Erving Goffman – Günlük Yaşamda Benliğin Sunumu

BU ç a l iş m a n in , toplumsal yaşamın, özellikle de bir binanın veya fabrikanın fiziksel sınırlan içinde yer alan türde toplumsal yaşamın incelenebileceği bir sosyolojik bakış açısını anlatan bir el kitabı işlevi görmesini istiyorum. Burada, ister ev yaşamı olsun, ister sınai ya da ticari yaşam olsun, herhangi somut bir toplumsal kuruma uyarlanabilecek bir çerçeve oluşturan birtakım özelliklerden söz edeceğim. Bu yazı bir tiyatro oyunu ile aynı bakış açısına sahiptir; buradan çıkarılan ilkeler ise dramaturjik ilkelerdir. İş yaşantısında her gün karşılaşılan durumlarda bir bireyin kendini ve faaliyetlerini başkalarına nasıl sunduğu, başkalarının kendisi hakkında oluşturduğu izlenimi nasıl yönlendirdiği ve denetlediği, onların karşısında performansına devam ederken neler yapabileceği ve yapamayacağı üzerinde duracağım. Bu modeli kullanırken gözle görünür yetersizliklerini de hafife almayacağım. Sahne yapmacık şeyler sunar; yaşam muhtemelen daha gerçek ve genelde pek de iyi prova edilmemiş şeyler sunar. Belki bundan da önemlisi, sahnede oyuncu bir karakter kılığına girerek kendini başka oyuncular tarafından yansıtılan karakterlere sunar; seyirci etkileşimde hayati öneme sahip ama gerçek yaşamda var olmayan üçüncü bir taraf oluşturur. Gerçek yaşamda, bu üç taraf sıkıştırılarak ikiye indirilir: Bir kişinin oynadığı rol mevcut diğerlerinin oynadığı rollere göre biçilir, ancak bu diğer insanlar aynı zamanda seyirciyi de oluşturur. Bu modeldeki diğer yetersizlikler ise daha sonra ele alınacaktır. Bu çalışmada kullanılan ömekleyici kaynaklar karışıktır: Kimi sıradan konularla ilgili güvenilir kayıtlardan elde edilmiş nitelikli genellemeler içeren saygın araştırmalardan; kimi renkli kişilikler tarafından yazılmış gayriresmi hatıralardan; pek çoğu ise bu ikisinin arasmda bir yerde duran kaynaklardandır. Bunlara ek olarak, Shet- land Adalan’ndan birindeki bir çiftçi (geçim amaçlı tarım) topluluğu üzerine benim yaptığım bir çalışmadan da sıkça yararlanılmıştır.1 Bu yaklaşımın gerekçesi (ki bence Simmel’in yaklaşımının da gerekçesidir bu), örneklerin okurun halihazırda sahip olduğu deneyim kırıntılarını bir araya getiren tutarlı bir çerçeve oluşturması ve bu konuyu araştıranlara kurumsal toplumsal yaşamla ilgili vaka çalışmalarında sınanmaya değer bir rehber sağlamasıdır. Çerçeve mantıksal adımlar halinde sunulmuştur. Giriş bölümü mecburen soyuttur ve istenirse atlanabilir. 1.


E. Goffman, “Communication Conduct in an Island Community”, yayımlanmamış doktora tezi, Sosyoloji Bölümü, Chicago Üniversitesi, 1953. Bu topluluktan bundan sonra “Shetland Adası” olarak söz edilecektir. GİRİŞ İNSANLAR, bulundukları ortama yeni birisi girdiği zaman genelde ya o kişi hakkında bilgi edinme ya da halihazırda sahip oldukları bilgileri kullanma çabası içine girerler. En merak edilenler o kişinin genel toplumsal ve iktisadi durumu, kendini nasıl gördüğü, çevresine karşı takındığı tavır, işinde usta olup olmadığı ve güvenilir olup olmadığı gibi konulardır. Bu bilgilerin bir kısmı sırf iş olsun diye toplanmış gibi görünse de genelde bu merakın gayet pratik nedenleri vardır. Söz konusu kişi hakkındaki bu bilgiler gözlemcilerin kendilerinden ne beklendiği ve kendilerinin karşılarındaki insandan ne bekleyebilecekleri üzerine bir önbilgi sağlayarak durumun tanımını yapmalarına olanak verir. Bu şekilde bilgilenmek söz konusu kişiden istenen tepkilerin en iyi nasıl alınabileceğinin görülebilmesi açısından yararlıdır. Ortamda bulunanların yararlanabilecekleri pek çok bilgi kaynağı ve bu bilgiyi iletecek pek çok taşıyıcı (veya “işaret aracı”) bulunabilir. Gözlemcilerin gelen kişiyi tanımamaları durumunda ise o kişinin görünüş ve tavırlarından aşağı yukarı benzer kişiler hakkında elde edilmiş deneyimlerden yararlanmaya veya daha da önemlisi, denenmemiş klişeleri o kişiye uygulamaya yardımcı olan ipuçları edinmek mümkün olabilir. Ayrıca geçmiş deneyimlerden yola çıkarak belli bir toplumsal çerçevede yalnızca belli tür insanların olabileceği varsayımında bulunabilirler. O kişinin kendisiyle ilgili söylediklerinden ya da kim ve ne olduğuna yönelik sunduğu belgelerden faydalanabilirler. Mevcut etkileşimden önceki deneyimlerinden o kişi hakkında doğrudan ya da dolaylı olarak bilgi sahibi olmuşsalar, şimdiki ve gelecekteki davranışlarını öngörmek açısından psikolojik özelliklerinin ne denli sürekli veya yaygın olduğuna dair varsayımlara başvurabilirler. Ne var ki, söz konusu kişinin başkalarınca gözlemlendiği süre içinde, gözlemcilerin kendi davranışlarını akıllıca ayarlamaları için çok gerekli olan kesin bilgileri sağlayacak yeterli sayıda olay gerçekleşmeyebilir. Çok önemli pek çok bilgi etkileşimin olduğu yer ve zamanın dışında ya da o etkileşimin içinde gizli olarak bulunuyor olabilir.

Örneğin, kişinin “hakiki” veya “gerçek” tutumu, inançları ve duygulan ancak kendi sözleri ya da istemdışı gibi görünen dışavurumsal davranışları aracılığıyla dolaylı olarak anlaşılabilir. Benzer şekilde, kişi bir ürün ya da hizmet sunmaktaysa genelde söz konusu etkileşim sırasında hemen oracıkta gerekli bulguların elde edilmesine fırsat olmayacaktır. Kimi olayları doğrudan duyularla algılanamayan birtakım şeylerin alışıldık ya da doğal işareti olarak kabul etmek zorunda kalacaklardır. Ichheiser’in terminolojisiyle,1 kişinin öyle ya da böyle kendini ifade edecek şekilde davranması, gözlemcilerin de bir şekilde izlenim edinmesi kaçınılmazdır. Kişinin kendini ifade etme derecesi (dolayısıyla da izlenim bırakma kabiliyeti) özü birbirinden çok farklı iki tür işaretleşme faaliyeti içerir: verdiği izlenim ve yaydığı izlenim. İlki sözlü simgeleri veya onların yerine geçen şeyleri içerir; kişi bunları yalnızca, kendisinin ve başkalarının bu simgelere yükledikleri anlamlan iletmek için kullanır. Bildiğimiz, dar anlamda iletişimdir bu. İkincisi ise gözlemcilerin fail hakkında bulgu sağlayabileceği beklentisiyle değerlendirilen çok çeşitli eylemleri içerir. Buradaki beklenti, eylemin normalde o eylem yoluyla iletilen bilgilerden daha farklı nedenlerle gerçekleştirilmiş olmasıdır. Göreceğimiz gibi, bu aynm yalnızca işin başında anlamlıdır. Tabii ki, kişi bu iki tür iletişim aracılığıyla bilerek yanlış bilgi verebilir. Bu yollardan ilki aldatma, İkincisi ise rol yapma içerir. İletişim kavramını ister geniş ister dar anlamında alalım, bir kimse başkalannın olduğu bir ortamda olduğu zaman faaliyetlerinin taahhüde dayalı olduğu görülecektir. Büyük ihtimalle gözlemciler söz konusu kişinin iyi niyetine güvenmek zorunda olduklarını, gerçek değeri ancak o şahıs huzurlarından ayrıldıktan sonra belirlenebilecek bir şeye karşılık şu anda ona adil bir karşılık vermeye mecbur olduklannı anlayacaklardır. (Tabii ki, diğer insanlar da fiziksel dünya ile çıkanmlar aracılığıyla baş ederler, ama çıkarımın objesi1.

Gustav Ichheiser, “Misunderstandings in Human Relations”, The American Journal of Sociology LV, Eylül, 1949, s. 6-7. nin bu çıkarım sürecini bilerek kolaylaştırması veya engellemesi yalnızca toplumsal etkileşim alanında söz konusu olabilir). Gözlemledikleri şahıs hakkında yaptıkları çıkarımlara duydukları meşru güvenin derecesi, o kişiyle ilgili olarak halihazırda ellerinde bulunan bilgi miktarı gibi çeşitli etmenlere bağlıdır, fakat geçmişe ait bu tür kanıtlar ne kadar çok olursa olsun çıkarımlara dayanarak eylemde bulunma ihtiyacı tümüyle ortadan kalkmaz. William. I. Thomas’ın dediği gibi: Gerçekte hayatımızı yaşama, karar alma ya da hedeflerimize ulaşma yollarımızın istatistiksel veya bilimsel olmadığını fark etmemiz bizim açımızdan çok büyük önem taşır. Yaşamımızı çıkarımlarla devam ettiririz. Diyelim ki size misafir oldum. Paranızı veya gümüş yemek takımlarınızı alarak kaçıp kaçmayacağımı bilemezsiniz ve bunu bilimsel olarak belirleyemezsiniz. Fakat eldeki çıkarımlara göre ben sizi soymam, siz de çıkarımlarınız ışığında beni misafir olarak kabul edersiniz.2 Şimdi gözlemcilerin bakış açısından onların karşısında sahnede bulunan kişinin bakış açısına dönelim. Görenlerin kendisi hakkında olumlu düşüncelere sahip olmalarını, kendisinin onlar hakkında olumlu düşünceler taşıdığını düşünmelerini, gerçekte onlar hakkında ne tür düşüncelere sahip olduğunun anlaşılmasını ya da net herhangi bir izlenim edinmemelerini isteyebilir. Etkileşimin devam ettirilebilmesi için yeterli uyumu sağlamak, aldatmak, başından savmak, akıl karıştırmak, yanlış yönlendirmek, karşısına almak veya hakaret etmek isteyebilir. Kişinin aklındaki amaç ya da bu amaca sahip olma sebebi ne olursa olsun, diğer insanların kendisine tepkilerini, özellikle de kendisine nasıl davranacaklarının denetimini elinde tutmak kendi çıkarma olacaktır.

3 Bu denetim büyük ölçüde eldeki duruma ilişkin diğer insanların oluşturdukları tanımı etkilemekle sağlanır. Bu etkileme ise diğer insanları gönüllü olarak kişinin ken2. Alıntı için bkz. E. H. Volkart (haz.), “Contributions of W. I. Thomas to Theory and Social Research”, Social Behavior and Personality, New York: Social Science Research Council, 1951, s. 5. 3. Bu konuda Edinburgh Üniversitesi’nden Tom Bums’ün henüz yayımlanmamış bir çalışmasına çok şey borçluyum. Bums bütün etkileşimlerin temel temasının, tüm katılımcıların ortamda bulunan diğer kişilerin tepkilerini yönlendirme ve denetim altında tutma arzusu olduğu iddiasını ortaya atıyor. Etkileşimde bulunanların arasındaki ilişkilerin doğasını tanımlama üzerine özel bir tür dene­ di planlarına uygun davranmaya yönlendiren bir izlenim yaratacak bir ifade tarzıyla gerçekleşir. B öylece, başkalarının bulunduğu ortama giren bir kimsenin seyircilerde kendi çıkarma bir izlenim bırakacak davranışlarda bulunmak için sebepleri olacaktır.

Yatakhane arkadaşları bir kızm popülerlik seviyesi hakkında ipuçlarını ona gelen telefonlardan elde ettiğinden, kimi kızların kendilerini arayacak birilerini ayarlayacaklarım tahmin edebilir ve Willard Waller’m bulgularını öngörebiliriz: Yatakhanede kalırken telefona çağrılan bir kızm diğer kızların kendisinin çağrıldığını duymasına yeterli fırsat sağlamak için telefona gitmeden önce bu çağrının birkaç kere daha tekrarlanmasını beklediği pek çok gözlemci tarafından ifade edilmiştir.4

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir