Faik Bulut – Ebu Müslim Horasani

Bu kitap, belgesel roman tarzında kaleme alınmıştır. Sanatsal yönden roman tekniğine benzeyip benzemediği tartışmaya açıktır. Olabildiğince roman diline yakın edebi bir anlatı tutturulmaya çalışılmıştır. Bir deneme olarak algılanması, eserin estetik ve sanatsal ölçütlerle değerlendirilmesinde hoşgörü oranını artırır kanısındayız. Romanlara “açıklama” veya “önsöz” kabilinden girişler yazılması gelenek dışıdır. Konunun kendisi tarihi olayların belgesi olma özelliği taşıdığından, derdimizi anlatma ve okuyucuya yol gösterme gibi bir durumla karşı karşıya kaldık. Yapıtı, kuru anlatımlı araştırmalar gibi ele almaya gönlümüz elvermedi doğrusu. İstedik ki; okuyucu tarihi gerçekleri öğrenirken kendini derste değil, günlük yaşamda anlatılagelen sohbetlerde sanıversin. Ya da masalcı ninelerin, destancı dedelerin dizlerinin dibinde; menkıbe ustaları ile halk ozanlarının meclislerinde olduğunu düşlesin. Edebi anlatının kaçınılmaz sonucu olarak yapılan abartılar, tekrarlar ve vurgular bir yana bırakılırsa; Horasan Teberdarı Ebu Müslim ile Abbasiler çevresinde hikaye edilen olayların ve ayrıntıların tümü tarihi gerçeklere dayanmaktadır. Bir yanıyla, Aleviliğin ve batıniliğin oluşum tarihidir bu. Rivayetler ve menkıbelerin doğruluğuna yanlışlığına kefil değiliz; dolayısıyla onları zaman zaman 9 görülen bir rüya, dervişin dilinden aktarılan gaipten bir haber veya kabile menkıbecisinin destansı hikayesi biçiminde verdik. Ebu Müslim’in kökeni konusundaki gizemi çözemedik; Kürt, Acem, Beluci, Arap veya Türk olduğu iddiaları İslam tarihçilerinin kitaplarına kadar girmiştir. Esrar perdesini biraz araladık ama tümüyle kaldıramadık. Bilimsel araştırmalar bizi, onun Arap ve Türk olmadığı sonucuna götürdü.


Geriye kalan iki kuvvetli şıktan, Acem veya Kürt kökenliliğine ilişkin veri ve savlan, Emevi hafiyelerinin sözlü raporları biçiminde sunmayı yeğledik. Yine, roman tekniğine aykırı biçimde en arkada “kaynakça” gibi kuru bir liste yapıp, can sıkmaya gönlümüz razı olmadı. Yararlanılan kaynakların hikayesini şu kısa açıklamada sergileyelim istedik: Bir kere, İslam tarihine az çok ilgi duyan hemen herkesin bildiği üzere; artık klasikleşmiş İslami eserlerin aşağı yukarı tümüne başvurduk: Taberi, Mesudi, Maqdisi, Belazuri, İbn-ül Esir, İbn-ül Kesir, Dinaveri, İbn Tiktaka, Cahşiyari, İbn Nedim, İbn Abdu Rabbihi, İbn Haldun, Yakubi, Yakut, vs., vs. tarafından kaleme alınan yapıtlardır bunlar. Başta özüm olmak üzere, belki sizlere yeni gelen kaynakların adları da şöyle sıralanabilir: Mahmud Şakir: Hz. Adem’den Bugüne İslam Tarihi, çev: Ferit Aydın, Kahraman Yay. İstanbul; Corci Zeydan: Ebu Müslim el Horasani, Dar-ül Mektebet-ül Hayat, Beyrut; Dr. Hüseyin Atvan: el Devat-ül Abbasiye: Mebadi’un ve Esalibun (Abbasi Daveti: İlkeler ve Yöntemler), Beyrut; Dr. Isameddin Abdulrauf el Faqi: el Devlet-ül Abbasiye (Abbasi Devleti), Mektebet-ü Nahdat-il Şark, Kahire; Dr. Faruk Omar Tabiat-ül Devat-il Abbasiye (Abbasi Manifestosunun Niteliği), Dar-ül İrşad, Beyrut; Dr. Reşid Abdullah el Cemili: Deraset-ül Hilafet-ül Abbasiye (Abbasi Halifeliğinin Tarihi), Mektebet-ül Mearif, Ribat; Dr. Vefa Muhammed Ali: el Zevac el Siyasi fi Ahd-il Devlet-il Abbasiye (Abbasi Devleti Zamanında Siyasi Evlilikler), Dar-ül Fikr-ül Arabi, Kahire; Elton L. Daniel: The Political and Social History of Khurasan under Abbasid Rule (Abbasi Devrinde Horasan’ın Siyasi ve Toplumsal Tarihi), Bibliotheca Islamica, Chicago; Recep Uslu: Hicri I-II. Yüzyıllarda Horasan Tarihi (doktora tezi), İstanbul; Faik Bulut: Ali’siz Alevilik, Berfin Yay.

İstanbul; Faik Bulut Horasan Kimin Yurdu, Berfin Yay. İstanbul; Ahmet Cevdet, Kısas-ı ] ( ) Enbiya, c. IV, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yay, Ankara; Doğuştan Günümüze Büyük islam Tarihi, c. 2 ve 3, Çağ Yay. İstanbul; Encyclopaedia of Islam (İslam Ansiklopedisi), new edition, edited by & J. Brill, Leiden; The Camridge History of Iran (İran Tarihi), edited by R. N. Frye, New York; Iran and Islam (İran ve İslam), edited by C. E. Bosworth, Edinburg University Press. Başvuru kaynaklarımızdan biri de Arapça yazılmış Ahbar-ül Devlet-il Abbasiye (Abbasi Devletinden Haberler) adlı kitaptır. Ortaçağda Abbasiler döneminde kaleme alınmakla birlikte yazarı belli değil. Son derece ayrıntılı ama tarafgir bir eserdir. Özellikle Abbasi yanlısı abartı, çarpıtma ve rivayetlerle doludur. Sözgelimi Abbasi Devleti’nin kurulmasından önceki örgütlenmelerde Ehlibeyt evladının katkısını yok sayıyor; Ebu Müslim gibi kahramanları önce göklere çıkarıyor, devlete ters düştüğü andan itibaren de yerin dibine batırıyor.

Abbasi sülalesinin, başından beri siyasetle aktif biçimde uğraştığını ve halifelik makamında söz sahibi olduğunu savlıyor. Sergilenen abartı ve rivayetleri, başka eserlerdeki bilgilerle karşılaştırdıktan sonra elverdiğince ayıklamaya gayret ettik. Bu arada; Zaman gazetesi tarafından hediye olarak verilen Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi adlı çalışmada önemli ayrıntılar bulunmakla beraber, gerek kullanılan ifadeler (özellikle Ebu Müslim ile halife Ebu Cafer Mansur arasındaki yazışmalarda), gerekse İslamiyet’e halel getirebilecek olay ve sözlerde anlam kaymalarına yol açabilecek cümlelere yer verilmiştir. Mealen tercüme denilebilecek bu formülasyonlar, İslam’ın kutsallığını zedelememek kaygısıyla bile olsa, kuşkusuz ideolojik güdü ve kaygılarla yapılmaktadır. İslamcılar bunu hep yaparlar zaten. Kitapta kullanılan dile ilişkin iki açıklama: Bir; zaman zaman fazlaca dini terminoloji ve sözcüklere yer verildiği gözden kaçmayacaktır. Ancak, o dönemin ruhunu verebilmek, deyim yerindeyse konuşturduğumuz olay kahramanlarının kişiliğine bürünmek gerekti. Yoksa, ortaçağ insanının dili ve zihniyetinin anatomisi çıkmazdı. Ortaçağı bugünkü dille anlatmak, o devrin dinsel söylemini günümüzün ateist, sol jargonuyla aktarmak gerçeğe ters düşerdi. İki; özellikle Horasan’daki Abbasi propagandalarında yoğun bir Arap düşmanlığı, buna karşılık Fars ve Horasan hayranlığı yer almaktadır. Bu, bizleri yamltmamalı. Dünyaya sol pencereden bakan I 1 biri olarak Arap düşmanlığı yapmış olmamız imkansızdır. Emevi döneminde kabilesel güdüyle Arap kavmiyetçiliğinin körüklendiği; diğer kavimlerin (Acem, Türk, Kürt, Nabati vs.) Arap-İslam tahakkümü altında ezildiği bir ortamda, Araplara karşıt duyguların geliştiği tarihsel bir olgudur. Tepkinin en yoğun olduğu merkez ise Horasan’dı.

Abbasiler, taraftar toplayabilmek amacıyla oportünist yaklaşımlarla, anti-Arap dalgadan yararlandılar; hattâ Ortodoks İslam’ın resmi temsilcisi sayılan Emevilere karşı, ne kadar batini ve İslamdışı akım varsa, onları destekleyip teşvik ettiler. Ne zaman ki devlet kurdular, işte o zaman Emevilerin Sünni söylemine sarılıp, bu kez eski müttefikleri muhalif akımlarla İslam ve Şeriat adına mücadele ettiler. Dolayısıyla kitaptaki ifadeler, o dönemin faaliyetleri gözönüne alınarak kullanılmıştır. Bağlantılı olarak birşeyi kaydetmekte yarar var: Temelde Ebu Müslim önderliğinde gerçekleştirilen Horasan İhtilali, neyin nesiydi? Bir Fars-Arap mücadelesi mi, Sasani-İslam uygarlığı çatışması mı, yoksa Ortodoks Sünnilik ile İslamdışı her türlü batini akımın çelişkisi mi? Van Vloten türü şarkiyatçılara bakılırsa bu, Farsların, Araplardan tarihi intikam alışıdır. Günümüz Arap araştırmacılarından büyük kısmı, bu savı destekliyor; ama eski inanç mensuplarının (Zerdüştiler, Mecusiler, Maniciler, Budistler) Müslüman görünerek İslam’ı yıkmayı amaçladıklarını eklemeyi de ihmal etmiyorlar. Onlara kalırsa, Horasan İhtilali ve izleyen yüzyıllarda Abbasilere karşı süregiden Babekilik, Mazyarilik, Karmatilik, İsmaililik gibi hemen tüm ayaklanmalar, gerçekte Arap-İslam sentezi zemininde kurulmuş rejime karşı Zerdüşti-Fars sentezinin başkaldırısıdır. Belli doğruları içermekle birlikte, bu tür analizlerin tarihsel gerçeklerle bağdaşmadığı söylenebilir. Sözgelimi, Horasan’daki ihtilali hazırlayan önderlerden, özellikle 12 kişilik Nakibler Meclii/’nden sadece üçü Arap kökenli değildi. Kaldı ki, Horasan’ı Emeviler adına yöneten Mudar kabile eşrafıyla en fazla çekişip çatışanlar ise, iki göç dalgası halinde gidip bölgede mesken kuran, yerli halklarla kaynaşan Yemenli Rabia, Huzai, Temim, Tayy gibi Arap kabilelerdi. Açıyı genişletmek gerek: Oradaki ihtilal, Arap-Fars çatışması değil; Şeriatla payandalanan tahakkümcü Arap egemenleri ile mazlum kavim, kabile ve halklar arasındaki sınıfsal mücadelenin sonuI. 1 cuydu. Arap yönetimine karşıt cephe o kadar genişti ki; içinde Arap, Acem, Türk, Kürt, Beluci, Soğd, Harezm, Afgan, Peştun kökenli kavimler vardı. Ve ihtilal ateşi İslam karşıtı Şiilik, Keysanilik, Muğirilik, Haşimilik, Hürremilik, Hürremdinilik, Mecusilik, Mazdakçılık Alevilik gibi siyasi-dini akımların fikirleriyle besleniyordu. Bu bir zalim-mazlum, ezen-ezilen mücadelesiydi. Türkiye’de Ebu Müslim üzerine yazılmış çok az kitap bulunmaktadır.

İzleyebildiğim kadarıyla bunlardan biri Konya Selçuk Üniversitesi, diğeri Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, üçüncüsü de Muğla Üniversitesi Fığlalı Kütüphanesi’nde doktora tezleri biçimindedir. Hiçbirine ulaşamadım; çünkü, doktora tezlerinin fotokopisinin çekilmesi, dışarı götürülmesi yasaklanmıştır. Bizzat kütüphanede okuyup inceleme zorunluluğu vardır. Anılan incelemelerin bu kitaptaki kadar kapsamlı, nesnel ve ayrıntılı olduğunu sanmıyoruz. Yine de, akademik çalışmada yeni bir sözcük, bir bilgi kırıntısı bile önemlidir. Gönül isterdi ki; onlara da bakma olanağı bulabilseydim. Umarız, bu eser bilgilerinizi tazelerken, yeni çalışmalara yardımcı olur; yol gösterir, eksiklikleri giderir ve Türkiye’deki Kürt ve Alevi kökenliler arasında tartışıladuran “Horasan ve Ebu Müslim” meselesindeki bir boşluğu doldurur. Sözgelimi, Türk halk folklorunda önemli yer tutan Ebu Müslim Horasani’nin bilimsel ve tarihsel yanı üzerinde daha fazla durulmasını sağlar. Zira, folklor ile tarihsel olayları ayırmanın zamanı gelmiştir artık.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir