Gerard De Villiers – 01 Olumle Randevu

Jack Links, körfezin öteki yakasından, San Francisco’nun yüksek bembeyaz binalarını saran kızıllığın gitgide koyulaşmasını hüzünle izliyordu. Güneş Pasifik’te batıyordu. Son ışınları da sırayla Golden Gate köprüsünden, Alcatraz’dan ve kentten çekildi. Koca köprünün madeni iskeleti masallardaki örümcek ağlarını hatırlatıyordu. Şimdi, hizmet dışı bırakılmış bir zamanların cezaevi adası Alcatraz’ın uğursuz binaları daha sevimli görünüyor, ilk ışıklar San Francisco’ya bir bayram görünümü katıyordu. Körfezin suyu ile hareli görünümüyle öldürücü akıntılarını ve dondurucu ısısını gözlerden saklar olmuştu. Bir çeyrek saat içinde, bütün bunlar karanlık tarafından adeta yutulacaktı. Jack Links daha şimdiden tasalanıyordu. San Francisco’yu bir kadın – mış gibi severdi. Pasifik’le iç körfez arasında yer alan, üzerinde bulunduğu tepelerin bir karışından bile faydalanan, caddelerini keçi patikalarının üstüne kuran bu kentin tüm kusurlarını ve sırlarını iyi bilirdi. A.B.D.’nin tüm kentleri arasında, New York’la beraber, kişiliği olan tek yer burasıydı. Geçen yüzyılda altın arayıcılarının merkezi olmuş ve o zamandan bu yana da şaşırtıcı, töre bilmez, esrarengiz ve güler yüzlü bir kent; Uzakdoğu için bir 5 köprü başı kabul edilmişti.


Çin’de geçirdiği otuz sekiz yıldan sonra, Jack Links, Chinatown -Çin mahallesi- lokantalarının gençliğini hatırlatan kokular yaydığı bu kente yıldırımla vurulmuşcasına tutulmuştu. Gerçekten de San Francisco, Çin dışındaki en büyük Çinli kentidir. Jack, körfezin kuzeyinde Sausalito’da oturur. Chinatowna’a gitmek için Golden Gate’i geçmesi gerekir. Her geçişinde de daha köprüye varmadan 101 no’lu yolun manzaraya hakim park yerinde durur, “sevgili” kentini seyrederdi. Sonra da, geçiş için ödeyeceği 25 senti seve seve verirdi. O akşam da kendini yine bu küçük günahına kaptırmıştı. Zaten, acelesi yoktu. Elbisesini almaya gittiği Çinli temizleyici saat dokuzdan önce mağazayı kapatmazdı. Mağaza kapanmış bile olsa,, tombul Chong’un içkisini yudumlamaya gittiği mahalle barını biliyordu. Haftada iki kez yaptığı Chinatown gezisi, Jack Links’in en büyük zevkiydi. Bir çeyrek saat süresince kendini hâlâ Çung-king’de ya da Hong Kong’ da sanabiliyordu. On kilometre karelik bir alana kurulmuş olan Chinatown, San Francisco’nun tepelerinden üçünün; Russian Hill, Telegraph Hill ve Nob Hill üzerinde yer alıyordu. Burada her şey Çin usulüydü: gazeteler, tabelalar, sinemalar, bankalar ve halk. Hatta, telefon kulübeleri bile pagoda biçimindeydi.

Jack Links mağazaya girmeden önce, taşra lehçesinin güçlüklerini yenmek için söyleyeceklerini içinden tekrarladı. Temizleyici Chong onu hep anadiliyle selamlardı, iki adam karşılıklı geçip, Çinli müşterilerin şaşkın bakışları altında birkaç nezaket cümlesi söylerlerdi birbirlerine: San Francisco’da, Kwan-tung diliyle derdini anlatacak Amerikalı hemen hemen yok gibidir. 6 Sonra Jack, dükkânın arkasındaki bölmeye geçer, tertemiz olmuş elbiselerini alır, üstündekileri çıkarıp oraya bırakır ve temizleri giyerdi. Eski bir maniydi bu onda: paket taşımaktan korkardı. Kirli elbiselerle gelir, tertemiz bir kıyafetle dükkândan çıkardı. Jack Links’in kendinden geçmiş bir durumda manzarayı seyredişi, bağıra çağıra Allahına yan bakan bir arabadan çıkan Oregonlu bir ailenin parka girişiyle bozuluverdi. Canı sıkkın bir tavırla kontağı çevirdi ve köprüye doğru yollandı. Jack’ın çılgınlıklarından biri de kentin dışında oturmasıydı. Fakat, Sausalito buna değerdi. Söz konusu yerleşim merkezi 101 no’lu yolun sol tarafında, dar bir yokuşta bulunur. Burada evler ahşaptır; tekne ve deniz uçaklarının hangarlarından ve köprünün diğer tarafında oturanların pazar günleri tıka basa doldurdukları birkaç lokantadan başka bir şey bulunmaz. Jack, Main Street’teki ahşap evlerden birinin giriş katında otururdu. Akşamları penceresinden, San Francisco’yu kardeş kent Oakland’e bağlayan Bay-Bridge köprüsünün ışıklarını, parıldayan gökdelenleri seyrederdi. Altmış beş yaşındaki, Jack Links’in yaşamdan fazla bir şey beklediği yoktu. Biraz tembellik ona yetiyordu.

Otuz sekiz yıl boyunca, Amerikan ordusunun haberalma servislerinin değişik görevlerinde tehlikeden tehlikeye atılmıştı. Çin’de, bir avuç havacıyla Japonlara karşı savaşan General Chenault’un en güvendiği kişilerden biriydi. Daha sonra Jack, Komünist Çinliler tarafından tutsak edilmişti. Eski dostlarından biri – o da bir Çinliydi ve Amerika’ya gönderdiği oğlunun eğitimine yardımcı olmakla bu iyiliğine karşılıkta bulunmuştu- tam kellesini uçuracakları sırada onu bu beladan kurtarmıştı. 7 Jack, köprü gişesine 25 senti uzatırken gülümsedi. Her şey geçmişte kalmıştı. Şimdi C.I.A.ın arada bir ufak tefek yardımlarda bulunarak emekliliğini renklendiriyordu. Kendisine düzenli biçimde tercüme için Çince gazeteler gönderirlerdi. Kısa bir süre önce, “eylem” servisinden biri gelmiş gerillalarla buluşmak için Çin’e paraşütle inip inemeyeceğini, indiği takdirde şansının ne olacağını sormuştu. Jack, hayatta kalma şansının milyonda bir olduğunu söylemişti ona. Buna rağmen adam bildiğini okumuş, ondan sonra da kendisini gören olmamıştı. Amerikalılar Çinlileri hiç önemsemez ler.

Oysa Jack, onları iyi tanır ve onlardan kokardı. ….scanned by darkmalt1 En iyi dostlarından biri, 470 mil güneyde, Los Angeles’de oturan Binbaşı Fu-Chaw’dır. Fu-Chaw’ ın, Milliyetçi Çin Haberalma Servisi batı kesimi şefi olduğunu bilen çok az kişi vardır. Resmi olarak, tahta, plastik ve fildişi boncuklardan süs eşyası yapan bir fabrikanın sahibi olarak tanınır. Bu da ona Hong Kong’la devamlı ilişki kurmasına olanak sağlar. Ailesinin tümü, Canton’da komünistler tarafından öldürülmüştü. Bu nedenle kızıllara karşı nefreti sonsuzdur. Tam bir hafta önce Jack, Grant caddesindeki Altın Nilüfer’de onunla akşam yemeği yemişti. Aşağı yukarı ayda bir kez, düzenli olarak buluşup görüşürlerdi. Kendisiyle aynı hayatı yaşamış biriyle Çin’den söz etmek ve geçmişteki maceralı hayatını anımsamak Jack için bulunmaz fırsattı. Fu-Chaw işleri için sık sık San Francisco’ya gelirdi. Fakat Jack Links ona fazla soru sormazdı, işten pek az söz ederler, daha çok 1944’deki Çungking’in “Neşeli Ejder”indeki nefis yaratıklardan konuşurlardı. Son konuşmalarında Jack, kuralı bozarak işinden söz açmıştı. Bunun Fu-Chaw’ın hoşuna gidece8 ğini düşünmüştü.

— Beni henüz kızağa çekilmiş bir gemi gibi görmüyorlar. C.I.A.’nın bir bölge ajanı bana çok önemli bir iş getirdi: Çinceden çevrilmesi gereken çapraşık bir metin. Benden önce deneyenler saçlarını başlarını yolup başaramamışlar. Eğer başarabilirsem arabamı değiştireceğim. Fu-Chaw bir an kaşlarını çatmıştı. Çince olan her şeyle ilgilenirdi. Jack Links’e birkaç soru sormuş ve sorularının cevabını almıştı. “Ustaca” şifrelenmiş bir metindi bu. C.I.A.’nın en başarılı şifre uzmanları işin altından kalkamamıştı.

Sonunda Jack Links’e gelmişlerdi; çünkü Çince bilgisi son derece iyiydi. Tanınmayan bazı lehçeleri ve az rastlanan ağızları öğrenecek kadar çok kalmıştı Uzakdoğu’da. — Basarsam da, diye devam etti Jack, yine de benim iki, üç ayımı alacak. Fu-Chaw’ın gözlerinden bir parıltı geçti, sonra Jack’a döndü: — Söz konusu metin, birkaç ay önce C.I.A.’nın isteği üzerine ilgilenmiş olduğum metin olmalı. Yaptığım çeviriyi yeterli görmedüer demek ki! Darısı sizin başınıza! Jack canının sıkıldığını hissetti ve kendi bilgisinin de pek yeterli olamayacağını ileri sürdü. Sonra, uzun süre önlerindeki küçük küp biçiminde kesilmiş domuz etiyle meşgul oldular. Metnin bulunduğu zarf hâlâ Jack’ın masasında duruyordu. İşe koyulmadan önce birkaç güzel gün geçirmeye karar vermişti. Doğu’da, hayat sanıldığından daha kısadır, derler. Jack, Park Presidio Bulvarından aşağı inip araba seline katıldı; Mountain Lake adı verilen geniş bataklığı dönüp sağa, uzayıp giden Kaliforniya Caddesine daldı. Caddenin sonunda Chinatown bulunuyordu. Bir süre sarsıla sarsıla Nob Hill’e tır9 manan bir tramvayı izledi.

Yol kenarındaki banklarda, ayakları yerden kesilmiş çiftler sevişiyordu. Chinatown’un başlıca caddesi olan Grant Street, Çince ve İngilizce neonlarla bir ışık seli içindeydi. Bir sinemanın önünde tiz sesli bir çocuk gazete satıyordu. Jack arabasını Chong’un dükkânının tam karşısına bıraktı. Dükkân boştu; Jack biraz şaşırdı. Genellikle bu saatlerde renkli bir kalabalık bulunurdu. Chong tezgâhın arkasında ütü yapıyordu. Ütüyü bırakıp Jack’in önünde eğildi ve her zamanki gibi selam – laştılar. Chong gözleri yerde, isteklerinin gerçekleşmesi için Jack adına Yedi Mutluluk’a gece gündüz dua ettiğini söyledi. Amerikalı pek oralı olmadı. — Kendine pipo almak için benim elbiseyi satmadın ya, ihtiyar tavuk? diye takıldı. Böyle bir olasılığı korkuyla karşılayan Chong, derisinin renginden daha da sarı olan dişlerini gizleyerek dükkânın arka bölmesinde kayboldu. Geri döndüğünde, Jack’ın gri şantung takımı elindeydi. Elbise ütülenmiş, pırıl pırıl olmuştu. Jack, tek elbisesi olanlar için bekleme odası gibi kullanılan küçük kabine girdi ve hemen üstündekileri değiştirdi.

Giydiği takımda, sırrı sadece Çinlilerce bilinen parfümlerden birinin hoş kokusu vardı. Büyük incelik diye düşündü Jack. — Gidip bir çorba içelim mi? Saat sekize çeyrek var. Bundan sonra pek müşteri gelmez… Chong başını salladı: — Daha ütülenecek çok elbise var. Hem, bir arkadaşı bekliyorum. — Sen bilirsin, dedi Jack. Akşam yemeğini tek başına yemekten hoşlanmazdı. Chong mahallenin bütün dedikodularını ona anlatır, Jack da bundan büyük zevk alırdı. 10 Fakat Çinlinin bu akşam, manavın üst katındaki tütün salonunda esrar içmek istediği belliydi. — öyleyse gelecek hafta, dedi kapıya yönelirken. — Hey,Bay Jack! Geri döndü. Chong sıkılgan bir tavırla ona bakıyordu. — Evet, ne var? — Borcunuz 1 dolar 50 sent. Jack kaşlarmı çattı, ilk kez olarak Chong kendisinden para istiyprdu. Hesabı hep istediği zaman öderdi, ayrıca bunun parasını da geçen hafta peşin ödemişti.

— Çok üzgünüm, diye açıkladı Chong. Mahjong’da çok para kaybettim. — 20 dolar versem, olur mu? Jack elini cebine attı, fakat Çinli kolunu sallayarak: — Hayır, hayır, dedi. Bu kadarını ödeyemem… iyice şaşırmış olan Jack bir beş dolar uzattı. Chong kasayı açıp paranın üstünü verdi. Amerikalı parayı cebine atıp Chong’u selamladı. Dışarda, hava Çin çorbası kokuyordu. Henüz turistlerin gelme saati değildi. Çevre sakinleri, Chong’un dükkânının yanındaki büyük bakkaldan alışveriş yapıyorlardı.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir