Friedrich Wilhelm Nietzsche – Yunan Tregedyası Üzerine İki Konferans

Bizim bugünkü tiyatro olgumuz,sadece Yunanistan ‘d aki oy u n sa na t I ar ı yI a ilgili anılar ve ha tıralardan ibaret değildir: Hayır, bu olgunun te m e 1 b iç i m 1 er i H e I e n toprağında kök salınıştır, ister d o ğ a 1 gelişim isterse de yapay olarak alınması sonucunda olsun. Sadece isimler farklı şekillerde değişmiş ve biçim değiştirmiştir: Ortaçağ müzik sanatının gerçekten o zaman bile Yunan garn’larına sahip olması gibi, Yunanca isimlerde de durum aynıdır, Yunanlılann “Lokrisch” dedikleri şeye, sadece kilise müziklerinde “Dorisch” * denir. Benzer kanşıklıklar oyun sanatı ile ilgili kavrarnlar alanında da karşİmıza çıkar: Atİnalılarm “t r age d y a” denince anladıklan şeyi, biz olsa olsa “b üyü k opera” kavramına sokanz: En azından bunu Voltaire Kardinal Quirini’ye yazdığı bir mektupta böyle ele almıştır. Oysa bir Helen, kendi tragedyasında yer alan şeyleri, bizim tragedyamızda hiç tanıyaınaz herhalde; ama Shakespeare .tragedyasının tüm kurgusunun ve ana karakterinin, kendisinin yeni komedya denen türünden alındığını kesinlikle anlayabilir. Gerçekte ise bundan, çok uzun zaman diliınlerinde, Roma tiyatrosu, LatinGermenlerin mistik ve etik oyunu, son olarak da Shakespeare tragedyası ortaya çıkmıştır: Benzer biçimde, Shakespeare sahnesinin dış biçim yönünden “Attika Komedyası” ile kökens e 1 yakınlığı görmezden gelinmemelidir. Biz burada doğal bir ilerleme kaydeden, binlerce yıl süren bir gelişimi onaylamak duıumunda kalırken, Anti�çağın gerçek tragedyası, yani Aiskl1ylos ve Sophokles’in yapıtlan, modern sanata keyfi bir biçimde aşılanmıştır. Bugün bizim opera dediğimiz şey, antik dönemdeki mü- zikli oyunun bozulmuş halidir, Antikçağın doğrudan taklidi ile oluşmuştur: Doğal dürtünün bilinçsiz gücü olmaksızın, soyut bir kurama göre oluşturulmuş, yapay olarak üretilmiş bir insan gibi, bizim modem müzik gelişimimize kötü ruhlu cin etkisi yapmıştır. 17. yüzyılın başlannda operanın oluşmasına neden olan soylu ve bilgince eğitilmiş Floransalılann, birçok inandına belgeye göre, müziğin antik dönemde sahip olduğu etkileri yeniden hayata geçirmek gibi net bir şekilde ifade ettikleri bir amaçlan vardı. İlginç! Operaya ilişkin ilk düşünce, etki yaratmaya çalışmaktı. Bu tür deneyler yüzünden, bilinçsiz ve halkın yaşamından çıkarak gelişen sanatın kökleri kesilir ya da en azından bu köklere ileri derecede zarar verilir. Böylelikle Fransa’da popüler oyun sanatını, klasik tragedya denilen tür yerinden etti, yani trajik olanın özünü, her tür fazlalıktan annmış olarak koruyan ve salt bilgi yolu izlenerek oluşmuş tür. Almanya’da da oyun sanatırun doğal kökeni, reformasyondan sonra unutulup gitmiş kamaval oyununa dayanır; o zamandan beri ulusal biçimde yeni bir yaratı hiç denenmemiş, aksine yabana uluslann eldeki örneklerine bakarak düşünce üretilip, yapıtlar yazılmıştır. Modem sanatıann gelişimi için asıl engel, bilgelik, bilinçli bilgi ve çok bilgidir: Sanat alanında tüm gelişim ve oluşumlar gecenin zifıri karanlığında gerçekleşmek zorundadır.


Müzik tarihi, erken Ortaçağda Yunan müziğinin sağlıklı gelişiminin, kurarn ve uygulamada bilgi birikimiyle eskiye geri dönüldüğünde, aniden olağanüstü engellendiğini ve yavaşlatıldığını söyler. Sonuç, zevk konusunda inanılmaz bir gerilemedir: Gerçek dışı aktanıniann ve en doğru duyunllann süregiden çelişkileri içinde, müziğin artık kulak için değil, göz için besteleurnesi noktasına gelindi. Gözler bestecillin kontrpuan konusundaki yeteneğine gözleriyle hayranlık duyacaktı: Müziğin ifade yeteneğini gözler takdir edecekti. Bu nasıl sağlanabildi? Notalar, metinde geçen nesnelerin renkleriyle boyandı, yani bitkiler ve üzüm bağlanndan söz ediliyorsa yeşil, güneş ve ışıktan bahsediliyorsa erguvan rengiyle boyandı. Bu edebiyat müziği, okuma müziğiydi. Burada bize saçına gelen şey, sözünü ettiğim alanda, pek az sayıda kişiye böyle görünmüş olmalı. Hatta bildiğimiz, bizim tarafımızdan sadece metin yazan olarak bilinen şair Aiskhylos ve Sophokles’in, libretto yazarlan olarak tanındıklannı iddia ediyorum yani aynı şekilde bizim tarafımızdan tanııuna8 Yunanlılarda Miizikli Oyun dıklannı. Biz müzik alanında, okuma müziği diyebileceğimiz eğitici gölge oyununu çoktan geride bırakmışken, şiir alanında kitap yazmanın yapaylığı öylesine egemendir ki bizim Pindaros’a, Aiskhylos’a ve Sophokles’e karşı insafsızlık ettiğimizi, hatta bu nedenle onları tarumadığımızı kendimize söylemek mantık ister. Onlara yazar diyorsak, onlann kitap yazdığıru kabul ediyoruz demektir: İşte tam da bu yüzden, onlann varlığına ilişkin her bilgiyi yitirmiş oluyoruz, bununla ilgili anladığımız tek şey, eğer biz opera yı gün gelir hayal güdinün zengin olduğu bir anda çok mükemmel bir şekilde gözler önüne serersek, antik dönemin müzikli oyun düşüncesini gerçekleştirmiş oluruz. Çünkü büyük opera denen türde he� şey öyle çarpıtılmış, o kadar çok bir bütünün değil bir parçanın ürünü, çok kötü uyak düzeninin ve sıradan müziğin kölesi olmuş ki; bu konuda her şey fazlasıyla yalan ve utanmazlıkla dolu olduğundan, bu karikatüı·den ilk örneği hayal edip bulmak, çarpıtılmış ve bozulmuş her şeyi coşkulu bir anda düşünce dışında tutmaktan başka Sophokles hakkında aydınlanmaınızın sonuçta bir başka yolu yok. Helelliere özgü bir şeyi, onların ötesine taşımamak ve tüm dünyada hiçbir yerde kabul görmemiş bir sanat yapıtını tasarlamış olmamak için, antik dönem geleneğini ayakta tutmak adına, o kurmaca ürünü, sonra bölüm bölüm özenle incelenmeli Bu hiç de ufak bir tehlike değil. Tüm mükemmel heykellerin renksiz olması gerektiği, antik yontunun renge kapalı olduğu gibi bir mutlak sanat ilkesi, yakın zamana kadar geçerliydi. Oldukça yavaş ve aşın Helen olanlann şiddetli karşı çıkışlanyla, antik heykelin renkli olması gerektiğini savunan görüş çığır açtı, buna göre heykel artık çıplak değil, renkli bir tabaka ile giydirilmiş olacaktı. Benzer şekilde, iki ya da birçok sanat arasındaki bağıntının estetik zevki yükseltemeyeceği, daha çok barbar bir zevk karmaşası olacağı şeklindeki estetikle ilgili cümle genel bir ilgi gördü Bu <.Ümle ise olsa olsa, tüm insanlar olarak tadını çıkaramayacağımız kötü ve modem alışkanlığın kanıtı: Sanki tüm sanatlar bizi parçalara böldü ve şimdi de parçalar halinde zevk alıyoruz, zaman zaman salt kulak, zaman zaman salt gözden ibaret insanlarmışız gibi.

Buna karşılık olarak zeki Anselm Feuerbach’ın antik oyun sanatını sanatiann bütünü diye düşündüğü görüşü ele alalım. “Eğer derin bir esasa dayalı gönül akrabalığı, sanatları tek tek sonunda yine birbirinden ayrıl9 Friedrich Nietzsche • Yunan Tragedyası Ozerine İki Koriferarıs maz bir bütün, yeni bir sanat biçimi halinde birleştiriyorsa” diyor, “bunda şaşılacak bir şey yok. Olimpiyat oyunlan birbirinden ayrı Yunan soylarını, politik ve dini açıdan bir birlik haline getirmiştir: Bayramlarda oynanan tiyatro oyunu, Yunan sanatlarının yeniden birleşme bayramına benzer. Bunun örneği eskiden mabet şenliklerinde varmış, dini duygulada dolu kitlenin karşısındaki tanrının heykel şeklindeki varlığı danslar ve şarkılarla kutlanırdı. Oradaki gibi burada da mimari, çerçeveyi ve temeli oluşturur, bunlar sayesinde gerçekliğe karşı daha yüce edebi bir düzey kendini hissettirir. Sahnede biz ressamı çalışırken görürüz ve zengin renk oyununun tüm cazibesi kostümün ihtişamı ile etrafa ya yılır. Her şeyin ruhuna aniatı sanatı hakim olur: Fakat bu yine mabetlerdeki ibadetlerde olduğu gibi, örneğin ilahi, tek bir aniatı türünde olmaz. Yunan oyun sanatı için oldukça önemli olan An.gelos ve Exangelos’un ya da bahsedilen kişilerin anlatılan, bizi destana geri götüıür. Lirik şiir, duygtılu sahnelerde ve koroda yerini korur, hatta haykırışlar içindeki ani duygu patlamasından, en güzel şarkıdan ilahi ye, ditl1yrambos’a” kadar. Yüksek sesle okunan şarkıyla, flüt sesiyle, dansın ritmiyle halka tümüyle tamamlanmış olmaz. Çünkü şiir oyun sanatının esas öğesi ise şiirin bu yeni biçiminin karşısına heykel çıkar.” Feuerbach böyle diyor. Böyle bir eser karşısında öğrenmemiz gereken şey, tam bir insan olarak nasıl zevk alacağımızı bilmek, kesin olan bu: Kendine ait kılmak için, insanın birçok parçaya bölchileceği böyle bir sanat yapıtı karşısında bulunma korkusu da söz konusuyken. İçimizden biri, kendini birden Atina’da yapılan türden bir şenlik hayali içinde bulsa, onda öncelikle tamamen yabancı türden ve barbar bir tiyatro izlenimi uyanır.

Ve bu da birçok sebepten kaynaklanır. Gündüz güneşin pırıl pırıl parladığı saatte, akşamın ve lamba ışığının tüm gizem dolu etkilerinden uzak, en çarpıcı gerçeklikte o, insanlarla dolu büyük ve açık bir mekan görebilir: Tüm bakışlar çukurda harika bir biçimde hareket eden maskeli bir grup erkeğe ve uzun, dar bir sahne üzerinde çok yavaş tempoyla aşağı yukarı yürüyen, insandan daha uzun birkaç büyük kukla ya yönelir. Kuklalardan başka isim vermemiz gereken varDithyrambos: Yunani�tan’da MÖ 7. yüzyılda şarap tannsı Dionysos adına yapılan şeııliklerde söylenen dağaçiama şarkı. MÖ 6. yüzyıl soruarında edebi bir tür olarak yerleşmiştir. (Çev. n.) 10 ——————— Yunanlılarda Müzikli Oyun lıklar var, yüksek topuklu sırıklar üzerinde duran, yüzlerinin önünde, çok büyük, kafa hizasını geçen, üzerinde çok canlı resimlerin olduğu, göğüs, beden, kol ve hacaklardaki rnaskelerle yapay bir şekilde doldurulup _dikilmiş, hiç hareket edemeyen, yerlere süriinecek kadar uzun bir elbisenin ve muhteşem bir kafa süsünün yükü altında ezilen varlıklar bunlar. Bu arada bu figürler, sayısı yirmi binden fazla insandan oluşan izleyici kitlesine kendilerini anlaşılır kılmak için, olabildiğince açılmış ağız boşluklarıyla en yüksek ses tonuyla konuşmak ve şarkı söylernek durumundalar: Gerçekten, bir maraton yarışçısına yaraşan bir kahramanın yapacağı bir şey. Bu oyuncu şarkıcıların her birinin, on saatlik çalışma sırasında yaklaşık 1600 dize okuduğunu, bunların içinde en azından altı tane uzunlu kısalı şarkı olduğunu anladığırnızda, hayranlığımiz bir kat daha artar. Hem de ses tonundaki her aşırılığı, her yanlış vurgu yu acımasızca cezalandıran bir seyirci karşısında yapılır bu, Lessing’in dediğine göre, halkın bile kibar ve güzel değerlendirmelerde bulunduğu Atina’da olur bu. Güçlerin hangi konsantrasyonunu ve idrnanını, hangi zor hazırlığı, hangi ciddiyet ve coşku yu sanatsal ödevin kavranrnası konusunda burada ön koşul olarak ileri süreceğiz; kısacası, hangi mükemmel oyunculuğu! Burada ödevler çok soylu yurttaşlar için belirlenmiştir, burada başarılı olmaması durumunda, bir maraton yanşçısı bile kendisini küçümsemez, burada oyuncu, kostümüyle sıradan insan kültüriinü aşan bir yücelme duygusu yaşadığı gibi kendi içinde de Aiskhylos’un duygulu ve güçlü sözlerini doğal bir dil gibi hissetme heyecanı duyar

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir