Erik Axl Sund – Karga Kız

yüz yıldan daha eskiydi, sağlam taş duvarları bir m etre kalınlığındaydı. A slında izolasyona gerek yoktu am a kadın işini garantiye alm ak istiyordu. O turm a odasının soluna, binanın köşesine düşen küçük odayı çalışm a ve m isafir odası olarak düzenlem işti. O danın kendi tuvaleti ve genişçe bir elbise odası vardı. Tek penceresi ve kullanılm ayan çatı katıyla m ükem m eldi. Lakaytlığa son verilecek, hiçbir şeye kesin gözüyle bakılm ayacaktı. H içbir şey tesadüfe bırakılm ayacaktı. Rastlantı tehlikeli bir yol arkadaşıydı. Bazen bir arkadaş, daha çok da ne yapacağı kestirilem ez bir düşm an. yem ek m asasını ve sandalyeleri bir duvarın önüne toplam ış, oturm a odasının ortasında geniş bir alan açmıştı. A rtık bekleyecekti. İlk parti polistirenler kararlaştırıldığı gibi saat onda geldi, dört adam onları içeri taşıdı. Üçü elli yaşlarında, dördüncüsü en fazla yirm isindeydi. Saçını kazıtm ıştı. Ü zerinde çapraz iki İsveç bayrağı resmi olan ve Vatanım İçin yazan siyah bir tişört giymişti.


Dirseklerinde örüm cek ağı, bileklerinde de taş devri motifli dövmeler vardı. 9 KARGA KIZ A dam lar gittiğinde kadın kanepeye oturup plan yaptı. İşe zem inden başlayacaktı, çünkü sorun yaratm a ihtim ali olan tek yer zem indi. Alt katta yaşayan yaşlı çift neredeyse sağırdı, yıllardır çıt çıkardıklarım da duym am ıştı. Yine de zem in önem li bir ayrıntıydı. Yatak odasına geçti. K üçük çocuk hâlâ derin uykudaydı. Banliyö treninde çocukla karşılaştığında çok tu h a f bir şey olm uştu. Elini tu ttu ğ u çocuk hiç itiraz etm eden yerinden kalkm ış, bir şey dem esine gerek kalm adan uysalca peşine takılm ıştı. Sanki çocuk onun kaderinde vardı. Tam am en doğal bir şeydi, bir kadının doğurduğu çocuğa sahip olm ası gibi bir şey. A radığı öğrenciyi ve hiçbir zam an sahip olam ayacağı çocuğu bulm uştu. Elini çocuğun alnına koydu, ateşi düşm üştü. Sonra nabzını kontrol etti. H er şey beklediği gibiydi.

M orfinin dozunu iyi ayarlam ıştı. çalışm a odasında kalın, beyaz, duvardan duvara uzanan bir hah vardı. Çirkin, sağlıksız bir şey olduğunu düşünm üştü hep am a üzerinde yürüm esi güzeldi. Üstelik şim di am acına hizm et edecekti. Keskin bir bıçak alarak polistirenleri kesti, bolca döşem e yapıştırıcısı sürerek parçaları birbirine yapıştırdı. A ğır yapıştırıcı kokusundan başı döndü, sokağa bakan bir pencereyi açm ak zorunda kaldı. Üç cam lı bir pencereydi, ayrıca en dışında fazladan bir ses engelleyici tabaka vardı. Bir arkadaş olarak şans… 10 ERİK AXL S U N D G ülüm sedi. Yer döşemesi bütün gününü aldı. A rada bir gidip çocuğa baktı. Yer döşemesi bittiğinde b ü tü n aralıkları bantla kapattı. Üç gün boyunca yeni yapı m alzem eleri geldi ve dört duvarla işini bitirdi. C um a günü geriye yalnızca tavan kalm ıştı. Polistirenlere yapıştırıcı sürüp uzun bir kalasla tavana bastırm ası gerektiğinden bu iş biraz zam an aldı. Y apıştırıcının kurum asını beklerken, daha önceden söktüğü kapıların yerine birkaç eski battaniye çiviledi.

O tu rm a odasına açılan kapıya dört kat polistiren yapıştırarak yaklaşık yarım m etre derinliğindeki kapı boşluğunu doldurdu. Pencerenin üzerine eski bir battaniye astı. Ne olur ne olmaz diye pencere girintisine iki kat izolasyon malzemesi döşedi. Odayla işi bittiğinde yeri ve duvarları su geçirm ez m uşam bayla kapladı. Yaptığı iş b ir tü r m editasyondu, oturup üstesinden geldiği şeylere baktığında kendisiyle g u ru r duydu. oda bir sonraki hafta boyunca yeni dokunuşlarla süslendi. D ört küçük lastik teker, bir kapı sürgüsü, on m etre kablo, birkaç m etre tahta süpürgelik, basit bir lam ba arm atürü ve bir kutu am pul aldı. Ayrıca dam bıl, halter sırığı ve bir de kondisyon bisikleti ısmarladı. O turm a odasındaki kitaplığın bir rafını boşaltı. Rafı yan yatırıp alt tarafının her köşesine bir teker m onte etti. Tekerleri gizlemek için ön tarafına geniş bir çıta çaktığı rafı kaldırıp gizli odanın kapısının önüne çekti. Kitaplığı kapıya vidaladı, nasıl çalıştığını kontrol etti. Sonuç m ükem m eldi. Kapı küçük tekerlerin üzerinde sessizce kaydı. Üzerine m andal m onte edip kapıyı m andalladı.

Bu basit 11 KARGA KIZ kilit sistem ini gözlerden saklam ası için kapının önüne ayaklı bir lam ba koydu. Sonra kitapları tekrar raflara yerleştirdi. Yatak odasındaki iki yataktan b irin in şiltesini alıp döndü. A kşam olduğunda hâlâ uyuyan çocuğu yeni evine taşıdı. 12 Gamla Enskede1 Tuhaf olan çocuğun ölmesi değil, uzun süre yaşamasıydı. Aldığı çok sayıda yaraya ve bu yaraların d urum una bakılırsa tah m in edilen tarihten çok daha önce ölmesi gerekirdi. A m a bir şey onu hayatta tutm uş, norm al bir insanın yaşam direncinin üstüne çıkarm ıştı. Kom iser Jeanette Kihlberg arabasını geri vitese alıp garajdan çıkarken bunları bilmiyordu. Bu olayın, hayatını etkileyecek olaylar zincirinin başlangıcı olacağını da bilemezdi. M utfak penceresinden Âke’yi gördü, el salladı am a telefonla konuşan Âke onu görmedi. Öğleden önce, bir hafta boyunca biriken terli gömlekleri, çam urlu çorapları, kirli iç çam aşırları yıkayacaktı Âke. Çalışan bir eş ve futbol aşkıyla yanıp tutuşan bir oğul nedeniyle eski çam aşır m akinesi haftada beş gün tüm gücüyle çalışıyordu. Â ke’nin, çam aşırları m akineye attıktan sonra tavan arasındaki küçük atölyeye gidip b ü tü n o bitm em iş tablolarının üzerinde çalışacağını biliyordu Jeanette. Bir rom antik ve hayal adam ı olan Âke, başladığı tabloyu bitirm ekte zorlanırdı. Jeanette, eserleriyle gerçekten ilgilenecek bir galeri bulm ası için birkaç defa onun başının etini yem işti.

A m a Âke, her seferinde, tabloların henüz bitm ediği bahanesinin ardına sığınmıştı. Henüz tam hazır değil ama yakında… Ye o zam an her şey değişecekti. 1 Stockholm’ün güney semtlerinden biri. (yay. n.) 13 Tablolar büyük bir sükse yapacak, paralar akm aya başlayacak ve nihayet düşledikleri her şeyi yapabileceklerdi. Eve çekidüzen verm ekten istedikleri yere seyahat etmeye kadar her şeyi. Y irm i yıla yakın zam andır hep aynı şeyleri duyan Jeanette, bu hayallerin gerçekleşebileceğine dair inancını kaybetm iş gibiydi. Jeanette, N ynâsvâgen’e döndüğünde sol ön tekerden endişe verici tak ırtılar duydu. H er ne kadar teknik özürlü biri olsa da eski Audi nin bir sorunu olduğunu anladı. Ve tecrübeleri bunun, becerikli ve ucuz Sırp tam irciye rağm en, epey pahalıya patlayacağını söylüyordu. Bir gün önce, üç ayda b ir sadistçe bir dakiklikle gelen ev k redisinin taksitini ödem ek için bütün hesabını boşaltm ıştı. Arabasını bu defa da veresiye tam ir ettirebilm eyi um du. C eketinin cebinden gelen güçlü titreşim ve Beethoven’in d o ­ kuzuncu senfonisiyle neredeyse kaldırım a çıkıyordu. “Buyurun, Kihlberg.

” “M erhaba Janne, Thorildsplan’da bir sorun var.” M eslektaşı Jens H urtig arıyordu. “Hemen oraya gitmemiz gerekiyor. Neredesin?” Telefondan öyle bir ses geldi ki Jeanette kulağını korum ak için telefonu yüzünden birkaç santim uzaklaştırdı. Kendisine Janne diye hitap edilm esinden nefret ederdi, içinde bir ötke kabarm aya başladı. Üç yıl önceki bir eğlencede kendisine şakayla taktıkları bu lakap, zam anla Kungsholm en deki em niyet m üdürlüğünün tam am ına yayılmıştı. “A rsta’dayım. Şimdi Essingeleden’e dönüyorum . Ne var?” “Yüksek Öğretmen Okulu’na yakın m etronun yanındaki çalılıkta bir erkek çocuk cesedi bulmuşlar. Billing hem en oraya gitm eni istiyor. Acayip telaşlıydı. Bulgulara bakılırsa cinayet ihtim ali yüksek.” KARGA KIZ 14 ERİKAXL SUND T akırtıların arttığını duyan Jeanette Kihlberg, arabayı yolun kenarına park edip çekici çağırm ayı düşündü. “Eğer şu lanet araba müsaade ederse beş on dakikaya oradayım am a sen de gel.” A raba yalpaladı, Jeanette işini sağlam a alm ak için sağ şeride geçti.

“Elbette geleceğim. H em en yola çıkıyorum . H erhalde senden önce orada olurum .” H urtig telefonu kapattı, Jeanette telefonunu cebine koydu. Çalılığa atılmış bir çocuk cesedi. Cinayet gibi geliyordu Jeanette nin kulağına, tasarlanm ış b ir saldırının sonucu gibi. Direksiyon sarsılırken, cinayet, diye düşündü. Kadın ayrılm ak istediğini söylediğinde kıskanç kocası tarafından evinde öldürülür. Genellikle böyle olur. Ama zam anın değiştiği de belliydi. Polis okulundayken öğrendiği şeyler artık yalnızca m iadını doldurm akla kalm am ış, gerçekliğini de kaybetmişti. Çalışma m etotları yenilenmişti. Polislerin işi, birçok açıdan yirm i yıl öncekinden daha zordu. Jeanette, devriye ekibindeyken halkın arasında dolaştığı ilk günlerini, insanların polise nasıl yardım cı olduklarını hatırladı. Ü stelik polise güven de vardı.

A m a artık polise güven o kadar azalm ıştı ki evlerine hırsız giren insanlar yalnızca sigorta şirketi istedikleri için polise başvuruyorlardı. H ırsızların yakalanacağına dair hiçbir um utları yoktu. Sosyoloji eğitim inden vazgeçip polis olm aya k arar verirken ne beklemişti? Bir şeyleri değiştirebilm eyi mi? Birilerine yardım etm eyi mi? Polis okuluna kabul edildiğini bildiren m ektubu gururla babasına gösterirken bunları söylemişti. Evet, öyle düşünm üştü. Kötü şeylere seyirci kalm ayacak, onları engelleyecekti. Gerçek bir insan olm ak istiyordu. 15 KARGA KIZ Polis olm ak onun için bu anlam a geliyordu. Ç ocukluğu boyunca, polisiye olaylar hak k ın d a konuşan babasıyla dedesini huşu içinde dinlem işti. Yaz O rtası Şenliği yahut Paskalya Yortusu dem eden akşam masaya oturduklarında hep azılı banka soyguncuları, sevimli cepçiler, zeki dolandırıcılar hakkında konuşurlardı. Varoluşun karanlık tarafından anılar anlatılırdı hep. K ızartılm ış Noel jam bonundan yayılan kokular nasıl beklenti dolu duygular uyandırıyorsa, oturm a odasında konuşan erkeklerin uğultuları da güven duygusu uyandırıyordu. D edesinin yeni aletlere karşı ilgisizliğini ve şüphelerini d ü ­ şünerek gülüm sedi Jeanette. İşi kolaylaştırm ak için kelepçelerin yerine plastik bağlar alındı diye yakınırdı. D edesine göre DNA analizi de geçici bir hevesti. Polislik mesleği, kolaylaştırm adan ziyade fark yaratm alı, diye düşündü.

İş, değişen toplum sal koşullara uyum sağlamalı. Polis olm ak yardım etme arzusu taşım aktı, ilgilenmekti. Zırhlı bir polis m inibüsünün içine oturup karartılm ış cam ların arkasınd an olanları çaresizce seyretm ek değil. 16 Ihorildsplan Ivo A ndric bu tü r sıradışı ve olağanüstü ölüm olayları konusunda uzm andı. Bosna kökenliydi. Sırpların neredeyse dört yıl boyunca kuşattıkları Saraybosna’da doktorluk yapmış, savaşın çocuk k u rbanları hakkında bir sürü tecrübe edinm iş ve çok kez, keşke adli tıp doktoru olm asaydım , diye düşünm üştü. O n dört yaşın altında iki bine yakın çocuk öldürülm üştü Saraybosna’da. B unlardan ikisi kendi kızlarıydı. Köyüm de kalsaydım hayatım nasıl bir yol izlerdi, diye düşünürdü sıkça. A m a bunu düşünm enin artık bir anlam ı yoktu. Sırplar çiftliklerini yakm ış, annesini, babasını ve üç kardeşini katletm işlerdi. Stockholm polisinden arayarak erkenden uyandırm ışlardı Ivo A ndric’i. M etronun etrafını uzun süre kordona alm ak istem ediklerinden işin en kısa zam anda bitm esini diliyorlardı. Üzerine eğilerek çocuğun cesedini inceledi, yabancı uyruklu gibi göründüğünü not etti. Arap, Filistinli, hatta belki H int veya PakistanlI olabilirdi.

Çok eziyet gördüğü ortadaydı, işin garibi direndiğine dair hiçbir iz yoktu. B edenindeki m orluk ve çürükler boksörlerde görülen m orluk ve çürüklere benziyordu. K endini savunm a yeteneğinden yoksun am a yine de on iki raunt ayakta kalıp bilincini yitirene kadar dayak yemiş bir boksöre benziyordu. Olay yeri araştırm asını zora sokan bir diğer şey, ölüm ün cesedin bulunduğu yerde değil başka bir yerde ve uzun zam an önce 17 gerçekleşmiş olmasıydı. Ceset, Thorildsplan m etrosunun girişine yakın çalılıklara, kısm en görülür bir şekilde atılm ıştı. Kısa sürede fark edilm e nedeni de buydu.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir