Helen Bianchin – Bedel

Terese arabasını durdurdu ve alacakaranlıkta Manuel Delgado’nun görkemli köşkü Toorak’ın demir kapılarının yanındaki taş süruna çakılı kapı numarasını seçmeye çalıştı.Manuel Delgado,Terese Bennett kılığındaki gerçek bir şirretle karşı karşıya gelmek üzere bulunduğundan habersizdi o an.Terese bunu düşününce dudağını bükerek gülümsedi. Son iki hafta boyunca,onunla görüşmek istemiş,ama bir türlü sonuca ulaşamamıştı.Her girirşimi,soğukkanlı bir sekreter tarafından,”Mr Degado toplantıda,su anda kendisini rahatsız edemeyiz,” “Mr Delgado yemeğe çıktı”,”Mr Delgado büroda değil,nerede olduğunu da bilmiyorum.”gibi sözlerle atlatılmıştı. Delgado inşaat imparatorluğunun başındaki adamla karşı karşıya gelme düşüncesi kanını öfkeyle tutşturuyordu ki,ne söyleyeceğini düşünmek ya da bunları söylemek için cesaretini toplamak gereğini bile duymuyordu.Söyleyecekleri kafasına çakılmıştı sanki,bunları prova etmesine hiç gerek yoktu. Arabadan indi.Yakından incelemek üzere demir kapıya doğru yürüdü.KKapıda kilit yoktu.Kapıyı dikkatle açıp,ağaçlar arasında gizlenmiş iki katlı eve uzanan araba yolunda ilerlemeye başladı. Hava kararıyordu,ama alacakaranlıkta bile Delgado köşkünün görkemi fark ediliyordu.Evi ilk gördüğünde hayranlık duymaktan kendini alamadı.Akdeniz mimarisine uygun yapılmış olan köşk,kemerli kapıları,karo döşeli camlı taraçası ve koyu mavi çinileriyle gerçekten göz alıcıydı.


Merdivenleri çıkarken bir çekingenliğe kapıldı;dizleri hafifçe titremeye başladı.Kapıyı çalar çalmaz,karşısına siyahlar giyinmiş orta yaşlı bir adam çıktı.Aman yarabbi,bir uşak ha! “İyi akşamlar.”Adamın sesi son derece nazik olmakla birlikte,neden geldiğini soran bir hava taşıyordu ve hafif bir yabancı aksanı vardı. Terese derin bir soluk alarak gülümsedi.”Mr Delgado beni bekliyor olacaktı.Erken geldiysem,içeri girip bekleyebilir miyim?” Uşak hafifçe kaşlarını çatarakk duraksadı.Terese onun bu kararsızlığından yararlanarak içeri girdi. “Aman ne ayıp!Beni beklediğinden söz etmedi demek!”diyerek şaşırmış gibi yaptı. Uşak öylesine şaşırmıştı ki,Terese bir an planının yürümeyeceğinden korktu.Çünkü Mr Delgado gerçekten evde olmayabilirdi ve o zaman da kendisine kapıyı gösterirlerdi. “Senyor Delgado yemek yiyor.Yemekten sonra da bir yere sözü olduğunu sanıyorum.Beklerseniz,senyora geldiğinizi haber veririm.Adınızı öğrenebilir miyim?” Terese yavaşça,”Bennett…Miss Terese Bennett.

”dedi. Uşak gider gitmez,Terese merakla duvarlardaki pahalı tablolara,damarlı beyaz mermerden yer döşemesine baktı.Giriş holünün en göze çarpan yerinde dönerek yukarı kata çıkan mermer bir merdiven,duvara eşit aralıklarla yerleştirilmiş süslü apliklerle aydınlatılmıştı. Manuel Delgado hakkında edindiği bilgileri aklından geçirdi.Geçenlerde,haftalık dergilerden birinde,Delgado’nun bir düğüne gittiğinden söz eden bir yazı okumuştu.Çok zenginmiş Delgado.On yıl önce Madrid’den Avustralya’ya göçüp,Delgado inşaatşirketi’nin Melbourne’daki şubesinin başına geçmiş.Sosyetede çok aranılan ve sevilen biri olmuş.Victoria Eyaletindeki bütün kadınlar,ideal koca olarak gördükleri bu bekar ve yakışıklı zenginin peşindeymişler…. Hafif bir kapı sesinden sonra uşağın yumuşak ayak sesleri duyuldu.Terese adamın yüzüne bakınca,ziyaretinin pek hoş karşılanmadığını sezdi. Uşak ciddi bir tavırla,”Senyor Delgado sizi göremeyecek,Miss Bennett.”dedi. Tepesi attı birden Terese’nin.Karşısındaki adama öfkeyle bakarak,”Adınız ne sizin?.

” diye sordu. “Santanas.” “Santanas öyle mi?Pekala santanas,geldiğiniz yere dönüp,efendinize,kendisini görmeden şurdan şuraya gitmeyeceğimi söyleyin.” Santanas birden doğruldu,omuzlarını dikleştirdi.”Senyor Delgado çabuk sinirlerinir….” Terese da başını kaldırdı.”Ben de çabuk sinirlenirim.”dedi öfkeyle. “Miss Bennett olay çıkarmasanız iyi olur.” “Olay çıkarmaya niyetim yok.Ama değerli Senyor Delgado’nuza,onu görmeden burdan ayrılmayacağımı söyleyin,ta ki.” Birden arkasından buz gibi bir ses”Ta ki ne,küçük hanım?”diye sözünü kesti.Terese geriye döndü,karşısında bir adam duruyordu.Manuel Delgado bu olmalıydı. Terese nasıl biriyle karşılaşacağını aşağı yukarı tahmin etmişti ama,buz gibi bakan bu siyah gözlere hazırlıklı değildi.

Uzun boylu,geniş omuzlu adam siyah pantolon,siyah balıkçı kazak giymişti.Terese,bu görüntüye şeytan boynuzları,kuyruk ve çatallı bir sopa ekledi kafasında.Gerçekten de şeytana benziyordu bu adam. Manuel Delgado,”Tamam Santanas”dedi,”Miss Bennett’le ben ilgilenirim.”Uşağın çıkmasını bekledikten sonra,Terese’ye döndü.”Sizi,hiçbir şekilde görüşmek istemediğim,insanın başına dert olan biri saydığımı biliyorsunuz herhalde?”dedi.Sesi çelik soğukluğundaydı.Siyah gözleri Terese’yi tepeden tırnağa ters ters süzüyor,kumral saçlarını,kürk yakalı süet mantosunun altındaki düzgün vücudunu küstahla inceliyordu. Terese mantosunun cebindeki yumruklarını sıkıp,suratına bir tokat indirmemek için kendini zor tuttu.”Bundan kuşkum yok,Senyor.”diye karşılık verdi. Delgado’nun gözleri kötü kötü parlıyordu.”Şimdi de kalkmış,zorla evime giriyorsunuz.Yemeğimi engelliyor,özel yaşantıma burnunuzu sokuyorsunuz.Tabii bu arada değerli zamanımı da çalmış oluyorsunuz.

” “Mektubuma cevap vermek ya da çeşitli kereler telefonda aradığım zaman benimle konuşmak lütfunda bulunsaydınız,evinize gelmezdim.”dedi Terese,”Yoksa buraya gelmeye hiç niyetim yoktu.” Delgado sesini çıkarmadan birkaç dakika onu süzdü.Terese sinirden sabrının tükendiğini hissediyor,kendini tutmaya çalışıyordu. “Sizin için çok önemli olan konu her neyse,bunu anlatmanız için beş dakika süre veriyorum,ondan sonra çekip gideceksiniz.”Delgado bunu söylerken eliyle de kapıyı göstermişti. Terese suratını buruşturdu.”Çok cömertsiniz Senyor Delgado.” “Miss Bennett,tepemi attırmamanızı öğütlerim size!”Delgado büyük bir çalışma kapısını açtı.Odanın duvarları tavana kadar yükselen kitap raflarıyla kapılıydı.Raflarda deri ciltli yüzlerce kitap vardı. Terese odaya girdi,ama oturmak istemedi.Ayakta dururken kendini daha güvenli hissediyordu.Üstelik,çalışma masasının başına geçmiş duran bu atmaca görünüşlü adamla ağız dalaşına girerken ayakta durursa daha güçlü olacağını düşünmüştü. Delgado soğuk bir tavırla,”Evet,”dedi.

Terese,doğrudan konuya girmek zorunda olduğunu anlıyordu.”Üvey babam hakkında yasal bir işleme girmemeniz için bir neden var.”diye söze başladı. “Neden mi?”Delgado’nun sesi boğuklaştı,yabancı aksanı belirginleşti.”Bir sarhoşun araba kullanmasında ve kaza yaparak iki kişiniz ölümüne yol açmasında bağışlatıcı ne gibi bir neden olabilir?”diyerek elini hızla masaya vurunca Terese elinde olmadan irkildi. Üvey babasının şefkatli,babacan hali geldi gözünün önüne.Üvey babası Steve’in dul bir kadınla evlenişinde ki ve o kadınla altı yaşındaki kızını bağrına basışındaki,bu beraberliğin on yedi yıl süreyle aynı biçimde sürüşündeki şefkati,iyi yürekliliği kelimelerle tanımlamak olanağı var mıydı?Üvey babasıyla paylaştığı mutluluğu,bundan duyduğu sevince nasıl açıklayabilirdi bu katı işadamına?İki yıl önceki korkunç kazada ölünce birbirlerine olan düşkünlüklerinin daha da artığını,birbirlerini koruyup kolladıklarını anlatabilir miydi? Steve’i düşünmeyi bir yana bırakıp,elinden geleni yapmaya kararlı olarak kendini toparladı,bu alaycı,taş yürekli İspanyola yalvarması gerekiyorsa,yalvaracaktı! Manuel Delgado masanın önüne geçip,hafifçe masaya yaslandı,”Evet,neymiş bu neden?İçler acısı bir şey olmalı! Sizi dinliyorum.” Adamın alaycı tavrı cinlerini başına topladı Terese’nin,kendini tutamayarak”İnanılmaz derecede kaba ve küstahsınız.Sizden nefret ediyorum,”dedi. Delgado hafifçe kaşını kaldırdı.Pantolonunun cebinden zarif bir tabaka çıkardı,ince bir puro yakıp dumanını zevkle üfledi. Tehdit edici bir tonla,”Miss Terese Bennett,benim hakkımda yargı vermek size düşmez.”dedi. Delgado’da Terese’yi giderek tedirgin eden bir şey vardı.İçinden bir ses,bu adamın kolay baş edilemeyecek biri olduğunu söylüyordu.

Ama bunun da ötesinde bir şeyler vardı.Tuhaf bir şehvet yayılıyordu bedeninden,Terese’nin şimdiye kadar duymadığı fiziksel bir çekiciliği vardı.’Adama boşuna çapkın demiyorlar’diye geçirdi içinden.Bakışları,konuşması,tavırları bir yandan korku uyandırırken,öte yandan da zincirinden boşanmaya hazır bir şehveti sezdiriyordu.Aklı başında her kızın uzak durması gereken biri olmalıydı! Delgado,onun inceleyici bakışlarına aldırmadan,duygusuz bir sesle konuşmaya başladı.”Kardeşimle oğlunun ölümüne neden olan arabayı Steve Montgomery kullanıyordu.Kazadan sonra yapılan testlerde,Steve Montgamery’nin yasaların öngördüğü azami miktarın çok üstünde alkol almış olduğu anlaşıldı.Üvey babanız adam öldürmekten suçludur ve siz ne kadar yalvarırsanız yalvarın,hak ettiği cezaya çarpılmasını sağlayacağım.” Terese öfkeyle,”Ama frenleri tutmuyordu,”diye haykırdı.”Soruşturmada bu durum ortaya çıktı.O durumda araba kullanmaması gerektiğini kabul ediyorum,ama o kadar çok içmesini haklı gösterecek bir takım nedenleri vardı.”Sözünün kesilmemesi için soluk almadan devam ediyordu.”Steve bir süredir rahatsızdı.Kazanın ertesi günü hastaneye yatacaktı.Yapılan testlerin sonucunda karaciğerinde habis bir tümör olduğu anlaşıldı,sadece birkaç haftalık ömrü var.

”Sözlerinin önemini vurgulamak istercesine sustu.Sesi hüzünlüydü.”Bu koşullarda dava açmanın insanca bir davranış olmadığını kabul edersiniz herhalde?” Delgado’nun siyah gözlerinde belli belirsiz bir yumuşama geçti.Söyleyeceklerini tarttığı belliydi.”Bütün anlattıklarınıza rağmen,benden yine de olamayacak bir şey istiyorsunuz.Bu bir prensip meselesi.”dedi. Terese omuzlarını geri atıp,çenesini yukarı kaldırdı.Gururlu bir tavırla,”Sizin duygusuz biri olduğunuzu tahmin etmem gerekirdi,”dedi.”Kazanın nedeni sarhoşluk değil,frenlerin tutmamasıydı Senyor Delgado.” Delgado’nun yanaklarındaki derin çizgiler,yüzüne acımasız bir anlam veriyordu. Soğuk bir tavırla,”Üvey babanız arabasını bakıma sokmuş olsaydı,frenlerin tutmadığı anlaşılmış olurdu”dedi. Terese şaşırdı.”Steve arabasını düzenli olarak bakıma sokardı.Ölmek üzere olan bir adamla uğraşmakla,prensiplere bağlılığınızı kanıtlayacağınızı sanıyorsanız,sadece acırım size!Ayrıca İspanyollara özgü o aile onurunuz yüzünden böyle davranıyorsanız,böyle bir aileye mensup olmadığıma şükrettiğimi belirtmek isterim! Benim ahlak görüşümde insancıl olmayan intikam duygularına yer yoktur!” “Madre de Dios!(Aman Tanrım) Yeter artık!”diye haykıran Delgado omuzlarına yapışıp,hızla sarstı.

”Şimdiye kadar hiç kimse bir Delgado’nun onuruna dil uzatmak cüretini göstermedi!” Bir adım gerileyerek,”Öyleyse birinin bunu yapmasının tam zamanı,”diye mırıldandı Terese.Gözgöze geldiklerinde,Delgado’nun öfkesini kontrol etmek için kendi kendisiyle mücadele ettiğini sezdi. Delgado,kendini toplamıştı.”Kardeşim Vincente ile beni,babamız gözü gibi severdi.”dedi.”Vincente,Madrid’deki büroyu yönetiyordu.On beş yaşındaki oğlu Esteban büyüdüğü zaman,babasının yerine geçecekti.Üvey babanızın dikkatsizliği yüzünden iki Delgado’nun yaşamı söndü.Hayatta kalan tek Delgado erkeği olarak,benim evlenmem ve varis yetiştirmem gerekiyor şimdi.” Terese acı acı gülmekten kendini alamadı.”Sizi bu kadarcık gördükten sonra bile,aklı başında bir kadının sizinle evlenmeyi kabul edeceğini sanmıyorum,paranız olsada olmasa da!”dedi Delgado’nun kara gözleri,bir an öfkeyle daha da karardı.Sonra dudakları alaycı bir gülümsemeyle büküldü.”Öyle mi? Bu sözünüzün hesabını soracağım.Cana karşılık can isterim! Kardeşime karşı Steve Montgomery’nin canını,kardeşimin oğlunun canına karşılık da sizinkini Terese Bennett!” Terese’nin gözleri şaşkınlık ve inanmazlık içinde irileşti.Gülerek,”Senyor Delgado,çok etkileyici konuşuyorsunuz.

Ama bu sözlerinizle bir sonuca varamazsınız.”dedi. Delgado’nun yüzü alaycı bir anlatıma büründü.”Nasıl bir sonuca ulaşamayacağımı söylemek istiyorsunuz?” Terese,bu küstah adamın kafasına indirmek için uygun bir şeyler var mı diye masanın üzerindekiler göz attı. Delgado,”Aklınızdan geçeni yapmasanız iyi olur.Çok saçma ve aptalca bir davranış derim.”dedi.Terese,karşısındaki adamın,kendi aklından geçenleri okuması karşısında hafifçe irkildi.Delgado sözünü sürdürdü:”Her şeyin bir fiyatı vardır,bunu ödeyebilecek misiniz acaba?”diye dudağını bükerek gülümsedi.”Üvey babanın üzülmemesi için benimle evlenmeyi ve bana istediğim varisleri vermeyi kabul ediyor musun?” Terese düşünmeden konuştu.”Siz aklınızı oynatmış olmalısınız! Böyle çılgınca bir öneriyi kabul etmemi bekleyemezsiniz herhalde!” “Bu öneri değil:yanlışlık yapma sakın.Ben bir ültimatomuaçıklıyorum.” Terese öfkeden boğulurcasına konuştu.”Bence,siz gördüğüm en barbar,en yabani insansınız!”Yumruklarını sıkıyordu.Böyle bir adamla evlenmek demek,cehennem yaşantısını sürmek demekti.

Ama içinden bir ses,’sürekli bir evliklik değil ki’diyordu.Steve olsa olsa sekiz hafta yaşardı.Onun ölümünden sonra Manuel Delgado kendisini zorla tutamayacağına göre,evliliğin sürmesi için bir neden kalmayacaktı.Bu kadar süre de dişini sıkıp dayanabilirdi.Delgado’nun karısı olarak,ona elinden geldiğince çile çektirmek de cabasıydı.Manuel Delgado intikamını alacaktı gerçi,ama kendisi de bunu onun yanına bırakmamış olacaktı! “Evet,Miss Terese Bennett,bir karara vardınız mı?” Terese gözlerini önüne eğerek,”Başka bir seçeneğim yok gibi görünüyor.”diye mırıldandı. “Bir sevgilin,koparılması gereken bir ilişkin var mı?” Yoktu;tabii Alan’a bir sevgili,bir ilişki denilmezse!.Terese’nin çalıştığı hastanenin doktoru Alan Urquhart,sevgili olmaktan çok,arkadaş sayılırdı;yani insanın rahatça telefon açıp,”Bu gece beni dansa götürür müsün?”diyebileceği bir dosttu.Onun tavrı da daha çok ağabey tavrıydı.Arada bir kondurduğu öpücükler ise arzu uyandırmaktan çok uzaktı.Oysa Terese’nin gezmeye gittiği öteki erkeklerle başı belaya girer,her gezme dönüşünde adamların elinden kurtulmak için boğuşmak zorunda kalırdı.Bu yüzden cinselliği ön planda olmayan bu ilişkiyi yeğliyordu.Ama bu küstah İspanyol’a sevgilisi olmadığını söyleyecek değildi kuşkusuz. “Evet,biri var.

”dedi. Delgado son derece fütursuz bir tavırla,”Defet başından,”cevabını verdi. “O kadar kolay mı?” “Bunu nasıl yapacağın beni ilgilendirmez.Sadece bunu yapmanı istiyorum,çünkü bu hafta sonundan önce,Bennett soyadının yerinİ Delgado almış olacak” “Aman ne hoş!”Terese bile bile kabalık ediyordu. Delgado gözlerini iyice kısarak,”Bir uyarıda bulunayım Terese Bennett.”dedi.”Ben sahip olduğum şeyi sonuna kadar elimden kaçırmam.” Terese hiç düşünmeden cevap verdi.”Peki ya sizin duygusal ilişkileriniz ne olacak Senyor Delgado;onları birkaç gün içinde başınızdan defedebilecek misiniz?”dedi.”Belki de sayısını hatırlayamayacagınız,hesabını tutamayacağınız kadar çok ilişkiniz vardır.” Delgado,”Hiçbir kadına hesap vermek zorunda değilim”diyerek dudaklarına bir sigara iliştirdi. Terese elini uzattı.”Ben de içebilir miyim?” Delgado’nun kendisine sigara ikram etmeyişindeki kabalığı vurgulamak istiyordu. Delgado buz gibi bir sesle,”Sigara içiyor musun?”dedi. “Canım çektiği zaman içerim.

” Delgado çakmağını cebine koydu.”Sigara içmeni istemem.Kadınlarda hoş görmediğim bir alışkanlıktır bu.” Terese’nın gözleri öfkeyle parladı.”Öyleyse,”dedi.”Hoşunuza gitmese de katlanacaksınız senyor.” Delgado ters ters baktı.”Umarım itaatsizliğe devam etmezsin.Karım olarak,toplumda faal bir rolün olacak.Herkes bizim iyi anlaştığımızı görmeli,hiç değilse başkalarının yanında böyle davranmak zorundayız.Bu konuda ısrarlı davranacağımı bilmelisin.” “İstediğiniz kadar ısrarlı davranın.Ben zorba bir kocanın her dediğine boyun eğen bir kadın olamam!”dedi Terese. “Şunu bil ki,sabrımın bir sınırı vardır.Çocuk gibi davranmaya devam edersen,çocuk gibi maumele görürsün.

” “Ya!.Buna hiç şaşmam.Sekreteriniz de bir köle gibi konuşuyordu.Yoksa masanızın üzerinde onu arada bir dövmek için cetvel mı bulunduruyorsunuz?”dedi Terese ve bir an için fazla ileri gittiğini düşündü.Delgado’nun ağır ağır masanın başına geçerek,yüksek arkalıklı deri koltuğa oturuşunu ürkerek seyretti.Adam,serinkanlılığını hiç yitirmeden sigarasını söndürdü,önüne bir not defteriyle kalem çekti. “Evlenme işlemleri için bazı bilgiler gerekli.Adını ve doğum tarihini söyle.”dedi. Terese,bir iş konuşması yapıyormuşcasına istenilen bilgileri verdi. “Üvey babanla ilgili davanın durdurulmasını evlenmemizden sonraya bırakacağımı tahmin etmişsindir herhalde?Ayrıca üvey babana bakan doktorun adını da öğrenmek istiyorum.” Terese’nin alnında üzüldüğünü gösteren çizgiler belirdi.”Peki,Steve’e ne diyeceğim?” Manuel Delgado kasıtlı bir alaycılıkla,”Uygun bir şey bulup söylersin.”dedi.”Onu üzmemek konusunda yeterince kararlı ve cesur görünüyordun.

Şimdi bakıyorum da,ufak bir olay karşısında duralıyorsun.” Terese karşısındaki adama nefretle baktı.”Siz gördüğüm insanların en terbiyesiziniz.”dedi. “Sen de Terese Bennett,benim sabrımı taşırmak üzeresin.”Delgado ayağa kalktı,kapıya doğru yürüdü.”Santanas seni uğurlar.” Terese bir an duraladı. “Gerekli işlemler tamamlanınca sana haber verilecek.Adios.”Delgado2nun sesi soğuk ve ölçülüydü.Terese huzursuz bir halde uşağın peşine takıldı,sokak kapısına doğru yürüdü.Birkaç saniye sonra,kapı madeni bir sesle Terese’nin arkasından kapandı. Karanlık bastırmış,hava serinlemişti.Terese mantosunun yakasını kaldırdı,ellerini ceplerine soktu.

Melbourne’da temmuz ayı soğuk ve yağışlı olurdu.Bahçe yoluna indiği anda,yolun iki yanındaki fenerler yandı.Terese,yolun aydınlanmasından belli belirsiz bir sevinç duydu. Yol boyunca düşündü.Steve,onun ne büyük bir fedakarlıkta bulunduğunu kesinlikle ilk bakışta aşık olduğu izlenimini uyandırmalıydı:ne var ki,çok açık sözlü ve dürüst bir insan olduğu için bu yalanı yürütmesi çok zordu.Steve,onun tanımadığı birine aşık olup hemen evlenmeye karar verebileceğine inanacak mıydı acaba?İspanyolu daha önce tanımış olduğunu söylese bile,Steve gerçeği sezebilirdi.Üstelik ertesi gün hastanede gece nöbetine girecekti.Başhemşire cadının biriydi;birkaç gün içinde işten ayrılacağını söylemesi;kadını çileden çıkaracaktı kuşkusuz. Hemen nikahlanmak yerine,neden birkaç nişanlı kalmıyorlardı?O zaman her şeyi yoluna koyabilirdi.Neden böyle olmamıştı,neden? Konu Başlığı: Ynt: Bedel/Helen Bianchin Gönderen: shland üzerinde Nisan 25, 2007, 08:20:57 pm 2 Üç gün sonra Terese,evlendirme memurluğunda yapılan çok sade bir törenle Manuel Delgado ile evlendi.Nikah töreni,Terese’nin o güne kadar düğünü konusunda düşledikleriyle hiç bağdaşmıyordu. Bir tutsak gibi Manuel Delgado’nun yanında dikilmiş dururken,’Dünün güzel,tatlı düşleri…’diye söylendi içinden. Mavi kadife bir etek ceket giymiş olan Terese bu rengin teninin beyezlığını ve daldalı kumral saçlarını daha da öne çıkaracağını düşünmemişti bile.Bugünün nasıl bambaşka bir gün olacağını düşlemişti ömrü boyunca.Bembeyaz bir gelinlik giyecek,ipekli gelinliği tül duvak tamamlayacak ve elinde beyaz güllerden bir buket tutacaktı.

Kocası parmağına nikah yüzüğünü takarken,o mutluluktan uçacaktı. Delgado’nun evindeki büyük yemek odasında karşılıklı oturdukları zaman,düşleri bir anda yok oluverdi.Steve nikahta tanık olarak bulunmuştu.Terese buna çok sevinmişti,ama Steve nikahtan sonra Terese’nin davetini kibarca reddetmişti.Terese bu yüzden onu suçlayamıyordu,çünkü elinde olsa kendisi de burada olmak istemezdi. Neşeli bir düğün töreni denilemezdi buna.Üstelik,sekiz çeşit yemek,bir türlü biteceğe benzemiyordu.Terese’nin içinden gülmek geliyordu.Sinirleri öylesine gergindi ki.Ama kendini tutuyordu.Bütün bunlar bir aldatmacaydı,çeşit çeşit yiyecekler,şampanya,Santanas’ın karısı Sofia’nın saygılı hizmeti…hepsi,hepsi bir komediydi. “Yemekleri beğenmedin mi_” Terese kocasına baktı.”Pek aç değilim.” “Biraz daha şarap ister misin?” Hayır anlamında başını sallarken,bir yandan da şarap istememekle aptallık edip etmediğini düşünüyordu.Öyle ya,gecenin geri kalan bölümünü sarhoşluk içinde unutarak geçirmek hiç de fena olmazdı.

Birkaç saat önce evlenmişti ve nasıl gecenin gündüzü izlemesi kaçınılmazsa,Manuel Delgado’nun koynuna girmeside öyle kaçınılmazdı.Delgado’nun aklından geçenler,alaycı bakışlarından okunuyordu zaten. Son birkaç gün karabasan gibi geçmişti.En zoru da,Steve’i bu evliliğe ikna etmek ve onun rızasını almak olmuştu.Çocuk Hastanesindeki görevinden istifa edeceğini bildirmesi de,başhemşireyi öfkelendirmiş,kadın ona evlilik yerine değerli bir işi sürdürmenin erdemleri üzerine söylev çekmişti.Üstelik son dakikada yapılması gereken birtakım alışveriş işleri çıkmış,buna birde gece nöbeti eklenince Terese yorgunluktan bitkin düşmüştü.Sinirleri de daha fazla gerilimi kaldıracak gibi değildi. “Gracias,Sofia.Kahvemizi oturma odasında içeceğiz.” Terese,Manuel’in sesindeki sertlik üzerine Sofia’ya özür dilercesine baktı.Birbirlerine gülümsediler.Sofia onun iştahsızlığını,yeni gelinlere özgü bir heyecana vermişti ve bunu anlayışla karşılamıştı. “Kahvene konyak da ister misin?” Terese,”Hayır,teşekkür ederim.”diyerek fincanı kocasının elinden aldı. Delgado kaşlarını hafifçe çatarak onu süzdü.

”Bu akşam pek sessiz,sakinsin.” Terese başını kaldırdı,göz göze geldiler.”Yorgunum.” “Kendine acındırmak mı istiyorsun?” Terese buruk bir tonla,”Bunun yararı olmaz,öyle değil mi senyor?”dedi.”Ben bir intikam aracı olarak görüldüğüme göre,duygularımın ne önemi olabilir ki?” Delgado donuk bir sesle,”Durumun gerçekliğini kabullenmek zorundasın.”dedi. “O gerceğin her dakikasını nefretle yaşayacağım.” Delgado kaşlarını kaldırdı.Yüzü alaycı bir görünüme büründü.”Öyle mi?Beni şaşırtıyorsun.Sana ne güçsüzlüğü,ne de aptallığı yakıştırırım.”Delgado bir an durduktan sonra sözünü süzdürdü:”Biliyorsun adım Manuel. Isabella yeni yengesinin sevgili Tio’suna senyor diye hitap etmesine çok şaşıracak ve bunu çok garipseyecektir.” Terese şaşkınlık içinde,”Isabella kim? Tio kim?”diye sordu. “Yeğenim Isabella.

Kardeşim Vicente’nin ailesinden sağ kalan tek kişi.Onun vaftiz babasıyım,ayrıca yirmi beş yaşına gelinceye kadar da yasal vasisiyim.” Terese,”Kaç yaşında?”diye sorarken sesinin titremesini engelleyemedi. “Sekiz yaşında.” Terese kendini tutamadı,”Yaa,”diye mırıldandı.”Anlıyorum.” Manuel hep aynı donuk tavrı içinde,”Anladığını hiç sanmıyorum.”dedi.”Uslu,sessiz bir çocuktur.Söz dinler.Ve hep böyle kalmasını istiyorum.” Terese öfkeyle başını kaldırdı.”Yani,ben sizin otoritenize boyun eğmeyecek olursam,onunda bunu örnek alacağını mı söylemek istiyorsunuz?” “Söz dinleme konusunda ona iyi örnek olmaya niyetin yok,bunu inkar mı edeceksin?” “Yetişkin birinin davranışları,bir çocuğun terbiyesiyle karşılaştırılamaz.Ben tamamen bağımsızım ve hele size hesap verme durumunda değilim.”

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

Yorum Ekle
  1. Harika bir kitap