Helen Bianchin – Paranin Gucu

“Sen….ne yaptın?” Kayla duyduklarına inanamıyordu.Dehşet içinde kalmıştı. “Duardo Alvarez’e gidip yalvarmanın benim için kolay olduğunu mu sanıyorsun?” Kendini kurtarmak için söylediği sözler….gizli bir öfkeyi açığa çıkarıyordu. Jacob’un sözleri bomba etkisi yaratmıştı.Kayla intikam dolu bir öfke ile umutsuzluk arasında sıkışıp kalmıştı. Duardo Alvarez…. Bu isimden bahsetmek bile vücudunda soğuk ürpertiler oluşmasına neden oluyordu.Bir zamanların meteliksiz adamı şimdi dünyanın bir çok yerinde evleri olan milyarder haline gelmişti. Ona yada kardeşine yardım edecek dünyada ki en son adam….eski kocasıydı. “Tanrı aşkına bunu neden yaptın?” “Başka şansım yoktu.” Jacob’un ifadesi içinde ki acıyı daha da çoğaltmıştı. Eski kocasını en son babasının cenazesinde görmüştü.


Ancak o sırada babasını kaybetmenin acısı öyle yoğundu ki,herkese olduğu gibi ona da otomatiğe bağlanmış biri gibi davranmıştı.O zamandan beri Duardo ile bağlantıya geçmemişti,bunu istememişti. “Kahretsin Jacob!Bunu nasıl yaparsın?” Jacob cevap vermedi.Gerçi cevap vermesine de gerek yoktu ya! Daha fazla tartışmak yada azarlamak için vakti yoktu.On dakika sonra kalkacak olan şehre giden treni yakalaması gerekiyordu.Geç kalmıştı. Ceketini ve çantasını aldıktan sonra ona döndü. “Bu konuyu daha sonra tartışacağız.” Jacob ona bir kağıt parçası uzattı. “Duardo’nun numarası.Öğlen onu ara!” Bunun için cehennemin donması gerekiyordu. “Lütfen!” Jacob’un siyah gözlerinde çaresizlik vardı. Kayla kağıt parçasını cebine koydu. “Çok fazla şey istiyorsun” Hem de yapabileceğimden çok fazlasını. Daha fazla şey söylemeden,iki odalı küçük evden çıkarak telaşlı adımlarla metroya doğru yürümeye başladı.

Burası şehrin varoş bölgelerinden biriydi.Her yerde harap ve çürümüş evler vardı. Önceki hayatından ne kadar da farklıydı. Beş yıl önce,Enright-Smythe ailesi Sdney’in sayılı zengin ve ünlü ailelerinden biriydi.O zamanlar Kayla yirmi iki yaşında,işletme eğitimi görmüş,şirkette iyi maaş ve posizyonda çalışan biriydi. Genç sosyetenin bir üyesi olarak şehirde ki her partiye katılır giysilere ve seyahatlere hatırı sayılır paralar harcar,her hafta farklı bir erkeğin kolunda görünürdü. Tabi ki Duardo Alvarez hayatına girene kadar. Otuzlu yaşlarının ortalarında,şehrin finans sektöründe giderek yükselmekte olan,gençliğinde New York’un kanunsuz bölgelerinde yaşadığı dilden dile dolaşan,o seçkin görünümünün altında çok şey saklayan bir adamdı. Ve Kayla’nın ailesinin kızları için istemediği her türlü özelliğe sahipti. Belki de o yüzden,etrafındakilerden sıkıldığı için Duardo ile karşılaşacakları ortamlar hazırlamıştı. Duardo onu heyecanlandırıyordu.Onu kazanmak Kayla için bir oyun haline gelmişti.Bunu başardığında ise bir çııgınlıkla Duardo’nun evlenme teklifini kabul etti ve Hawai’ye giderek onunla evlendi. Ve yetmiş iki saat sonra,evlilikleri sona erdi. Benjamin Enright-Smythe’nin ültimatomu ve annesinin kalp krizi geçirerek ölmesi yüzünden….

Benjamin bu korkunç yıkımı için kızını suçladı ve bunun nedeninin onun evlenmesi olduğunu söyledi. Babasının sözleri Kayla’nın yoğun bir suçluluk duymasına neden oldu.Annesinin ölümünden gerçekten de ani evliliğinin sebep olduğunu düşünmeye başladı.Annesinin cenazesinde babasının yanında uyuşmuş bir şekilde durup Jacob’u yatıştırmaya çalıştı.Ama o da kaderini hafifletmek için birinin yardımına ihtiyaç duyuyordu.Kocasının…. Babasının duygusal olarak çok zor bir dönem geçirdiğinin ve Jacob’un da desteğe ihtiyaç duyduğunun farkındaydı.Kayla ailesi ile kocasının arasında kaldığının farkındaydı.Ama böyle bir durumda nasıl ailesini bir kenara bırakıp kendi özel hayatına öncelik verebilirdi ki? Daha da önemlisi,Duardo bu duruma ne kadar sabredecekti? Babasının b u evi terk edersen bir daha asla geri dönme sözleriyle ikiye bölündü.Ne yapacağını bilemiyordu.Bir yanda ailesi bir yanda kocası vardı. Babası Duardo’nun Enright-Smythe imparatorluğunun bir parçası olmak için Kayla’yı kullandığına dair elinde belgeler olduğunu söylediği gün,kocasına olan bütün duyguları öldü. Duardo’nun telefonlarına çıkmadı.Babasının Duardo’nun aile içine girmesine karşı koyduğu yasağı kabul etti.Sonra Duardo’nun sert sözleriyle karşılaştı.

Seçimini yap kocan yada ailen. Benjamin’in öfkeli tepkisine karşın Kayla tek bir kelime bile söylemedi.Sadece parmağında ki alyansı çıkartıp Duardo’ya verdi ve onun arkasını dönerek gitmesini seyretti. Takip eden aylar içinde Duardo’nun aklında kilerini sırayla gerçekleştirmesini izledi.Arkadaşları onu partilere davet ediyorlardı ama Kayla’nın bu partilere katılma arzusu kalmamıştı.Bu tür eğlencelerin içinde bulunmak ona acı vermeye başlamıştı. Katıldıkları tek organizasyon babasıyla katıldığı sıkıcı iş toplantılarıydı.O zamanlarda da babasının akranlarına göre gittikçe çökmesine tanık oluyordu. Bir yıl içinde Enright-Smythe şirketinde tamamlanmamış sözleşmeler,sendika sorunları belirmeye başladı.Sonunda şirketin açık artırmayla satışı gündeme geldiğinde şirketi satın alan kişi Duardo Alvarez’den başkası değildi.Zaten o duruma gelene kadar sahip oldukları her şey satılmıştı.Oturdukları ev,Bentley marka araba,annesinin mücevherleri,tablolar…. O sıralarda basın bundan çok sözetmişti. Benjamin iflasın ardından daha fazla dayanamayarak intihar etti.Bu trajedi Kayla ve Jacob’u mahvetti.

Ondan sonra ki üç yıl,Kayla gündüzleri kendi işinde,akşamları ve hafta sonları bir restoranda garsonluk yaparak geçirdi.Ama bütün çabaları başlarını sokacak bir eve sahip olmaktan daha ileri gitmiyordu.Üstelik ödemeleri gereken yığınla borçları da vardı. Jacob da aynı durumdaydı.On dokuz yaşında üniversiteyi bırakarak tıbba gitme umutlarından vazgeçti. Ama her şey bu kadar da değildi.Şimdi de kardeşi sayesinde tefeciler de başlarına musallat olmuştu.Jacob bir çıkar yok bulmak umuduyla kumarhaneye gitmiş ve kaybetmişti. Bankaları unut dedi kendi kendine.Teminat verebileceği hiçbir şeyi yoktu.Değerli olan bütün eşyaları satılmıştı.Çalışma saatleri de maksimum düzeydeydi. Neyse dedi içini rahatlatmak için bugün daha kötü ne olabilirdi ki? İşine her zaman ki saatinde gitti,öfkeli telefonlarla uğraştı,öğle yemeğinde meyve ve yoğurt yedi.Saat beşte işini bitirip bilgisayarını kapattığında içinde günü bitirmenin rahatlığı vardı.Ama önünde daha gece işi vardı.

İtalyan restoranında ki işine gitmesi için önünde kırk beş dakikası vardı.Akşam yemeklerini orada yiyordu ve evine yürüme mesafesindeydi. Masade ki telefon çalınca isteksiz bir şekilde cevap verdi. “Şükürler olsun ki seni yakaladım” dedi tanıdık bir erkek sesi. “Jacob?” Sesinde yolunda gitmeyen bir şeyler vardı.Bunu hissedebiliyordu. “Bu gece evde olmayacağım” Jacob’un sesi titriyordu. “Hastanedeyim.Diz kapağım parçalandı.” “Hangi hastane?” Jacob şehrin diğer ucunda ki bir hastanenin ismini söyleyince inledi. “Elimden geldiğince çabuk orada olacağım.” “Duardo’yu ara,Kayla.Medenini söylememe gerek yok.” Jacob telefonu kapattığında Kayla bütün bedeninin buz kestiğini hissetti. Parçalanan diz kapağı bir uyarı olabilir miydi?Peki sırada ne vardı? Kırılan kaburga kemikleri mi?Bir sonra ki ders için ne kadar bekleyeceklerdi?Bir kaç gün? Bir hafta? Ne kadar süre geçerse geçsin mali durumları düzelmeyecekti.

Üstelik,Jacob’un yeniden işe başlaması için kim bilir kaç gün gerekecekti.Onun maaşı olmadan sadece Kayla’nın maaşına kalırlarsa…Birde buna hastane ve ilaç masrafları eklenince…Gerçekten çaresiz bir durumdu. Sabah Jacob’un verdiği kağıdı çıkararak numaraları çevirdi ve Duardo’nun açmasını bekledi. Ya onun nerede çalıştığını biliyorsa ve numarayı tanırsa?Daha da kötüsü ya telefonu açmazsa?” “Alvarez.” Onun sesini duymak Kayla’nın bir anda bütün sinirlerinin gerilmesine neden oldu.Sanki bütün konuşma yeteneğini kaybetmişti. “Ben…Kayla” dedi güçlükle.Bundan sonra nasıl devam edeceğini bilemiyordu. Duardo’nun sessizliği onu yeniden konuşmaya zorladı. “Yardımına ihtiyacım var.” Kabul mü edecekti,yoksa konuşmayı mı kesecekti. “Ofisimde.On dakika içinde.” Duardo direktifleri verdikten sonra telefonu kapattı. Kayla onunla tekrar konuşmaya çalıştığında ise karşısında mekanik bir ses duydu sadece.

Duardo onun içinde bulunduğu durumu kullanıyordu.Aniden bir şeyler fırlatmak için dayanılmaz bir istek duydu.Aslında bunu Duardo’ya fırlatmayı tercih ederdi. Üç kez Duardo’yu aradığında cevap alamayınca çalıştığı restoranı arayıp kardeşinin kaza geçirdiğini ve işe gecikeceğini haber verdi.Tahmin ettiği gibi söyledikleri pek de hoş karşılanmadı.Ama şuan da ilgilendiği en son şey öfkeli bir İtalyandı. Dışarı çıktığında havanın bulutlandığını gördü.Bu günün daha da kötüleşmesini sağlayacak şey yağmurdu. Sanki ona cevap verircesine aniden yağmur damlaları artan bir hızla düşmeye başladı. İşte bu harika diye düşündü.Şimdi eski kocasıyla sucuk gibi ıslanmış bir şekilde karşılanacaktı. On dakika sonra yerleri mermer döşenmiş plazadan içeri giriyordu.Alvarez Holding’in bürosu en üst kattaydı.Asansörden indiğinde ilk gördüğü şey her yerin son model mobilyalar ve teknoloji ile döşeli olduğuydu. Resepsiyonda mükemmel denecek kadar güzel,genç bir kadın vardı.

Sanki bir dergi kapağından fırlamış gibiydi. “Kayla Smythe” dedi kendini tanıtarak. “Bay Alvarez ile bir randevum vardı.” Kadın nazik bir şekilde cevap verdi ama bu arada karşısında kinin nasıl biri olduğunu anlamaya çalışıyordu. “Bay Alvarez şuan bir toplantıda.” Eliyle ileride ki sandalyeleri gösterdi. “Beklerken oturmak istemez miydiniz?” Kayla sinirden midesine kramplar girdiğini hissediyordu.Burada ki işini bir an önce bitirip gitmek istiyordu. Her geçen dakika ona asırlar gibi uzun geliyor,sürekli saatine bakıyordu.Daha ne kadar beklemesi gerekiyordu? Duardo onu kasıtlı olarak mı bekletiyordu?Keşke buradan çıkıp gidebilseydi… “Kayla…” İsminin söylenmesiyle başını kaldırıp resepsiyonda ki kıza baktı. “Bay Alvarez şimdi seni görecek.” Kayla onu televizyonda,gazetelerde ve magazin dergilerinde görmüştü.Ama yıllardır onunla yüzyüze hiç gelmemişti. Acaba aynı mı görünüyordu? Resepsiyonist kızı takip edip,koridorda yürürken isteri krizine kapılmak üzere olduğunu hissediyordu. Sakin ol…Sakin olmak ve kontrolünü yitirmemek zorundaydı.

Kimi kandırıyordu.Sinirleri keman yayı gibi gerilmişti.O anda kendinden,Duardo’dan,en çok da onu bu duruma düşüren durumdan nefret ediyordu. Kız kapılardan birini çalıp Kayla’nın geldiğini bildirdikten sonra geri çekildi. Kayla buz kesmiş bir şekilde pencerenin önünde sırtı dönük bir halde duran siluete baktı.Bu mesafeden yüzünde ki ifadeyi anlamak imkansızdı.Duardo ona doğru yürümeye başladığında Kayla nefesinin kesildiğini hissetti. “İçeri gir ve kapıyı kapat.” Duardo keskin gözleriyle onu baştan aşağı süzüyordu. Merhaba nereye gitmişti ki? Ama ne bekliyordu ki? Onun nazik olacak kadar medeni olmasını mı? “Burada olmak istediğimi biliyor olmalısın?” “Anlaşıldı.” Eliyle deri koltuğu işaret etti. “Otur.” Böylece ona tepeden bakmasına izin verecekti öyle mi? “Ayakta durmayı tercih ederim.”Duardo’nun ifadesinde hiçbir değişiklik olmadı. “Fazla zamanım yok” diye devam etti Kayla.

Şuanda buradan gidebilmek için her şeyini verebilirdi. Duardo onun yanına kadar yürüdü.Dokunacak kadar yakınına geldiğinde,Kayla onun gözlerinin yakınında ki ince çizgileri fark etti.Gözleri dudaklarına kaydı. Tanrım o kadar ileri gitme…. Duardo’nun tek kaşı sorarcasına havaya kalkınca,Kayla konuşmasına devam edebilmek için kendini zorladı. “Jacob hastanede.” Gururla çenesini dik tutmaya devam ediyordu. “Neler olduğunu tahmin etmekte zorlanmayacağına eminim.” Geçen her saniye aralarında büyüyen sessizliği daha da gerginleştiriyordu. “Kardeşin bir yere gitmeyecek.Sen de öyle…” Kayla’nın mavi gözleri öfkeyle parladı. “Anlayamadım.” Yıkılmış ama korkusuz diye düşündü Duardo. “Numara yapmayı bırakalım…Dağ kadar borcun var.

Bu borcu temizleme şansında pek yok.Geciken ödemeden dolayı acımasız bir ihtar aldın ve benden başka gidebileceğin kimse yok.” Kayla’nın bakışları sertleşmişti. “Bunu bilmek seni mutlu mu ediyor?” “Şimdi şu kapıdan çıkıp gitmeyi tercih edebilirsin.” “Ya bunu yaparsam?” “O zaman tekrar bu kapıdan içeri giremezsin.” Duardo’nun sözlerinde ki tehdit Kayla’yı ürkütmüştü.Çünkü onun son derece ciddi olduğunu biliyordu.Hastanede yatan Jacob’un görüntüsü gözlerinin önünde canlanınca ürperdi. “Sanırım yeniden başlayabiliriz.” Duardo masasına yaslanarak bir süre onun soğukkanlılığını koruma çabalarını izledi. “Jacob bana ….durumumuzdan haberdar olduğunu söyledi.” Duardo’nun bu durumu kolaylaştırmaya hiç niyeti yoktu.Hem neden yapacaktı kİ? Bir zamanlar yaşadıkları,paylaştıkları şeyler çok uzakta kalmıştı.Karmaşık şeyler her şeyi yok etmişti.

“Benim yardımımı istiyorsun.” Duardo kışkırtıcı bir tavırla konuşmuştu.Bu anda onun mavi gözlerinde çaresizlikten kaynaklanan öfke izlerinin gördü ve bu ifadeyi görmekten pek de hoşlanmadı. “Evet.” Duardo onun yalvarmasını mı bekliyordu?Bunu yapabilir miydi? Jacon için…Yaşaması için başka şansı yoktu. “Paraya ihtiyacımız var.Bazı borçları ödeyebilmemiz için.” “Kısa süre içinde daha da çok artacak borçlarınız için…” Biliyordu…Tabi bilecekti.Büyük ihtimalle Jacob ona durumlarını anlatmıştı.Ağlamak istiyordu,ama güçlü kadınlar duygusal acılara yenik düşmezdi. “Lütfen” dedi umutsuzca. “Bazı şartlarım var.” Zaten aksini düşünmemişti. “Ne öneriyorsun?” “Bütün borçlarını temizleyeceğim ve Jacob’un tıp fakultesine gitmesi için gerekli fonu sağlayacağım.” Milyonlarca dolar ve kardeşinin hayali.

“Karşılığında ne istiyorsun?” “Bir zamanlar sahip olduğum şeyi.” Duardo onun söylediklerini kavramasını bekledikten sonra ekledi. “Karım olarak…seni…” Kayla yüzünde ki bütün kanın çekildiğini hissetti.Bir an için gözleri bulanıklaştı. Karısı mı? Oturma ihtiyacı duyuyordu ama ona bu zevki tattırmayacaktı.Birden onunla paylaştıkları mahrem şeyleri hatırlayınca kalbinin hızlanmasına engel olamadı.Kısa süren evlilikleri boyunca Duardo onu inanılmaz güzel zevklerle tanıştırmıştı.Belki de bu yüzden ona aşık olduğuna ve sevildiğine inanmıştı. Şimdi bile bazen bu anları rüyalarında görüyor ve ter içinde uyanıyordu. Ondan yayılan gücün farkındaydı. “İntikam almaya mı çalışıyorsun,Duardo?” Duardo’nun cevap vermesi biraz zaman aldı. “Her şeyin bir bedeli var.Benim şartlarım bu.Ya kabul et,yada reddet.” “Ne kadar süre için.

” “Ne kadar sürerse…” Yani ondan sıkılana kadar mı? Bunu yapamazdı. Ama başka şansı var mıydı? Hayır… Bu odadan,onun hayatından çıkıp gitmemek için kendini zor tututyordu.Duardo kaçamayacağını bildiği için onunla oyun oynuyordu. “Senden nefret ediyorum” dedi öfkeyle. “Karım olmanı istediğim için mi?” “Beni kullandığın için.” “Dikkat et,querida.” Kayla neredeyse ona cehenneme kadar yolu olduğunu söyleyecekti.Ama Jacob’un hastande yatan görüntüsü aklına gelince dilini tuttu.Bu karmaşadan kurtukmasının tek yolu vardı.Ona yardım edebilecek tek bir insan vardı. Duardo bir süre onun cevabını bekledikten sonra üsteledi. “Eee kabul ediyor musun?” “Kahretsin…evet.” Duardo yaslandığı masadan uzaklaşarak onun yanına geldi. “Minnettarlığını gösterme şeklin hiç etkileyici değil.” “Ne bekliyordun? Dizlerimin üzerine çöküp,ayaklarına kapanmanı mı istiyordun?” “Doğrusu bu son derece kışkırtıcı olabilirdi.

” Duardo’nun imalı sözleri Kayla’nın yüzünü kızarttı.Kendini kontrol etmeye çalışarak geriye doğru bir adım attı. “Benim arık gitmem gerek.Önce hastaneye gidip Jacob’u görmem gerek sonra da işime gideceğim.” Kapıya doğru yürümeye başladı ama bir an duraksadı. “Sanırım yasal işlemler için benimle bağlantıya geçeceksin?” Duardo hiç kıpırdamamıştı.Ama Kayla onun her an patlamaya hazır bir bomba gibi göründüğünün farkındaydı. “Bir şey daha var” dedi Duardo inanılmaz derecede sakin bir ses tonuyla. “Anlaşma şuandan itibaren geçerli.” “Anlayamadım…” Cep telefonunu çıkartarak ona uzattı. “Restoranı ara ve işten çıktığını döyle.” Kayla’nın itiraz etmek için ağzını açtığını görünce yüzü daha da sertleşti. “Yap şunu Kayla.Yoksa ben yapacağım.” Kayla onun söylediğini yapmayı reddedince Duardo bu işi onun yerine yaptı.

İki telefon konuşmasından sonra Kayla işsiz kalmıştı. Onun nereyi arayacağını ve kiminle konuşması gerektiğini bilmesi Kayla’yı çileden çıkarmıştı. “Seni pislik herif” dedi bütün nefretiyle. Ancak Duardo onun tepkisini umursamıyordu bile.Telefonunu cebine koyarak ona yürüdü. Duardo’nun parmaklarının saçlarında dolaşmasına kesinlikle hazırlıksız yakalanmıştı.Duardo bir eliyle ensedinden diğer eliyle de belinden tutarak kendine doğru çekti ve Kayla’nın şaşkınlığından faydalanarak dudaklarından öpmeye başladı. Çok kısa bir an için,Kayla nerede… kim olduğunu unutmuştu.Sadece bu adam ve onunla paylaştığı bu an vardı. Duardo geri çekildiğinde Kayla’nın yanakları kızarmış,nefes nefese kalmıştı.Kontrolünü yeniden kazanmak için büyük güç harcıyordu. “Artık bana küfretmek için bir nedenin var.” Kayla bir şey söyleyecekmiş gibi ağzını açtı ama sonra konuşmadan tekrar kapattı.Ne kadar karşı koysa da onu istiyordu. Peki sonunda ne olacaktı? Bakışlarını Duardo’ya çevirdi.

Nefesi bile sıklaşmamıştı.O bu hale geldiği halde nasıl bu kadar sakin kalabiliyordu. “Gidiyor muyuz?” Kayla bir an onun ne demek istediğini anlayamadı.Ama sonra hastaneye gitmekten bahsettiğini anlayıp kapıya yöneldi. Asansörle aşağı inerlerken içinden ona bir sürü şey söylüyordu.Tabi bunların pek hoş şeyler olduğu söylenemezdi. Kendi kendine içinde bulundukları maddi karabasandan kurtuldukları için memnun olması gerektiğini söylüyordu.Ama bunun aksine inanılmaz derecede gergindi. Son yıllarda yaşadığı hayatı dramatik bir değişikliğe uğramak üzereydi.Asansör durup kapılar açıldığında garaja inmiş olduklarını gördü.Ama lobiye inmesi gerekiyordu.Tekrar asansöre dönüp düğmeye basacakken Duardo onu durdurdu. “Benimle geliyorsun.” Kayla’nın gözleri öfkeyle parlıyordu.Ancak Duardo bunu görmezden gelerek devam etti.

“ Hastaneye uğradıktan sonra senin bütün eşyalarını daireme taşıyacağız.” “”Tanrı cezanı versin!Ben…” “Ya yürürsün yada seni taşırım.Seçimini yap.” Onu,sözlerinde ne kadar ciddi olduğunu ve söylediklerini yapacağını bilecek kadar iyi tanıyordu.Bu yüzden onun yanında yürüdü ve lüks Aston Martin arabanın yolcu koltuğuna oturdu.Duardo şehrin içine doğru arabasını sürerken,ağzını açmadan sessizce oturuyordu.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir