Hilmi Yücebaş – Fatih Sultan Mehmet

30 Mart 1432’de Dünya Tarihinin en büyük devlet adamlarından yüce insan, İstanbul fatihi ve İkinci M urad ın oğlu ikinci Sultan M ehmed Edirne’deki eski sarayda dünyaya gelmiştir. Tarihçiler, Fatih Sultan Mehmed üı doğumunu şöyle anlatırlar: «— Hicrî 835 yılı Receb’inin 26/27’nci ve Milâdi 1432 yılı M art’m m 29/30’ncu gecesi ve bir pazar gününün seher vaktinde ki güneş Arslan burcunda idi. İkinci Sultan M urad’ın, Sinop Hükümdarı İsfendiyar Bey kızı Hatice Hümâ hatundan bir oğlu dünyaya geldi. Baba sabah namazını kılmış, seccadesinde Kur’an okuyordu; sûre-i M uhammedi bitirmiş, sûre-i Feth’e başlam ak üzere idi. Bir oğlu dünyaya geldiği müjdesini verdiler. Genç adam, henüz 27 yaşında idi. İkinci oğlunun gelişini gözleri sevinç yaşlarıyle dolarak karşıladı: «— Ravza-i M urad’da bir gül-i Muhammedi açtı!.» dsdi. O tarihte henüz iki yaşında olan büyük oğlunun adı Alâeddin idi. Sultan Murâd, vüzerârun, ulemânın hazır bulun7 duğu bir meclisi âlide, iki rek’at namaz kıldıktan sonra kollarına verilen kundak içindeki masumun kulaklarına, tekbirler ve ezanlarla adını üçer kere «Mehmed» diye seslendi ve: «— Bu şelızâde Mehmed’imin kudumu şânma âleme gülâbı meserret saçılsın!, dedi. Edime sarayından Bursa’ya, Manisa’y a Amasya’- ya, Anadolu’nun ve Rumeli’nin vâlilerine ve sancak beylerine, Rumeli’ndeki akıncı sancak beylerine atlı ulaklar gönderildi ve yedi gün, yedi gece donanma ve şehrâyin emredildi.» İkinci Murad’a bu yeni doğan şelızâde, kaybettiği, gerçekten çok sevdiği insanları sanki ona geri getirmişti. Kaybettiği büyük insanların başında «Mevlid» yazan Süleyman Çelebi ile Emir Sultan hazretleri geliyordu. Onların dünyadan ayrılıp ebedî hayata göçmeleri ile sanki etrafında korkunç bir boşluk açılmıştı. Bu sırada küçük şehzadesi Mehmed’in dünyaya gelmesi onun için teselli oldu.


Kaybettiği büyük insanların boşluğunu doldur* inak umuduyle onun çok iyi yetişmesi için daha ilk anda karamu vermişti. Şehzadenin terbiyesi beşikten başlıyacaktı. Bunun için Ankara’nın solfasol köyünde müridleriyle tam ziraat ve sanat bayatı yaşayan Hacı Bayram’a bir nâme yazdı. Nâmeyi atlı ulakla Ankara’- ya gönderdi. Hacı Bayram-ı Veli, İkinci Murad’ı her ba’ kımdan bilhassa ahlâki bakımdan takdir ettiğinden isteğini yerine getirmekte acele etmişti. Tıptan anladığı gibi diğer ilimlerde de ileri mertebede olan AKŞEMSEDDİN’i Edime sarayına gönder ‘ meye karar verdi. AkşemseddLn mürşidi Hacı Bayrâm-ı Veli tarafından hemen yola çıkarılmıştı. Padişah tarafından huzura kabul edip iltifatlar edilmişti. Değerli bir hekim 8 olan Akşemseddin şehzadeyi hemen görmek istediğini bildirmiş, çocuk beşiği içinde büyük salona getirilmişti. Bir ay kırk günlük civarında olan bebeği sıkı bir muayeneden geçiren Akşemseddin müjdeyi vermişti. «Allah sizi sultanumuza ve devletümüze bağışlasun mükemmel bir çocuk» demişti. ilâveten: «Vücutça ve zekâca pek üstündür» diye eklemişti. İkinci Murad büyük hükümdarların yetişmelerinde değerli terbiyecilerin oynadıkları rolü iyi biliyordu. Tarihinde isim bırakmış Türk hükümdarları da hep iyi eğitimciler tarafından yetiştirilmişlerdi. Kendisiyle sohbet ettikçe Akşemseddin’e oğluna mânevi bir destek olpıa yolunda güveni pekişiyordu.

Akşemseddin zamanı geldikçe faydalanılacak hocalarla birlikte muhteşem büyük bir insanın, yetişmesinde en büyük rolü oynayacaktı. FETİH MÜJDECİSİ BÜYÜK VELİ Büyük şeyh (*) Hacı Bayram-ı Veli Edirne’yi ziya- _{») Hacı Bayrâm-ı Velî Hazretleri, her zaman kerâmetleri zahir bir Allah Veli’sldİr. Ne vakit Ankara tariki ile Konya’ya gidecek olsam» mutlaka Türbe-i Şerifine gider, kapısının eşiğine yüz sürerek nıh&myetine iltica ederim. Benim gibi daha pek çokları, onun ma’nevlyâtmdan istimdat etmişlerdir. Atatürk dahi, büyük taarruzdan evvel, bütün bir gece, iki eli ile şebkesine sarıiar&k, ondan yardım istemiş. Hacı Bayrâm-ı Veli kimdir? Bunu biraz tzah etmek icâb eder, bu sûretlc onlı tanımayanlarda, belki bir intibah husule gelmesine yardım et- . miş olurum. 9 r e t ettiği zam an Fatih henüz beşikte idi. Sultan M urad, A kşem seddin, H am za bey ve iki paşa sarayda bü yük salonda Bizans tarihçilerinin tarihlerinden kısım lar okuyorlardı. B üyük V elin in sohbet m eclisinde idiler. H ünkâr v e ötekiler kendilerini m ânevi bir kurm ay heyeti toplantısında h issediyor gibiydiler. İkinci Sultan M urad, H acı B ayram -ı V elî’ye «Şeyhim , bize lâzım olan İstanbul’u alm ak içün bü yü k babam Y ıldırım Beyazıt, A m cam M usa Çelebi, ben dahi iki defa m uhasara ettik, felek y â r olm adı» dem işti. B üyü k şeyh şöyle cevap verdi: . «Beyazıd han, A m can ız ve sizin kuşatm anız zam an ın da elden gelen yapılm ıştır. A m m a feleğin yar Hacı Bayram, Ankara’nın Çubuksuyu konarında Sol-faaol köyünde 753 (h.

) senesinde doğmuş, «Koyunluca Ahmet!» isminde bir köylünün oğludur, asıl ismi «Nu’manadır. Hayata, ilimle karışmış ve fevkalâde olan istidad ve ehliyeti ile Ankara’da «Melike Hâtûnsun yaptırmış olduğu «Kara Medresemin müderrisliğine ta’yln edilmiştir, bu medreseler birer üniversite hükmünde idiler. Hacı Bayram, ilimde edindiği kudretle pek tabiî olarak «hakikat-ı Muhammediye»ye meyi etıniş ve «tasavvuf» ilmini Anadolu’ya getiren «Bbu Hâmid-i Aksarayi» ya’ni Bursa’- da bir müddet yerleşen «Somuncu Baba?-ya intisab eylemiş ve nilıâyet «Şam» a gelip «Emeviyes eami’inde bir hücrede senelerce kapanmışdır. Dalıa sonraları Ankara’ya gelmiş ve orada ta’lipleri irşada başlamıştır. Bu esnada. Osmanlı Pâdişâhı Sultan Fatih’in Sabası Sultan 2. Murâd idi. Hacı Bayram1! ona ga.Jnz etdi- .ler. Hükümdarı tehdid edecek bir tarafdâr çokluğundan bahs ederek, izâlesini tavsiye etdiler. Sultan Murâd, Hacı Bayram’! getirmek üzere bir çavuş gönderdi ve zincire vurulup getirilmesini emr etdl, çavuş Ankara’ya vâsıl olduğu zaman, Hacı Bayram da atla şehirden çıkmışdı. Yolda sel&mlaşdılar, çavuş nereye gitdiğini soran Hazrete: — Burada Hacı Bayram adlı biri varmış, onu zincire 10 olm ayışı, vaktin tam am olm ayuş undandır. Konstantan iye’de eskiliğin sağlam luğu vardur. H iyle ve h u d’a dahi, bu gü n görm ü şlü kden gelür».

«B öylece bütün b u kuşatm alar hatalı olm uşdur!.» «H adiste buyurulduğu gibi, Bizans alınacaktır» dedi. «A m a bunu bir öfke işi yapm am ak gerekir. Bizans ile b ir illetm iş gibi m eşgul o la s ız j» B üyük velî m ecliste bulunanlara: «A yasofya, cam i olacakdur! K üçük A yasofya, Hora, Kariye, kem er civarındaki kilise ve dahi b ir çokları cam i olacakdur» ikinci M urad fetih gerçekleşm ek vurup Edirne’ye götürmeğe geldim. Dedi, Hacı Bayram: —• O adam benim, işte boynum, zincir vur, gidelim. Dedi. Çavuş: •—■ Aman Sultânım, yanlış inha etmişler, ben. size zincir Turamam. —■ Olmaz «iiLtilaınr»in fermam yerine gelmelidir. Edirne’ye varıp huzûra girdikleri zaman, Sultan Murâd, Hacı Bayram’ı görünce, itizar eyledi ve kendisine iltifat ederek, müridlerini bütün vergilerden muaf tutdu, bunu duyanlar da Hacı Bayram’a. mürid oldular. Sultan Murâd, Hacı Bayram’a mektup yazarak, müridlerinin kaç kişi olduğunu sordu, Hacı Bayram ertesi günü Ankara dvârmda. bir yere gadir kurup hepsini oraya da’vet etdi ve çadırdan çıkıp: — Bana mürid olanları bugün Allah yolunla kurbân edeceğim, birer birer çadıra gelin. Dedi ve içeriye giren bi,r kadınla bir erkeği alıkoyarak evvelden, hazırlanmış bir koyunu kesdi, kam çadırdan dışarıya akmca, bütün o muazzam kalabalık: — Hazrete cezbe galebe etmişdir. Diye darına dağın oldular.

Bunun üzerine Hükümdara şu cevabı gönderdi, «Benim bîr buçuk müridim vardır.» Milliyet: 5/8/1908 ULUNAY 11 üzereymiş gibi heyecan içindeydi. Birden yerinden kalktı ve Hacı Bayram’m iki eline sarılarak: «Efendi hazretleri…» dedi. «Bütün durumu, olup bitenleri bizden ilerü bilirsüz. Muhasara gayretlerimiz dahi bilirsüz. Allah da bilür, peygamberlerimizin emirlerine uyarız. Bize teveccüh edilmüşdür bunun için elvirsenüz de yardımunuzla Kayser şehrini alsak ehl-i İslâm dalıi bu Bizans belâsından kurtul a.» Hacı Bayram Hünkârm ricası karşısında hissedilir bir sıkıntı içinde kalmıştı. Buna rağmen, cevabı gecikmedi: «Hünkârım, siz Konstantaniye’yi alamıyacaksunuz.! orası almacakdır, bunu ben dahi göremiyeceğim, orası şu beşikte yatan çocuk ve bizim Akşemseddin. tarafından alınacaktır.» Bunun üzerine ikinci Murad veliye dönerek «Bu müjdenizle dünya’ya şimdi doğmuştur» dedi. Büyük ermiş Hacı Bayram bu istihracı ile İstanbul’u Mehmed Çelebi ile Akşemseddin’in alacaklarını müjdelemişti. II. Sultan Murad, daima şehzadesini bu müjdenin ışığında değerlendirmiş ve bu telkinlerle eğitim ve gelişmesini sağlamaya çalışmış, Akşemseddin’in özel eğitimini ve devrin büyük âlimlerinden öğrenimini sağlamıştır.

ŞEHZADE MEHMED’İN YETİŞMESİ Kendisine Mehmed Çelebi denilen şehzade, iki yaşma geldiği zaman olağanüstü bir zekâ ve kavrama, gücüne sahip bulunduğunu ortaya koymuştu. Hocasına sorduğu sorularla hemen herşeyin aslını öğrenmek istiyordu. Onun görünüşle, şekille ilgisi yoktu. Herşeyin görünüşünden aslma esasına inmek istediği 12 anlaşılıyordu. Büyük salonda başta hocası Akşemseddin olduğu halde (iç yaşında dualar” okumaya başlatıldı. Kısa bir zamanda Kur’an’ı bitirebileceğine hükmedenler hiç de mübalâğa etmemişlerdi.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir