Kate McMullan – Ejderha Avcıları 16 – Dünyanın En Yaslı Ejderhası

Wiglaf, Tava’mn öğle yemeği için neredeyse yakarcasına pişirdiği yılanbalığı çorbasını püskürdü. Annesinin lahana çorbası kadar kötü değildi ama neredeyse ona yakındı. Erica elinde tepsisiyle 1. Sınıfların masasına geldi. Yüzü asıktı. “Sorun ne?” diye sordu Wiglaf, Erica yanma otururken. “Yeni Sör Lancelot Katalogu henüz gelmedi,” dedi Erica. “Haftalar önce gelmiş olması gerekirdi.” İç çekti. “Şövalyenin Yofu’ndan bir tane daha alabilmek için para biriktiriyordum. Eski kitabım neredeyse paramparça oldu artık.” 9 Tam o sırada, Leydi Lobelia kaşığını kadehine vurdu ve üzerinde gök mavisi tuvaletiyle masanın uç kısmındaki sandalyesinden kalktı. “Bir duyuru yapacağım!” dedi. Erkekler ve kızlar yemekler hakkmdaki sızlanmalarını bırakarak ona baktılar. “Hayatta, ejderhalarla itişip kakışmaktan fazlası var, çocuklar,” dedi Leydi Lobelia.


“Toplum hizmeti dediğimiz şey mesela…” “Ah, tüh!” dedi Angus. Yılanbalığı çorbasını çoktan midesine indirmişti ve gözü W iglaf m kâsesindeydi. “Kulağa daha fazla iş gibi geliyor. “Ama iyi iş,” diye araya girdi Erica. “Biz, geleceğin ejderha avcıları olarak şansı daha az olanlara yardım etmek için hiçbir fırsatı kaçırmamalıyız. Wiglaf çorba kâsesini hiç doymayan Angus’a doğru itti ve Erica’ya bir bakış attı. Aym Geleceğin Ejderha Avcısı madalyonunu her ay göğsünde tutmasını sağlayan şey, işte bu tutumuydu. “Eski okulumda,” dedi Janice. “Emekli cellatlar için çorap örerdik.” “Her hafta,” diye devam etti Leydi Lobelia, “bir grup öğrenci Yaşlı Şövalyeler Huzurevi’ni 10 ziyaret edecek. îlk grubu bugün öğleden sonra gönderiyorum.” “Huzurevi, Ayaktırnağı’na yakın!” diye bağırdı Torblad; onun evi de Ayaktırnağı köyündeydi. “Yaşlı şövalyelerden görkemli günlerini anlatmalarını isteyebilirsiniz,” dedi Leydi Lobelia. “Kim bilir? Belki size ejderha öldürmek hakkında değerli tüyolar verebilirler.” Büyükbabam daha önce o huzurevindeydi,” dedi Janice, 1.

Sınıfların masasında oturan öğrencilere. “Ama babam zengin olduğunda onu Altın Yıllar Sarayı’na aldırdı. Çok lüks bir yer. Sarışın genç kızlar büyükbabamla bahçede yürüyüşe çıkıyorlar. Üstelik ona şakalar yapan ve fıkralar anlatan kendi soytarısı bile var.” Baldrick burnunu tuniğinin koluna sildi ve elini kaldırdı. “Huzurevine gitmek zorunda mıyız?” diye sordu. “Elbette hayır,” dedi Leydi Lobelia. “Burada kalıp bulaşık yıkayabilirsiniz.” “Gitmek istiyorum!” dedi Janice. “Heyecanlı bir şey olacak gibi görünüyor. Öyle olmalı!” 11 Leydi Lobelia, ilk grup için Janice, Erica, Angus ve W iglafi seçti. Wiglafa bir harita verdi. Yemekten hemen sonra, dördü huzurevine doğru yola çıktılar. “Bunu söylemenin kibar bir davranış olmadığını biliyorum,” dedi Angus, Avcılar Yolu’na dönerlerken.

“Ama bu moruklar beni korkutuyor.” “Neden ki?” diye sordu Wiglaf. “Onlar da bir zamanlar bizim gibi gençti.” “İşte korkutucu olan da bu!” diye sıkıntıyla mırıldandı Angus. “Yaşlanmak istemiyorum. Dizlerimin titremesini, dişlerimin dökülmesini ve salyamın tuniğime sızmasını istemiyorum!” “Büyükbabamın salyası tuniğine asla sızmaz,” dedi Janice. Ağzına bir sakız attı. “Öyle mi?” dedi Angus. “Öyle,” dedi Janice. “Çünkü önlük takıyor.” “Ne demek istediğimi anladınız mı?” diye söylendi Angus. “Yaşlanmak çok korkunç.” “İşte bu yüzden gidiyoruz,” dedi Erica. “Genç yüzlerimiz, yaşlı şövalyelerin sıkıcı yaşamına biraz neşe getirebilir. Sör Lancelot hakkında yazdığım şiiri okuduğumda da çok mutlu olacakla12 rından eminim.

Aslında uzun bir şiir,” diye ekledi, “ama sonuna kadar ezberledim.” Ayaktırnağı’na ulaştıklarında, Wiglaf, Leydi Lobelia’nm verdiği haritaya baktı. “Şu yöne gitmemiz gerekiyor,” dedi, doğuyu işaret ederek. Bataklık Nehri’ne dönerlerken, Wiglaf bir tepenin üzerinde yükselen gri taş şatoyu gördü. Yaklaştıklarında, Wiglaf şatonun önündeki çimenlikte düzinelerce sallanan koltuk gördü. Kapının üzerindeki taş plakada bir yazı vardı: YAŞLI ŞÖVALYELER HUZUREVİ. Erica asma köprüye doğru diğerlerinin önünde yürüyordu. Zili çekerek çaldı. Bir dakika sonra, büyük ahşap kapı ardına kadar açıldı. Karşılarında uzun boylu, geniş omuzlu, dalgalı kumral saçlı, mavi gözlü bir adam duruyordu. Üzerinde parlak kırmızı bir tunik vardı ve kırmızı deri çizmeler giymişti. Tuniğine iliştirilmiş bir yamanın üzerinde adı yazıyordu: Donn. “Buenos dias!” dedi Donn. “İyi günler!” Eğilerek selam verdi. “Size yardımcı olabilir miyim?” “Biz Ejderha Avcıları Okulu’ndan geliyoruz,” dedi Erica.

“Leydi Lobelia gönderdi.” “Ah, Señorita L.!” Donn ellerini göğsüne bastırdı. “Bu dünyada ondan daha nazik bir hanımefendi görülmemiştir!” “Iyy,” diye homurdandı Angus. “Umarım bu adam Lobelia Teyze’nin yeni erkek arkadaşı filan değildir.” “Yaşlı Şövalyeler Huzurevi’ne hoş geldiniz,” dedi Donn. “İçeri girin!” Onları büyük bir salona götürdü. Büyük taş şömine yanıyordu. Başlarının üzerinde yükselen direklerde soluk sancaklar sallanıyordu. Wiglaf nereye baksa, yaşlı şövalyeler görüyordu. Bazıları tunik ve pantolon giymişti. Bazıları ise eski zırhlarının tuhaf parçalarını üzerinde taşıyordu. Ama çoğu pijamalarıyla oturuyordu. “Yaşlı şövalyelerle konuşun,” dedi Donn. “Bundan hoşlanırlar.

Hay, caramba T diye bağırdı aniden. “Sör Sızmtıçene yine dişlerini kaybetti. Affedersiniz.” Aceleyle yaşlı adama yardım etmek için uzaklaştı. 15 Ejderha Avcıları Okulu öğrencileri, kâğıt oynayan iki yaşlı şövalyeye doğru yürüdüler. “Elinde vale var mı?” diye sordu biri, diğerine. “Ha-ha, hayır!” diye güldü İkincisi. “Rüyanda görürsün!” Birinci şövalye desteden bir kâğıt çekti. “Bu bir vale!” diye bağırdı, kâğıdını göstererek. “Bir oyun daha kazandım!” “O vale filan değil,” dedi ikinci şövalye. “Bir joker.” “Aynı şey,” dedi birincisi. “Değil!” diye bağırdı İkincisi. “Aynı dedim!” diye bağırdı birincisi. Yaşlı şövalyeler tartışmaya devam ettiler.

Ejderha Avcıları Okuluöğrencilerini fark etmemişlerdi. “Bakın,” diye fısıldadı Janice, büyük bir masanın etrafında oturmuş olan bir grup şövalyeyi işaret ederek. “Ejderha tombalası oynuyorlar.” Ejderha Avcıları Okulu öğrencileri yuvarlak masaya yöneldiler. Her şövalyenin önünde bir parşömen kart vardı. Kartların üzerinde küçük düz taşlar dizilmişti. Üst kısımlarında da birer yazı vardı: E-J-D-E-R-H-A. 16 Wiglaf, şövalyelerden birinin diğerleri kadar yaşlı olmadığını fark etti. Yuvarlak yanakları, omuzlarına kadar inen koyu renk saçları ve şişko bir göbeği vardı. Rengi atmış mavi bir pijama takımı giymişti. Şişman şövalye masanın üzerinde duran gümüş peçete halkasını alıp bir ayna gibi kullanarak yüzünü incelerken, Wiglaf ona baktı. Şövalye başından beyaz bir saç telini çekip kopardı. Sonra kendi yansımasına bakarak gülümsedi.

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir