Erol Mütercimler – Geleceği Yönetmek

insanoğlu kendini bildiğinden itibaren “Gelecekte beni neler bekliyor?” ya da çok sonraları “Ne olacak bu memleketin hali?”, sorularını sormuştur. Bu sorulara yanıt bulup bulamayacağımızı tahmin etmek hiç de zor değil. Bugün kendime ve çevreme bakarak böyle olduğunu varsayıyorum. Đnsanlar birlikte yaşamaya, cemaat, köy, kasaba kurmaya başladıktan sonra da ‘şans, kader, hile ve kuman’ keşfetmeleri uzun sürmemiştir herhalde. Falcıların ne zaman ortaya çıktıklannı, insanların gelecekten haber alma istek ve yöntemlerini ne zaman keşfedip geliştirmeye başladıklanm konu alan çok kitap yazılmış olmasına karşın yine de bizleri nasıl bir geleceğin beklediğini tam olarak bilemiyoruz. Bacon (1561-1626) ünlü Denemeler’inde (çev:Akşit Göktürk, 1982,8.135) şöyle yazıyor: “Amacım, Tann’nın gönüllere doğan sesinden, Pagan tapınaklanndaki bilicilerden, doğal olaylara bakarak geleceğin kestirilmesinden söz etmek değil. Daha çok, geleceğin karnındaki gizli şeylerin önceden bilinmesi üzerine 2 Geleceği Yönetmek bizlere anlatılagelmiş örnekler üstünde durmaktır. Cadı kadın, Saul’e şöyle der (Kutsal Kitap LSamuel 29,19): Tanrı sen de oğltm da yanımda olacaksınız. Homeros’ta da su dizelerle karşılaşırız (IIyada XX, 307): Aeneas’ın soyu bütün kıyılara hükmedecek, (Çocuklarının çocukları ile onların torunları. Roma Đmparatorluğu’nun Önceden haber verilmesi sanki bu.’ Bacon’ın da Denemecinde görüldüğü gibi, insanoğlu antik çağdan itibaren hep geleceği bilmek arzusuyla yanıp tutuşmuştur 21.yüzyılda da bildiğim(iz) tek şey, insanın geleceğim bilmek arzusunun devam ettiğidir. Peki, gelecek bilinebilir mi? Akıl keşfedilip matematikle birleştirilebileceği fark edildikten sonra ‘geleceği görmenin’ ve ‘geleceği yönetmenin’ olanaklı olduğu da ortaya çıkmıştır. Seküler ve kik akim egemen olmaya başladığı çağlardan itibaren artık savaşlarda zafer kazanılıp kazanılmayacağı yıldız falcılarıyla değil, karargâhlarda ‘strateji uzmanlanyla’ tartışılarak, onlara danışılarak bulunmaya hatta tahmin edilmeye başlanmıştır.


Đşte bu nedenle ünlü strateji ustası Sun Tzu, “Savaş karargâhta kazanılır,” demiştir, günümüzden 2500 yıl önce. Bir stratej ile falcı arasındaki fark nedir? Falcı, “Yarın yağmur yağacak;” stratej ise, “Yarın yağmur yağabilir,” diyen kişidir. Stratej, “Geldikleri gibi giderler,” diyebilen kişidir. Falcıya göre yağmur yüzde 100 yağacaktır, oysa meteoroloji uzmanına göre yüzde 60 yağabilir. Yüzde kırk ne demektir? “Sen, yine de şemsiyeni yanından eksik etme” uyarışıdır. Stratej ‘uyarıyı yapan’ kişidir. Stratejik Öngörü, jeopolitik, jeostrateji, risk, kriz, stratejik planlama, taktik, oyun teorisi/vizyon, misyon gibi daha bir dizi kavramı günlük hayatımızda büe artık çok sıkça duymaktayız. Bu kavramlar strateji disiplini içinde yer almaktadır. Tüm bunların çözümü ‘stratejik düşünme’ ile olanaklıdır. Bazen ‘stratejik düşünce’ ifadesini kullananlara rastlamaktayız ki, bu tamamen yanlıştır. Görüldüğü gibi strateji bir senaryodur, reçetenin kendisi değil, bir reçete yazma yöntemidir. Ancak asla tek bir senaryo değil, olasılıkların değerlendirildiği birden çok sayıda senaryonun yazılıp, arasından ‘matematik akün’ emrettiği birinin seçilmesidir. Ön Giriş 3 Strateji değiştirilebilir mi? Gayet tabii. Zaten bu kitap ‘düşünme yöntemini’ ve bu yöntemin sayesinde strateji oluşturmanın ya da mevcut stratejiyi değiştirmenin mümkün olduğunu anlatıyor. *+* Yıl 1492, aylardan Ağustos, ilk Cuma günü Saltes Limanı’nda Cristoforo Colombo adında bir çılgın bahriyeli (zaten çılgın olmasa bahriyeli olur muydu!) üç gemiyle ufka yelken açtığında Amerika anakarasmm keşfedileceğini kendisi dahil kim biliyordu? Zaten bu nedenle, haksızlık yapılarak yeni keşfedilen bu anakaraya onun değil, sonradan ayak basan ve farklı bir yere geldiğini anlayan Amerigo Vespuci’nin adı verilmiştir.

Sonradan neden düzeltilmediği de ayrı bir sorudur. Colombo vizyonunu gerçekleştirmek uğruna tam sekiz yıl randevu almak için beklemişti Đspanya Kraliçesi îsabella’nm sarayında. Onda egemen olan matematik akıldı, coğrafya ve haritacılık bilimiydi. Sonunda sponsorunu da vizyonuna ortak etmeyi başardı. Bu görüşme sürecine “açıklama stratejisi” dedik, yüzyıllar sonra. Yine Bacon Dmeme/e/inde şöyle yazıyor: “Tragedya ustası Seneca da şu dizelerle Amerika’nın bulunacağını önceden bildirir: ‘… Yüzyıllarca sonra Bir zaman gelecek, Okyanus Dünyayı kuşatan-bağlan gevşetecek, Kocaman bir kam görünecek Typhis yeni dünyalar çıkaracak ortaya, Karaların son ucu Thule olmayacak artık.'” Typhis, Argo gemisinin dümencisi, deniz serüvencilerinin simgesiydi. Thule ise Kuzey Avrupa’da bir adaydı. Kimilerine göre Đzlanda, kimilerine göre de Shetland adalarından biriydi. Bacon diyor ki: “Özellikle, yıldızcıların düş yorumlarıyla gelecekle ilgili sözlerini ararsanız buna benzer çok örnekler bulursunuz. Bana kalırsa bunları önemsememek, kışın ocak başında 4 Geleceği Yönetmek anlatılacak şeyler olarak görmek gerekir. Önemsememek derken inanmamak demek istiyorum…” Amerika anakarasmın keşfini açıklayabilmek için falcı fakı dolaşmamıza gerek yok. Aklın emrettiği doğru soruyu sormak yeterli. Colombo ne yapmıştı? O güne kadar tüm Avrupalı denizciler hep kıyıya paralel seyrederken O; kıyıya dikey hareket etmişti. Đşte Amerika anakarasının keşfinin sırrı buydu.

“Burnunun dikine giden bir adamın” kararlılığı, Avrupalı’nın Amerikalı’yı yaratmasına yol açtı. Günümüzde evlilik psikologları (boşanma da olabilir) sorun yaşayan çiftlere, Colombo’nun yönteminden hareketle, alışkanlıklarından farklı davranışlar göstermelerini önermektedir. Bunun adına ‘dikey gitmek’ denmektedir. Örneğin; çiftlerin heyecanı kalmadığı düşünülerek, onlara hafta sonlarım yamaç paraşütü yaparak geçirmek ya da doğada çadır kurmak veya denizin derinliklerine dalmak gibi hiç yapmadıkları ve belki de hayatları boyu uzak duracakları eylemleri yapmaları önerilmektedir. Görüyor musunuz, Colombo’nun vizyonunu gerçekleştirmek için uyguladığı yöntem günümüze ne denli yansımıştır! +** Yüzyıllar önce dünya yuvarlak diyenler ölüme mahkum ediliyor, ateşe atılıyordu. Çünkü dünyaya düz diyenler, dine, siyasete, sosyal yaşama, ekonomiye egemen olanlardı. Ama bu egemenlik, zorbalık, dünyanın yuvarlak olduğu, hangi yöne gidilirse gidilsin yine başlangıç noktasına gelineceği gerçeğini değiştiremiyordu. Coğrafi keşifler, kürenin varlığını keşfedenlerce gerçekleştirildi. Bu keşifler dünya ekonomik ve siyasi haritası ile sistemlerin değişmesini, yenilerinin yaratılmasını sağladı. Gemilerle taşman zenginlikler burjuva sınıfını, devrimleri, ulus-devleti yarattı. Ticaret teknolojiyi, teknoloji ideolojiyi yaratmıştı. Sonra sınıflar ve smıf savaşları ortaya çıktı. ‘Üretim biçimi ve üretim araçlarına egemen olmak temel belirleyicidir’ analizleri yapıldı. Ama dünyanın yuvarlak olduğu gerçeği hiç değişmedi. Dünyaya düz diyenler kaybetmişti.

Ö» Giriş 5 Gerçekten kaybettiler mi? 21. yüzyılda her şey ters dönmüş olmasın? Hindistan’da teşhis konuyor, ABD’de reçete yazılıyor, Türkiye’de ameliyat yapılıyor, ama herkes teşhisin ABD’de konduğunu sanıyor!. IMF’de reçete yazılıyor, Japonya’dan para yola çıkarılıyor, Türkiye’de ATM’den çekiliyor! Sizce dünya yuvarlak mı? Düz mü? Bence artık dünya düz!. Yirmi birinci yüzyılın çok farklı bir yüzyıl olacağı ifade edildi. Çokkültürlülük, Pasifik yüzyılı, tıpkı 17. yüzyıl gibi kadın yüzyılı olacağı, küreselleşme, özelleştirme, bilgi toplumu ve bilginin yönetimi, ulus-devletlerin yıkılacağı tezlerinin ortaya atılması gibi pek çok kavramın konuşulmaya başlanması ‘Berlin duvannm yıkılışı’ sonrasıdır. Dünya Soğuk Savaşın sona ermesine hazırlıksız mı yakalanmıştı yoksa ABD mi çok hazırlıklıydı, zaman içinde öğrenecektik. Ama Türkiye’nin ne olan bitenden ne de olacaklardan haberi olduğunu, olamayacağını anlamamız da kısa sürdü. Biz gerçekten şaşkındık. Ne olacağını bilmek, anlamak için falcılara gereksinim vardı; bizde onlar da yoktu! Yoksa işi geleceği tahmin etmek, geleceği görmek-ve geleceği yönetmek olan ayrı bir alanın uzman kişileri vardı da, bizim bunların varlığından mı haberimiz yoktu? Evet doğrusu buydu. Adına strateji denilen bir ‘matematik akıl’ alanı vardı; buralarda adına ‘stratej’ denilen kişiler ‘stratejik öngörülerde’ bulunuyor, sonra bunlar, adına ‘senaryo’ denilen kompozisyonlar halinde yazılıyor ve ‘karar vericilerin’ önlerine konuyordu. Onlar da kendilerine sunulan bu seçenekli senaryolardan uygun olduğunu değerlendirdiklerini işletmelerde, organizasyonlarda ve devlette hayata geçiriyorlardı. Bunları yapanlara ‘süper güç’ deniyordu. Đşte bizim düşünen insanlarımız kuram ve kavram olarak bunlardan haberdardı ama kurum olarak yaratılması konusunu hiç konuşamıyorlardı. Çünkü ‘Soğuk Savaş’ dönemi buna izin vermiyordu.

Bu tür merkezler yalnızca Genelkur- 6 Geleceği Yönetmek may’da vardı. Ya da yalnızca orada olması gerektiğine inandırılmış tık. ‘Duvar* yıkılınca, arkasında olanlar meydana çıktı. ‘Stratejik düşünmenin’ biz de farkına vardık. Strateji, kavram olarak bugünkü anlamında kullanılmamakla birlikte 2500 yıl öncesine dayanan bir olgudur. Bunu Sun Tzu’dan yüzlerce yıl sonra kuramlaştıran Napolyon Bonaparte’dır. Buradan da anlaşılacağı gibi bu daha çok ve kabullenilmiş haliyle askerî bir terimdi. Terimdi diyorum çünkü, Đkinci Dünya Savaşı öncesi Alman jeopolitisyenlerin yayılmacılığı kolaylaştıran (kimisi buna meşrulaştıran diyor) çıkışıyla birlikte kavramın kurumsallaşması da başladı. ABD’nin ünlü araştırma kurumu RAND Corporation’in kuruluşu ve işlev kazanmasıyla birlikte de ‘strateji’ iç politikadan uluslararası ilişkilere ve ekonomiye kadar her alanda kullanılan bir terim ve art arda yaratılan kuramlar haline geldi. Türkiye’deki düşünürlerin bu kavramla tanışması ne yazık ki geç olmuştur. Hele ‘Soğuk Savaş döneminde’ NATCVnun izin verdiği sınırlar içinde kalınmıştır. Gerçi 1980 sonrası yazılan bazı Türkçe iktisat ve işletme ders kitaplarında terim kullanılmıştır. Ama asıl yoğun farkına varış, yaygın kullanım 1990 sonrası-dır. Genelkurmay kendi bünyesinde “think-tank” dediğimiz “araştırma merkezlerine” yine NATO standartlarında sahipken, işletmelerde ve organizasyonlarda bu adımların atılışı da 1990’larm sonundadır. Kuruluş çabalarına tanık olduklarımın bazılarının durumunu örnek olması nedeniyle anlatacağım.

Birisi hariç, okuyacağınız örnekler, başarısızlıkla sonuçlanmış girişimlerdir.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir