François De Fontette – Irkçılık

!rkçılık sözcü� günümüzde öylesine yaygın biçimde kullanılmaktadır ki, gerçekte sözkonusu olanın yeni sözcükler uydurma (neologisme) oldutunu ö�enenler buna şaşacaklardır. Dictionnaire Littre (1863-1877) ırkçılık söz�e yer vermemiştir. !rkçılık sözcügünü “ırkçılann parti ve doktrini”, ırkçı’yı da ”Yahudiler’i ve digerlerini dışiayarak an Alman ırkının simgesi olmak iddiasını taşıyan Alman Nasyonal-Sosya1istleri’ne verilen ad” biçiminı de veren ilk sözlük Larousse du XX. Siecle olmuştur (1932). Paul Robert’in Dictionnaire de la Langue Française’i 1962’de ırkçıhk’ı ırk sözc�ün türevlerinden biri olarak kabul eder ve anlamını şöyle açıklar: “Toplumsal konumun ırksal karakteriere baglı oldugu inancı üzerinde kurulu ve üstün ırkın diger ırklarla kanşmaktan korunması gerektigi sonucuna ulaşan bir ırklar hiyerarşisi teorisi.” Irkçılık sözcügünün her yıl yeni bir baskısı yapılan Petit Larousse Illustre’ye girişi, herhangi bir yeni sözcü­ �n dile kabulüne oldukça sadık bir seyir izler. Bu sözlükte ona ilişkin yapılan tanımlamaların geçirdikleri evrimi izlemek çok ögreticidir. “Irkçıhk” bu sözlükte 1946’ya kadar yeralmadı! 1946’daki ilk ta-· mmlama ise çok kısadır: “Bazı ırklann anlıg-ını korumaya çalışan teori”; bu, 1948’de degişir ve “bir ulusun bünyesi içinde 1rkm anhğını korumak amacını güden teori” halini alır. Bu tanımlama, dönüşüme uwayarak kesinlik kazanacağı 1960’a kadar degişmeden kalır. Bu tarihten itibaren ırçıhk, “bir ırk. 7 grubunun diğerlerinden üstün olduğunu ve bir ülkede ırkların birbirleriyle ayrıştırılmasım (ırk ayınmmı) telkin ederek savunan sistem”dir, ve 1966’­ da buna “ya da bir azınlığın imhasını hedefleyen (Naziler’in antisemit ırkçılığı)” ibaresi eklenecektir. 1980 baskısında karşımıza çıkan tanımlama hala budur; 1981’den sonra “sistem”in yerini “ideoloji” almış ve “soykınm” sözcüğünün “Naziler’in ırkçıhğı”mn önüne konulmasıyla birlikte, “bir azınlığın imhasını” ibaresi de yerini “onlann dışlanmasına” bırakmıştır. 1988 baskısında yer verilen, can sıkıcı biçimde esnetilmiş olan bu tanımlamadır. Irkçılığa ilişkin günümüzde varolan yargıların dayanağını Naziler’in Il. Dünya Savaşı’ndaki canavarlıklan oluşturur: teh1ikeli özel bir ırkm temsilcileri oldukları varsayılan milyonlarca Yahudi’nin sistemli biçimde ve hemen hemen bilimsel yöntemler kullanılarak imha edilmeleri, aynı sebepten dolayı, anlamJ coşkuya dayanan yüklemelerle zenginleşen bu sözcüğün kaderinde bir dekor işlevi görmüştür.


Hitler yenildikten sonra ırkçılık dünyanın her yerinde şu yada bu oranda suçlandı ve süregelen çatışma ve gerilimlerin pek çoğunun, Birleşik Devletler’deki siyahlar sorununun, Güney Afrika’­ daki apartheid’ın, Sovyetler Birliği Yahudileri’nin durumunun, sömürge halklarıyla sömürgecilerin ilişkilerinin, Ortadoğu’da Arap-Yahudi ilişkilerinin ve kimilerinin “Fransızlar’ın ekmeğini yemekle” itham ettikleri göçmen işçilere yönelik tepkilerin sorumluluğu ona yüklendi. Bunlar, ırkçılıktan yada dinsel düşmanlıktan, dil farklılıklanndan, milliyetçilikten, yabancı düşmanlığından doğru biçimde sözetmeye niyetli olanların iyi bildikleri ve herkesin aklına ilk gelen örneklerden birkaçıdır… Irkçıhk nerede başlar? Nerede biter? Irkçılığa ilişkin yönelmek istediğimiz bilimsel 8 araştırma, iki yönlü bir incelemeye, olayların ve düşüncelerin incelenmesine dayanır. Dictionnaire Robert’in yaptıgı tanımlama da bu ikisinin, teori ve davranış sözcüklerirrin etrafında döndüğü için iki yönlü bir tahlile ça{tn çıkarmaktadır. Irkçıhk bazı “düşünür”lerce soyut ve entellektüel çalışmalara konu edilmiş olsa da, bu alanda davranışın teoriye eşlik ettiğini kabul etmek gerekir. Bu ırkçıhğın pratik düzeyinin onun doktrinal yapısıyla farklılaşmış olduğu anlamına gelir. Irklar hiyerarşisine ilişkin düşünce çok önceden ele alınmış olabilir: bu, bir ırkçı açısından temel bir veridir; ırklardan kimisi üstün kimisi ise aşa�dır: ne zamanın akışı, ne cog-rafya değişikliği, hiçbir şey bunu değiştiremez. Birey, herhangi bir ırka mensup olduğu andan itibaren dar bir determinizmin nes� nesi konumundadır. Kendileri birey olarak hiçbir sorumluluk taşımadıkları halde, düşmanlarını yal� mzca istenmeyen bir gruba mensup olduklan için ç1kışsız bir konuma hapseden ırkçı doktrinlerin bu kötümserliği faşist tavnn da temel bileşenlerinden birini oluşturur. Irkçılann bu tavırlan yüzünden, farklı insan ırklarının varlığı olgusundan kuşku duyulmaması gerektiğini vurgulamak acil bir öneme sahiptir: ırkçılığın beslendiği ana kaynak, ırkların varlığının saptanması değildir. lrkı tanımlamak kuşkusuz ki güç bir iştir; temel ders kitaplarında eskiden beri öğretilen kategoriler olan, siyah, san, beyaz ırkların varolduğu bir gerçektir. lrklann varlıklannın inkan, çoğu zaman ırkçı iddialan safdışı etmek için (ırkçıhğa karşı olduklan için) buna başvuranların mahçup olmalarına yol açan bir yöntemdir. Hitler ırkçıhğının Yahudi’yi hedef alması karşısında bir kısım ırkçılık aleyhtarı da (pek sıkıntı duymadan) bir Yahudi ırkının var olmadığını göstermeye çalış9 mışlardır: onlara göre antisemit ırkçılık bu yoldan tek bir hamleyle amacından yoksun kıhnacaktı. Bu savunudan ırkların da varolmamış olduklannı savunmaya bir adımlık yol kalıyordu: oysa ırkçılar siyah lan örnek göstererek, bir Kongolu’yla bir Norveçli arasında gözle görülür bir renk farkı olup olmadığını sorduklannda, bu ırkçılık aleyhtarlan çok zor bir durumda kaldılar. Roger !kor, “Ah!” diye şakadan göğüs geçirdi,” siyahlann da renkleri beyaz olsaydı, ırkçılık aleyhtarlan olarak bizler çok mutlu olacaktık!!!” Irk olgusunun inkan, bilimsel düşünceden yapılabilecek olan en büyük sapmaya yol açacağı için reddedilmesi gereken bir tavırdır. Unesco raportörü M.

L. C. Dunn’ın “Antropolog da, sokaktaki adam da, ırklann varolduklannı bilirler: birincisi insan soyunun türlerini tasnif edebildiği, ikincisi ise d�yulanmn tanıklığından kuşku duymadığı için” şeklindeki sözleri buna ilişkindir. Irk Kavramı Irkın tanımlanması için en iyi hareket noktası doğabilimlerinde bulunur, çünkü bu kavrama ilişkin başlıca uygulama hayvanlar aleminde yapılmıştır. Irk, soyun alt bölünümlerinden biri olarak ortaya çıktı, bu da türün bir bölünümünden başka bir şey değildi. İnsan gnıplannı birbirleriyle ırksal açıdan farklılaştıran başlıca unsur onlann bedensel özellikleridir: bu konuyla ilgili terminolojik karışıklıklar ve yapılan yanlış benzetmeler, özellikle çarpıcı ve can sıkıcıdır. Mareellin Boule bu konuda şunlan yazm1ştır: “Günümüzde en seçkin ve en akademik yazariann dahi hala insan gruplannı tasvir ederken ırk sözcü�nü yanlış biçimde kullamyor olmalan tam bir gelişigüzelliktir . Bu anlamda bir Brötön ırkı değil, Brötön halkı, Fransız ırkı değil lO Fransız ulusu, Aryen ırk degil Aryen diller, Latin ırkı degil Latin uygarlıHı vardır.” III. Cumhuriyet’­ in 1937 ve 1939’da çıkardığı posta pullannın altyazılannda yer alan “ırkı kurtarmak için” ibaresi (Yvert ve Tellier, 356 ve 419 numaralar) kuşku yok ki benzer bir anlam karmaşasının sonucudur. Hangi ırk? Yoksa dönerne damgasını vuran ırkçılık dalgası mı? Daha muhtemel olan, sözcüklere ilişkin duyarsızlık ve bilgisizlik olsa gerek …

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir