Jacques Verges – Savunma Saldırıyor

SUÇSUZ TOPLUM, gülsüz gül fidanı gibidir: Tasavvur edilemez. Çelişki varoluşunun bizatihi koşuludur, suç da hayatın kendisine, değişmesi için çaktığı işaret. Uruffe papazının cinayeti gibi tek bir adi vaka, Kilise mensuplarının çetin bekaret sorununu Konsillerden önce çetin ifadelerle ortaya atıyor, Liege’deki ötenazi davası, tıp etiğinin, eşzamanlı bir gelişim sergi leyen bilim ve ticarete ayak uydurmasını öneriyordu. Davanın işlevi bireyler ile toplumlar arasındaki çelişkileri çözmekti�. B izzat sanıkların rızasıyla – en azından boyun eğişiyle. Sosyal savunma, ıs lah, topluma kazandırma. af. sınama gibi kocaman tatların gerisinde toplumun hedeflediği, yaramaz çocuklarını yola getirmektir ve �ir yargıcın düşebileceği en ağır hata. iyi aile evladıyla yasa düşmanını bir sanmaktır. O zaman rolüne ihanet etmiş olur ki, bu rol, sanığa, kendini keşfcııirerek teslim olma imkanı vermektir. Suç ı•e Ceza’da Sonya, Komla11a11 Adanı ‘da Leontine: Sorunlu her katilin gönlünde bir fahişe yatar. Salt Slav ruhuna ya da yeraltı dünyasına özgü değildir bu. Kendini Komün’ün Bonaparte’ı sanan subay Rossel, ölmeden önce, “karara saygısını” bel irtmek üzere yargıcı ve celladı Albay Merl in’in elini sıkmak istedi. Merlin reddetti. Hata etti: Rossel, sömürge seferlerinde kullanılabilecek kıvamdaydı.


Ancak, Dev let’in bağrında, yabancı hücreler misali, tehdit edici güçlerin boy attığı da görülür. İddiaları, var olan düzeni doğrultmayıp yıkmak ve yeni bir düzen getirmektir. Her tür uzlaşmayı devre dışı bırakan çelişkilerdir bunlar. Adaletin görevi, çelişkiler iç savaşa ve kitlesel bastı rmalara varmadıkça, onları eldeki imkanlarla çöz- 14 SAVUNMA SALDIRIYOR mektir ve bu olmayacak iş değildir, zira sanık her zaman müjdelediği yeni dünyanın bilincinde olmaz; çoğu kez yargıçlarıyla eski yasaların er meydanında yüzleşmeyi kabul eder, hele, tarihin bir cilvesiyle, o yasalar geçici olarak kendisine lütufkar davranıyor gibiyse. Devlet güçlüyken adalet Devlet meselesidir gerçekten; ama buhran içine düşmeye görsün, yeniden büyük harfle donanan Adaleı’e hesap vermek zorunda kalır. Artık hükmedecek gücü kalmadığı için, kudretli döneminde koyduğu kural ların bu kez karşısına dikildiğini görür. Oysaki adalet ister ilah gibi süslensin. ister paçavralara bürünsün. yiinct ic i sınıfların emrindeki �u i�levi hiç değişmez: yasanın çiğncnıııcsiyle ortaya ı;ıkaıı toplumsal çelişkileri o sınıfların lehine çiiı.ınck. Bunlar sahte uyuııı ya da iirtiik kopu� davalarıdır. Tarafların en azından biri, yasayı ve ahlakı kabul cdiyornıu�. lıatta savunuyormuş görünerek. sorunu ba�tan. kendi siyasal çıkarı doğru ltusunda ortaya atar.

Peçesiz yürümeyecek kadar ihtiyatlı olduğu için, demirden suretine bir yasa maskesi takar. Kasvet ruhlar, uzun duruşmalar tünel inde asla mut lak bir kopuşun parıltısıyla aydınlanmayan, rakiplerin kör dövüşe giriştikleri bu kabus davalara bayılırlar. Savaştan ya da ticaretten ne daha zal im ne daha mülayim olan bu dünyayı anlamaya çalışsalar, daha iyi ederlerdi. Pek çok adli hata, baştan itibaren birer siyasal hata değildiler. İşler sarpa sardığında siyasal hataya dönüştüler. Örneğin, Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Rosenbergler davasının amacı, bir casusluk gerçeğini ortaya sermek değil; SSCB’nin teknolojik sıçrama skandalını, Moskova ajanları diye damgalanan Amerikalı komünist ve ilerici lerinin vatan hainliğiyle açıklamaktı. Son dakikaya dek bağışlanmaları için gerekli olan, suçsuzluklarını kanıtlayacak yeni bir veri değil, suçlarının itirafıydı. Apolitik adalet maskesi altında baş gösteren, kopuş davaları -ister açık kopuş, ister aldatmaca uyum olsun- mantığıydı: antiadalet. Burada, suçlu masum, masum suçludur. Olumsuz bir işaret hafifletici nedenler getirir; olumlu bir işaret ağırlaştırıcı nedenleri mümkün kı lar. GİRİŞ: KİMSİNİZ? 15 Ceza davasının üslubunu belirleyecek temel özellik, sanığın toplumsal düzen karşısındaki duruşudur. Düzeni kabul ederse dava mümkündür; gerekçelerini ortaya döken sanık ile değerlerine saygı gösterilen yargıç arasında bir diyalog kurulur. Sanık eğer düzeni reddederse, hukuki mekanizma dağılır; bu bir kopuş davasıdır. Sorun yokluğu nedeniyle dava yokluğu -adaletin sıfır noktasıile kopuş davasının engin coşkunluğu arasında, yüz farklı renk tonuna, yüz farklı dereceye yer vardır cihette. Kopuş davası, uyum davası; hunlar sadece hirer �enıa.

Kopuş her zaman mutlak değildir, uyum nadiren mükemmeldir. hoyun eğiş hiçbir zaman isyandan tümüyle muaf’ olmaz. Ve dava senfonisinde iddianame ile savunma birbirinin karşısına dikil irken, diğer müzik aletlerini de hesaba katmak gerekir: müdahil taraf, basın, daha genel olarak kamuoyu, tanıklar, bizzat yargıçlar, jüri üyeleri. Louis’nin davası Saint-Just’ün cephesinden bakınca bir kopuş davasıdır; kralın cephesinden yaklaşıldığında, mana verilemez bir davadır. Adi suç davası ile siyasi dava arasındaki eski ayrım, ikincil önemdedir; adi suç davaları çoğu kez uyum. siyasi davalar çoğu kez kopuş davaları olsalar dahi – zira hu iki tanım örtüşmez. Tüketim toplumlarında pek çok siyasi çatışına salon çatışmasına dönüşmüştür; devletlerin mutlak bozgununa varan ihtilalci savaşlarla kıyaslandıklarında sonuçları pek cılız kalan 18. yüzyıl savaşları için kullanılırdı bu terim, İhtilal zamanında. Soylu gerekçe, artık sadece, önemsiz siyasi suçların burjuva saygınlık talebidir. Oysa toplumun kıyısında, kendilerine şiddet ve zulüm reva görülenlerin cephesinde olgunlaşan suçlar, daha derin kopuşları dile getirirler. Açlık, işsizlik, fuhuş adi suçlar alanına girseler de. Portreleri virane duvarlarını süsleyen Cartouche ve Mandrin de birer kopuş kahramanıydı. Rakipler, iki duruş (kopuş ve uyum) arasında seçim yapma hakkına sahip olduklarında, belli başlı üç bileşim olasılığı bel irir: uyumuyum, uyum-kopuş, kopuş-uyum. 16 SAVUN MA SALDIRIYOR B irinci varsayımda, iyi oynamak koşuluyla, iki taraf aynı anda kazançlı çıkabilir. Düşman, dosya, yani Kader olduğuna göre.

İkinci ve üçüncü varsayımlarda, kopuşu seçen, kaybettiği anda masayı devirme olanağına sahiptir hep; oyunun hakimidir. ili. Richard ile Lady Anne’ın karşılaşmasında adli cephedeki değişimin -uyumdan kopuşa- getirdiği kazançları hayranlıkla izleyelim. Lady Anne’ın kocasını, sonra pederini ve nihayet cesedi aralarındaki açık tabutta boylu boyunca uzanmış kayınpederi VI. Henry’yi öldüren Richard, önce cinayeti inkar etmeye çalışır. Ancak Lady Anne onu itirafa zorlar. O zaman Richard, öldürdüğünü kabul etmekle yetinmez, Lady Anne’ın yatağına girme talebinde hulunur. 1 Lady Anne, yenilmişt ir, kabul eder. B ir davanın üslubu, böylelikle, iddianame ile savunma arasındaki karşıtlığın gerçek niteliğini en iyi açığa vuran araçtır: 1961 ‘de Kudüs’te, “nihai çözüm”ün, altı milyon Avrupalı Yahudinin bilimsel katliamının başlıca sorumlularından SS albayı Eichmann’ın davası başladığında, tarihin en büyük kopuş davalarından birine tanık olunacağı düşünülebi lirdi. Görülen, bir uyum davası oldu. Kudüs yargıçlarının Eichmann aracılığıyla mahkum ettikleri emperyalizm değildi, onunla dayanışma halindeydiler, emperyalizmin nazizmle büründüğü şekildi; cinayet değildi, sadece cinayetteki hırpanilikti. Bu ışık altında, nazizmin vahşetleri bir tür Cermen Marquis de Sade’ın dehşetengiz kabusu, bir ruh hastalığı halini alıyordu ve psikopata dönüşen Eichmann’ın kendisi de onların kurbanı olduğunu iddia edebildi. Bugün Asya’daki açl ığın ziklon gazından öldürücü olduğunu, kimsenin de başını helaya sokmadığını bi len yargıçların önüne, “kötülüğün dile sığmaz, ürkütücü sıradanlığı”2 sorununu atıyordu. 1. “Richarc.

l’ın ilk zaferi buradadır. Yalan söylediği. aldattığı. cinayeti inkar ettiği sürece, ahlaki düzenin varlığını kabul ediyordu. Şimdi, onu toz etmiştir.” Jan Kon, Ça.�daşımız Shakespeare, çev. Teoman Güney, İstanbul: Mitos Boyut, 1999. 2. Kiitülü.�iin Sıradanlı[(ı: Ado/f Eichmann Kudiü’te, çev. Özge Çelik, İstanbul: Metis, 2009. GİRİŞ: KİMSİNİZ” 17 Dava, toplumsal çel işkilerin bireysel görünümlerle gün ışığına çıkarılışı ise, hedefi belirleyen her zaman siyasettir; terimin en geniş anlamıyla. Bu hedef, yenme isteği güçlüyken biricik ve berrak, zayıfken karmaşık ve bulanıktır. Çağdaş siyasetçiler eski davaları iyi incelemelidirler.

Bir sanığın. yeter ki hedefi kafasında berrak olsun, nasıl zor bir zafere yürüyebileceğini öğrenebilirler. Örneğin İsa: Azap’sız ve Çarmıh’sız, bugün ne şanı aynı olurdu, ne ölümsüzlüğü. “Hasat beyazı” bir dünyada. ölümüne din adamlarının karar verdiğini biliyordu. Kaçmak için hiçbir şey yapmadı. Davası, başından itibaren, bizzat tasarladığı, biçimlendirdiği bir çiledir. Diriliş’e dek, her evresi, trajedi sahnesi gibi, ölümcül sonu amansızca hazırlar.1 Görevi, çatışmayı kışkırtırken çatışmaya maruz kalmış görünmek, insani zaaflar sergilerken Tanrı metanetine sahip olmaktı. Tatlı bir sesle küfürlerini savurur ve akıllarda sadece uşakların indirdiği tokatlar, başına askerlerin oturttuğu dikenli taç kal ır. Savcının onu kurtarmak için harcadığı beyhude çaba unutulur gider. Ve baştan aşağıya zamanın yargılama yöntemlerine uygun, “diğerleri gibi” olan davası, skandal niteliğine bürünerek yüzyılları kucaklar. Golgotha’ya* tırmanırken üç kez düştüğü kısa yolda kararlı bir filozof gibi değil, herkesin terk ettiği sürgün gibi. ıstıraplar içinde yürür – öyle olması gerekiyordu. Çektiği.

kölelerin azabıdır. Yanındaki uyum haydutları dahi ona, o kopuş suçlusuna çalarlar. İncil’in yazılması için böylesi gerekl iydi. ” Ve ben bir yer kurduyum ve insan değil, insanların yüz karası ve halkın çöpüyüm.”

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir