Emin Gürses – Ayrılıkçı Terör

Bu çalışmada, terör eylemleriyle uzun bir süredir İngiltere (Britanya), İspanya ve Türkiye’nin siyasi gündemlerinde en önemli sorunlardan biri olarak yerlerini alan IRA, ETA ve PKK ayrılıkçı şiddet örgütlerinin doğuşu ve gelişmelerini, örgütsel yapılanmalarını, süreç içerisinde yaşanan örgüt içi mücadeleleri toplumsal ve uluslararası düzeyde karşılaştırmalı olarak incelemeyi amaçladım. 1970’lerden itibaren başlayan ve özellikle 1980’lerde artan bir oranda, dünyanın hemen hemen her yerinden belli başlı Avrupa başkentlerine gelen örgüt liderleri ve üyeleri buralarda adeta birer mülteciler mozaiği oluşturmuşlardı. 1984-95 yıllan arasında bu örgütlerin açık veya özel çalışma, bilgilendirme, sohbet toplantılarındaki konuşmalarından, açıklamalarından aldığım notlar, edindiğim izlenimler önemli oranda bu çalışmanın alt yapısını oluşturmuştur. Önemli bir kısmı silahlı eylemlerden kopmuş ve ideolojik düzeyde siyasi faaliyet sürdüren sürgündeki bazı ETA üyelerinin bir kesiminin, ortak yapılan açık toplantılar sırasında görüşlerini dinlemek imkânını da buldum. Eski ETA üyeleri belki de hâlâ hem ETA’nın askeri kanadının korkusundan, hem de silahlı milliyetçi İspanyol örgütlerinden çekindiklerinden olacak, sadece ideolojik tartışmalara girmeyi yeğlemişlerdir. IRA üyeleriyle Belfast’ta görüşmek nispeten daha kolaydı. Fakat son derece profesyonel çalışan ve Protestan terör örgütlerinin haber ağından korkan taraftarlar daha temkinli davranıyorlardı. Yapılanlar bir mülakat değil sohbet konuşmalarından ibaretti. Zaten bu ilişkilerin yaşandığı dönemde bu tür bir araştırma yapmak ve bunları yazıya dökmek gibi bir amaç da yoktu. Hiçbir görüşmede günübirlik olaylarla ilgili (şiddet eylemleri gibi) konuşmalar gündeme getirilmedi. Getirilse bile cevap bulamazdı. Fakat teorik düzeyde amaçlar, yöntemler ve bunların sonuçlan tartışılmıştır. Yani çoğunlukla siyasi tartışmalardır yapılmış olanlar. Bazı PKK üst yönetimi üyeleri ise açıklamalarında kaynak gösterilmesine itiraz etmemişlerdir. Bu arada örgüt taraftarlarını dinlemek ve sadece onların görüşlerini yansıtmak gibi bir hataya düşmemek için Kuzey İrlanda’daki Protestan partilerin bazı üyelerinin yine kendilerine göre yorumlarını dinledik.


Protestan paramiliter örgütlere ulaşma imkânımız olmadı. Ayrıca Londra’nın görüşlerini de sağlanan dokümanlarla aktarmaya çalıştık. PKK konusunda parti üst kademesinden, yayınlanmış ve yayınlanmamış bazı açıklamalar ve bildirilere ulaşma imkanını bulduk. Bunun yanında yine diğer bazı Kürt örgütlerinin sağladığı kaynaklardan yararlandık. Ayrıca bazı kişilerin ellerinde bulunan basılmış, basılmamış kaynaklar ve kendilerinin katıldıkları toplantılardan edindikleri birinci el bilgiler araştırmanın çerçevesinin oluşturulmasına önemli bir katkı sağladı. Bu arada herkese açık olan Türkiye ve yurt dışındaki kütüphanelerden yararlandık. Büyük bir çoğunluk isim belirtilmesini değişik nedenlerle arzu etmediği için bir genelleme yaparak izin alınan dipnotlar dışında isim kullanmadık. Bu arada belirtmek gerekir ki, düşüncelerinden en çok yararlandığım insanlar Londra’da değişik hukuk merkezlerinde çalışırken kolaylıkla bilgi alışverişinde bulunabildiğim sıradan insanlardı. Onların özelliği ise olayları doğrudan yaşama talihsizliğine (bazıları bunu değişik nedenlerle bir şans olarak gördüklerini belirtmişlerdir) uğramış olmalarıydı. Bu insanlarla görüşmek, ayrıca olayların perde arkasındaki gerçekleri görme, üst kademe elemanlarla görüşmekten daha fazla yararlı olmuştur. Onların anlattıklarını dinledikten sonra, bu örgütlerin nasıl oluyor da merkezi hükümetlerin kendilerini sindirmek için verdikleri bütün uğraşlara rağmen hâlâ ayakta kalabilmeyi başarabildiklerini anlayabiliyoruz. Emin GÜRSES İKİNCİ BASIMA ÖNSÖZ Ayrılıkçı Terörün Anatomisi adlı çalışmanın yeni basımında, bazı ifade ve cümle yanlışlarının dışında kitabın akışındaki düzen bozulmadan 1997 sonbaharından bu yana meydana gelen gelişmeler, yeni bölüm ve başlıklar altında kitaba eklendi. İlk basımdan bu yana özellikle PKK hareketinde yaşanan değişimlerin uluslararası sistemdeki değişikliklerle birlikte gündeme gelmesinin nedenleri irdelenmeye çalışıldı. Periferideki böyle bir köylü hareketinin sistemin zaaflarından yararlanmaya çalışırken sistemin işleyişinden nasıl etkilendiği konusu üzerinde yoğunlaştığımız bu yeni bölümlerde yer yer PKK’nın IRA ve ETA hareketleriyle az da olsa benzer fakat çoğunlukla farklılıklarının boyutu gündeme getirilmeye çalışıldı. PKK’nın devletlerarası rekabetten yararlanabileceği uygun ortamı 1990’lı yıllarda yakalayabildiği fakat bu belirsizlik ortamının sürekli olamayacağı gerçeğine önceleri pek önem vermediği ve daha sonra bu anlayışın etkisinden kurtulmakta geç kaldığının dikkate değer olduğu göz önünde bulundurularak nedenleri sorgulanmaya çalışıldı.

Bu sistemin etkili aktörlerinden olan devletlerin değişen karşılıklı çıkarları arasında sıkışmaktan kurtulamayan PKK hareketinin IRA ve ETA’ya nazaran gelişmelerden daha fazla etkilendiği de gözlenmiştir. PKK faaliyetlerinin yoğunlaştığı periferal coğrafyanın, buna uygun şekil almış toplumsal yapının ve devletin geleneksel yapılanma biçiminin IRA ve ETA’nın faaliyette bulunduğu coğrafya, toplumsal yapı ve devletlerin geleneksel yapılanma biçimlerinden farklılık gösterdiği ve bu nedenle gelişmelerin açıklanmasında buna özellikle vurgu yapılmasının zorunlu olduğu gerçeği öne çıkmıştır. PKK, IRA ve ETA’dan farklı olarak bölge devletleri arasındaki ilişkilerde bir gerginliğin yaşanmasının yolunu açmış, özellikle Suriye ve Yunanistan örneğinde olduğu gibi devletlerarası çatışma olasılığını da gündeme getirmiştir. Böyle bir olasılıktan yararlanabileceği beklentisi içerisinde olan PKK iderliği yine sistemin önceliklerine tutsak düşmekten kurtulamamıştır. Güney doğu Avrupa ve doğu Akdeniz’de böyle bir gerginliğin sürmesine ve kontrol dışına çıkabilecek düzeye ulaşmasına, gelişmelerden zarar görebilecek olan sistemin hegemon devletlerinin müdahale etmemeleri ise mümkün değildi. IRA ve ETA’nın örgütlenmelerinin ve faaliyetlerinin PKK’nınkiyle karşılaştırıldığında daha yerel kaldığı görülmüştür. Bunların faaliyet gösterdikleri coğrafya devletlerarası bir rekabetten üst düzeyde yararlanmaları için gerekli olan ortamın yaratılmasına pek az istisna dönemler dışında imkan tanımamıştır. Günümüzdeki gelişmeler, sistemdeki yeni yapılanmaların IRA ve ETA’ya eski günlerindeki gibi faaliyetlerini sürdürme imkanı vermesinin zor olduğunu göstermektedir. Uluslararası sistemin işleyişinin bir mantığı vardır ve bu işleyişin önüne setler çekmek ayrılıkçı terör örgütlerinin gücünü aşar. Bu çaba içerisinde olanlar yarattıkları dumanlı hava içerisinde sistemdeki adaletsizliklere katkı sağlamak gibi hiçte istemediklerini öne sürdükleri bir işlevi yerine getirme tuzağına düşmekten kurtulamazlar. Bu işlevlerini tamamladıktan sonra ise eski yapılanma biçimleriyle tasfiye sürecine girerler. GİRİŞ Birçok alanda (siyasal, toplumsal-ekonomik, iletişim v.s.) hızlı değişimlerin ve gelişmelerin yaşandığı 20. yüzyılın son çeyreğinde yoksullarla zenginler arasındaki uçurumun daha da belirginleşmesi bireyleri/grupları karmaşık siyasal, toplumsal-ekonomik sorunlarla yüzyüze getirmiş ve doğal olarak onların değişik oranlarda ve biçimlerde tepkilerine yol açmıştır.

ikinci Dünya Savaşı’nı takip eden Soğuk Savaş’ın yarattığı ideolojik kutuplaşma dönemini takiben, özellikle yoksulluğun ve baskının beslediği ayrılıkçı şiddet örgütleri11960’lı yılların sonu ve 1970’li yılların başından itibaren bazı gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin siyasi gündemlerinde yerlerini almaya başlamışlardır. Uzun yıllar, gelişmiş Avrupa ülkelerinin başına dert olan ideolojik terör (Almanya’da Kızıl Ordu Fraksiyonu, İtalya’da Kızıl Tugaylar’ın eylemleri gibi) yerini gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeleri de içine alan ayrılıkçı etnik teröre bırakmıştır. ABD ve Sovyetler Birliği etrafında belirginleşen iki kutuplu dünyanın Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte ortadan kalkması, ayrılıkçı hareketlerin lider kadrolarınca amaca ulaşmak için yeni bir fırsat olarak algılanmıştır.2 Ayrılıkçı örgütler eski ittifak ilişkilerini yeniden gözden geçirmeye ve yeni ittifaklar aramaya koyulurken etnik inatlaşmalar yeniden yükselişe geçmiştir. Bazı bölgelerde din ile etnik kimlik iç içe geçmiş ve 1 Ayrılıkçı hareketlerin oluşması ve gelişmesine yol açan baskı ve yoksulluk konusunda özellikle bkz., E.N. Muller, “inceme Inequality, Regime Repres-siveness, and Political Violence”, American Sociological Review, 50-1985:47-61. K.H. Park, “Reexamination of the Unkage Between Income Inequality and Political Violence”, Journal of Political and Military Sociology, 14-1986:185-97. E. Weede, “Income Inequality, Avarage Income, and Do-mestic Violence”, Journal of ConflictResolution, 25-1981:239. 2 Ayrılık talebi karan üzerinde etkili olan koşullar konusunda bkz., D.

Horo-witz, Ethnic Groups in Conflict, Univ. of Calif. Press, Berkeley, 1985:236-59. Ayrılıkçı T«r6rün Anatomi»! / IRA-ETA-PKK insanları örgütler etrafında organize eden temel güç olarak kendim gösterirken, diğer bazılarında ise yalnızca etnik kimlik öne çıkmıştır. Ekonomik nedenler ise bütün ayrılıkçı hareketlerde değişik boyutlarda da olsa temel etken olarak kendisini göstermektedir. Bazı istisnai örnekler dışında (Kanada’nın Qu-ebec bölgesinde olduğu gibi), ayrılıkçı etnik hareketler (IRA, ETA ve PKK gibi) kanlı çatışmaları artırmak için adeta bir yarış içerisine girmişlerdir. Toplumsal, ekonomik, siyasal, kültürel hoşnutsuzluklar uzun dönemde ayrılıkçı şiddet örgütlerini besleyen bir rol oynamış, etnik ayrılıklar çatışmaların kronikleşmesine ve dolayısıyla şiddete eğilimli bir siyasi kültü-rün3oluşmasına yol açarak sorunların çözümünü daha da zorlaştırmıştır. 1970’li yıllardan (IRA ve ETA), ve 1980’li yılların ortalarından başlayarak (PKK) İngiltere, İspanya ve Türkiye’deki siyasi ve ekonomik istikran tehdit edecek ve bu ülkelerin gündemlerini belirleyebilecek duruma gelen bu örgütlerden özellikle IRA ve ETA’nın kullandığı yöntemler arasında birçok benzerliklerin olduğu sık sık ifade edilmiştir.4 Bu üç örgütün en temel ortak argümanları ise kendi halklarının sömürgeleştirildikleri5 bu nedenle ulusların “kendi geleceğini tayin etme hakkı’nı (‘Self-determination’) talep ettiklerini ve bu hak için mücadele 3 Bir toplumda halkın siyaset konusunda taşıdığı inançlar, hisler davranış kalıpları ve bunların ifade biçimi o toplumun siyasi kültürünü oluşturur. Bkz., G. A. Almond & G. B. Powel, Comparative PoUtics: A Developmental Appro-ach, Little Brown, Boston, 1978:25.

4 Bu konuda bkz., W. Laqueur (Ed.), The Terrorism Reader, A Meridian Book, New York & London, 1978. E. Hyans, Terrorist and Terrorism, St. Martin’s, New York, 1974. P. Wilkinson, Polltical Terrorism, Wiley, New York, 1974. 5 Sömürgecilik konusunda genel tartışmalar için özellikle bkz., M. Hechter, Intemal Colonialism, Routledge and Kegan Paul, London, 1975. Hechter, “Internal Colonialism Revisited”, içinde E. Tiryakian & R. Ragowski (Eds.

), New Nationatism ofthe Developed West, Ailen & Unwin, Boston, 1985:17-26. Bir eleştirel yaklaşım için bkz., E. Page, “Michael Hechter’s internal coloni-alism theses: some theorethical and methodological considerations”, Studies in Public. Policy, No.9,1977:1-33. Önemli bir karşılaştırmalı çalışma için bkz., A. Palloni, “internal Colonialism ör Clientelistic Politics? The Case of Southern Italy”, Ethnic and Racial Studies, 2-3, July 1979. verdiklerini ileri sürmeleridir.6 Her örgüt bu amaçla toplumsal ve uluslararası kuruluşların desteğini arama yoluna gider. Bu yolda sağlanabilecek uluslararası destekler belli koşullara bağlı olsa da, yani yapılan yardımlar arkasından bazı talepleri getirebilse de, örgütler tarafından amaca varmak için kabul edilebilir şeyler olarak görülmüşlerdir.7 IRA ve ETA sanayi toplumlarında güçlerini artırma imkanı bulurlarken, PKK gelişmekte olan bir ülkenin periferisinde, bir tarım toplumunda özellikle yoksul ve dışlanmış gençler arasında önemli bir destek bulmuştur. Bu örgütlerin propaganda için kullandıktan yöntemler arasındaki benzerlikler ise, üst kademe yönetici ve üyeler için kullandıktan argümanların (sosyalist argümanlarla kanşmış milliyetçilik), sıradan taraftarlarına gelince değişime uğratılmış olduğudur (daha çok kültürel, tarihi, mitsel motifler). Kendi kontrollerinde bir devlet kurmak amacına hizmet edebilecek her türlü argümana yer verilmiştir.

Örgüt yönetimleri, eylemleri sırasında yapılan hatalardan (sivillerin ölmesi gibi) ise kendilerini bu yola iten merkezi hükümetleri sorumlu tutarlar. Bu şiddet örgütleri, kendilerinin uğruna savaştıklarını iddia ettikleri halkın en önemli temsilcisi oldukları iddiasındadırlar. Kendileri ile ittifaka girmeyen veya kendi örgütsel çıkarlarını zedeleyen, aynı etnik gruptan olan diğer milliyetçi veya sosyalist örgütleri ise sapkınlık hatta hainlikle suçlamaktan çekinmezler. Bütün bu tartışmalarda ise en çok zarar görenler ister örgütte, ister örgütle ilişiği olmayan fakat şiddet eylemleri- 6 Bu konuda detaylı bilgi ve tartışmalar için özellikle bkz., M. Pomerance, Self-Determination in Law and Practice: The New Doctrine in the United Nati-ons, Martinus Nijhoff Publ., The Hague, 1982. D. Ronen, The Quest for Self-determination, Yale Univ. Press, New Haven, London, 1979. J.G. Star-ke, Introduction to International Law, Buttenvorths, Tenth Edition, London, 1989. L.C.

Bucheit, Secession: The Legitimacy of Self-Determination, Yale Univ., Press, New Haven, London, 1978. A .Cobban, The Nation State and National Self-Determination, Collins, London, 1969. R. Emerson, “Self-Determination”, American Journal of International Law, Vol.65,1971. 7 Etnik hareketlere uluslararası müdahale için bkz., J. Nagel & B. Whorton, “Ethnic Conflict and the World System”, Journal ofPolitical and Military So-ciology, Vol.20, Summer 1992:1-35. A. Heraklides, The Self-Determination of Minorities in International Politia, Frank Cass, London, 1991:189-95. Ayrılıkçı T«r6rün Anatomi»! / IRA-ETA-PKK nin yoğun olarak yürütüldüğü bölgelerde yaşayan aynı etnik gruplara mensup yoksullardır.

Bazı devletlerin şiddet yöntemlerini, düşman olarak gördükleri ülkeleri, grupları, insanlan sindirmek için değişik biçimlerde kullandıkları da bilinmektedir. Bir çok ülkede ise devletle dolaylı olarak bağı bulunan örgütler oluşturularak (İspanya’da GAL gibi), tehlikeli görülen bireylere, gruplara karşı-terör örgütleri ile sindirme hareketlerine girişildiği de bilinmektedir. Yönetimlerin teröre karşı mücadelede kullandıkları yöntemlerde hukuk dışı uygulamalara, sindirme ve yıldırma amaçlı öldürme olaylarına doğrudan veya dolaylı olarak karışması da bir ‘devlet terörü’dür.8 Demokratik devletin kendi koyduğu kuralları, sıradan insanlara karşı şiddet uygulayarak ihlal etme yoluna gitmesi akla uygun değildir. Aksi takdirde sıradan insanlar için bile devlet denilen yapının varlığı tartışılır hale gelir. Kitabın başlığında kullandığımız ‘terör’ kelimesiyle anlatılmak istenilen şey, IRA, ETA ve PKK gibi örgütlerin siyasi hedeflerine ulaşmak için örgütlü şiddeti ‘olmazsa olmaz’ bir yöntem olarak görmelerinin vurgulanmasıdır. ‘Şiddet’in bireyler, gruplar gibi her düzeyde örgütlü ve örgütsüz olarak görülebilecek geniş bir alanı kapsadığını göz önüne alarak, ayrılıkçı örgütlerin şiddet eylemlerinden bahsederken ‘terör’ kelimesini kullanacağız. Başka alternatif olmadığı için örgütlü şiddete başvurduklarını savunan bu örgütlerin aslında barışçı yolların uzun sürdüğü düşüncesiyle kendileri için kolay ve kısa olduğuna inandıkları silahlı mücadele yolunu seçtikleri aşikardır.9 Toplumsal yapılarda ve uluslararası sistemde genel olarak şiddet kültürünün yaygın olduğu düşünülürse, IRA, ETA ve PKK gibi örgütlerin liderlerinin ilk akıllarına gelen maalesef bu yöntem olmuştur. 8 N. Chomsky, The Culture ofTerrorism, South End Press, Boston, 1988. 9 PKK lideri Öcalan bu tür mücadele yönteminin gerekliliğini şöyle açıklıyor; “Silahlı savaşım, halkların kurtuluşu doğrultusunda bütün gelişmelerin temelinde yatan bir savaş biçimidir. Partimizin temel çıkışı olan ve temel mücadele olarak kavratıp uygulamaya çalıştığı en önemli araç, bu anlamda silahlı mücadeledir”. Bkz., A.

Öcalan, PKKIV. Kongresi’ne Sunulan Politik Rapor, Zagros, istanbul, 1993:147. Örgütlerin şiddet tehdidi, veya korku yaymak için şiddet kampanyası başlatmaları (terörize etmek) terörizmdir. Ayrılıkçı terör, amaca varmak için başvurulan sistemli ve örgütlü şiddettir. Ayrılıkçı şiddet örgütlerinde terörün hedefinin amaçlanana yönelmiş olması veya suçsuzlara yönelmiş olması zamanla önemini yitirir. Bir ayrılıkçı şiddet örgütünün başvurduğu etnik terör eylemlerindeki amaç genellikle bir etnik grup adına devlet statüsü elde etmektir.10 Taviz koparmak amacıyla (çoğunlukla ayrı bir devlet kurmak gibi) şiddet yoluyla toplumda korku salarak siyasi iktidara baskı yapmak ayrılıkçı örgüt terörizminin temel özelliğidir. Bu, onu diğer tüm şiddet eylemlerinden ayırır.11 Ayrılıkçı örgütlerin şiddet eylemleri siyasidir. Amaç, bir halkın geleceğini kontrol etmek için gücün dağılımında söz sahibi olmaktır. Ulusal ve/veya uluslararası sistemde meydana gelen bunalımlar bu ayrılıkçı hareketler için uygun çalışma ortamları oluşturmuştur.12 Bu ortamlarda, otoriter- totaliter bir devlet biçimini andıran örgütlenmeleriyle ayrılıkçı şiddet örgütleri amaçlarına 10 J. Der Derian, Antidiplomacy: Spies, Terrör, Speed, and War, Blackwell, Cambridge, 1992:105.

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir