Ejder Okumuş – Meşruluğun Toplumsal Gerçekliği.

Meşrûluk, sosyolojinin önemli inceleme alanlarından birini oluşturmaktadır. Bu kitapta yer alan farklı, ama birbiriyle bağlantılı yedi metinde meşrûluğun toplumsal gerçekliği ele alınmaktadır. Kitaptaki yedi yazının ilki ve son dördü olmak üzere toplam beşi, daha önce çeşitli yerlerde yayınlanmış çalışmalarımdan meydana gelmektedir. Geriye kalan iki çalışmadan biri Peter L. Berger ile Thomas Luckmann’dan, diğeri ise Jürgen Habermas’dan yaptığım çevirilerden müteşekkildir. Bana ait olan birinci yazı, aslında diğer yazıların özeti ve altyapısı sayılabilir. “Meşrûluğun Sosyolojisi” başlığım taşıyan bu kısımda, meşrûluğun toplumsal boyutları, siyasal veçheleri, meşrûlaştırım, meşrûiyet krizi ve dinî meşrûlaştırım konuları anlaşılmaya çalışılmaktadır. İkinci yazı, Berger’le Luckmann’ın birlikte kaleme aldıkları bir metindir. “Meşrûlaştırım” başlığı altında bu çalışma, bilgi sosyolojisi temelinde meşrûlaştırımm toplumsal gerçekliği üzerinde yoğunlaşır. Üçüncü metin, Habermas tarafından kaleme alınmıştır. Habermas, “Sosyal-Bilimsel Bir Kriz Kavramı” başlığını taşıyan bu yazısında Batı kapitalizminin meşrûiyet krizine dair önemli bilgiler vermekte ve yorumlar yapmaktadır. Benim hazırladığım dört, beş, altı ve yedinci makalelerden dördüncüsü, “Toplumsal Eşitsizliklerin Meşrûiyet Kazanmasında Din” başlığını taşımaktadır. Bu makalede sosyal statü, sınıf, itibar, hiyerarşi, cinsiyet ve servet gibi alanlarda kendini gösteren farklılık ve eşitsizliklerin toplum nezdinde anlamlandırılmasında, geçerlilik kazanmasında, haklılaştırılmasında, yani meşrû olarak görülmesinde algılanan ve yaşanan dinin rolünün ne olduğu, dinin meşrûlaştırım işlevinin nasıl gerçekleştiği tahlil edilmektedir. “Ehl-i Sünnet ve’l-Cemâat’in Bir Meşrûiyet Aracı Olarak İcat ve İstihdamı” başlığı altında kitaptaki yerini alan beşinci makalede, “Ehl-i Sünnet ve’l-Cemâat” kavramının bir meşrûiyet aracı olarak icad edilmesinin ve işlevselleştirilmesinin anlam içerikleri, toplumsal, siyasal ve kültürel açıdan anlaşılmaya çalışılmaktadır. Altıncı makale, “Bir Sosyal Eşitsizlik Örneği Olarak Yoksulluğun Dinî Meşrûlaştırımı” başlığıyla, yoksulluğun toplum katında meşrûiyet kazanmasında dinin nasıl bir işlev gördüğü hususu İncelenmektedir.


Yedinci makale adaletin meşrûluk boyutunu konu edinmektedir. “Meşrûiyet Ekseninde Adalet” başlığını taşıyan bu makalede, adalet-meşrûiyet ilişkisi; yani adalet adına ortaya konulan fiillerin, adalet talebiyle sergilenen davranışların meşrûiyet boyutu ele alınmaktadır. Belirtmeliyim ki, her bir yazı, kitabın bir bölümünü oluşturacak biçimde düzenlenmeye çalışılmış ve bunun için de yazıların orijinal durumlarında bazı değişikliklere gidilmiştir. Bu nedenle kitap, bir bütünlük halinde okunabilecek özelliktedir. Kitapta ele alman konular, sosyolojik açıdan meşrûluğun anlaşılmasına katkıda bulunduğu ölçüde kitabın editörü ve bazı kısımlarının yazarı ve mütercimi olarak kendimi mutlu hissedeceğim. Şu da belirtilmelidir ki, gelecekte imkânlar elverdiği ölçüde başka çalışmalarla da meşrûluğun sosyolojik boyutlarını ihtivâ eden literatüre katkı sunmaya devam edilecektir. Ağustos 2008 Ejder OKUMUŞ İzmir MEŞRÛLUĞUN SOSYOLOJİSİ Ejder OKUMUŞ MEŞRÛLUĞUN TOPLUMSAL BOYUTLARI Meşrûiyet ve Toplum g y enel olarak, var olan veya ortaya çıkan bir durumun insanlar katında makullük, geçerlilik ve haklılığını ifade eden meşruluk,1 hayatın çoğu, belki de bütün alanlarıyla ilgilidir.2 Örneğin bir belediye otobüsünde yolculuk yaparken istediğiniz her davranışı sergileyemezsi1. Etimolojik anlamda;yasal, geçerli, hukukî, tasdik edilen, kabul gören, onaylanan, dine ve İlâhî emre uygun olan, dinin, toplumun ve kamu vicdanının doğru, geçerli ve hakli bulduğu eylem, davranış ve kuralı ifade eden meşrû kelimesinden yapılmış olan meşrûiyet, yani meşruluk, kelime yönünden yasallık, dine ve İlâhî olana uygunluk, hukuka uygunluk gibi anlamlara gelmektedir. 2. Peter L. Berger- Thomas Luckmann, The Social Construction o f Reality, Ailen Lane The Penguin Press, London 1967, ss. 110-146; Peter L. Berger, Dinin Sosyal Gerçekliği, Çev., Ali Coşkun, İnsan Yay.

, İstanbul 1993, ss. 61-88, 138, 141 vd.; James Luther Adams-Thomas Mikelson “Legitimation”, The Encylopedia o f Religion, Ed. Mircea Eliade, c. 8, Macmillan Publishing Company, Nevvyork 1987, 499-500 niz. Öncelikle diğer yolcuların davranışlarınızı geçerli kabul etmeleri gerekir. Zaten bu nedenle de diğer insanların, sergilemenizde bir sakınca görmediklerini düşündüğünüz davranışlar ortaya koyarsınız. Yine bir üniversite hocası, sınıfta ders yaparken öğrencilerinin gürültü yapmamaları, öğrencilerin o hocayı meşrû otorite olarak kabul etmelerine dayanır. Bilindiği üzere öğrenciler gürültü yapmadan hocayı veya öğretmeni dinlerlerse, o dersini verebilir, eğitim işlevini yerine getirebilir. Meşrûluk, toplumsal ilişkilerin gerçekleşmesi ve toplumsal yapının inşasında olmazsa olmaz bir durum, mekanizma ve kurumdur. Grup üyelerinin karşılıklı ilişkilerinin sürdürülmesi, üyelerin bizzat kendilerinin, statülerinin ve davranışlarının meşrûluk elde etmeleriyle yakından ilgilidir. Küçük grupların da büyük grupların da işleyişinde anahtar konumda bulunan meşrûiyet, grup içi ilişkilerde, grup üyelerinin otoriteye itâatlerinde, grup içi hiyerarşik düzenin oluşması ve sürdürülmesinde rol oynar. Meşrûiyet insanın öznel yönleriyle ilgili olduğu gibi nesnel yönleriyle de ilgilidir.3 İnsan, kendi iç dünyasında meşrûiyetle çok sıkı bir ilgi kurarken, dış dünyasında da aynı sıklıkla ilgi kurmaktadır. Bu bağlamda bireyin diğer bireylerle, grup, kurum ve düzenle ilişkilerinde kendini gösteren meşrûiyet, hem sübjektif, hem de objektif boyutlara sahiptir.

Ayrıca toplumsal ve siyasal ilişkilerle ilgili olarak meşrûiyet, sadece hükümdar, yönetici veya rejimler çerçevesinde değil; buna ek olarak mülkiyet, üretim, eğitim, hukuk, düşünce, kimlik, ifade, dil, sanat gibi alanlarda da kendini gösterir.4 Kollektif bir eylem ürünü olarak meşrûluk, genel olarak konuşmak gerekirse, var olan bir durumun gerçekliğinin, verili bir bilgi vasıtasıyla toplum üyeleri katında geçerliliğini, izah olunmuşluğunu ve haklılığını ifade eden bir olgudur. Sosyolojik düzlemde meşrûiyet, toplumsal düzenin, rıza, sükûnet ve uzlaşma ile geçerliliğinin kabul 3. Ernest Gellner, Legitimation o f Belief, Cambridge University Press, London 1947, ss. 25-26, 29; P. L. Berger-T. Luckman, a.g.e., ss. 110, 111; E L. Berger-T. Luckmann, “Sociology of Religion and Sociology of Knowledge”, Sociology o f Religion, Ed. Roland Robertson, Penguin Books, England 1971, ss.

66-67, 68 vd.; R L. Berger, Dinin Sosyal Gerçekliği, s. 65 4. E. Gellner, a.g.e, s. 25 edilmesini ifade eder. Meşrûiyet, bir yandan birey-toplum ilişkilerinde toplumun veya kurulu düzenin bireyler katında geçerliliğini ve haklılığım ortaya koyarken; bir yandan da toplum içinde yaşayan bireyin, toplum tarafından geçerli kabul edilmesini, yani içinde yaşadığı toplumun kabul ettiği hayat tarzının, kimlik veya kimliklerinin sınırları içerisinde yer alarak toplumundan elde ettiği geçerliliği ve haklılığı ortaya koyar. Bu son durumda meşrûiyet, toplumsal aktöre aidiyet, güvenlik veya kimlik duygusu kazandırır. Bunu toplumsal meşrûiyet olarak adlandırmak mümkündür. Toplumsal meşrûiyet kurulu rollere, prensiplere, standartlara, hakimiyet ve kontrol kalıbına gönderme yapar. Denilebilir ki toplumsal ilişkiler, toplumsal meşrûiyet içinde gerçeklik ve geçerlilik kazanır. Meşrûiyet, bir başka açıdan da hem sosyal düzenle hem de sosyal düzenin geçerliliğini kabul eden birey, grup veya toplumla ilgili olmak üzere iki boyutludur.

Buna göre bir yandan sosyal düzen, kendisi bizzat kendisinin geçerli olduğu bilincine sahipken, öte yandan var olması ve varlığını sürdürebilmesi için o düzene katılanların bilincinde tasdik edilmeli ve tanınmalı, yani meşrûiyet kazanmalıdır. Meşrûluk ile ilgili belirtilen hususlardan anlaşılacağı üzere meşrûiyet elde eden davranış meşrû davranış demektir. Meşrû davranış, kısaca grup üyelerinin birbirlerinden yapmalarını bekledikleri davranış olarak anlaşılabilir. Meşrûiyet böylece insanlara meşrû davranışlarını gerçekleştirme hakkı verir. Herkes meşrûiyet sınırları içinde kendi pozisyon veya statüsüne göre hareket etme özgürlüğü ve de hakkına sahiptir. Buna göre örneğin yüksek statü sahipleri, itâati sağlamak için hakimiyet davranışım kullanma hakkına sahiptir.5 Görece daha düşük pozisyonda bulunan, sözgelimi yönetici güce karşı yönetilen konumunda yer alanlar ise, yöneticiden meşrû davranışlar sergilemesini ve kendilerinin meşrû hak ve taleplerini yerine getirmesini bekleme hakkına sahiptirler. Meşrû olan, kurumsallaşmış, meşrû olmayan kurumsallaşmamış olandır. Başka bir ifadeyle kurumsallaşma, meşrûluk ve gayri meşrû5. Cecilia L. Ridgeway-Joseph Berger, “Expectations, Legitimation, and Dominance Behavior in Task Groups”, American Sociological Review, c. 51, No. 5, Ekim 1986, s. 614 luğa gönderme yapar veya denilebilir ki meşrû ve gayri meşrû terimleri, güç ve sorumluluk bağlamında kurumsallaşma veya kurumsallaşmanın yokluğuna göndermede bulunur. O halde normal şartlarda meşrû kurumsallaşmış, gayri meşrû kurumsallaşmamış demektir.

M eselâ suçlu bir insanın, toplumun herhangi bir üyesi tarafından keyfi olarak cezalandırılması, kurumsallaşmamış ve dolayısıyla meşrû olmayan bir cezalandırmayı ifade eder.6 Ama toplum içinde sağlanan konsensüsler çerçevesinde, sözgelimi norm, değer ve yasaların belirlediği biçimlerde ceza verilirse, o takdirde bu meşrû bir cezalandırmadır; çünkü kurumsallaşmış bir cezalandırma tipidir. Meşrûluk ve Siyaset Çok yönlü özellik, uzantı ve bağlantıları olan meşrûluk, belki de en çok siyasî bağlamı ile hatıra gelmekte veya ele alınmaktadır. Gerçekten de en geniş anlamıyla siyaset, meşrûiyet ve meşrûlaştırımın, meşrûlaştırıma dayalı ilişki biçiminin, muhtemelen en etkili olduğu veya en fazla görünür kılındığı alandır. Bilindiği gibi her toplumda insanlar, diğerlerinin eylemleri üzerinde otorite kurma ve kontrolde bulunma kabiliyeti olarak güç gerçekliğini tecrübe ederler. Bu gerçeklikler, öncelikle aile bağlamında ve bir çocuğun hayatının diğer dar alanlarında tecrübe edilir. Bununla birlikte er ya da geç her şahıs, özellikle formel politik sistemle ilişkilerinde kendi toplumunun gücünün daha büyük yapılarıyla karşı karşıya gelir. İşte bu tür tecrübelerinde insanlar siyasal bağlamda meşrûiyet ilişkisine girerler.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir