Ergün Poyraz – MNP’den FP’ye İhanetin Belgeleri

Tarih; bugünü anlayabilmek, yannlanmız hakkında kendi içinde tutarlı ve sağlam bir takım öngörülerde bulunabilmek için, dünün, doğru verilerin ışığı altında incelenmesidir. Dünü bugüne bağlayan olayların üstüne belgelerle düğüm atmak, yaşanani an, bir hikaye kimliğinden çıkanr. Gericilik, Cumhuriyet tarihi boyunca ülkemizin ilk gündem maddelerinden biri olma özelliğini hiç yitirmemiştir. Bugün için gericiliği, salt bir ham softa takımının bireysel çabalan olarak değil, her türlü aracı ve her türlü yalanı, takiyyeyi kendisi için mubah gören, sermayesi, partisi, okulu, öğrenci yurtlan, fabrikası, holdingi vs ile yaşamın tüm alanına yayılmış örgütlü bir güç olarak algılamak gerekir. Bu hareket, toplumu tepeden tımağa kendi anlayışı doğrultusunda biçimlendirmeye çalışırken, çağdaş toplumsal verilerin karşısına kendi ilkel düşünce biçimlerinin referanslanyla çıkmaktadır. Aricak bunu yaparken sürekli olarak bir mazlum görüntüsü içinde olmaya da özen göstermişlerdir. İşte bu elinizde tuttuğunuz kitap, politikleşmiş gerici hareketin gerçek yüzünü belgeteri e ortaya koyan bir çalışma. Bu kitapta Milli Nizarn Partisi’nden, Fazilet Partisi’ne kadar geçen süreç içinde, bu hareketin önderlerinin dışarıya yansıtılmayan, gerçek düşüncelerini, gerçek eylemlerini bulacaksınız. Bugüne değin yaptıklanna, konuştuktacına önem vermemiş olabilirsiniz. Ancak madalyonun öteki yüzünü gördüğünüzde siz de benim gibi, ortaya çıkan t abloya inanamayacaksınız. İslami Cihat Ordusu kurmaya kalkanlardan, insanlan şeriat için silahlı mücadeleye kışkıı:tanlara, Cumhuriyetin kurucusu Atatürk’ e en galiz küfiirleri edenlerden, Güneydoğu Anadolu ‘ya Kürdistan diyenlere kadar bu karlrolann neler istediklerini, neler düşündüklerini belgeleri e ortaya koymaya çalıştım. Bu konu ile ilgili olarak kuşkusuz birçok kitap yazıldı, birçok kitap yayınlandı. Ancak bu kitap, ülkemizdeki din baronlannın çok sayıda belgeleyle, hem de inkar edemeyecekleri ölçüde çok ve sağlam belgeler le teşhir etmesi ve kapalı kapılar ardında yaşanan gerçekleri sergilernesi bakımından benzerlerineden çok daha farklı bir çalışmadır. Özellikle 1 950’li yıllardan sonra Türkiye, iktidarlar eliyle Atatürk’ ün 5 MNP’den FP’ye lhanetin Belgeleri mirasından kopanlmaya çalışıldı. Cumhuriyetin ilk kurulduğu yıllarda ödünsüz bir biçimde üstüne gidilen ve toplumun hücrelerinden tecrit edilen İrtica, I 950′ li yıllardan günümüze kadar iktidarların desteğini de arkasına alarak güçlendi.


Bugün için laik rejimi tehdit eder bir konuma da u laştı. Bu yükseliş karşısında, Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’ten yana olan güçler düne oranla, bugün çok daha uyanık olmak zorundadırlar. İnsaniann dini duygularını kendi siyasi, ticari geleceklerine sermaye yapmak isteyenlere karşı, toplumun laik, demokrat, ilerici kesimleri bir an önce toparianmak zorundadır. Atatürk sayesinde kazandıklarımız, yaşantımı,z, geleceğimiz kısacası her şeyimiz kara bir tehlike altındadır. Kitabı hazırlarken, ulaştığım belgeler beni bile hayrete düşürdü. Bu insanların pervasızlıkları, kinleri, nefretleri, ahlaksızlıkları bunların içyüzünü bilen biri olarak beni bile, bu kadar da olmaz artık dedirtecek bir duruma getirdi. Tabii ki ben bu belgelere ulaştıkça, çıkarlarının zedeleneceğini anlayan kimileri hemen harekete geçti. Tehditlerle, yalanlarla, küfürlerle bana saldırmaya başladılar. Bu süreç içinde bana olan desteklerinden dolayı MK Dergisi çalışanlarına, Mustafa Kemal Gençlik Vakfı yöneticilerine içten bir teşekkürü borç biliyon•m. Ayrıca kitabın yazımı sırasında bana saydırdığı pösteki leri :.ıni atmak için kelime bulamadığım bahçemdeki asabi keçime de, teşekkür ederim. Ben bir yazar ve bir yurttaş olarak toplurncı karşı olan sorumluluklarımı yerine getirebilmek, gelen fırtınayı haber vererek uyarıcı olabilmek amacıyla bu kitabı hazırladım. Ancak, bu kara tehlikeye karşı bireysel çıkışlar çözüm değildir. Toplum, bir bütün o larak, ortak kazanımlanna, toplumsal banşa, yaşamına ve geleceğine sahip çıktığı zaman bu kitap da amacına ulaşmış sayı lacaktır. Ekim 1 998, Çakırbey li 1 Aydın L———– 6 YAYINCININ ÖNSÖZO Kentin en işlek caddelerinde dolaşan yüz binlerce, yorgun, soluk yüzlü, kızgın ve çaresiz insan yığınına baktığımda, aslında ne kadar dirençsiz, ne kadar boş bir çoğunluk olduklarını fark ettim, O’nun hikayesini öğrendiğimde.

Nicelik ile niteliğİn tanımını ve farkını daha iyi anladım … Yanaklanndan bal damlayan, koca göbekli adamlar canlan yanareasma bağınyorlar: ‘Zulüm var zulüm!’. Yanlanndan geçen çeliınsiz ve bakımsız çocuklan itekleyerek ileriiyorlar kentin ana caddelerinde. Gece gündüz d�mokrasi, hak ve özgürlük isteyenlerin kaçı gerçekten demokrat? Kendi anlayışı dışındaki insanlar için de hak ve özgürlük isteyen kaç kişi var içlerinde? Kaçımız istemeni n, umut etmenin yetmediğinin farkındayız? Deyim yerindeyse ‘fındık kabuğunu bile doldurmayan’ sorunları abartarak ‘zu lür.: var ‘ naraları atanlar, gerçek zulme uğrayanlara, eti yanareasma değil, eti cayır cayır yak�lanlara sahip çıktılar mı hiç? Kaçımız kendi dışımızdaki dünya için de bir şeyler istiyoruz? Sahi bizim dışımızda da bir dünya var mı? Ya da yazar Alev Al�tlı ‘nın kitaplarının üst köşesindeki bant da yazdığı gibi ‘Orada Kimse Var Mı?’ Dünyayı, kendi beyninin içindeki Iabirentİn orta noktası olarak görenlerin yürekleri de ancak kendileri için çarpar. Yaşama sahip çıkmazsak eğer, bir sabah kalktığımızda, tıpkı ‘ Kül Kedisi’ masalında olduğu gibi her şeyin balkabağına döndüğünü görüveririz. Ve biliyoruz ki asla zaman geriye dönmeyecektir … Yıl 1987, Polis teşkilatının kuruluş yıl dönümü. Gayrettepe’deki Emniyet binasında, Mali Şube’de bir odada kutlamalar geceden başlamıştı. Saatlerce yediği tokatlardan yüzü şişmiş genç bir adam, acısını içine atmış, mağrur başını dik tutmaya çalışıyordu. Odada bir ses yankılandı: ‘Vur Hocam sen de vur, Türkiye Cumhuriyeti hukuk devleti.’ Gülüşmeler, gülüşmeler … Hocam dedikleri, iri yarı, kara sakallı bir ‘ imam eskisi ‘ydi. Çeteleşmiş bir düzende imamlığı bırakmış ‘mafya’ olmuştu. Silahı, bilinen silahların en korkuncuydu, ‘din sömürüsü’. Ayet alıp, hadis satan bir cehennem zebanisine andırıyordu. Güneşin ilk ışıları odayı aydınlattığında, gecenin efendilerinin gücü kayboluyordu. Yüzü şişıniş, halsiz ve yorgun· düşmüş genç adam uğradığı 7 ——————� MNP’den FP’ye lhanetin Belgeteri zulmün acısını teninde değil, içinde hissediyordu.

Ve yemin etti içinden. Onurun, erdemin, ve direncin savaşı Gayrettepe’nin o soğuk odasında başladı. ‘Zulüm var! ‘ diye bağınyordu işkencecil er. ‘Hak! Hukuk! Adalet! Adil düzen isteriz! Şeriat isteriz! ‘ Bal damlıyorrlu yanaklarından, iri kazma dişleri avına saldıran bir köpekbalığının dişlerini andınyordu adeta. Kara· ve pis sakallı bir köpekbalı ğı. Etleri yanmışçasına bagırıyorlardı: ‘Zulüm var!’ Yanlanndan geçen yeşil ve lüks bir Mercedes’in koyu renkli arka penceresi yavaşça aralandı. Bir el baş parmağı gökyüzünü işaret ederek geçti yanlarından. Bu defa sesleri kısılırcasına bağırdılar ‘Zulüm vaaar!’ Mercedes ‘in içindeki elin sahibi mırıldandı ‘Allah yardımcınız olsun, gazanız mübarek olsun ‘ İşkenceciler ınınitıyı işittiler, hep bir ağızdan ‘Amin!’ diye bağırdılar. Genç adam aydınlığın yardımıyla kurtuldu ellerinden. İşkenceciler ‘F aziletiiyiz ‘ ‘Biz öyle fenalıklar yapmayız. Eğer bir -zulüm varsa n da bize yapıldı ‘dediler ve gece boyunca vurmaktan şişmiş ellerini gökyüzüne doğru kaldırarak hep bir ağızdan bağırdılar ‘Lebbeyk la şerike leke lebbeyk! ‘ (Geldim Allahım sana geldim) … O günden bugüne yorulmadı genç adam. Boyun bükmedi, el açmadı, yemin etti ve yürüdü, yürüdü, yürüdü. Engel, tuzak, yalan, iftira, tehdit cehennemin tüm zebanileri çıktı karşısına. Ayağı takıldı ama düşmed i. Tek tek izlerini sürdü yanaklarından bal damlayan, kara sakallı, koca göbekli köpekbalıklarının.

Tek tek yakaladı hepsini. Yakaladığı her köpekbalığın karnından, kentin caddelennde yürüyen insanların kolları, hacakları ·çıkıyordu. Kentin caddelerinde insanlar köpek balıklarına• aldırmadan yürüyordu. İçlerinden bazıları kendilerini uyarmaya çalışim genç adama kızdı ‘git işine be adam, bırakta yürüyelim ‘ oldukları yerde yürümeye devam ettiler. Bir aşağı, bir yukarı, döne döne, yana yana, aç bil aç, omuzlan yerde … Bu kitap mafyalaşmış din baronlarının otuz yıllık hikayesidir. Ve bir genç adamın, köpekbalıklarına karşı verdiği onur mücadelesinin kendisi için zaferle biten sonu. Gayrettepe’deki Emniyet binasının !oş ve soğuk koridorlannda başlayıp günümüze kadar gelen sabır dolu, erdemli bir mücadele … Kitabın içindeki konuşmaları okudukça ‘Deli/erin Günlüğü ‘ de diyebilirsiniz ‘Köpekbalıklarının Günlüğü ‘ de. Genç adamın hikayesini öğrendikçe, kentin caddelerini dolduran kalabalıklarin anlamsızlığını düşündüm. Acaba onlarda bir gün bu genç L——————- adam gibi yaşamiarına sahip çıkarlar mı? ‘Hey orada kimse var mı!?’

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir