Ilber Ortayli – Osmanli Devleti’nde Kadi

Müessesenin tarihi gelişimi: Kadılık İslâm ortaçağında ortaya çıkan bir idari ve adli görevdir. Kadı’nın sosyal-idari fonksiyonları değerlendirilirken ondört asırlık İslâm tarihi içindeki evrimi gözönüne alınmadığından, bu kurumun İslâm öncesi imparatorluklardan neleri, ne ölçüde miras aldığı üzerinde de durulmamıştır. Kadılık İslâm hukuk tarihinin merkezinde yer alan bir memuriyettir. Osmanlı devletinde ise kadı, genişleyen görevleriyle son Osmanlı çağına kadar en önemli mülkî amir ve yargıçtır. Fakat bu görevin her toplumdaki üniversal bir ihtiyaca cevap verdiğine ve kamu otoritesi denen alanı kapsadığına şüphe yoktur. Toplumlar yargı erkini ve görevini bir makama devretmek zorundadırlar ve bu makam devamlılık, ayrıcalık, muafiyet ve otorite ile donatılmalıdır. 4 İslâm devletinde hâkimlik görevini ilk olarak yürüten bizzat Hz. Muhammed’in kendisi olmuştur. İlk dört halife devrinde de hâkimlik halifenin görevlerinden birini teşkil etmekteydi. Az zamanda devletin sınırlarının genişlemesi ve bürokratik işlemlerin artması, yargı alanında da bir görev bölüşümünü gerektirmiştir ki bu yargı görevinin halife tarafından niyabet usulüyle tevcihi demektir. Halife Ömer ilk olarak Medine’ye Ebu’IDerda”y\, Basra’ya da eshabden Şarıhr\, Küfe kaadısı olarak da Ebu Musa el Aşar’ \ tayin etti. Mısır’ın fethinden sonra ise ilk olarak bu ülkede kadıların di-yar’ın valisi tarafından tayini prensibi uygulandıO). ‘ itk ve orta çağların bütün monarkları gibi; İslâm devletininin yöneticileri de giderek adalet dağıtmayı ve uygulamayı, mutlak olarak kendi görevleri arasında saymışlardır. Seçirn yoluna hiç gidilmediği gibi, son zamanlara kadar hükümdarın belirli zamanlarda dava dinlemesi ve en yüksek temyiz mercii olarak görevini yerine getirmesi ancak bu prensiple açıklanabilir. Yalnız şu var ki.


hiç bir hükümdarın geniş bir ülkede bütün adli fonksiyonu bizzat yerine getirmesine imkan yoktur. Bu nedenle, Şark ve Garb’da hükümdarların kendi adına yargı yetki ve görevlerini yürütmeleri için hakimler tay’in etmesi gibi; ifk halifelerden başlayarak, İslam hükümdarları da yargj yetki ve görevlerini, niyabet prensibine uyarak bir memura terketmek geleneğini zorunlu olarak izlediler. Böylelikle devletin uzak vilayetlerinde, bu görevli memur onun adına kanunların uygulanmasına, cezai işlemlere ve ganimetin taksimine nezaret edecekti. Demombynes’e göre kadılık makamı Emeviler devrinde diğer adtf tayinlerle birlikte ortaya çıkmış olup, muhtemelen eski Suriye ve Bizans’ın etkilerinin mühim rolü olmuştur^2). E. Tyan; kadı’yı, İslam cemaatinin reisi ve öte yandan bütün iktidarın sahibi olan halifenin (adlî} hukuki işler alanındaki naibi olarak tarif ediyoK3). Bu İslâm cemaatinin reisi olma keyfiyeti çok önemlidir; bir idareci olan kadı aynı zamanda idare edilenlerin bir şeriat adamı olarak temsilcisidir ve bu nedenle de ahalinin hukukunu idare karşısında savunma hak ve yetkisine de sahiptir. Osmanlı devrinde mahalli halkın talepleri veya şikâyet ettikleri bir uygu- (1) Osman Nuri, Meç. Umur. Bel. C. 1, sah. 258 (2) Demombynes; The Müslim Instıtutions. sah. 152.

(3) E. Tyan “Kadı” Ene. of İslâm., new edil. 8 lamadan dolayı durumun tesbitini istediği, bunun için arz yetkisini kullanarak merkeze bir arzuhal gönderdiği, maruzatta bulunduğu görülür. 5 Kadı, zamanın akışı içinde önceleri halife ve sonra valiler ve daha sonra da merkezdeki Kaadıy’ul kudat tarafından tayin edilmektedir. Adı geçen bu yüksek rütbeli memura hakim’ul hükkam da deniyor^4) ve azli için bazı nitelikler aranıyordu. Doktrine göre bir kadıda ilk İslâmi devirde aranan niteliklerin başında mükemmel bir şer’i hukuk bilgisi gelmekteydi. Ne varki bu niteliklere sahip kimselere bol miktarda rastlamak mümkün olmadığından, zamanla makul ölçüde bir hukuk bilgi ve melekesine sahip olması yeterli görüldü. Esasen bu bilginin derecesi ve umumi noktaları üzerinde dört Sünnî hukuk mektebi (mezheb)’n\n arasında da farklılık gösteren görüşler vardır. Kısacası hukuk bilgisi kadıda aranan şartlar arasında ikincil bir önem gösterir duruma geldi. Bir kadı’nm atanması için aşağıdaki niteliklerin bulunması gereklidir^5): v N’ a} reşid olmalı b) temyiz kudretine sahip olmalı c) iman sahibi ve adil olmalı d) hukuki ehliyet ve muamele kabiliyetine sahip olmalı e) bitaraf olmalı, f) nesebi sahih olmalı g) yeterli derecede hukuki bilgi sahibi olmalı h) erkek olmalı… Bir kadın ne kadar bilgili ve gerekli niteliklere sahip olursa olsun kadı olamaz. Mamafih bu konuda istisnai fikirler de ileri sürülmüştür. Örneğin mal ve cezaya ilişkin davalarda Ebu Hanife kadınların kaza hakkına cevaz veriyoK6)… Pratikte ise yakın zamanlara kadar hiçbir toplumda kadınların böyle bir mesleğe girmediği gözönüne alınmalıdır. Bilinen bir istisna üzerinde burada durmalıdır.

Halife Muktedir zamanında Divan’ul Mezalîm (şikâyetlerin din- (4) Demombynes, a.g.e.sah. 150. (5) Tomaw—Das Moslemısche Recht, sh. 193-194. (6) Ebulula Mardinli, “Kadı” İslâm Ansiklopedisi, sah. 43 lendiği bir itiraz komisyonu ) başkanlığı Sumeyl adında bir kadın tarafından yürütülüyordu. (Bahriye Üçok, İslâm Tarihi. Emevîler-Abbasîler, A.Ü. ilahiyat Fak. Ankara 1968). Kadı adaleti herzaman tek başına uygular.

Mo-nisme fslam yargı usulünün temel prensibidir^7). Bu konuya bir başka yazıda değinilecektir. Kadı’nm tayininde olduğu gibi azlinde de şu sebepler rol oynaK8′: a) aklını ve temyiz kabiliyetini kaybetmesi, b) kör, sağır, dilsiz olması 6 c) görevinde irtikâb yoluna sapması veya kanunu ihlâl etmesi d) imarımı Kaybetmesi e) yolsuzluğunun anlaşılması f}’ bilgisizliği anlaşılır veya bizzat kendi açıklarsa dünyevi otorite onu azledebilir. İmam veya onun adına yetkili amirlerce atanmayan kadı’nın göreyine başlaması imkansızdır. Abbasi devrindeki merkeziyetçi ^ğüim, kadt’larrn Emevi devrinin tersine mutlak surette merkezden tayini geleneğini getirdi. Bu nedenle de merkezde ka-adı’yul kudat denen makam sahibi ortaya çıktK9). Gerçekte bu başkent kadı’sına verilen bir unvan ve görevdi. Kaadı’yul kudat sonraları giderek halifenin en önemli şansölyelerinden biri haline geldi. Halifenin otoritesini temsilen kadıların tayini ve azli kaadı’yul ku-dat’ın ofisinin işiydi. Schacht bu kurumun Sasaniler-deki Mobedhan-ı mobedh diye bilinen makamın bir türevi olduğunu belirtiyor ki, E. Tyan da ayni görüşte-dir(10). Harun el Reşid devrine kadar başkent ve eyalet kadıları hiyerarşik bakımdan eşit durumdaydılar. (7) Tyan. Htstoıre da l’Organisatıon… 212, 213. (8) Tomavv; a g e, sah.

200 (9) Schacht, Int. to Islamic La w sah. 50-51. (10) Tyan, “Kadı”, Ency. of İslâm, sah. 374. 10 Hicri 174/786 M. ve 182/798 M. de halife kaadıy’ul kudat’ın görev ve yetkilerini kesinlikle tayin edip bu ofisi kurdu. Bu makamın geçirdiği evrim ilginçtir ve sonraki dönemler bakımından bilinmesi gereklidir. Abbasi iktidarı boyunca Bağdat kadısı bu unvan ve memuriyeti muhafaza etti. Fatımîler devrinde ise bunun benzeri bir örgüt Kahire’de meydana getirildi. Fakat milâdi. 12. asırdan itibaren, her tarafta türeyen devletler bu görevi kendi 7 egemenlik sahaları içine aktardılar!11).

Bilindiği üzere Abbasi devrinde kadılık iltizam suretiyle tevcih edilmeğe başlandı. Bu dejenerasyonun bilinen ilk örneği H. 350/M 961 senesinde görülmektedir^2). Memlûkler devrinde kadı’lar fukahadan çok, di- ğer görevliler arasından ta’yin edilmekteydiler. Her dört mezheb kendi kadıy’ul kudat’ına sahipti ki, bunla- rın herbiri kendi mezheblerinin hukuki mevzuatı dahi- linde kadıların görevlerini kontrol ve atama, azl işleriyle görevliydiler. Mısır’da Osmanlılar, sadece Hanefi kadı- sını btrakttlaff13). Mısır kadısı Osmanlı devrinde bir yıl için atanırdı ve bu ülkenin diğer kadıların) tayin etmek onun göreviydi^14). Bu istisnai durum Memlûk mües- sesesinin bir tür devamı olarak düşünülebilir. Bu sis- tem Memlûk devrinde Şam’da da uygulanmaktaydı. Sonraları Haleb ve Mekke’de de uygulandı^5). Mem- lûklarda kadı’nın tayini için kendisine yazılı bir belge verilir. Buna tevki denirdi^16). Göreceğimiz üzere Os- manlılarda da aynı sistem uygulanır ve ber’at verilirdi. Memlûklarda kadılık makamı kısa zaman sonra ilti- zamla tevcih edilmeğe başlandı. Nitekim Lapidus 15.

(11) Tyan a.g.e., s. 374 (12) Osman Nuri, MUB 264-Corgı Zeydan’dan naklen. (13) Schimnel, Der Kalıf und Kadi sah. 84. (14) Gabriel Baer, Studıes on the Soc. St. of Egyptsah. 130-131. (15) Schimmel, Ibid., s. 31. (16) a.

g.e. s. 32, tevki’i alan kadı saraydan şehri alayla getirilirdi. 11 asrın ortasında Memlûk ülkesinde bu sistemin tama- men yayıldığını belirtiyor^7). Osmanlı imparatorluğunda kadı’nın tayini 8 Osmanlı imparatorluğunda kadı tayin edilmek bir takım niteliklere sahip olmak kadar, belirli bir tahsil düzeni ve hiyerarşik geçiş işlemine dayanmaktaydı. Bu nedenle Osmanlı ülkesinde, adliye silki; klasik İslâm devletlerine göre daha gelişmiş esaslara dayanan bir sistem, başlıbaşma bir meslek olarak görünmektedir. Osmanlı İmparatorluğunda flmiyye sınıfı üç kategoride görevlendirilmekteydi. Bu kategoriye giren her grup belirli bir fonksiyon yüklenmiştir. Müderrisler öğretimle, müfti’ler ifta yani fetva göreviyle, kadılar ise J<aza (yargı) göreviyle yökumlüydüter^8^ Osmanlı kadı’ları bu hiyerarşi içinde mutlaka gerekli medrese tahsilini ve hukuk bilgisini kazanmış olmak zorundaydılar(19). Ancak bu ön şarta sahip olan medrese mezunu hiyerarşiye girebilirdi. Tabii bu kategoriler arasında yatay bir hareketlilik her zaman için söz konusu idi. ilmiyye sınıfının bu hiyerarşisi de dereceli olarak kurulmuştur, l. Murad devrinde Bursa kadı’sına kazı-asker unvanı verildi, istanbul’un fethinden sonra II. Mehmed’ istanbul kadı’sı ile kazaskerin büro ve görevlerini ayırdı.

875 H. (M. 1470) de istanbul müfti ve kadı’sı da iki ayrı ofis oluşturdu. Müfti sonraları Şeyhülİslâm unvanını aldı: 1470 de ikinci bir, kazaskerlik makamı ihdas edildi. Kanuni devrinde başkent müflisi il-

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir