Erich Von Daniken – Tanrilarin Ayak Izleri

Rakipsiz dedektif hikâyeleri” yazan Agatha Christie, bir röportajı sırasında, iyi bir cinayet kurgulamasıyla ilgili olarak ideal motifleri açıklamıştı. Ona göre, sağlam motiflerle işlenmiş bir cinayetin işin en sonunda açığa çıkması, hem tatmin edici hem de heyecanlandıran bir faktördü. Bununla birlikte, zihinleri hemencecik terk etmeyen şüphe kırıntılarının üzerinde de önemle durmak gerektiğini vurguluyordu. Hayal ürünü cinayetlerden söz ediyordu Agatha Christie. Oysa ben sizlere gerçekten olup bitmiş, fakat bu yaşlı bayanın çizmiş olduğu çerçeveye hiç nü hiç uyum göstermeyen bir cürümden söz etmek istiyorum. Benim için bu suç, dinsel bir çerçeve içerisinde işlenmiştir. Bize anlatılanlara göre, Tanrı’nın Musa’ya bir «Sandık» yapmasını emrettiğini biliyoruz. Konuyla ilgili direktifleri Tevrat’ın «Çıkış» bölümünde okuyabiliriz. (25, 10) Anlaşılan odur ki, bu direktifler yalnızca sözlü olmayıp, belirli bir Sandık Modeli’nden kaynaklanmaktadır: «Bak ve dağda sana gösterilen örneklerine göre yap.» -Tevrat, Çıkış 25, 40 – Bu sandık, işlenen cürmün maddî delillerinden biridir. Bu nedenle de öncelikle göz önünde bulundurmaklığımız gerekmektedir. Fakat, söz konusu cinayetler öylesine eski bir zamana aittir ki* çağdaş bir TV dizisinin aile içerisinde tartışıldığı gibi, uzmanlar üzerinde hâlâ kafa yormaktadırlar. 7 Acaba bu sandık ne tür bir nesne idi? İşte hikâyenin tam bu noktasında, dinbilimciler gerçek birer polis müfettişi rolüne bürünerek, birbirleriyle çelişen fikirler ileri sürerler. Pierre Universal Sözlüğünde, Ahid Sandığı diye bilinen sandık şöyle tanımlanır: ‘Akasya ağacından bir sandık. 1.


75 m. uzunluğunda, 1 m. boyunda ve 1 m. genişliğinde; içi ve dışı altınla kaph-‘C1 ) Ünlü ilâhiyatçılardan Dr. Hugo Gressmann’a kalırsa, sandık biraz daha uf akçadır: (2 ) ‘Yaklaşık 1.25 m. uzunluğunda, 0.75 m. boyunda ve 0.75 m. genişliğinde.’ Doğrusu kusursuz, fakat oldukça noksan ayrıntılar. Çok daha meraklı araştırmacıların elinden çıkan Kabbalistik eserlerin en ünlüsü olan Zohar’da daha geniş bilgilerle karşılaşırız. Fakat, büyük ihtimal ile, M.S.

130 ile 170 yılları arasında gün ışığına çıkan bu kitap, gizli bir Musevî eseri olduğundan, resmî kayıtlar için kaynak oluşturmamıştır. Bununla birlikte, Ahid Sandığı’na yaklaşık 50 (!) sayfa ayırmış ve de diğer suçbilimcilerin gözünden kaçan çok ince ayrıntılara kadar inmiştir. Ahid Sandığı’nın Zohar’da «Günlerin Eskisi» şeklinde tanıtılması da ilk bakışta oldukça şaşırtıcıdır. Biraz daha dikkatle eğilindiğindeyse bu isnadın sandığa yönelik olduğu açıkça ortaya çıkar. Zohar’daki tanımlar, Çıkış bölümündeki hesaplara uygundur. İsrail’in Tanrısı Yahova, kesin ayrıntıları da vererek, Musa’ya «Günlerin Eskisi» için bir sandık yapmasını emreder. Bu kap, o olağanüstü «Günlerin Eskisi» ile birlikte Çöl Yolculuğu’na birlikte götürülecektir. Buraya kadar böyle bir sandığın varlığma hiç kimse itiraz etmemektedir. Ölçüleri ise, uzmanlar arasında ihtilaf yaratmaktadır. Dinbilimsel Cinayet Bürosu, bu sır dolu sandığm amaçlarıyla ilgili olarak da hemfikir olmaktan uzaktır. S Harry Torczyner(«), ikisi Musa’ya verilen yasaları içeren Kitabeler olmak üzere, Ahid Sandığı’nın protokolleri içerdiğini öne sürmüştür. Harry Torczyner, bu noktada, hem klasik «Ahid Sandığı» kavramına hem de bu sandığın içeriğine belirli bir şüphe ile bakan meslektaşı Martin Dibelius’un( 4 ) görüşlerine yaklaşmaktadır. Bu esrarengiz sandığın ağırlığı da başlıbaşına bir tartışma konusudur. Hâkimler’den biri olan Peygamber Samuel, profesyonel bir -gözlemci gibi şunları yazar: «Ve şimdi, bir yeni araba ile boyunduruk vurulmamış emzikli iki inek alıp hazırlayın… Ve R a ^:Uİ N sandığını alıp arabanın üzerine koyun: vc gu*«dh takdimesi olarak ona ödeyeceğiniz altın şeyleri küçük bir sandık içinde onun yanına koyun?» – Tevrat, I. Samuel 6, 7-8 – Üstelik, Hâkim Samuel, sandığın nakli için kullanılan diğer bir arabadan da söz açar: «Ve  4^’ın sandığını yeni bir arabaya koydular, ve onu tepede olan Abinadab’m evinden kaldırdılar: ve Abinadab’m oğulları Uzza ve Ahyo yeni arabayı sürüyorlardı.

» – Tevrat, II. Samuel 6, 3 – Yahova’nın ruhbanları Levililer tarafından taşmılabildiği düşünülürse, bir veya iki araba üzerinde nakledilen ve de iki yetişkin inek tarafından çekilen sandığın, 300 kilodan daha ağır olduğu söylenemez: / i-‘ • • «Ve öyle oldu kı, <JR/y> .^IN sandığını taşıyanlar altı adım yürüyünce bir ö^üz ve besili bir buzağı kurban etti.» – Tevrat, II. Samuel 6, 13 – Aslını isterseniz, Musa’nın «Levililer» de bu söz konusu ruhban sınıfını eğittiği gibi, bizler de şü Kutsal Kitap 10 Düşünür ve matematikçi Lazarus Bendavid (1762- 1832) Berlin’de yaşamıştı. Musevî Serbest Okulu’nun yöneticisi ve aydın kafalı bir insandı. Aynı zamanda da, ünlü Spenerschen Zeitung gazetesinin( 7 ) başyazarı idi. Çağdaşlarına göre, tanınmış bir Yahudi bilim adamı ve düşünürü olan Bendavid, konuya şöyle bir yaklaşım getiriyordu: «Musa’nın günlerindeki bu Sandık, elektrik aygıtları ile donanmış komple bir sistemi içeriyor ve bu sistem dahilinde iş görüyordu.» Lazarus Bendavid yalnızca zekî bir insan olmayıp, çağının da oldukça ötesinde bir kişiydi. Ortodoks bir Yahudi 11 olarak Zohar’ı okumuş muydu? Eğer okumuş ise, «Günlerin Eskisi» ile karşılaşmış mıydı? Bu bölüm zihninde birtakım şüpheler uyandırmış mıydı? Elde ettiği mevcut araştırmalarla tatmin olmamış mıydı? Hiç şüphesiz, sadece belirli ve seçkin bir grubun Sandık’la temas hâlinde bulunduğunu, bu ileri gelen ruhban sınıfının bile her aîlaktn günü sandığın yanına sokulamadıklannı gayet iyi biliyordu. Çünkü Sandık, tehlike arzediyordu! Bendavid. «Talmudçulara kalırsa, Kutsalların Kutsalı’na yapılacak her ziyaret, beraberinde ölüm tehlikesini de taşımaktaydı. Ruhbanların başı daima belirgin bir korkuyla yaklaşıyor ve sağsalim geri dönmesi hâlinde, .o günlük vartayı atlattığından ötürü sevinç duyuyordu,» Cinayet hikâyemiz giderek karmaşıklaşıyor! Ve Ahid Sandığı el değiştiriverdi! Muzaffer bir savaşın ardından, Batı kökenli bir İbranî Kabilesi olan Filistîler, Sandığı müsadere ediverdiler. Bu esrarengiz aygıtın İsrailoğulları için taşıdığı önemin farkına varmış ve sahipliğine konmakla birtakım ayrıcalıklar edineceklerini ummuşlardı.

Ne var ki, Filistîler bunu kullanabilecek talimatlardan yoksundular ve konuya yabancıydılar. Kısa bir zaman sonra, Sandık ile yakın ilişki kurmayı deneyenlerin ya hasta düştüğünü ya da ölüp gittiklerini fark ettiler. Aygıtı şehirden şehire dolaştırmaya başladılarsa da, netice değişmedi. Ne idüğü belirsiz nesneye her kim yaklaştıysa, çıbanlar döktü, derileri pul pul soyuldu, tüyleri, kılları yolundu. İster çocuk ister ergin kişi, korkunç ağrı ve sızılar her yanlarını kapladı, kusmalar ve ıstırap dolu ölümler birbirini izledi. Hâkim Samuel, olaylara tanıktı: «Ve çağırıp Filistîlerin bütün beylerini topladılar ve dediler: İsrail A”>hmm sandığını gönderin, ve yine 12 yerine gitsin, ve bizi ve kavmimizi öldürmesin. Çünkü bütün şehirlerde ölüm şaşkınlığı vardı: *t$İSb.m eli oralarda çok ağır oldu. Ölmeyen adamları âa urlar kapladı, ve şehrin feryadı göklere çıktı.:» – Tevrat, I. Samuel 5, 11-12 – Filistîler tam yedi ay boyunca bu şeytanî aygıtın tasallutuna uğradı. Sonunda hepsi, bu belâdan kurtulmayı murad etti. İki öküz tarafından çekilen bir arabanın üzerine yerleştirdiler ve hayvanları Beyt-şemeş sınırına doğru kamçıladılar. Bir sabah vakti, Beyt-şemeş’liler derede buğday biçerken, karşılarında arabayı ve üzerinde sandığı gördüler. İnekleri kurban ettikten sonra, Sandık’la ilgili olarak ne yapılması gerektiğini bilen Levilileri çağırdılar.

Ne var ki, Sandığın ne denli tehlikeli olduğunu bilemeyen tam 50.070 insan korkunç bir şekilde can verdi. Biraz fazlaca meraklı olduklarından Sandığa yaklaşmışlardı ve Tanrı cezalarını vermişti. – I. Samuel, 6-19 – Bu noktada, Sandık, yeniden kendisini imâl eden halkın eline geçmiş durumdadır. Fakat ne çare ki, ne işe yaradığını hâlâ bilememekteyiz. Cinayet hikâyesi devam etmekte, fakat belirli bir çözüm yavaş yavaş kendi kendini ele vermektedir. 1978 yılında Matına (Kudret Helvası) Makinesi adında bir kitap yayınlandı. Elektronik danışman George Sassoon ile biyolog ve mühendislik üzerine yazılar yazan Rodney Dale’in ortak çalışma ürünü olup Londra’da basılmıştı. Britanyalı araştırmacılar Zohar’ın «Günlerin Eskisi» bölümüne günümüz biyolojik ve teknik bilgiler ışığında eğilerek yeni bir bakış açısı getiriyorlardı. Aynen Bendavid’in de öngördüğü gibi Ahid Sandığı’nın teknik bir aygıt olduğuna ve İsrailoğullarının çöldeki yolculukları sırasında, bol miktarda protein ihtiva eden «kudret helvası» ürettiğine karar vermişlerdi. 13 Britanyalı bilim adamları George Sassoon ve Rodney Dale, 2ohar’daki tanımlama ve tasvirden hareketle, «Kudret Helvası Makinesi»nin bir benzerini meydana getirdiler. Sonuç: Yeşil yosunu protein yüklü bir gıdaya dönüştüren radyasyon yüklü bir aygıt. Artık sorgu-sual faslı dev bir adım katetmiş bulunmaktadır. Ahid Sandığı = Günlerin Eskisi = Kudret Helvası Makinesi.

İşte denizyollarının sefer çizelgesi kadar hatasız bir formül! Teknoloji, dinbilimciler için özel bir ilgi alanı oluşturmadığından, kendilerini suçbilimciler takımından ayrı olarak ele alamıyoruz. Artık şu noktalar açığa çıkmıştır: — Ahid Sandığı Kutsalların Kutsalı olmayıp, yiyecek üreten bir makinenin deposudur; — Yanma yalnızca seçkinler yanaşabilir, çünkü bu kişiler, makinenin kullanımıyla ilgili olarak eğitilmişlerdir; — Makinenin yanma sokulan fazlaca meraklılar, ağır bir şekilde hastalanmakta veya ölmektedirler, çünkü ma ­ kine yüksek dozda radyoaktivite yüklüdür. 14 Bu bilgilerin ışığı altında, Ahid Sandığı Davası, yeni: bir görünüm kazanmıştır. Şöyle ki: Bilinmeyen birtakım nedenlerden ötürü, dünya dışı varlıklar bir grup insanı çevrelerinden ve insanlığın geri kalan bölümünden iki nesil için koparmayı uygun bulmuşlardır. Kendilerine aracılık eden bir peygamber vasıtasıyla, bu seçilmiş grubun, uygarlıktan uzaklaşmasını emretmişlerdir. Bu seçkinlerden biri olan Musa’nın önderliği altında, İsrailoğulları sahraya doğru yola koyulmuştur. Y’B^öya dışı varlıklar bu göçebe kavmi düşmanlarından ‘ korumuş, saldırıya geçen Mısırlıları suda boğmuştur: «Ve sular dönüp savaş arabalarını ve atlıları, onların arkasından denize girmiş olan bütün Firavun ordusunu örttü; onlardan bir nefer bile kalmadı.» – Tevrat, Çıkış 14, 28 – Benzeri tüm yetkin araştırmacılar gibi, FBI da, yukarıdaki olguyu açıklamaya çalışan dinbilimcilerin tüm iddialarını bir çırpıda reddeder ve saçmalıkla tanımlardı. Çünkü bu iddialara göre, Beni İsrail, çekilmiş suların önünde sazlıklar ve kum tepeciklerinin arasından yürürken, aynı hattı izlemeye çalışan Mısırlıların üzeri seller gibi sular tarafından örtülüveriyordu. Bu seçkin kavme birtakım özellikler atfedebiliriz. Fakat, Nil Nehri’ni gözleyerek, bir yılı ilk kez 365 güne bölen bir Mısır insanının da gel-git olayı hakkında tamamen cahil olabileceğini düşünemeyiz. Hayır! Mısırlılar, gözleri kapalı bir şekilde ölüme gitmemişlerdir! Mısırlılar, esrarengiz bir melek, bir ateş sütunu tarafından, kasten yollarından saptırılmışlardır: «Ve İsrail ordusunun önünde yürüyen Atehin meleği yerini değiştirip arkalarında yürüdü; ve bulut direği önlerinden yerini değiştirip arkalarında durdu; ve Mısırlıların ordusu ile İsrail ordusunun arasına geldi;

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir