Erdem Katırcıoğlu – Bir Satanistin Anıları

Ve Tanrı insanı kendi suretinde yarattı, onu Tanrı’nın suretinde yarattı; onları erkek ve dişi olarak yarattı. (Kitabı Mukaddes: Tekvin 1:27) Tanrı yarattığı bu çifti Aden’de bir bahçeye koydu. Onlar bahçedeki her ağacın meyvasını yiyecekler, ancak bahçenin ortasındaki bir ağacın meyvasına el sürmeyecekler, ondan yemeyeceklerdi. Çünkü Tanrı, o ağacın meyvasından yedikleri zaman öleceklerini söylemişti onlara. Ama yılan suretindeki Şeytan kadına dedi: Katiyen ölmezsiniz; çünkü Tanrı bilir ki, ondan yediğiniz gün, o vakit gözleriniz açılacak, ve iyiyi ve kötüyü bilerek Tanrı gibi olacaksınız. (Kitabı Mukaddes: Tekvin 3:4-5) Kadın, yılan suretindeki Şeytan’a uydu. Bu yasak ağacın meyvasını yedi ve kocasına da yedirdi. Bu yasak ağaç, iyiliği ve kötülüğü bilme ağacıydı. Kadın da kocası da artık iyiliği ve kötülüğü bilme yeteneğini kazanmışlardı. Şeytan, Tanrı’nın insan için öngördüğü planı bozmuştu… Kitabı Mukaddes: Tekvin 3’deki şu satırlara bakın: Ve RAB Tanrı dedi: İşte, adam iyiyi ve kötüyü bilmekte bizden biri gibi oldu; ve şimdi elini uzatmasın ve hayat ağacından almasın, ve yemesin ve ebediyen yaşamasın diye. Böylece RAB Tanrı onu Aden bahçesinden, kendisinin içinden alındığı toprağı işlemek için çıkardı. Ve adamı kovdu. Bu sözlerden şu çıkıyor: İyilik ve kötülüğü bilmiş olmak, Tanrı’nın benzerliğinde olmak demektir. Demek ki insan hem iyiliği hem de kötülüğü bilecek ve ikisi arasında özgür iradesiyle bir seçim yapacaktır. İyiliği seçen Tann’dan yana, kötülüğü seçen ise Şeytan’dan yana bir tavır koymuş olacaktır.


İşte ilk günahın, Tanrı’ya isyan günahının kısaca öyküsü budur… Görüldüğü gibi Şeytan ve İnsan ilk günahı birlikte işlemişlerdir. Şeytan aldatarak, insan aldanarak…. Ve bu işbirliği o günden bugüne kadar devam etmiştir ve de insan var oldukça da devam edeceğe benzemektedir. İnsan sormadan edemiyor… Şeytan, sonunun Cehennem olacağını bildiği halde, kendinden binlerce kez daha güçlü olan Tanrı’ya, kendisini de ya7 ratan ve o Yüce Varlığa niçin isyan etti ve hangi mantıkla bu ümitsiz isyanını inatla sürdürüyor? Daha da ilginci, Şeytan’ın yolunda gidenler (Satanistler) neyin peşinde?. Bu kitabı yazmadan önce, yazıp yazmamak konusunda çok düşündüm… Yazmaya başladıktan sonra da birkaç kez yazmaktan vazgeçmeyi düşündüm. Yazdıktan sonra da, acaba yazdıklanmı yakıp yok etsem mi, diye düşündüm… Sonunda yaymlanmasının iyi olacağını düşündüm… Evet, insan iyiyi bildiği gibi kötüyü de bilmeli… Bu kitapta, okuyucuya son yıllarda gündeme gelen bir akımı, Sataniz-mi tarafsız bir yaklaşımla anlatmaya çalıştım. Satanizmi, Satanistlerin bakış açısından yazdım. Çünkü suçlu bile olsalar, onlann da savunma hakkı vardır; hem bu dünyada, hem de öbür dünyada… Kitapta, Satanistlerin görüşleri tümüyle Şeytan İncili’ndeki yazılardan ve bu kitabın ruhundan esinlenerek yazılmıştır. Ben onların düşünce ve tezlerine ne kendimden bir şey kattım ne de çarpıttım. Olduğu gibi yazdım. Şeytan İncili’nden aynen yaptığım alıntılar kitapta italik harflerle yazılmıştır. Bunun dışındaki Satanist fikirler, daha iyi anlaşılsın diye tarafımdan yazı dilinden konuşma diline çevrilerek, yer yer serbest çeviri şeklinde aktarılmış; ama bu kısımlar italik olarak kitapta belirtilmemiştir. Ama okuyucu, Satanistlerin tüm görüşlerinin Şeytan İncili’nden alındığından veya o kitabın ruhuna uygun olduğundan kuşku duymamalıdır. Çünkü dürüst bir yaklaşımla yazdım bu kitabı. Amacım ne o insanları savunmak ne de onlan haksız suçlamalarla yerden yere vurmaktı… Kitabımı daha ilginç hale getirmek için birtakım abartmalar yapmaktan da özenle kaçındım.

Mezarlıklarda dolaşan sapıklar, kan içenler, küçük çocukları kurban edenler, adam öldürenler… Yok kedi parçalayanlar, yok odasının tavanına kanlı ciğer asanlar… Bir- çok insan Satanistlerin böyle davranışlar içinde olduğunu, inançlarının gereği olarak bu gibi şeyler yapmalan gerektiğini düşünüyor… Hayır, yanlış düşünüyorlar; çünkü Satanizm bu davramşları özendirmiyor… Bu gibi davranışlar olsa olsa bazı fanatik Satanistlerin marjinal davranışları… Bu bakımdan, salt okuyucunun hoşuna gider düşüncesiyle, böylesi marjinal davranışlara kitabımda değinmek gereğini bile duymadım. Ben yalnızca gerçeği yazdım. Ve de sözlerimi İsa’nın şu sözleriyle bağlıyorum: “Gerçeği bilin, gerçek sizi özgür kılacak.” Erdem Katırcıoğlu Bursa, 26 Eylül 2000 BİR SATANİSTİN ANILARI Erdem Katırcıoğlu Yıl 1996. Şubat ayının sonları. Saat 13.00 sulannda Beyoğlu’nun İstiklâl Caddesi’nde tezgâhımı açtım. Tezgâh dedimse öyle aman aman bir şey değil. Yere yayılmış iki metre karelik bir naylon ve üzerinde yüz kadar korsan kitap. Hava soğuk; ama üşümüyorum. Montum oldukça sıcak tutuyor. Ayaklarımda ise tabanları keçeli, muflonlu botlar var; yün çorap da giyince ayaklarım da üşümüyor. Korsan kitap satma işini iki aydır yapıyorum. Fazla kazanmıyorum. Bu işten kazandığım para kaldığım pansiyonun kirası ve günlük harcamalarıma kılı kılına yetiyor.

Caddenin bir sokakla birleştiği yerde kurdum tezgâhımı. Böylece hem gelen geçene engel olmuyorum, hem de dükkân sahiplerini rahatsız etmiyorum. Yoksa dükkân sahipleri hemen telefon açıp belediye zabıtasını üzerime salarlar. Yanımdaki yakınımdaki dükkân sahipleriyle aram iyi. Hatta bir keresinde belediye zabıtalarına yakalandığımda bana arka çıktılar. “Zavallı ne yapsın; birkaç kuruş kazanıp onunla okumaya çalışıyor. Ailesi para gönderemiyor diyerek zabıtaları yumuşattılar. O günden sonra zabıtalar bana göz yumar oldular. ___________________________________________________________________________ www.e-kitap.us Korsan kitap satmak kuşkusuz dürüst bir davranış değil. Öyle veya böyle bir çeşit hırsızlık, sahtekârlık. Böylesine kötü bir iş yaptığım için vicdanım rahat değil. Bir yandan da devleti suçluyorum. Yetkililer sanki dürüst çalışanları cezalandırmak, eğri yollardan para kazananları ödüllendirmek ister gibi bir davranış içinde.

Korsanlar meydanı boş bulmuşlar istedikleri kitabı basıp satıyorlar. Ne telif hakkı veriyorlar, ne kapak kompozisyonu parası, ne dizgi parası, ne kira, ne vergi, ne de reklam gideri… Tek yaptıkları hangi kitap çok satıyorsa onu bas bas sat. Diğer taraftan dürüst iş yapmak isteyen kitapçıların, yayınevlerinin üzerine ise devlet bindikçe biniyor. Hiç değilse kitaptan KDV’yi kaldırıp kitapçıları biraz olsun rahatlatmayı bile düşünmüyor. Bir yıl kadar önce Bursa’da yaşlı bir kitapçının yanında beş ay kadar çalışmıştım. Korsan kitabın dürüst kitapçılar için nasıl bir belâ olduğunu yakından görüp anlamak fırsatım olmuştu. Adamcağız yüzde yirmibeş, yüzde otuz Iskontoyla aldığı kitapları korsanlarla biraz olsun rekabet edebilmek için aynı indirimle, kâr etmeden müşteriye sattığı halde müşteriler ondan yavaş yavaş ayağını kesmeye başlamıştı. Çünkü aynı kitapları korsanlar yüzde elli, yüzde altmış indirimle satmaktaydı. Bu durumda müşteri, bizim dürüst yaşlı kitapçıyı, kendisini aldatan biri olarak görüyordu. Aldığı ucuz kitabın korsan baskı olduğunu müşteriye anlatamıyordunuz; daha doğrusu müşteri anlamak istemiyordu. O, cebinden çıkan paraya bakıyordu. Onun bakış açısından, ucuza satan korsan dürüst; pahalı satmak zorunda olan dürüst kitapçı ise dolandırıcıydı. Kısaca, pek çok şeyde olduğu gibi kitap işinde de değerler ters yüz olmuştu. Bana kalırsa buna neden olan da, görevini tam yapmayan veya yapamayan devlet idi. İşte ben bu duygularla korsan kitap satıyordum.

Ülkeyi düzeltecek bir enayi ben mi kaldım diye kendimi vicdanımda aklamaya çalışarak… Tezgâhımı açalı bir saat kadar olmuş, ama henüz bir tek kitap satabilmiştim. Birçok insan kitaplara bakıyor, karıştırıyor; sonra da 10 ___________________________________________________________________________ www.e-kitap.us yürüyüp gidiyordu. Bir ara kitaplara bakanlar arasında onu gördüm, kitaplara değil bana bakıyordu. Birbirimize gülümsedik, başlarımızla ve bakışlarımızla selâmlaştık. Çok güzel bir kızdı. 1.65 boylarındaydı. Bacaklarına sımsıkı yapışmış olan siyah deri pantolon, bacaklarının ve kalçasının güzel yapısını gözler önüne seriyordu. Siyah deri montunun önünü iliklememişti. Montunun altından görünen tişörtü de siyahtı. Baştan ayağa siyahlar içindeydi. Saçları da simsiyahtı gözleri de; yalnızca teni siyah değildi. Beyaza daha yakın buğday tenliydi.

Giysi ve takıları arasında siyah olmayan tek bir şey vardı: o da boynundaki gümüş haç. Tezgahın başındaki kuru kalabalık uzaklaşınca konuşmaya başladık. Konuşmalarımız kitaplar üzerinde geyik muhabbeti şeklinde oluyordu. Konuyu değiştirmek için boynundaki haçı işaret ederek: “Hıristiyan mısınız?” diye sordum. Birden somurttu. “Hayır değilim. Bu Hıristiyanların taktığı haç değil. Dikkatle bakarsanız anlarsımz.” Haçı eliyle yukarı kaldırdı ve iyice bakmam için başını hafifçe arkaya attı. Yaklaşıp baktım. Nefesini yüzümde hissediyor, sürdüğü parfümü daha yakından kokluyordum. “Farkı gördünüz mü?” Haçın uçlarında kuru kafa kabartmaları vardı ve haça bir yılan sarılmıştı. “Bu haçın farkı ne? Yani siz Hıristiyan değil misiniz?” “Hayır, değilim. Müslüman da değilim, Yahudi de değilim. Değilim de değilim.

” Üstüme dertmiş gibi, “Peki hangi dindensiniz; yoksa ateist misiniz?” diye saçmaladım. “Size ne?” diye sertçe cevap verdi. “Özür dilerim.” , Bir süre sustuk. Sonra havayı yumuşatmak istercesine tatlı bir 11 ___________________________________________________________________________ www.e-kitap.us sesle, “Bizim inancımızda olanların simgelerinden biridir bu haç” dedi. Sonra sırtını dönüp montunun arkasındaki şekli gösterdi. “Bu şekil de bizim amblemimiz. Anladınız mı şimdi?” Ne haçtan ne de sırtındaki şekilden hiçbir şey anlamamıştım. Soran gözlerle bakmaya devam ettiğimi görünce, “Bakın, sizinle bir anlaşma yapalım” dedi. “Şimdi gitmek zorundayım. Birkaç gün sonra sizi tekrar burada bulursam, soracağım. İnandığım dinin ne olduğunu bana söyleyebilirseniz, size bir armağan vereceğim. Bilemezseniz, siz bana bir kitap armağan edersiniz.

Anlaştık mı?” “Anlaştık.” Tekrar sırtını dönerek montunun arkasındaki şekli iyice görmemi sağladı. Sırtındaki şekle dikkatle baktım. Beş köşeli bir yıldız ve yıldızın her köşe uçlarında değişik bir alfabenin harflerine benzeyen garip birer şekil.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir