu akşam evde olacak. Rahatlayan Peter, sabırsızlıkla babasının yolunu gözlemeye başladı. Lokomotifin bozulduğunu annesi de öğrenmişti.

Peter’i kucağına aldı. – Yavrum, biliyorsun baban iş gezilerinden çok yorgun dönüyor. Yemeğini yiyip kahvesini içinceye kadar ona lokomotifinden söz etme. Böylece bencillik yapmamış olursun. Peter, onun boynuna sarılarak: – Anladım anneciğim, babamın önce dinlenebilmesi için sabırlı olmam gerek, diye karşılık verdi. Annesi, sevgiyle onun yanağından öptü. – Anlayışlı oğlum benim! Babaları akşam eve dönünce yeni hediyeler getirdi. Peter, bu kez kapıları açılabilen oyuncak bir araba sahibi olmuştu; ama arabanın yüzüne bile bakmadı. Babası, bunu fark edince gülümseyerek: – Oğlum, arabayı çok beğeneceğini sanıyordum, dedi. – Araba çok güzel babacığım, çok beğendim. Ama… Tam o anda annesi seslendi. – Yemek hazır! Mutfağa geçip hep birlikte, tam bir aile sıcaklığı içinde yemeklerini yediler. Babaları, yemekten sonra çocuklarını yanına alarak oturma odasına geçti. Eşi, az sonra ona orta şekerli bir kahve götürdü. Adam kahveyi içerken Peter ilgiyle onu izliyordu.

Babasının kahveden birkaç yudum almasından sonra: – Artık dinlendin değil mi babacığım? dedi. Lokomotifimi onarabilir misin? Babası gülümseyerek: – Moralinin neden bozuk olduğu anlaşıldı, dedi. Getir de birlikte onarmaya çalışalım. Peter, hemen odasına koşup lokomotifini getirdi. Babası, oyuncak taşıtı inceledikten sonra: – Biraz lehimlik işi var, dedi. Birlikte kolayca yaparız. Senin yaşlarındayken benim de bir lokomotifim vardı. Ama o zamanlar oyuncaklar bu kadar gelişmiş değildi. Bir gün lokomotifimle oynuyordum. Bir ara… Tam o anda kapı çalındı. Hizmetçi Ruth, yarı araladığı kapıdan başını uzatarak: – Rahatsız ettiğim için özür dilerim efendim, dedi. Sizinle görüşmek isteyen iki beyefendi var. Onları kütüphaneye aldım.

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir