Joseph Molitor – Kildaniler ve Doğu Süryani Kilisesi

Bu eser Kildaniler* ya da diğer adlarıyla Doğu Asurlar, Doğu Süryaniler’ in tarihi üzerine önemli bilgiler içermektedir. Eserin orijinali Almanca yazılmıştır. Türkçe’ deki bu ilk basımına Arapça, İngilizce ve Fransızca’dan bazı yazıların çevirileri eklenerek eser daha da zenginleştirilmiştir. Kolaylık sağlanması amacıyla eserdeki konular, harflerle bölümlere ayrıldı. Metinde geçen Helence sözcük ve tümceler transkribe (dönüştürme) edildi. Aynı biçimde Süryanice / Kildanice sözcükler de Latin alfabesi kullanılarak Doğu-Batı ağzıyla verildi. Latince sözcükler olduğu gibi, ama tümcelerin karşılığı Türkçe aktarıldı. Bize bu kolaylığı sağlayan ve sağlatan iyi insan Xatun’a teşekkür ederiz. Vefa borcumuz ise değerli arkadaşımız merhum EROL SEVER’ edir. Eserin meydana gelmesi için uzun yıllarını veren Erol, bu son emeğini yayınevimize bağışladığı için onu minnetle anıyor, anısı önünde saygıyla eğiliyoruz. yayı nevi * Halk arasında Keldani olarak da bilinir. 7 Siirt’ e bağlı Mar-Ya ‘qub köyiinden ulusal giysileriyle Kildani bir kadın, Les Missions Catholiques, 1874, Fransa. 8 A Kildaniler ve Kildani Hıristiyanlar Giriş Kildaniler denince gözlerimiz geriye, eski çağlara çevrilir. Kildani aşiretleri İsa’nın doğumundan bin yıl kadar önce, güneyden, batıdan gelerek Güney Mezopotamya’ ya, Fırat ve Dicle nehirlerinin arasındaki bölgeye yerleşmişlerdir. Çok geçmeden Asuriler’in tehlikeli karşıtları oldular ve sonuçta, o zamandan beri “Kildanistan” adını da taşıyan “Babilistan” üzerinde sürekli egemenlik kurmayı başardılar.


587’de Kudüs’ü (Ureslem) ele geçirerek, Yahudiler’e Babil esaretini yaşatan ve Babilistan’ı hayata geçiren, Yeni Babil Krallığı’nın en büyük hükümdarı II. Nabukadnezar’ı kim tanımaz? Ancak daha 538 yılında bu Kildani hanedanı Pers Kralı Keyhüsrev (Siros, Kuroş) tarafından yıkıldı: Kildaniler, hayalindeki dünya imparatorluğunu Suriye’ deki Selevkos krallığını da katarak, Pers topraklarında kuran Büyük İskender’ in 323 yılında ölmesinden sonra, Pers krallarının kulları oldular. Eski Babil, sözde yıldızbilimi gelişerek, yıldızların hareketlerinin yorumuna pönüşmüştü ve Kildaniler tanımlaması da kil.hin tanımlamasıyla aynı anlama geliyordu. Bir olasılıkla Doğu’ dan yola çıkan ve muhteşem bir yıldızı izleyerek Betlehem / Batlam’a gelen ve İsa’ya tapınan yıldızbilimciler (Mğuse, ed.) de Kildaniler’in yaşadığı bölgeden geliyorlardı. 0> 1- En azından Kildani Hıristiyanları’nın kendi görüşleri. Krş. Musullu Patrik Şamun Sulaqa’yı 1 552 yılında seçenlerin Papa’ ya gönderdikleri tavsiye mektubu (Oriens Christianus iV, 1 904, s. 271); Efendimizin doğuşunda Betlehem’deki Pers bilgeleri gibi seviniyorlardı. 9 Kildani Hıristiyanlar, Pers topraklarında yaşayan ve İsa’ya tapınanlara verilen bir addı. Part devletini yöneten Arsakid hanedanının egemenliği altında yaşayan Persler, devletin Selevkoslar’ dan ayrılmasından sonra, yeniden bağımsızlıklarını kazandılar ve İS 226 yılında, Pers-Sasani hanedanının yönetimi altında, yayılmalarının uç noktasına geldiler. Bugün Mezopotamya ve İran’da Doğu Süryani ritüelini koruyan Hıristiyanlar, zaman içinde Roma’ya (Vatikan’a, ed.) bağlanan Hıristiyanlar olarak biliniyor. Kildaniler’in güzel ve saygıdeğer günlük ayinlerinin hangi zeminde geliştiğini doğru olarak anlayabilmek için, şimdi onların geçmişine bir göz atmak istiyoruz.

PerstopraklarındagelişenHıristiyanlığıntarihi değişikliklerle doludur. İlk önce, söylencelere göre, olası herşey habercilerin yaşadığı zamana yerleştirilmek istenir ve bu da şöyle anlatılır: Yetmişiki haberciden(2) biri olan Adday, Suriye’deki Urhoy / Urfa’ dan (Osrohone eyaletinin başkenti) yola çıkarak, Mezopotamya’ ya gelir ve orada öğrencileri olan Aggay ve Mari ile birlikte Hıristiyanlığı tanıtmak için vaaz verir. Bir başka söylenceye göre, Mari, öğretmeninin ölümünden sonra, yalnız başına Mezopotamya’ya gelir ve bu arada öğrencisi Tuma’nın Pers ülkesinin kuzeydoğusunda şehit edildiğini öğrenir. Tarihsel gerçek ise, Hıristiyan inancının en erken 2. yüzyılda, eski ticaret ve yolculuk yolları üzerinden, yerleşikleri Samiler olan Dicle vadisine girmiş olmasıdır; bu bölgede Babil esaretinden kurtulan çok sayıda Yahudi kolonisi vardı ve bu yerleşim birimlerinde Doğu Aramca (Süryanice) konuşuluyordu. En erken kaynaklardan biri olan Aziz Mar Afrahat’ın (t 345)* Alfabetik Dini Vaizleri, bir olasılıkla piskopos Mar Matta’nın yanısıra, 540 (55 1) ve 569 yılları arasında bir kilise ruhbanı olan Mşiha Zha (Mesih Zafer Kazandı) tarafından yazılan Erbil Vakayinamesi’dir.(3) * (t) işareti, Azizler’ in ölüm tarihlerini gösterir. (ed) 2- Yaygın bir aktarıma göre, Rab tarafından Urfa kralı Abgar’ a gönderildiği söylenen haberci Turna da, daha Hindistan’a gelmeden önce, Pers ülkesinde Ewangeliyum /İncil’in müjdesini venniş. 3- Yayımlayan Alfons Mingana, Sources Syriaques’te, s. 1-75, Leipzig 1908. Krş. E. Sachau, Die Chronik von Arbela, (ç\bh. d. Kg!.

Preuss. Ak. d. Wissensch. 1915, Nr. 6, Ber!in 1915); Türkçesi: Erbil Vakayinameşi, çev. Erol Sever, Mezopotamya Enstitüsü, Södertlilje /İsveç 1998. ikinci basımı, 2002,:Yaba Yayınları, İstanbul. 10 Erbil Yukarı Dicle’nin doğu yakası ile Büyük ve Küçük Zap ırmaklarının arasında yer alan ijağyab / Adiyabenos eyaletinin başkentiydi. Vakayiname’ de bu yörede çalışan haberciyi Adday olarak veriyor. Adday yerel bir ruhban olan Pqiğa / Pkida’yı, Erbil’ in ilk metropoliti olarak kutsuyor (yaklaşık 105 yılında). “Pkida, Beri adında yoksul bir adamın oğluydu ve bir Mecusi ‘nin (putperest bir ateş rahibi) yanında hizmetkarlık yapıyordu. Ama oğlu, haberci Adday’ ın yaptığı mucizeyi, mezara götürülen küçük kızı dirilttiğini ve küçük kızı ailesine teslim ettiğini gördükten sonra, Rab’bimiz İsa-Mesih aracılığı ile üzerimize inen Kutsal Ruh’un lütfu yüreğinde kıpırdadı ve elini yüreğinin üzerine koyarak, onun (haberci Adday’ ın, çev.) öğrencisi olmaya karar verdi… Anne babası onu karanlık bir eve kapattılar. Pkida bu arada kendisine bir yardımcı buldu; bu yardımcı ona evin kapısını açtı, o kaçtı ve haberciyi aramaya başladı, ama onu bulamadı.

Pkida’ya habercinin dağ köylerine gittiğini söyledikleri zaman, Pkida Adday’ın öğrencisi olmak ve onun tarafından kutsanmak için hemen o yöne döndü. Günlerce sonra Adday’ın yanına vardığı zaman, fazlasıyla mutlu olan Adday’ın, Pkida’yı görünce mutluluğu daha da arttı ve nereye giderse Pkida’yı da yanına almaya başladı. Adday’ın Pkida’yı beş yıl s·onra kutsayarak (açık anlamı: elini onun başının üstüne koyması) ruhban yaptığı ve onu yurduna gönderdiği söylenir. Pkida hemen halk kitlelerinin arasında vaaz vermeye, işaretleri yorumlamaya ve mucizeler göstermeye başladı. İsa-Mesih’in çevresindeki çitlerin içine çok sayıda koyun sokmak için çalıştı ve Tanrı’nın şefahatıyla bu koyunlar çoğaldı ve semirdi. Pkida on yıl sonra öldü (t 1 15) ve öğrencileri tarafından, oğulları üzerine düşüncelerini değiştirmiş ve ona bağlanmış olan ailesinin yaşadıgı yerde toprağa verildi. Genç Hıristiyanlık, karşısına çıkan ne zorluklarla mücadele etmiş! Pkida’nın ikinci halefi Sbaq / İshak (123-136), ölümünden kısa bir süre önce, Erbil kentinde ilk Hıristiyan Tanrı Evi’ni yaptırabilmiş. Son Arsakidler ve ilk Sasaniler’in (226 yılından beri) egemenliği altında bulunan ve Pers halkından pek az üye kazanabilen genç kilise, belirli bir rahatlığa kavuşmuştu. İlk kez temel bir kural bu bölgede geçerli olmuştur; o da baş düşman ı ı Roma’ya karşı, kilisenin karşıt bir tavır içine girmesidir. Pers ülkesinin din politikası, Roma dev le tinin bu alandaki politikasının tersiydi. Batı’daki takibatlar nedeniyle Doğu’da hoşgörü vardı. Hatta Kildani Hıristiyanlığı, Sasani Kralı I. Şapur’un (24 1 -272) Roma’ya karşı zaferle sonuçlanan askeri seferlerinden sonra belli bir güç kazanmıştı ve bununla bağlantılı olarak da Roma’nın sınır bölgelerindeki Batı Süryani ve Helen Hıristiyanlar’ ın Mezopotamya’ya sürülmesiyle de güçlendi. Böylece Babilistan ve Susiyana’ da (Susa kenti ve çevresi, çev.) güçlü Hıristiyan kolonileri oluştu; bu arada Pers ülkesinin yerli halkı olan Persler’in çoğunluğu her zamanki gibi Hıristiyanlığa karşı ret tavrı içindeydi.

Aşağı Dicle’nin her iki yakasındaki çifte kent ve Persler’ in başkenti olan Saliq-Qtisfon / Selevkiye-Ktesifon’ da (Bağdat’ a yakın, ed.) bir metropolitlik makamının kurulmasının, Erbil Vakayinamesi’nde anlatılması ilginçtir. I. Şapur’un birliklerinden birinde asker olan Ganzakan adında zengin bir Hıristiyan, birliğinin Adiyabenos’a yollanması nedeniyle bu yöreye gelir. Orada yayılmaya, genişlemeye başlayan Hıristiyanlık onu etkiler ve Erbil Metropoliti Şahlupa’dan Ktesifon’a gitmesini ve oradaki az sayıda Hıristiyan’ı arayıp bulmasını rica eder. Burada önemli olan Metropolit’in başkente gitmekten korkmasıdır. Ancak Ganzakan onu ikna eder ve Şahlupa en sonunda, yanına tedavi ederek sağlığına kavuşturduğu köy yaşlılar heyetinden Nkixa (Nkiha)’yı ve ayrıca iki diyakonu da alarak yola koyulur. Yolda İsmailliler (göçebe Araplar, çev.) tarafından esir alınırlar ve dört ay esaretten sonra kurtulmayı başarırlar. Şahlupa Ktesifon ‘da kardeşlerden birini kutsayarak ruhbanlığa yükseltti ve iki yıl orada kaldı. Daha-sonra kendi topluluğu tarafından oradan alındı ve kendisine Er bil’ e kadar refakat edildi . Halefi Abadabuhi Selevkiye-Ktesifon’a davet edildi ve iki piskoposla birlikte oraya gitti. Ancak yanındaki refakatçi piskoposlardan birinin vaazı yanlış anlaşıldı ve halk protesto etti. Bu karmaşadan sonra vaiz kaçtı, ama Ahadabuhi kentte kaldı ve Susa piskoposu Hay-Bel’ in isteği üzerine, Susalı Aram kökenli Papa / Fofo Bar-Aggay’ ın (t 336) piskoposluğunu 300 yılında kutsadı. 12 O zamana kadar Persler’ in egemen olduğu bölgelerdeki piskoposlukların birbirleriyle bağları yoktu; hatta bir tek kentte aynı anda iki piskopos bile bulunabiliyordu.

Eyalet başkentindeki Hıristiyan topluluğun yeni kutsanmış piskoposunun kökeni, rivayetlere göre, haberci Aziz Tuma’ya kadar iniyordu. Fofo, Pers Kraliyet Kilisesi’nin başı olmayı denedi. Erbil Vakayinamesi’nde şöyle deniyor: “Doğu’ da piskopos Fofo, kendisinden daha önce söz etmiştik, makamında oturuyordu ve diğer piskoposlar yabancı çıkarları nedeniyle alacağı kararların bütün piskoposları bağlayacağı bir üst meclisin kurulmasına veya Fofo’nun onlar üzerinde böyle bir sorumluluk almasına karşıydılar; böylece tek bir kişiye bağlı olmak istemiyorlardı. Piskoposluğun görev alanı içindeki ruhbanlar ve topluluk bu yüzden Fofo’ya karşıydılar ve görevinden alınmasını istiyorlardı. Başdiyakon Şamun’da (Aziz Samcun Bar-Şabbace) bu yeniliklere karşıydı ve olay üzerine Susalı Miles’e … ve diğerlerine bilgi verdi. Bunlarıöğrenen Fofo çok korktu; çünkü Şamun’un anne babası krala yakınlardı ve herkes tarafından sayılıyorlardı. Fofo Batı’daki piskoposlara ve özellikle Sacdo (Saado) adındaki Urhoy / Urfa piskoposuna yazı yazdı ve bütün piskoposlar onu yanıtladılar ve mektuplarında onun güçlü, enerjik bir insan olduğuna inandıklarını ve krallar kralı Konstantin’ in yanında ona yardımcı olacakları üzerine söz verdiler. Bu Batılı piskoposlar tek bir piskoposluk makamının (patriklik, çev.) Doğu’nun bütün piskoposlukları üzerinde söz ve karar sahibi olmasının iyi olacağını düşünüyorlar ve Fofo’yu destekliyorlardı. Bu bağlamda Fofo’ya bir mektup yazarak, Romalılar’ın egemenliği altındaki Batı’da birçok Patriklik olduğunu, bunların arasında Antakya,<4> Roma, İskenderiye. ve Konstantinopolis’in<5> bulunduğunu ve Persler’ in egemenliği aıtın’daki Doğu’ da da en azından bir Patriklik makamı bulunması gerektiğini bildirdiler. “Adem’ in işlediği günah nedeniyle, tek oğlu İsa-Mesih’i dünyaya gönderen, Mısır’ın başına bela açarak İsrailoğulları’nın 4- Bu Patriklik’in çalışma alanı, Pers devleti içinde kilisenin etki alanı olduğu için, ona bu ad verildi. 5- Konstantinopolis’te, 381 yılında toplanan il. Ekümenik Konsil’den sonra, ilk defa Patriklik makamı kuruldu.

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir