George Shumann – Son 18 Saniye

Sherry, Pittsburgh Uluslararası Havaalanı’nda, ulaşım araçlarının kalktığı kattaki otel büfesinin yanında servis arabasından indi. Aracı kullanan görevli çantasını yere bıraktı ve aracı gürültüyle döndürerek uzaklaştı Etrafa kulak kabartan Sherry kendisine doğru fırtına gibi gelen küçük adımları karşılamaya hazırlandı. Çığlıklar atan çocuklar ortada sıçan oynayarak onun çevresini sardı ve hemen ardından uğultulu kalabalığa doğru uzaklaştı Elton John’un bir kulaklıktan taşan teneke gıcırtısı gibi sesini, bir çiftin fotoğraf maki” asinin en son kimde olduğuna dair tartışmasını, kısa süreli park alanındaki kazayı bildiren polis radyosunu duyabiliyordu Sherry. Bir bavul (5 taşıma aracı akortsuz korna sesleriyle ilerleyince kaçışan insanlardan biri omzuna çarptı; oldukça iri eller onu tutmak için uzanıncaya kadar yalpaladı. “Çok üzgünüm, canım!” diye kıkırdadı bir rahibe. “Tanrı seni kutsasın!” Kapılar dışarı doğru açılınca bir an üşüdü. Siyah pantolon, şık kesimli kırmızı yünlü ceket ve rahat ayakkabılar giymişti. Uzun siyah yağmurluk giymiş huzursuz halli bir adam büfenin karşısındaki köşeden onu izlemekteydi. Elleri cebinde dikiliyor, bavul şeridinin çevresindeki yüzlere odaklanmaya çalışıyordu. Ama gözlerinin Sherry’ye kaymasını engelleyemiyordu. ‘Enfes bir kız, gerçekten enfes!’ diye düşündü adam ve gözlerini tekrar kalabalığa çevirmek için tüm gücünü kullandı. Bavul şeridindeki randevusu için birkaç aday vardı; özellikle bir tanesi kafasında canlandırdığı görüntüye uyuyordu. Kadın haki safari giysisiyle yürüyüş botları giymiş, uzun kızıl saçlarını örüp G e o r g e D. âhuman atkuyruğu yapmıştı. Tahmin yarışmasında ikinci sırayı paylaşanlardan biriyse siyah tulumla sivri topuklu ayakkabılar giymişti ve platin sarısı saçları vardı.


Bir diğerininse saçları ağarmış bir atkuyruğu halinde toplanmıştı/ üstünde de mor bir eşofmanla koşu ayakkabıları vardı. Adam Torlino’ya kadını Internet’te araştırmasını, hatta yanında getirmek için bir resmini de bulmsını söyleyebilirdi, ama Internet’te sörf yapmak bir yana, son kırk saattir ne o djirt saatten fazla uyumaya zaman bulabilmişti, ne de Torlino. İnsanlar kalabalık taşıma bandının çevresinde birbirine girmiş halde bavullarını çekiştirmeye çalışıyordu. Köşede dikilen adam büfenin yanındaki siyah saçlı güzele bir kez daha bakmak için duraladı. İnsanlar, özellikle de yardım etmeye hevesli erkekler konuşmak için duruyor, ama kız o harika gülümsemesiyle onları uzaklaştırıyordu. Adam onun yanına gitmek ve sadece gülümsemesini yakından görebilmek için önemsiz bir şey söylemek istediği r i için utandı. Kalabalık ikişer üçerli gruplar halinde dağılmaya başladı. Safari giysili kadını kamuflaj şapkası giymiş bir adam aldı ve çift beraberinde iki bavulla uzaklaşmaya başladı. Topuklu ayakkabılı kadınsa tüm gardırobunu içine alabilecek eşya sandığını taşıması için bir hamal çağırdı. Mor elbiseliyi bir koca ve eteklerine yapışan üç www.bizimkosemiz.com www.bizimkosemiz.com çocuk buldu. Seçenekler azalınca adam da yalnız bir kadın arayarak gözleriyle tüm yolcu salonunu taramaya başladı, sonra kapıya baktı.

Şeritte şimdi sadece iki bavul dönüyordu ve geriye başka aday kalmamıştı. Ayağının yanma bir şey yuvarlandı; aşağıya bakınca bir çocuğun kıvırcık saçlı başının arkasını gördü. Tombul bir el lastik topa uzanırken çocuğun yüzü pantolonunun paçalarına yaklaştı ve adam çocuğun ayakkabılardan ölümün kokusunu alıp almadığını merak etti. Ağırlığını öteki ayağına verirken huzursuzca kıpırdandı, cebinden bir Life Saver şeker daha çıkardı ve ağzına attı. Son 18 Saniye Şişman bir kadın asansöre girip elini ona doğru deli gibi salladı. Kabarık sarı saçları vardı ve ağır makyaj yapmıştı. Bir kolunda alışveriş çantası asılıydı, diğerindeyse küçük beyaz bir köpek kıpırdıyordu. Kadın, “Yuhuuuuu!” diye bağırınca adam gözlerini yumarak gereksiz umutlara kapıldığım düşündü, ama bir an sonra hasır şapkalı, kılıksız bir adam koşarak yanından geçip kadının yöneldi. Adam rahatlayarak içini çekti ve tekrar büfeye baktı. Beklediği kadın uçaktan inmekte gecikmiş olabilir miydi? Belki hastalanmış ve tuvalete gitmişti. Ya da belki onu havaalanının başka bir yerinde bekliyordu. Terminalde başka büfeler de olması gerektiğini düşündü. Ama zemin kattaki özellikle vurgulanmıştı. Ve orada da artık sadece kendisini almaya gelecek kişiyi sabırla bekleyen kırmızı giysili güzel kadın vardı. Elektronik tınılı bir ses gözetimsiz araçlarm çekileceğini ve bavulların sahipsiz bavulların muhafazaya alınacağını bildirdi.

Adam duraksadı, sonra yüzünde kararsızlıkla utanç karışımı bir 17 ifadeyle kadına doğru ilerledi. Kadın kollarını iki yanma sarkıtmış, sırtı dimdik halde duruyordu. Çevresindeki kargaşayı yok sayan bir sakinliği vardı. Sonra onun gelişini farkederek başını çevirdi. “Bağışlayın, bayan,” diye özür diledi adam. Yüzü kızarmaya başlamıştı. “Bayan Moore olabilir misiniz?” “Sherry,” dedi kadın boştaki elini uzatarak. Diğeriyle uzun, kırmızı-beyaz bir bastonu sıkıca kavramıştı. “Yüzbaşı Karpovich mi?” Adam gerilerken elini ağzına götürdü. Sherry’nin kestane rengi gür saçları omuzlarında dalgalandı. Dudakları da ceketi gibi sonbahar kırmızısı rengindeydi. Uzun boylu, dolgun göğüslü ve çok çekici bir kadındı. Bir saç buklesini bastonu tutan eliyle kulağnın arkasına itti, sonra bastonun ucunu yeniden yere koydu. Adam onun eline uzandı. Sıcacıktı.

“Lütfen Edward deyin baG e o r g e D. âhuman na,” dedi. Kadının güzelliğiyle bedensel eksikliği birbiriyle uyuşmuyor, çekiciliği insanın içini burkuyordu. Farkında olmadan onun elini kendininkiyle örttü ve hafifçe okşadı. Otuzlu yaşlarda olmalıydı. “Bağışlayın, Bayan Moore… Sizin şeyle… Servis aracıyla gelmenizi beklemiyordum.” “Önemli değil, Edvvard,” dedi kadın neşeyle. “Ne tarafa gideceğiz?” www.bizimkosemiz.com www.bizimkosemiz.com Yüzbaşı onun hafif bavulunu aldı, bir an için görevi tamamen unutarak koluna girdi ve gururla kapıya- yöneldi. “Arabamız hemen dışarıda.” “Hava çok soğuk,” dedi Sherry. “Yağmur… Yüksek kesimlerde de hafif kar yağışı bekleniyor.

” “Öfff!” diyerek gülümsedi Sherry. Kapılar kayarak açılınca soğuk hava yüzlerine çarptı. Kaldırımın kenarında siyah bir sedan duruyordu; resmi plakag| sı ve etkileyici bir anten donanımı vardı. Bagajın üzerinde beyaz bir egzoz bulutu oluşmuştu. Edvvard elindeki bavulu arka koltuğa koyup Sherry’nin yerleşmesine yardım etti. Aracın içi sıcaktı ve Sherry sürücü koltuğunda oturan kişinin kaliteli parfümünün kokusunu alabiliyordu. “Mike Torlino,” dedi bir ses. Kendisine doğru bir elin uzandığım hissetti. “Sherry Moore,” dedi gülümseyerek elini uzatırken. Torlino kendisinden birkaç yaş büyük gösteren arkadaşı yolcu tarafındaki koltuğa yerleşirken elini yanmış gibi sallayarak sessiz dudak hareketleriyle, ‘Alev gibi!’ dedi ve karşılığında buz gibi bir bakış aldı. “Korkarım bu havaya göre giyinmemişim,” dedi Sherry. “Philadelphia’dan ayrıldığımda sıcaklık neredeyse 16 dereceydi.” “Eerie’den geliyor.” Torlino yan aynaya bakmak için başını eğdi ve aracı hareket ettirip trafiğe girdi. “Bir saat içinde on derece birden düştü sıcaklık.

Bu gece Pittsburgh’da mı kalacaksınız?” Kadının yüzüne bakabilmek için aynayı ayarladı. Son 18 «Saniye “İşi zamanında bitirebilirsek ziyaretimin günübirlik olacağını umuyordum.” «Sizi zamanında yetiştiririz.” Edward Karpovich ortağına ters bir bakış gönderdi, sonra kolunu koltuğun arkasına atıp yüzüne bakmak için Sherry’ye döndü. “Epey zamanımız var, Bayan Moore.” 90 numaralı yolda güneye doğru ilerledikten sonra paralı yoldan doğuya dönüp Donegal’i geçtiler ve çiftlik arazilerine girdiler. Sherry alnını soğuk cama dayayarak kâbuslarını düşünürken yağmurun ve sileceklerin sesini dinliyordu. Masum bir şekilde başlıyor ve her zaman korkutucu şekilde sona eriyorlardı. Arabanın ön canındaki o hem berrak hem soluk, aynı zamanda tanıdık, ama yabancı yüz hafızasına yerleşmişti. Gördüğü kâbuslarda bir arabada oturuyor, birisi beden ve yakıt kokuları saçan büyük bir balıkçı kazağını başından geçiriyordu. Bir başkası çığlık atıyor, ön koltuktaki kadının yüzü ön cama sertçe vuruyordu. Sherry başını kaldırıp dehşet içindeki yeşil gözlere ba- j 9 kıyor ve kızıl kanın kesik bir dudaktan süzülerek yassılmış soluk yanağın çevresini lekelediğini görüyordu. Sonra o yüz hızla geri çekilerek bir anda gözden kayboluyor, aralıksız yağan soğuk yağmur kanı siliyordu. O kış kâbuslar daha da kötüleşmişti; daha sık geliyor ve daha fazla şiddet içeriyorlardı. Ona yan etkilerin ne olabileceğini kimsenin tam olarak öngöremeyeceğini, ama paraisomniadan travma sonrası strese kadar her türlü soruna sahip olduğunu açıkça anlatmışlardı aslmda.

Torlino yoldaki bir şeye çarpmamak için direksiyonu kırdı ve www.bizimkosemiz.com www.bizimkosemiz.com Sherry’nin başı soğuk camda sarsılarak onu daldığı hayallerden uyandırdı. Kendi kendine o gün evden uzakta olmanın, kâbuslarının yanı sıra başka şeylerde düşünebilmenin hoş olduğunu itiraf etti. “Dışarısı nasıl?” diye sordu, kulak memesiyle dalgın bir tavırla oynayarak. “Yağmur kara dönüyor,” dedi Karpovich. George D. Shuman Sherry de zaten sudan sert taneciklerin alnını dayadığı yerde bıraktığı pıtırtıyı hissedebiliyordu. Karpovich iyi bir hikâye anlatıcısının yatıştırıcı ve sabırlı sesiyle ekili arazileri tarif etmeye başladığında, onun yorgun olduğunu anladı, ama yalnızlıkla geçen pek çok gece boyunca kendisine mektuplarını okuyan komşusu Bay Brigham’ı hatırlattığından hiçbir ayrıntıyı atlamadan dinlemeye koyuldu. Edward’ın o yeteneği evde ya da bir bakımevinde yatağa bağımlı hale gelmiş hüzünlü biriyle geliştirip geliştirmediğini merak etti. Tepeler kayalıklı, çiftlikler yoksul görünümlüydü. Büyükbaş hayvanlar ve koyunlar dizlerine kadar çamura batmıştı. Eski çiftlik evlerinin verandalarının ve pencerelerinin çevresinde bir önceki yılın Noel ışıkları asılıydı.

Çiftlikleri hayal etmeye çalıştı Sherry: Odun ateşinin kokusu evi sarmış, yataklar dağınık, kahvaltı tabaklarında yumurta ve tereyağı kalıntıları… Girişte ter ve makine yağı kokan paltolar, gübreye bulanmış çizmeler… Arazi giderek düzleşmeye, Laurel Dağı boyunca uzanırken tatlı iniş çıkışlar yapmaya başladı. Çiftliklerin yerini zarif malikâne çitlerinin çevrelediği yeşil otlaklar aldı. Sırtlarına yeşil ve mavi yünlü örtüler atılmış görkemli atlar burunlarıyla otları eşeliyordu. Yüzüne Oak View adı kazılmış taş sütunların arasından keskin bir dönüş yaparak çevredekilere benzeyen bir araziye girdiler. Engebeli platoya bakan büyük çiftlik evine uzanan dolambaçlı yoldan yukarı tırmandılar. Garajın girişinde eyalet polisinin resmi aracı ve bahçede de beyaz bir kamyonet duruyordu. Torlino polis arabasının yanma park edince Karpovich arkaya bakmak için yerinde döndü. “Koku için bir şey ister misiniz, Bayan Moore?” Sherry başını salladı. “Bana dokunmaz.” Kapıda bekleyen bir eyalet polisi onlar geçerken arkalarından merakla bakıyordu. “Oturma odasından geçeceğiz ve birkaç adım sonra mutfağa ineceğiz,” dedi Karpovich yumuşak bir sesle. “Oraya gelince size söyleyeceğim. Hazır mısınız?” Son 18 Saniye “Tamam. Gidelim.” Evde küf ve ölümün başka hiçbir şeye benzemeyen pis kokusu vardı.

“Bulunmaları bir aydan fazla sürmüş,” dedi Karpovich. “Kadın geride bıraktığımız koridora açılan yatak odasındaydı.” “Notlar sizde mi?” “Bende. Okumamı ister misiniz?” “Lütfen, Edward.” Karpovich onun ilk adını kullanmasından mutlu olmuştu. Elini ceketinin cebine attı ve orijinal notun elle yazılmış bir kopyasını çıkardı. Gözlüğünü sallayarak açıp gözüne yerleştirdikten sonra www.bizimkosemiz.com www.bizimkosemiz.com okumaya başladı. ‘Yakında Mart geliyor. Mart ayını, ilkbahar temizliğinden sonra komşularını partiye davet etmeyi severdi Maggie. Ama bu yıllar önceydi. İnsanlarla görüşmekten vazgeçtik.

Ya da belki onlar bizimle görüşmeyi kesti. Onun depresyon hastası olduğunu biliyorsunuz elbette. Yıllarca yaşamına son vermem için bana yalvardı. Önce gitmesine izin vermeyecek kadar bencildim. Kendi zamanım gelinceye kadar oyaladım onu. Ancak size başka bir konuyu daha itiraf etmeliyim: Onun adı Karen Koontz idi. Adını 1970’lerin başındaki kayıp kişiler dosyalarınızda bulacaksınız. Burada, çiftlikte öldü. Kız kardeşi polisle birlikte onu aramaya geldi. Yalan söylemek zorunda kaldım. İhtisas yapmamı zorlaştıracağını biliyordum. Çiftliği ve hayvanları çok severdi. Lütfen onun için hoş bir cenaze töreni yapın ve mezarının başına güzel bir taş dikin. Tarlalarda yattığı onca yıldan sonra doğru dürüst bir mezar taşını hak ediyor. Her zaman oturduğum yerden oraya bakar ve bir taş dikmeyi düşünürdüm, ama Maggie’nin ondan haberi yoktu.

Bilse çok üzülürdü. Onun boğularak öldüğünü öğrenmek adli tıp ekibinin ilgisini çekecektir. Gerçi kordon hâlâ boynundadır ama… Biz uyuşturucular ve George D. 6human seksle deneyler yapıyorduk ve işler çığırından çıktı. Sanırım siz buna bir aşırılık kazası diyorsunuz. Yaşam marnlamayacak kadar kenarlarda geziniyor, değil mi? Gireceğiniz her türlü masraf vasiyetimle karşılanacaktır. Maggie ile bana gelince… Massachusetts, Easthampton’da birer mezar yerimiz var. Ayrıntılar avukatımda. Mümkünse birlikte gitmemizi sağlayın lütfen. Bilmem bir işe yarar mı, ama işlerin bu duruma gelmesinden ötürü üzgünüm. Doktor Donald S. Donavan Karpovich gözlüğünü çıkarıp cebine koydu. “Mektup cesedin yerini bile söylemeden kıza güzel bir cenaze töreni yapılmasına, sonra da birden kendisi ve karısı için nasıl düzenlemeler istediğine geçiyor. Ölmeden önce ipin ucunu kaçırmış sanki.” “Büyük gerilim içinde olduğunu sanıyorum.

” “Kesinlikle,” diye onayladı. “Kesinlikle öyleydi. Evin arkasın- ‘ da yüz elli dönüm tarla var, Bayan Moore.” “Kızılötesi ışıkla aramayı denediniz mi?” “Toprakta fazla uzun kalmış.” “Kimliğini saptayabildiniz mi?” “Karen Koontz’un kayıp olduğu 1973’te, yani Donovan çiftliği satın aldıktan iki yıl sonra bildirilmiş. Kız kardeşine göre birkaç aydır görüşüyorlarmış. Kız VVestmoreland havaalanında garsonmuş ve adam da uçuş dersleri alıyormuş. Büyük ihtimalle orada tanıştılar. Bir gün restorandan kız kardeşini arayıp Karen’in artık işe gelmediğini bildirmişler. Hâlâ almadığı bir maaş çeki varmış. Kız doktoru aramaya çalışmış, ama adam telefonu açmamış. Kuşkuları artınca polise bildirmiş. Onlar da o günlerde fazla derinlemesine soruşturma yapılmayan Karen’i kayıp kişilerden saymış. Doktorun çiftliğini araştırmak için nedenleri olmadığından, çevreye bakınmak için izin alıncaya kadar haftalar geçmiş.” www.

bizimkosemiz.com www.bizimkosemiz.com “Ve kız bir daha hiç görülmemiş.” &on 18 Saniye “Hiç. Eyalet öyle bir davayı rafa kaldırmayı tercih eder, Bayan Moore. Bir tarlayı bu kadar az bilgiye dayanarak kazmayı düşünün. Kızın kardeşi yıllar önce öldü ve aileden kalan son kişi oydu. Doktor da öldüğüne göre, kızı bulsak bile artık yargılayacak kimse yok. Başka bir deyişle, kız burada kalmış ya da çıkarılmış, Pennsylvania’nın umurunda bile olmaz.” “Ama bu seni rahatsız ediyor, Edward,” dedi Sherry yumuşak bir sesle. Dedektif öksürdü ve ayaklarını sıkıntıyla yere sürttü. “Son otuz yıldır birkaç kişinin bana borcu birikti, Bayan Moore. Onların çoğunu sizi buraya getirmek için kullandım. Ailesi olsun ya da olmasın, o kız bir tarlada öylece bırakılmayı hak etmiyor.

” “Tamam öyleyse.” Sherry kendinden yaşça büyük olduğunu tahmin ettiği adama ısınmaya başlamıştı. “Elleri açıkta mı?” “Sağ elini koltuğunun arkasına atmış. Kullandığı tabanca yerde.” “Yanma bir sandalye koyabilir misin?” 113 “Beden çürümenin ileri safhalarında, Bayan Moore.” “Evet,” dedi kadın. “Öyle olduğunu tahmin edebiliyorum.” “Tamam…” “İyi. Devam edelim.” Edward kapıyı açar açmaz yüzlerine iğrenç bir koku çarptı. Sherry penceredeki panjurların takırtısını duyabiliyordu ve dışarıdan gelen soğuk havanın kokuyu azaltmaya fazla yararı olmuyordu. “On adım daha,” dedi Edward ve bir iskemleye uzanıp cesedin yanma çekti. Sherry’nin oturmasına yardım etti. “Kapının yanında olacağım. Gerek duyarsanız çağırın.

” Dışarıya çıkıp ne göreceğini bilmeden kapı aralığından onu izkemeye koyuldu.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir