Gültekin Avci – İstihbarat Teknikleri, Aktörleri, Örgütleri ve Açmazları

İSTİHBARAT, kelime manası itibariyle Arapça istihbar kelimesinin çoğulu olarak; haberler veya yeni öğrenilen bilgiler, haber alma demektir. Teknik olarak istihbarat, muhtelif imkân ve vasıtaları kullanarak herhangi bir konuda enformatik materyal temini ve temin edilen bilgilerin ham halden kurtarılarak işlenmesi, kıymetlendirilmesi ve yorumlanarak bunlardan bir netice çıkarılmasıyla ilgili faaliyettir. Ve insanların fıtrî bir melekesi olan tecessüs (merak, öğrenme arzusu) ile doğmuştur. Batı dillerinin bilhassa İngilizce’nin hakim olduğu ülkelerde kelime “intelligence” kelimesiyle karşılanmaktadır. Bu kelime zeka anlamını taşımaktadır. Bu da Batı’da bu meşgalenin hangi seviyede yapıldığını göstermektedir. CIA-Central intelligence Agency (Merkezî Haberalma Teşkilâtı), MIMilitary intelligence (Askerî Haberalma), DIA-Defense intelligence Agency (Savunma İstihbarat Servisi) gibi Casusluk ise Arapça bir kelime olan “tecessüs” yani merak etme, kendi dışındaki işlere duyulan öğrenme arzusu, gizli şeylere merak menşeinden gelmektedir. Casusluk faaliyeti ve espiyonaj kelimeleri aynı istikamete matuf olmak üzere yabancı lisanlardan ithal edilerek casusluk manasında kullanılmaktadır. Kelime Fransızca kökenlidir. Bizde halk arasında çok kullanılan ispiyon kelimesi de Fransızca aslındaki “espionnage” kelimesinden gelmektedir. Hepsi istihbarat faaliyetini göstermektedir. Kontrespi-yonaj kavramı ise istihbarata karşı koyma ve karşı istihbarat manasını taşımaktadır. Casusluk, dünyanın en eski mesleklerinden biridir. Anılan faaliyet, toplulukların hayatlarını idame ettirdikleri her mecrada daima icra edilmiştir. İstihbarat faaliyeti, gerek güvenlik ve gerekse ticarî, ekonomik, siyasî vb.


alanlarda popülaritesini yitirmeden, hatta cazibesini çağın teknolojik imkânlarıyla artırarak vazgeçilmez bir alan olma özelliğini sürdürmektedir. İstihbarat faaliyeti kurumsal olarak insanlık tarihinde devletleşme olgusunun gelişimi ile birlikte mevcudiyetini gösteren, hassas ve devlet güvenliği için elzem bir faaliyettir. M.Ö 500 yıllarında meşhur Çinli komutan ve filozof Sun Tzu Savaş Sanatı adlı kitabında casusluk faaliyetinin fevkalade önemli olduğunu bariz bir şekilde vurgulamıştır. Sun Tzu’ya göre; bilge hükümdarlarla iyi bir komutanın kolaylıkla savaş kazanıp zafere ulaşması istihbarata bağlıdır. Bu istihbarat ruh çağırmakla , gelmez, tecrübe veya hesaplamayla da üretilmez. Düşmanın durumu ancak başka insanlardan öğrenilebilir. Dünya tarihinde bir devre mührünü basan askerî liderlerden Napolyon Bonapart’ın “iyi bir mevkide konuşlandırılmış bir casusun temin edebildiği bilgi ve haberlerin, bazen birkaç tümen askerden daha fazla önem arz ettiği” şeklindeki sözleri istihbaratın ne derece önemli bir faaliyet ve hayat sahası olduğunu göstermektedir. Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah’ın tarihe nam salan meşhur veziri ve bilge devlet adamı Nizamülmülk’ün önemli eseri Siya-setname’de de istihbaratın önemi şu sözlerle zikredilmektedir: “Dünyanın dört bir köşesine tüccar, seyyah, sufi, eczacı ve derviş kılığında casuslar göndermeli, (casuslar) duydukları her şeyi haber olarak getirmeli ve ülkelerin durumları hiçbir şekilde meçhul kalmamalıdır. Çoğu zaman valiler, arazi sahipleri, memurlar ve emirler muhalefete ve isyana kalkışmışlar ve padişaha karşı bağlarını koparmışlardır. Fakat casuslar ulaşıp haber getirdiklerinde, padişah zamanında hazırlık yaparak hareket eder ve aniden isyankârın üzerine çullanır. Böylece isyankârlar tutuklanır, niyetleri akim kalır.” Sultan II. Abdülhamit de istihbaratın gerekliliğini öncelikle anlayan yöneticilerden biri olarak Yıldız İstihbarat Teşkilâtı’m kurmuş ve şöyle demiştir: “Yabancı devletler, kendi emellerine hizmet edecek kimseleri Vezir ve Sadrazam mertebesine kadar çıkarabilmişlerse, devlet güven içinde olamazdı. Doğrudan doğruya şahsıma bağlı bir istihbarat teşkilâtı kurmaya bu düşünce ile karar verdim, İşte, düşmanlarımın Jurnalcilik dediği teşkilât budur.

Bu jurnallerin hakikî olanlarının yanında iftira mahiyetinde olanlarının da bulunduğunu elbette biliyorum. Ama ben hiçbir jurnale, titiz bir tahkikten geçirmeden inanmadım ve onun icabına el sürmedim.” İstihbarat faaliyetinin tür, zenginlik ve profesyonellik bakımından tekamül ettiğini görmek için Ortaçağ dönemi ve Röne-sansı beklemek gerekmektedir. Bu dönem Avrupası’nda diplomasi ve istihbarat mefhumları birbirine yakın manalara karşılık gelmekteydi. O derece ki genel kanaate göre elçiler ile casuslar arasında bariz bir fark yoktu. Amerikan İhtilâli, Napolyon Savaşları, Amerikan Sivil Savaşı ve Fransa-Prusya Savaşı gibi savaşlar espiyonaj faaliyetlerinin şekil verdiği savaşlar oldu. Amerikan Sivil Savaşı döneminin bilinen ajanlarından Rose O’Neal Greenhow (1817-1864), savaş süresince Güney güçlerine haber sızdırmakla suçlandı. 1862 yılında tutuklandı ve Güney’e gönderildi. Aynı dönemin bir başka casusu ise Tımothy Webster’dı (1821-62). Ancak Webster, Greenhow’dan farklı olarak Kuzey Konfederasyonu’na ajanlık yaptı. İngiltere’de doğan Webster, Allan Pinkerton Dedektiflik Ajansı’nda çalışarak tecrübe kazanmıştı. Fakat tecrübeleri, 1862’te Konfederasyon tarafından yakalanıp idam edilmesini engelleyemedi. Fransız İhtilâli döneminin en bilinen casuslarından biri ise Joseph Fouche’di. (1759-1820). İhtilâl boyunca halkın arasına adam sızdırarak yönetime bilgi veren Fouche ilkin Napolyon tarafından polis yöneticisi yapılmıştı.

Ve Napolyon’un 1815’te iktidardan düşmesine kadar casus ağının ve double (çift taraflı) casusların iyi bir yöneticisiydi. XVIII. Louis yönetimi altında tekrar polis bakanı olan Fouche 1820 yılında öldü. 20. asırda I. Dünya Savaşı ve II. Dünya Savaşı öncesi ve sonrasında istihbarat dünyasında hızlı gelişmeler yaşanmıştır. Fakat, gerçek anlamda devlet yönetimini zaafa uğratmaya yönelik yıkıcı faaliyetleri zamanında haber alıp, tedbir geliştirmeye yönelik güvenlik istihbaratı, 1789 Fransız Ihtilâli’nden sonra fikir akımlarının kitleler içinde ses bulmasına paralel olarak kendisini göstermeye başlamıştır. Yasadışı sosyalist gruplar 19. yüzyılda Fransız gizli polisini bu grupların içine sızmaya mecbur bırakmıştır. Aynı duruma I. Dünya Savaşı öncesi Almanya’da da rastlanılmıştır. 1917 Rus ihtilâlinden önce Çarlık Gizli Polis Örgütü’nün Bolşeviklerin faaliyetlerini izlemeye yönelik birçok iç güvenlik istihbarat faaliyetinin olduğu da bir başka gerçektir. II. Cihan Harbi sonrası Soğuk Savaş dönemi istihbaratta önemli bir aşamadır.

Özellikle Varşova Paktı üyesi Demirperde ülkeleriyle NATO üyesi devletler arasında yoğun istihbarat trafiği ve operasyonlar yaşanmıştır. Son asırda askerî istihbaratın yanında sivil istihbarat birimlerinin de organize edilmek suretiyle devreye girdiğini görmekteyiz. Bu itibarla modern istihbarat çağının başladığını söylemek doğru olacaktır. Artık yeni istihbarat anlayışında verileri teknoloji ışığında kıymetlendirmek ve istihbarat servisleri arasında işbirliği ile eşgüdüm söz konusu olmaktadır. Yeni teknoloji ve imkânlar da bu modernleşmeyi hızlandırmıştır. Çağımızda devletlerin istihbaratta plüralist(çoğulcu) bir yaklaşım tarzıyla pek çok istihbarat organına sahip olduğu görülmektedir. Bilhassa geride bıraktığımız 20. asrın sonlarına doğru dünyanın muhtelif bölgelerinde kendini gösteren uluslararası terörizm hareketleri, dünyadaki istihbarat servislerinin çoğunun artan bir işbirliği, koordinasyon ve bilgi paylaşımına gitmelerini gerektirmiştir. İstihbarat, Türkiye’de pek hoşlanılmayan ve olumsuz yönde mimlenmiş bir konudur. Resmî dedikodular ve toplum içi erdemsiz bir ispiyonculuk şeklinde algılanır. Bu tür bir algılama kendiliğinden oluşmamıştır ve bir ölçüde Türkiye’ye karşı gerçekleştirilen bir istihbarat faaliyeti olan psikolojik operasyonların neticesidir. Türk politikacısı istihbarattan uzak durmayı yeğlemektedir ve Eski Başbakanlardan Bülent Ecevit’in bu istikamette beyanları mevcuttur. İstihbarat faaliyeti muhtelif yön ve şekillerde tekamül edip kendini çağa uydurarak ve hatta çağın önünde gidip zamanı yönlendirerek günümüze ulaşmıştır. İstihbarat dünyasındaki unutulmaz isimler ve çalışmalar ilerideki bölümlerde zikredilecektir. İstihbarat Tekniği ve Tabiatı Profesyonel istihbaratçılıkta ilk elde edilen haber ve duyum ham bir bilgi olarak addedilir ve belirli aşamalardan geçerek işlenmiş ve istihbarat değeri olan son bilgi haline getirilir.

Çünkü çağımızda halen psikolojik operasyonlar ve özellikle çarpıtılmış, uydurma bilgiler vasıtasıyla kamuoyunun dezenforme edilmesi gibi olgulara sık sık rastlanmaktadır. Bu sebeple temin edilen ham bilgiler titiz bir tasnif ve süzgeçten geçirilerek hakikî bir kıymetlendirme işlemine tabi tutulmalıdır. Çalışmaların neticeleri amaca uygun formlarda raporlar olarak kâğıda dökülerek bu bilgileri kaynak alarak operasyon ve icraî faaliyet yürütebilecek devlet birimlerine iletilir. Yapılan icraî operasyonla istihbaratın sonucu alınır ve gereği yapılabilirse başarılı bir istihbarat operasyonu icra edilmiş olmaktadır. Bu bir istihbarat çarkıdır ve hemen her istihbarat teşkilâtı bu evrelerle çalışmaktadır. Esas istihbarat sanatkârlığının başladığı istihbaratın üretimi safhası çok önem taşır. Bu aşamada temin edilen materyaller kıymetlendirme, sentezleme, tahlil ve yorumlama gibi işlemlere tabi tutulmak durumundadır. Örneğin bilgi kaynağı hangi seviyede güvenilirlik ve isabet telkin eder? İhtimaller dengesinde yeri neresidir? Bilgi piyasaya hangi amaçla sürülmüştür? Hangi zamanlarda? Evvelce bu konuda temin edilen verilerle uyumluluğu ne derecededir? Evet, bu hususlar ve bu hususların takdiri geniş vizyonlu ve feraset sahibi istihbaratçıları gerektirmektedir. Son aşamada istihbarat değeri taşıyan bilgiler, istihbarı raporlar halinde bu bilgileri aktif olarak kullanacak makamlara iletilir. İstihbaratın alanı her yer olabilmektedir. Klasik istihbarat dönemindeki yakın tehditler ve komşu ülkelerde istihbarat anlayışı yerine şimdi dünyanın her köşesi; kara, deniz, hava, taşıma vasıtaları istihbarat faaliyetine mekan olmaktadır. Müşahhas olarak bu mekanlar bir devlet başkanı veya cumhurbaşkanının köşkü, başbakanlık konutu, müzakere salonları, bazen de Romanya Devlet Başkanı Todor Çavuşesku’da olduğu gibi insan dişlerinin arası bile olabilmektedir. İstihbarat faaliyetinin baş aktörü insan olmakla birlikte çağımızda teknik ve mekanik aktörler de insan unsuru yanında sahneye çıkmışlardır. Bu cümleden olarak istihbarat uyduları, otomatik görüntü alan ve kaydeden sensorlar, elektronik ses kayıt cihazları, süper kameralar, pilotsuz uçaklar vb. sayılabilir.

Bununla birlikte istihbaratta insan unsuruyla yapılan takip ve tarassut (dikkatle gözlemlemek) faaliyetinin de ayrı bir önemi vardır. Bu faaliyet fevkalade bir dikkat, feraset, basiret ve geniş bir vizyon gerektirir. Tarassut faaliyetinde, hedef kat’î surette bu faaliyeti hissetmemelidir. Ajan, ferasetli bakışlarıyla insan jest ve mimiklerini, haletini ve davranışlarını yorumlayıp netice çıkarabilecek vizyon ve kapasiteye sahip bulunmalıdır. Bu istikamette değerlendirilmesi gereken önemli bir husus olarak; insanların çehresi ve çehrede belli noktalar da fevkalade önemli ruh hallerine ve birtakım hakikatlere işaret etmektedir. Buna yüz okuma sanatı da denilebilir. Genel Yaklaşımlar İstihbarat bünyesel olarak taktik ve stratejik istihbarat diye ikiye ayrılır. Taktik istihbarat; güncel konularla ilgili ve güncel olaylar üzerine yapılan çalışmalardır. Stratejik istihbarat ise; büyük ve önemli olaylarda, uzun vadeli planlamalarla ortaya konan çalışmalardır. Kullanılan araçlar ve kaynaklar, takip edilen usuller, istihbaratın gaye edindiği alanlar bakımından istihbarat faaliyeti tür açısından fevkalade zengin bir yelpazeye dağılmış durumdadır. Bu konuda şöyle Necip Hablemitoğlu’ndan şöyle bir alıntı yapmak istiyoruz: “Küreselleşen dünyaya uyum sağlamak isteyen ulusal ve uluslararası seviyedeki kurumların pek çoğu kabuk değiştirmektedir. Hiç şüphesiz değişen bu kurumların başında da istihbarat örgütleri geliyor. Değişen tanımlar ve kavramlara paralel olarak, istihbarat ve karşı istihbarat faaliyetleri artık klasik 007 James Bond kalıplarından oldukça uzaklardadır. Örneğin, dünya üzerindeki her türlü kitle iletişimini kontrol eden ‘Echelon Ağı’, uzaydan her türlü görüntüyü temin eden uydu sistemleri, klasik ajanların tüm fonksiyonlarını fazlasıyla üstlenmiş durumdadır. Sanayi casusluğu hâlâ önemini korurken, istihbarat terminolojisinde yeni mefhumlar, konseptler ön plana çıkmakta: ‘SosyalEkonomik-Siyasal-Dinsel-Kültürel İstihbarat’ kavramları gibi.

İstihbarat ve Karşı İstihbarat Servisleri, artık gelişmiş ülkelerde eskiden olduğu gibi tam bir gizlilik içinde işlerini yürüten kurumlar değildir. Şimdilerde Dışişleri, içişleri, Ekonomi-Maliye, Adalet Bakanlıkları, Kızılhaç, özel servis veren pilot üniversiteler, enstitüler, vakıflar, özel misyonu olan kardinaller, piskoposlar, hahamlar ve tüm misyoner örgütleri, yurtdışında yatırım yapan şirketler, yurtdışında temsilciliği olan medya kuruluşları ve haber ajansları ile de -gerektikçe- iç içe çalışılıyor. Operasyon konusu ülkelerde istihbarat servislerinin rolü; koordinasyon, finansman, lojistik destek ve yönlendirme ile sınırlıdır. Artık hedef ülkelerde özellikle istihbarat-ajitasyon faaliyetlerinde deşifre olma riskine girilmemekte; bu iş genellikle doğrudan ya da dolaylı olarak servisle ilişkili yerli işbirlikçilere, taşeronlara sipariş edilmektedir… İşte literatürde bu yerli işbirlikçilere-taşeronlara ‘etki ajanları’, ‘yönlendirici ajanlar’ ya da kapsamlı bir deyişle ‘nüfuz ajanları’ denilmektedir.”

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir