Horiepiskopos Gabriyel Akyüz – Tüm Yönleriyle Süryaniler

Mezopotamya olarak adlandırdıkları Beth-Nehrin’i Araplar da, Cezire veya Beyn-el-Nahrayn olarak adlandırmıştır. Tekvin kitabında tarif edilen ‘Sin’or’ mekanı ile Aden bahçesini sulayan Dıklath/Dicle ile Froth/Fırat nehirleriyle birlikte Sihun/Seyhan ve Gihun/Ceyhan da Beth-Nehrin’de yer almaktadırlar (Tekvin:2:14). Bu bölge günümüz dünya tarihinde Mezopotamya olarak tanınmaktadır. Mezopotamya, Aşağı ve Yukarı olmak üzere ikiye ayrılır. 1 – Aşağı Mezopotamya: Suriye’nin batı bölümü, İsrail, Filistin ve Sina Dağlan boyunca uzayan bölgedir. 2 – Yukarı Mezopotamya: Dicle ve Fırat Nehirleri’nin · geçtiği ve kesiştiği yerdir. Mezopotamya, insanların yerleştikleri en eski yer olarak bilinir. İnsanlar bu geniş coğrafyada gün geçtikçe yeni buluşlar gerçekleştirmiş ve büyük bir medeniyyet oluşturmuşlardır. İngiliz bilim adamı Bili Frasir ‘Tarih Ma-Beyn-ElNahrayn’ adlı eserinde Mezopotamya’yı şu sözlerle övüyor: “Beyn-el-Nahrayn ve Asur kadar dünyada ilgi çeken ve zikredilmeye değer hiçbir yer olmadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Burada Tufandan sonra Nuh ile çocukları yaşadılar. Bu alan üzerinde meşhur kuleyi (Babil Kulesi) inşa ettikten sonra dünyanın her köşesine dağıldılar. Dünyanın ilk devleti de yiğit olan Nemrud tarafından kurulmuştur.” 1 1 El-Mucelle El-Batıryarkiye, Eylül ve Ekim sayıları, 2000, shf. 469, Arapça, Şam-Suriye 15 Süryanilerin, bu geniş alan üzerinde 5000 yıllık uzun bir geçmişleri vardır. Bu uzun süreç de M.


Ö. ve M.S. olmak üzere ikiye ayrılır. Her iki süreçte de birçok konuda dünyada ilkleri gerçekleştirerek tarihe damga vurmayı başardılar. Bilinmelidir ki, diğer uluslar gibi Süryaniler de bu uzun süreç içerisinde birçok kez isim değiştirdiler. Her 1000 yılda veya 500 yılda yeni bir isim kullandıkları görülüyor. Bunları sırasıyla hatırlatmak gerekirse; Sami ırkından olan Süryaniler, tarih boyunca Subariler, Sümerler, Akadlar, Babilliler, Asurlular, Kenaniler, Amuriler, Aramiler, Keldaniler, Fenikeliler, Tedmurlular ve Abgarlar gibi isimleri kullandılar. Bu isimler altında büyük devletler, kraliyetler ve imparatorluklar kurdular. Proto-Süryaniler, Hıristiyanlığa toplu halde geçiş yaparken, yukarıda yazdığımız isimleri Hıristiyanlığın potasında eritip, Süryani ismiyle dünyada tanınmaya başladılar ve 2000 yıldan beri de bu isimle anılmaktadırlar. Süryani isminin menşei konusu, son yıllarda Süryaniler arasında tartışmaya yol açmışsa da, Süryani Kilisesi’nin Antakya Patriği Moran Mor İğnatiyos 1. Zekka İwas, 1992 yılında bütün dünyadaki Süryanilere gönderdiği açık mesajında; Süryani sözcüğünün, yukarıda belirttiğimiz isimlerin süzmesi olduğuna işaret etti. Ünlü tarihçimiz Patrik Büyük Mihayel de bu tezi teyit etmektedir. Biz de bu görüşü tümüyle paylaşmaktayız. a) Süryanilerin Millattan Önceki Buluşları Dünya tarihinde Mezopotamya’nın, dünyanın ilk medeniyetinin beşiği olduğu kesin olarak kabul görmektedir.

Mezopotamya aynca dinlerin, dillerin ve kültürlerin beşiğidir. Bu medeniyetin öncüleri ve kaşifleri şüphesiz ProtoSüryanilerdir. Mezoptamya’ da oluşturalan bu eşsiz medeni16 yetin insanlığa en büyük hizmeti ise yazıyı bulmasıdır. Yine geometri, aritmetik, yıl, ay, gün ve saatleri hesaplayan ilk astronomi çalışmaları Süryaniler tarafından gerçekleştirilmiş ve dünya hukukunun ilk kez kurumsallaşması,”‘ putperestlik inancına dayalı dini bilimlerin ortaya çıkışı, ilk kentleşmenin oluşması ve kentleşme yönetmenliğinin devletleşme yönetmenliğine dönüşmesi Süryaniler sayesinde olmuştur. Süryaniler, M.Ö. 682 yılında dünyanın ilk müzesini açtılar. Çivi yazısı tabletlerinden oluşan dünyanın en büyük kütüphanesini oluşturdular. Dillere destan olan müzik koroları kurdular. İnşa ettikleri Babil Kulesi ve Babil’in Asma Bahçeleri dünyanın yedi harikasından sayılmaktadır. Buna benzer daha nice buluşlara imza atmışlardır. İlk kez gemicilik ve deniz ticaretiyle uğraşan da onlardır. Fenikeliler’in·, Akdeniz’e musallat oldukları bir dönemde, Akdeniz’den gemilerle Yunanistan’a geçtiler ve Yunanlılara alfabeyi öğrettiler. Yunanca ve Süryanice alfabeleri incelendiğinde; harf sıralaması ve telaffuz şeklinin birbirine olan benzerlikleri ortaya çıkmaktadır. Yunanlılar, Proto-Süryaniler’den öğrendikleri bu medeniyeti Avrupalılara aktar- • Hamurabi’nin (M.

Ö. 2133-2081) ‘Kanunlar’ adlı eserinin önsözünde şu sözler yer almaktadır: “Anubil, ben emir Hamurabi’yi görevlendirdim ki; dünyada adaleti ve ışığı neşr etmeye, kötüleri ve gühankarlara hükmetmeye, güçlülerin zayıflara zulm etmelerine engel olmaya ve barışı sağlamaya. Dünyada kurmuş olduğum adil kanunların meşalesi; salih ve temiz hükümetin temelini teşkil etmektedir. Halkımı yüreğimde taşıdım ve, güçsüzlere haksızlık yapmamaları için onları hikmetimle bağladım.” (Bkz. Patriklik Takvimi, 2 Kasım 2002) ‘ Fenike: Süryanilerin memleketlerinde küçük bir bölgedir. Fenikenin en meşhur şehirleri; Sur ve Sayda’dır. Fenikeliler, Sami veya Süryani kökenli bir millettirler (İncil Markus: 7. 26) Konuştukları dilin de Süryanice veya Süryanice’ ye çok yakın bir dil olduğu düşünülmektedir. Fenike sözcüğü de, Süryanice bir sözcük olup ,,.,_,.ın,.,. =Ethfanak= kelimesinden türemiştir. Ethfanak= çok zengin olmuş ve kudurmuş anlamındadır.

Adı geçen bu toplum Akdeniz kıyılarına musallat olmaları ve ticaretle uğraşmalarının getirdiği ekonomik düzeylerinden dolayı bu isimle tanınmışlardır. Fenikeliler: Batı Akdeniz, Kuzey Afrika, Doğu Kilikiya bölgesindeki Sama! (Zincirli Höyük), Toros Dağları’ndaki Karatepe, Anadolu’daki başlıca Fenike yerleşimleriydi (Bkz. Ekonomik FORUM, 15 Mart 2001, Yıl 8, Sayı 3, TOBB (Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği). 17 dılar. Avrupalılar da, mevcut dünya uygarlığını ancak 16. yüzyıldan sonra genişleterek bu hale getirebilmiştir. Neticede, günümüzdeki dünya medeniyetinin Süryani medeniyetine borçlu olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. b) Hıristiyanlık Tarihinde Süryanilerin Reformları Milattan Sonraki Süryanilerin tarihi, Hıristiyanlığın çıkışıyla başlar. Kitlesel olarak Hıristiyanlığı benimseyen ilk toplum, Süryani toplumudur. Süryanilerin Hıristiyanlığı kabul etmelerinden sonra putperestlikten kalma medeniyetin enkazı üzerine Hıristiyanlık felsefesine dayalı yeni bir medeniyet meydana getirdiler. Bu medeniyeti, İncil’in ışığı doğrultusunda yoğurup gün geçtikçe geliştirdiler ve bugünkü Hıristiyanlık medeniyetinin temelini oluşturdular. Süryaniler, bu medeniyetin temelini 2. yüzyıldan başlayarak, sarsılmaz olan ‘ilim ve eğitim’ temeli üzerine oturtarak inşasına başladılar. Böylece Süryaniler, Hıristiyanlık aleminde de birçok konuda öncülük yaptılar. Bunlar; ilk ilahiyat fakültesinin açılması, Eski Ahit’in İbranice’den ve Yeni Ahit’in de Yunanca’dan Süryanice’ye tercüme edilmesi, müziğin IV.

yüzyılın başlarında kiliseye sokulması ve aynı tarihte de kadınların kilisede terennüm etmelerine izin verilmesi, ilk liturjinin (ayin dua programı) Süryani dilinde düzenlenmesine rağmen değişik dillere çevrilmesi, Yunan filozofların felsefesi ve ilim eserlerinin Yunanca’ dan Süryanice’ ye çevrilmesi ve aynı eserlerin tekrar Süryanice’den Arapça’ya aktarılması kendi alanlarında yaşanan ilkler olmuştur. 2. yüzyıldan başlayarak 12. yüzyıla kadar aşağı ve yukarı Mezopotamya’ da 50’ye yakın büyük okullar (ilahiyat fakülteleri kisvesi altında üniversiteler) açtılar. Bu okulların resmi dili Süryanice idi. Süryanice yanında Yunancanın da okutulduğu bu okulların ışığıyla dünyada yeni ufuklar açılır18 ken, Süryanice’nin de 8. yüzyıla kadar uluslararası bir dil haline gelmesini sağlandı. Yukarıda anılan süreç, Süryanilerin ‘Altın Çağı’ olarak kabul edilir. Hatta Süryanilerin ‘Altın Çağı’ olarak adlandırılan bu sürecin, 13. yüzyılın son çeyreğine kadar sürdüğü rahatlıkla söylenebilir. Bunların dışında Süryanicenin dünyanın en eski dillerinden biri olması, dünyanın ilk alfabesinin de Süryanice alfabesi olduğu, İsa’nın, Meryem Ananın ve elçilerin Süryanice konuşmaları ve İncil’in Matta bölümünün de Süryanice yazılması Süryaniler için ayn bir gurur kaynağıdır. Süryanilerin başka bir özelliği de; tarih boyunca dini araç olarak değil amaç olarak kullanmalarıdır. Din ve devlet işlerini birbirinden ayırt ederek, İncil’in ışığı doğrultusunda hareket etmeyi bilmişlerdir. c) Günümüzdeki Süryaniler ve Süryani Kiliseleri Süryanilerin Hıristiyanlığı kabul ettikleri dönemde Urfa, Tedmur, Petra, Hedyab/Erbil, Hathra ve Kerkük gibi ülkeleri vardı. Bu ülkelerin 3.

yüzyılın sonlarına doğru tarihe karışmasından sonra Lübnan dışında bir daha devlet kuramayan Süryaniler, kendilerini tamamıyla ruhani ilime ve sanata vermişlerdir. Bu esnada büyük kiliseler, manastırlar ve bunların yanında büyük okullar açmışlardır. Bu güzel sistem sayesinde de bölgede ruhani bir imparatorluk kurma konusunda başarılı oldular. 5. yüzyılın ortalarında Hıristiyanlık iki ayn gruba (Ortodoks ve Katolik) bölündükten sonra Hıristiyanlığın derinliğini özümseyen Süryaniler de kendi aralarında bazı kristolojik/teolojik tartışmalardan dolayı değişik isimler altında sekiz bölüme ayrıldılar. Bunlar; 1 – Süryani Kadim veya Ortodokslar ( Batı Süryaniler) 2 – Nesturiler (Doğu Süryaniler) 3 – Keldaniler veya Doğu Süryaniler 19 4 – Rum Ortodoks Melkitler veya Süryani Melkitler (Antakya, Suriye ve Lübnan’ da yaşayan Rum.Ortodokslar) 5 – Rum Katolik Melkitler 6 – Maroniler 7 – Süryani Katolikler 8 – Süryani Protestanlar Bunlar her ne kadar ayn ayn gruplara bölünmüşlerse de hepsi aynı dili, tarihi, kültürü, inancı, coğrafyayı paylaşmakta ve aynı soydan gelmektedirler.2 Bunların dışında Hıristiyanlığı kabul etmeyen Süryaniler de vardı. Sabii olarak isimleri tarihe geçen Harran’daki bir grup Süryani’nin 12. yüzyıla kadar putperestlikte ısrar ettiği bilinmektedir. Sabii Süryaniler, yüksek bir medeniyete sahiptiler. Günümüzde küçük bir grup olarak Irak’ta yaşamlarını sürdürenlerin dışında bazı küçük gruplar kalmışsa da kimliklerini koruyamadıkları için tarihi süreçte asimile olmuşlardır. Aynca değişik dönemlerde çeşitli nedenlerden dolayı bireysel olarak küçük gruplar halinde Müslümanlığa . geçiş yapan Süryaniler de olmuştur. Bunlar da kimliklerini koruyamadıklarından dolayı içinde yaşadıkları toplumların arasında eriyip gitmişlerdir.

Bu savımızı güvenilir kaynaklara dayanarak ileri sürmekteyiz . Çünkü günümüzde tanıdığımız birçok ailenin bir kısmı Süryani Hıristiyan, bir kısmı da Müslüman olarak yaşamaktadırlar. Müslüman olanlar kendilerini asla Süryani kabul etmemekte ve Kürtler arasında yaşayanlar kendileri Kürt, Araplar arasındakiler Arap ve Türkler arasında yaşayanlar da kendilerini Türk olarak görmektedirler. Mhalmiler’in, Süryani kökenli oldukları ve 1584’lerde toplu olarak Müslümanlığa geçiş yaptıkları tartışılmaz bir gerçektir. 1896 yılında çeşitli nedenlerle Siirt’te 14 Süryani 2 Diyarbakır’daki Meryem Ana Kilisesi’nin Tarihçesi, Gabriyel AKYÜZ, Türkçe, Resim Matbaacılık, İstanbul, 1999 20 köyünün toplu halde Müslümanlığa geçiş yaptıklarına dair elimizde güvenilir kaynaklar mevcuttur. Bu konunun detaylarına girmeyeceğiz. Çünkü Mhalmilerle ilgili yaptığımız özel bir araştırmamız yayınlanma aşamasına gelmiştir. Yahudilerin de Arami kökenli olduklarını rahatlıkla söyleyebiliriz. Tevrat’ın Tekvin kitabını incelediğimizde atamız İbrahim’in Arami kökenli olduğu apaçık ortaya çıkmaktadır (Bkz. Tekvin 11:31 ve 13: 1 ve 24-25 ile diğer bölümleri). İbraniler, Yahudith kitabında (Yahudith 5:6) Keldanilerden gelme olduklarını belirtmektedir. Keldani sözcüğü de bilindiği üzere bütün doğu Aramilerini betimlemektedir. Yahudilerin en önemli dualarından bir tanesi de Tesniye kitabının 26. bölümünün 5. ayetinde: “Tanrınız Rab’bin önünde şu açıklamayı yapacaksınız.

Babam göçebe bir Arami idi. Sayıca az kişiyle Mısır’a gidip orada yaşamaya başladı. Orada püyük, güçlü ve kalabalık bir ulus oldu” diye yazılıdır. İbrahim’in torunu olan Yakup ve dayısı Arami Laban arasında M.Ö. 1740 yıllarında antlaşma yapılırken, ‘Tanıklık Taşlığı’ anlamına gelen Aramice Jlcı� � (İgar Sohdutho) sözcüğünü kullandıkları görülüyor (Tekvin 4 7). Bu sözcük bugün de olduğu gibi bütün dillere nakledilmektedir. Süryanice ve İbranice alfabeleri karşılaştırıldığında şekil, sıralama ve telaffuz bakımından birbirine benzedikleri hemen ortaya çıkmaktadır. Yukarıda yazdıklarımız konuların detaylarını sırasıyla yazmaya çalışacağız. Bu sıralamayı da aşağıdaki gibi takip edilecektir: 1 – Süryani Dili ve Süryani Alfabesi 2 – M.Ö. ve M.S. Süryani Medeniyeti 3 – Süryanilerde Müzik 4 – Süryani Edebiyatı 5 – Süryanilerde İnanç, Hıristiyanlık v.e Süryani Kiliseleri 21 6 – Süryani Okulları 7 – Süryani Kütüphaneleri 8 – Süryanilerde Basın 9 – Süryanilerde İncil Çevirisi ve Yorumlanması 1 O – Süryanilerde Misyonerlik 11 – Süryanilerde Hattatlık, Ressamlık ve Basmacılık 12 – M.

Ö. ve M.S. Süryani Mimarlığı ve Değişik Alanlarda Sanat Şekilleri 13 – Süryanilerin Diğer Toplumlarla Olan İlişkileri

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir