Jean Ure – Pembe Giysiler Hic Havali Degil

Keri, ‘‘Çok ciddiyim! Şu kıza baksanıza,” dedi, Jessamy jones okulun bahçesinde, herkesin tam ortasında amuda kalkmıştı. Ayaklarını havaya diktiği için eteği pıt! diye aşağı inmiş, suratına yapışmıştı. “Hava atıyor işte,” dedim. ‘‘Merak etmeyin,” dedi Lily. ‘‘Bir dakika sonra yere yığılı verecek.” Ama Jessamy yere yığılmadı. Kötü şans! Amuda kalkmış öylece dururken etrafına onu hayranlıkla seyreden bir grup toplanmıştı. Oradaki tüm kızlar bizim sınıftandı. Jessamy Jones da bizim sınıftan. Ne yazık ki! Ondan hiçbirimiz hoşlanmıyoruz. “Lily de amuda kalkabilir,” dedi Frizz. “Evet,” dedi Lily. “Ama yapmam… Yani, herkesin önünde yapamam. Hele oğlanlann önünde hiç yapamam.” Bulunduğumuz yer oğlanlann oyun alanından uzaktı, ama bizi görebilirlerdi.


“Baksanıza, bir grup oğlan bu yöne bakıyor,” dedim. Lily nefesini tuttu. “Şu iç çamaşırlanna bakın!” dedi Keri. Hepimiz Keri’nin gösterdiği yere baktık. Dürüst olmak gerekirse, bunlar sıradan iç çamaşırlanydı. Yani Jessamy’nin herkese iç çamaşırlannı göstermemesi gerekirdi, ama o salağın tekidir. Ondan hiç ama hiç hoşlanmamama rağmen, iç çamaşırlannda bir tuhaflık görememiştim. “Pembe,” dedi Keri. “Ay! İğrenç!” dedi Lily. işte, o anda pembe renkli iç çamaşırlannın pek de havalı olmadığını öğrenmiş oldum. Keri bu tür konularda uzman sayılır; o gerçekten de havalıdır! Sıradan bir okul üniformasının bile marka bir giysi gibi gözükmesini sağlayabilir. Onu asıl hafta sonlan görmelisiniz! Annem onu her gördüğünde, büyümüş de küçülmüş der. Eğer Keri bize pembe renkli iç çamaşırlannın havalı olmadığını söylerse, biz de asla pembe renkli iç çamaşırlan giymeyiz. Bu kadar basit. Kendi kendime, eve döndüğümde pembe renkli tüm iç çamaşırlan mı atmalıyım diye düşündüm.

Çekmecemdeki TÜM pembe renkli çamaşırlar çöpü boylayacaktı. Bir daha da asla pembe renkli çamaşı r giymeyecektim! Keri, “Şuna da bakın!” dedi. Jessamy şimdi de ellerinin üstünde yünü meye başlamıştı. Aslında gerçekten yetenekliydi. Ama Lily de bunu yapabilirdi! Lily başkalan gibi hava atmayı sevmez. O son derece mütevazıdır. Suratımızı ekşitmiş Jessamy’yi izlerken Frizz bir şey söyleyiverdi: “Pembe renk kötü mü?” Ah, zavallı, zavallı Frizz! Bazen insanı böyle rezil etmekte üstüne yoktur doğrusu. Lily kıkırdamaya başladı. Keri’yse gözlerini devirdi. “Saçmalama!” dedi. “Ama pembenin nesi var, anlayamadım,” dedi Frizz. “Benim de külotum pembe.” Sonra, eteğini kaldırıp gösterdi. Aslında, Frizz’in bu yaptığı cesaret isteyen bir işti. Pembe renkli iç çamaşırı giyiyor olsaydım, hayatta eteğimi kaldırıp arkadaşlarıma gösteremezdim.

Ancak şunu söylemem gerekir ki Frizz yaşına göre oldukça çocuksudur. Sanırım bunun nedeni, annesiyle babasının çok yaşlı olması. Onların bir büyükanneyle büyükbabayı andırdığını söylesem yalan olmaz doğrusu. Bu yüzden de Frizz’in on yaşında hala minnacık bir çocuk olduğunu düşünecek kadar da geri kafalılar. Ama biz, arkadaşımıza neredeyse ergenlik çağına girmek üzere olduğunu her dakika hatırlatıyoruz zaten! Keri öne doğru eğilip Frizz’in suratına adeta tıslayarak şöyle dedi: “Hemen bunlan çıkartıyorsun, sonra çöp torbasına atıyorsun!” “Aman şimdi çı karayı m deme,” dedim telaşla. Frizz tüm bu konuşmalann üstüne biraz panikle-mişti. “Ama bunlan atamam ki! Annem çok kızar!” “O halde ona söyleme.” “Ama annem bunlann nereye gittiğini merak edecektir?” “Kaybettiğini söylersin,” dedi Lilly tatlı tatlı. “Nasıl yani?” diye bağırdı Frizz. “İnsan külotunu nasıl kaybeder?” “Bana sorma,” dedi Keri. “Ay, baksanıza!” diye bağrdı. “Jessamy düştü!” “Oh olsun,” dedi Lily. Hepimiz çılgınlar gibi gülmeye başladık. Aslında bu pek de güzel bir davranış değil ama Jessamy’yi hiçbirimiz sevmeyiz. Bir keresinde, Frizz bir okuma ı parçasında geri kalmıştı ve Jessamy onun geri zekalı olduğunu söylemişti.

Bir başka sefer de Ryan Spicer isimli bir oğlan hepimizin önünde altına yapmıştı ve Jessamy ona gülmüştü. Daha doğrusu, sınıfta değil, çünkü o sırada öğretmenimiz de sınıftaydı, bahçeye çıktığımızda alay etmişti. Ryan’ın karşısına geçip onunla dalga geçmiş, çocuğu yerin dibine sokmuştu, işte o gün gerçekten Jessamy’nin kötü niyetli bir kız olduğunu düşünmüştüm. Aslında, oğlanlardan çok da hoşlandığımı söyleyemem. Hiçbirimiz hoşlanmayız. Oğlanlar sürekli olarak bağırıp çağırır ve hiçbir şey bilmedikleri halde kendilerini çok akıllı sanırlar. Ancak Ryan diğer oğlanlar gibi değildir. Onlar gibi olmaya çalışır. Yüksek sesle konuşur, kabadayılık falan yapar, ama aslında çok çekingen bir çocuktur. Jessamy’nin ona gülmesi çok kötü bir davranıştı. Sırf Frizz çok zeki değil diye de gülmesi kötüydü. “Düşünsenize, yedi yılımızı bu kızla birlikte geçireceğiz,” dedim. “Ay! iğrenç!” dedi Lily. Frizz parmaklanyla bir hesap yaparak, “Tabii on yedi yaşımıza kadar birlikte olursak,” dedi. “imdat! imdat!” diye bağırdım.

“Sence en erken ne zaman mezun oluruz?” “Herhalde on altı yaşında falan,” dedi Frizz. Alaya bir tavırla, “Olamaz!” dedim. “O zamana dek her gün bu kızı mı çekeceğiz yani?” Lily büyük bir heyecanla, “Belki ileride başka bir okula gider,” dedi. “Başka okul yok ki!” Keri, “Olmaz olur mu?” dedi. “Frensham var, He-arthfield var, Clark’s var.” Yerimde doğrularak, “Bir dakika!” diye bağırdım. “Hepimiz Heathfield’a gidiyoruz, değil mi?” Keri kafasını sallayarak, “Evet,” dedi. “Ne de olsa en yakın okul o,” dedi Frizz. “En yakın ve de en iyi okul o,” dedi Keri. “Frensı ham çok büyük, Clark’s da bir çöplük.” “Asla birbirimizden ayrılmayacağız,” dedi Keri. “Asla!” diye bağırdı Lily. Birinci sınıftan beri beraberdik, iyi günde, kötü günde birbirimizin yanında olmuştuk. Bazen tartışmış, bazen de ayrı masalarda oturmuştuk. Bir seferinde, Keri beni ve Frizzle’ı doğum günü partisine davet etmemişti; bir diğer sefer de Lily bir hafta boyunca Elinor Stoddart’la takılmıştı, ama nihayetinde birbirimize hep geri dönmüştük.

Biz Dörtlü Çeteydik! Lily, Keri, Frizzle ve ben… Lily ve Keri yakın arkadaştır, tıpkı Frizz ve ben gibi. Ama dördümüz de birbirimizle çok iyi anlaşırız! Birlikte çok da eğleniriz. Belki size önce bazı şeyleri açıklasam daha iyi olacak. Öncelikle, isimlerimizden bahsedeyim. Lily’nin gerçek ismi Lilian, ama ona hep Lily diye hitap ederiz. Lily bir çiçek ismi olduğundan ona çok yakışır. Lily de tıpkı bir zambak gibi incecik ve zariftir. Ama o isminden nefret eder! Daha doğrusu, hem Lilian isminden, hem de Lily isminden nefret eder. Lily Stubbs isminin bir dansgya hiç yakışmadığını söyler durur. Ha, bu arada unutmadan söyleyeyim, Lily ileride bir dansç olacak. Büyüdüğünde ismini tamamıyla değiştirmeyi planladığından da bahseder. Ama hangi ismi seçeceğine henüz karar vermiş değil. Büyük bir ihtimalle Crystal ya da Tatiana gibi son derece romantik bir isim seçecek. Ama ismi ne olursa olsun, Lily dansç olmayı kafasına takmış durumda! Bu konuda oldukça da azimli. Çok tatlı bir kızdır; her zaman neşe doludur ve eğlencelidir.

İnsanlara asla ama asla kötü davranmaz, ama çok kararlıdır. Annem ondan çelik gibi kız diye bahseder. Yani, Lily bir şey yapmaya karar verdi mi HİÇBİR ŞEYİN onu engellemesine izin vermez. Onun bir gün çok ünlü bir dansçı olacağına eminim! Keri, Kerianne isminin kısaltılmışı; Kerianne Fox. Aramızda isminden hoşnut olan tek kişi. Geri kalanlar olarak bizler isimlerimizden nefret ediyoruz. Ama Keri zaten kendisiyle ilgili birçok şeyden hoşnuttur. Sakın yanlış anlamayın, onun ukala olduğunu falan ima etmiyorum. Yok, yok. Ama Keri hep şöyle der: “Eğer kendinizi sevmezseniz, başkaları da sevmez!” Annesiyle babası ona küçüklüğünden beri bunu aşılamışlar. Bu düşünce insanın kendisine güvenmesini sağlıyormuş. İtiraf etmeliyim ki Keri’nin kendine olan güveni SONSUZ. Frizz ise Keri’nin tam tersi. Kendine güveni hiç yoktur. Bir şey olduğunda, ne kendisini savunabilir, ne de dediği dedik birisi gibi davranabilir.

Soyadı olan Frizzell’in nasıl telaffuz edilmesi gerektiğini hep bir sorun haline getirir. Biz de bu durumu pek takmaz, ona kısaca Frizz deriz! Ona o kadar uzun süredir bu isimle hitap ediyoruz ki bundan sonra farklı bir şekilde hitap etmenin mümkün olacağını pek sanmıyorum. Frizz’in ilk ismi Dawn ama daha önce de dediğim gibi o da ismini sevmez. Bana gelince, ondan pek farklı olduğumu söyleyemem doğrusu!!! İsmim Polly ve bu isimden gerçekten nefret ediyorum. Bir ara öğretmenlerimden biri ismim Polly Roberts olduğu halde, bana Polly Flinders diye hitap ederdi. Babamsa bana takılmak için Poll Doll der; ağabeyimse beni sinir etmek için aynı isimle hitap eder. Ağabeyim benden sadece on sekiz ay büyük olduğu halde, davranışlarından onun on sekiz yaşında olduğunu zannedebilirsiniz. (Bir yandan da onun son derece çocuksu olduğunu söylemeliyim. Zaten bütün oğlanlar böyle değil midir?) Neye benzediğimize gelince…

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir