Kendra Levin – Sen de Kendi Hikayenin Kahramanısın

Maceraya yalnız başımıza atılmak zorunda değiliz, çünkü bizden önce yola çıkan kahramanlar var; labirent tüm ayrıntılarıyla biliniyor; tek yapmamızgereken kahramanayolgösteren ipi takip etmek. Menfur bir şey bulacağımızı düşündüğümüzyerde bir tanrı bulacağız; bir başkasını öldüreceğimizi sandığımızyerde kendimizi öldüreceğiz; uzaklarayol-culuk ettiğimizi sandığımızyerde kendi varoluşumuzun merkezine ula-şacağız^alnız olduğumuzu sandığımızyerde bütün dünyayla birlikte olacağız. Joseph Campbell, Kahramanın Sonsuz Yolculuğu Salı sabahı bir yazar bana sorununu anlattı. Formumun zirvesinde değilim, diyordu e-postasında. Ama binlerce nedenden dolayı öyle olmam gerekiyor. Ne demek istediğimi biliyor musun? Biliyordum, hem de gayet iyi. Önceki gün, elinizde tuttuğunuz kitabın kötü bir taslağıyla boğuşmuştum, bir türlü istediğim hale gelmiyordu. Yazarlara editörlük ve hayat koçluğu yapan biri olarak yazarları desteklemeye, onlara sorular sormaya, saplanıp kaldıkları yerlerden çıkmalarına yardım etmeye alışkınım. Ama kendimi çıkmazda bulmaya alışkın değilim. Editörlüğünü yaptığım yazarlardan biri olan Lindsey’den telefon geldiğinde e-postaya ne yazacağımı düşünüyordum. Lind-sey, yazdığı romandaki hikâyelerden biriyle ilgili bir sorunu konuşmak istiyor; ama belli ki olay örgüsüyle ilgili bir uyumsuzluktan çok daha fazlası var. Özgüveni hiç olmadığı kadar düşük. “Bunu daha önce de yaptım, biliyorum” diyor. “Ama bu kez diğer tarafa ulaşamayacağım sanırım.” Bu, onun yayımlanan üçüncü, yazdığı ise beşinci veya altıncı romanı.


Böyle çırpındığını görmek çok üzücü, ama bu zorlu sürecin zirvelerini ve vadilerini aşmak için ne kadar çok mücadele ettiğini ve sonunda gurur duyduğu kitaplar yazdığını düşününce ister istemez ilham alıyorum ondan. “Geçen sefer ne demiştin, hatırlıyor musun?” diye soruyorum ona. “Peki ya ondan önceki sefer? Yine zorlu süreçlerden geçmiştin. O zaman sana destek olan neydi?” Telefonu kapatırken sakinleşiyor, zihnini dağıtmak için yürüyüşe çıkacağına söz veriyor bana. Hikâyesiyle ilgili sorunu çözmek için bazı seçenekler bulmayı da başardı. Penguin’deki mesaim sona erince, koçluk yaptığım müşterilerimle görüşüyorum. Rosalita’nın sorunu disiplin;yıllarca anıları üzerinde çalıştıktan ve pek az ilerleyebildikten sonra yardım istedi benden. “Her gece, Yarın dört saat hiç kalkmadan yazacağım’ diyorum” diye başlıyor durumunu açıklamaya. “Ama sonra kalkıyorum; telefonumu açınca arkadaşımdan gelen mesajı görüyorum, ona cevap veriyorum… Onun cevabını beklerken e-postama ve Fa-cebook’a bakıyorum… Derken bütün sabah geçip gitmiş oluyor.” “Başka yazarlar da aynı sorunu yaşıyor mu?” diye soruyor bana. Ona, bizzat aynı sorundan mustarip olduğumu anlatmak istiyorum ama bunun yerine, “Elbette” demekle yetiniyorum. YARATICILIK LABİRENTİ Yazma sürecinde siz en çok neyle mücadele etmek zorunda kalıyorsunuz? “Ruh haliniz uygun olmadığında” çalışmakta zorlanıyor musunuz? Lindsey gibi siz de bir projenin ortasında sıkışıp duvara tosladığınızı hissedince paniğe kapılıyor musunuz? Rosalita gibi dikkatinizin dağılmasına engel olamıyor, sandalyeye oturup çalışmakta zorlanıyor musunuz? Belki de bu yazarlara benzemiyorsunuz. Belki size zor gelen, yeni fikirler bulmak ve çalışmaya başlamak – veya işinizin bitip bitmediğini anlayamamak. Belki çalışırken bir karar almanız gerektiğinde hangi yoldan gideceğinizi seçmekte zorlanıyorsunuz. Belki de başkalarının yardımını ve desteğini talep etmekte zorlanıyorsunuz.

Yazdıklarınızı objektif bir şekilde veya başka bir açıdan görmekte zorlanıyor da olabilirsiniz. Ya da öyle çok çalışıyorsunuz ki artık eğlenemez hale geliyorsunuz ve yazmak çileye dönüşüyor. Sizi en çok zorlayan şey, öğrendiğiniz şeyleri alıp çalışmanızda kullanmak da olabilir. On yıldan uzun zamandır yazarlara editörlük, öğretmenlik ve hayat koçluğu yapıyorum. Yetişkinler ve gençler için kurmaca ve kurgu dışı kitap yazan çok sayıda insana yardım ettim – çoğu roman yazıyordu ama şiir, senaryo, oyun, resimli kitap, makale, anı, blog, hatta kukla gösterisi yazan bile vardı aralarında. Oyuncular, dansçılar ve koreograflar da hayatla sanat arasında sağlıklı bir denge bulabilmek için bana geldiler. Bu dengeyi bulmanın ne kadar zor olduğunu ilk elden biliyorum. Yıllardır kurmaca ve oyun yazıyorum, eserlerim yirmi yaşındayken Off-Broadway’de sahnelendi. Ödüller kazandım, hakkımda makaleler yazıldı. Sonra şalterim attı ve yazmayı “bıraktım”, uzun yıllar yaratıcılıktan uzak bir hayat sürdüm; sonrasında da, yıllarca gizli gizli yazdım yazacaklarımı. Özgüven krizleri, sayfanın ortasında donup kalmak, kitabını yayımlatmanın tehlikeli sularında dolaşmak – bunların hepsini gördüm, yaşadım ve başka yazarların aşmasına yardımcı oldum. Kim olursanız veya sanatınızda ne kadar deneyimli olursanız olun, yaratıcı süreç bir labirenti andırabilir. Yeni bir eser üzerinde çalışmaya başladığınızda karşınıza çıkacak virajları ve engelleri bilmek zordur; diğer tarafa geçtiğinizde öğreneceklerinize, geçireceğiniz dönüşüme de hazırlanmak zordur. Yolumuza bir engel çıktığında genellikle ellerimizi havaya kaldırıp sormadan edemeyiz: Bunu asabilecek miyim? Aşabilirsiniz ve aşacaksınız. Ben de bunu nasıl yapacağınızı göstermek için buradayım.

Sürece Odaklanmak Bir yazar arkadaşım, J.K. Rowling’in konuşmasını dinlemeye gittiğini ve Harry Potter’ın yazarına sahnede soru sorma şansına eriştiğini anlatmıştı. Soruyu sorup sormadığını öğrenmek istediğimde, J.K. Rovvling’e soracak tek bir sorusu olduğunu, onun da bu soruya cevap veremeyeceğini söylemişti: Nasılyaptm? Sevdiğimiz yazarlara yazma programlarını veya süreçlerini, en sevdikleri kahvaltı gevreğini ve bunu hangi saatte yemeyi tercih ettiklerini sorduğumuzda, aslında sorduğumuz soru şudur: Se-ninyaptığını ben nasıl.hangiyöntemleyapabilirim? Alın size daha önemli bir soru: İşimi en iyi şekilde yapmamı sağlayacak şekilde nasıl çalışabilirim? Yazmak hakkındaki kitapların çoğu, belli bir zaman çerçevesi içinde eksiksiz bir metin hazırlamanızı sağlayacaklarını iddia ederler veya sanatın belli alanlarında size bazı talimatlar verirler. Bu şekilde yazılmış pek çok güzel kitap var; en sevdiklerimden bazılarını bu kitaptaki alıntılarda ya da kaynakçada göreceksiniz. Fakat kitapların ve yazma kurslarının çoğu, yazma sanatına bol bol vurgu yaparken yazmanın en zorlu yönlerinden birini ihmal ederler: beyninizdeki sözcükleri düzenli bir şekilde sayfaya nasıl aktaracağınızı. Hayran olduğumuz yazarlara Nasılyapıyorsu-nuz? diye sorarız, çünkü yazmanın tek bir yolu olmasa da bizim işimize yaramayan pek çok yöntemi denemişizdir zaten. Bir yazar olarak hep özlemini çektiğim ama hiç bulamadığım şey, o sırada hangi proje üzerinde çalışıyor olursam olayım yazmayı sürdürmemi sağlayacak, bana özel, sağlıklı ve düzenli bir yazı egzersiziydi. Süreç, tek bir kitapta ele almak için çetrefilli bir konu, çünkü her yazar için olağanüstü kişisel bir mesele bu. Fakat amaçlarınıza ulaşmanın en etkili yolu bu konuda bilinçli olmak. “Araştırmalar, arzuladıkları bir sonuca ulaşma sürecine odaklanan insanların, yalnızca sonucu düşünenlere kıyasla istediklerini elde etmekte daha başarılı olduklarını gösteriyor” diyor psikolog Timothy D. Wilson.

Sanatçılarla çalıştığım yıllar içinde, bu yetenekli, azimli, cesur insanların sanat eseri üretme yolculuğunda derledikleri her şeyi bir havuzda toplamak istedim hep. Çoksatan kitapların yazarlarından ödüllü romancılara, sevilen tv programlarının yazarlarından stand up komedyenlerine kadar pek çok sanatçı, kendi öykülerini bu kitapta paylaşıyor. Koçluğunu yaptığım müşterilerimin de – farklı deneyim ve başarı seviyelerindeki yazarlar- süreç hakkında-ki hikâyelerini duyacaksınız ama kimliklerini belli eden ayrıntıları değiştirip özel hayatlarını korumak için bazı öyküleri birleştirdim. Siz şu anda yazma sürecinin hangi aşamasındasınız? Bu kitabı ilk adımdan itibaren süreç boyunca rehber olarak kullanmayı planladığınız yeni bir projenin başında mısınız? Bir eserin ortasındayken bu kitabın sizi karmaşadan kurtarmasını mı istiyorsunuz? Yoksa esin periniz bir türlü gelmiyor ve yeni bir çalışmaya başlamak için bir esin kaynağı peşinde misiniz? Birlikte çalıştığım yazarların kişisel labirentlerinde ilerlemesini sağlayan bir aracı paylaşmak istiyorum sîzlerle. KAHRAMANIN YOLCULUĞU 2010 yazında, arkadaşım Andrea’yla bir kafede oturmuş, her zaman yaptığım şeyi yapıyordum, yazmaya çabalıyordum. İnternet üzerindeki yazar konferansı için bir blog yazısı kaleme almaya söz verdiğim halde -ilham verici ve motive edici bir şey olması gerekiyordu- metni yazmayı son dakikaya bırakmıştım. Doğal olarak, za-manimin çoğunu arkadaşımla sohbet ederek geçiriyordum. Andrea bana, verdiği yeni dersin konusunu anlatıyordu: Kahramanın yolculuğu. Kavrama aşinaydım; pek çok öykünün belirli, oldukça evrensel bir olay örgüsünü takip ettiğini, karakterin pek çok engeli aştıktan sonra büyük bir kötülükle karşılaşıp bu karşılaşmadan galip ayrıldığını ve sonraki macerasına yelken açtığını biliyordum; ama bildiklerimin hemen hepsi bundan ibaretti. Konuşurken, belli bir proje üzerinde çalışan bir yazar olmanın yolculuğa çıkmış bir kahraman olmaya çok benzediğini fark ettim. İkisini de türlü engeller bekliyordu; ikisi de yolculuk boyunca yeni dersler alıyor, sonradan kullanacakları gereçler ediniyordu; ikisi de kıymetli bir hâzineye kavuşuyordu. Andrea bana “Kahramanın Yolculuğu’nu öyle ayrıntılı anlattı ki blog yazısı için beş yüz sözcüklük bir metin yazabilecek hale geldim, ama daha fazlasını öğrenmek istiyordum. Böylece bu konu hakkındaki en yetkin çalışma olan Kahramanın Sonsuz Yolculuğu’nu okudum. Karşılaştırmalı mitoloji uzmanı Joseph Campbell’ın 1949’da yayımlanan kitabı, bu öykü anlatıcılığı yapısının, ilk yazılı efsanelerden en son filmlere dünya üzerinde pek çok öyküde binlerce yıldır nasıl kullanıldığını anlatıyor (tabii anlattıklarının hâlâ geçerli olduğunu söylemek gerek, ne de olsa 1949’ların filmleri pek güncel filmler değil). Bu tür öykülerde belli karakter tipleri veya “ar-ketipler” bulunuyor: Akıl hocası (kahramana öğüt veren bilge yaşlı), hilebaz (düzenbaz ve kurnaz karakter) ve gölge (kötülüğü temsil eder, kahramanın istediğinin tam aksi olsun diye uğraşır) bunlardan bazıları.

Campbell, bu arketipleri yaratırken belli bir davranış kalıbı, kişi veya fikir anlamına gelen “arketip” terimini bulan ruhbilimci Cari Jung’un çalışmalarından esinlendi – deneyimlerimizi kendimize fıltreleyerek açıklamak için kullandığımız bir tür mercek gibi düşünebilirsiniz bunu. CampbeH’ın fikirlerini senaryo yazımına nasıl uyarlayabileceğiniz! açıklayan Yazarın Yolculuğu ya da mitoloj ik yapıya daha kadın odaklı bir bakış açısından yaklaşan The Heroines Journey [Kadın Kahramanın Yolculuğu] gibi kitapları, bu konuyu biraz daha ileri taşır. Pek çok psikolog ve yazı öğretmeni, kahramanın yolculuğunu psikoterapik çalışma ve yazı yazma sanatı için bir araç olarak kullanmıştır. Ben de kahramanın yolculuğunu hayat koçu olduğum müşterilerimle çalışmalarıma dahil etmeye başladım. Birlikte çalıştığım yazarların işine yarayacağını tahmin ediyordum. Bu konuda haklı çıktım. Kimileri rehberli görselleştirme tekniğiyle ruhlarının derinliklerini araştırıyordu ya da bu kitapta bulacağınıza benzer araçlarla amaçlarını haritalandırma ve süreçlerini yapılandırmaya çalışıyordu. Kimileri yazma sürecinin ve hayatlarının zor dönemlerini uzun ve verimli bir yolculuğun geçici aşamaları olarak görüyordu. Ama bu yazarların hepsi kendilerini kahraman olarak görme şansını sevinçle karşılayarak bu asırlık kaynaktan ilham aldılar. Kahramanın yolculuğu, bu yazarların en iyi eserlerinden bazılarını vermelerine yardım eden bir araca dönüştü; zamanlarını yeniden yapılandırarak düzenli yazmalarını sağlayan yöntemlere kavuşmalarını sağladı, bu sayede de daha mutlu ve başarılı insanlara dönüştüler. Bu kitapta, Campbell’m sekiz arketipini gözden geçireceğiz: kahraman, müjdeci, müttefik, akıl hocası, eşik bekçisi, biçim değiştiren, entrikacı ve gölge. Benim eklediğim veya süslediğim birkaç tane daha var: tanrıça, süper kahraman, binek, akıl hocası-kah-raman. Her bölümde bir arketipi ele alacak; onu, yazma sürecinin ve hayatın belli bir yönünün metaforu olarak nasıl kullanabileceğimizi göreceğiz. Örneğin öykülerin başında ortaya çıkan ve kahramanı bir maceraya katılmaya çağıran müjdeci,yazarlar için yeni fikirler edinmek, esinlenmek, yeni projelere başlamak anlamına gelebilir. Bu on iki karakterin her biri, sıkışıp kalmanıza yol açan bir sürecin belli bir yönünün anahtarıdır.

Bu KİTABI NASIL KULLANACAKSINIZ? Bu kitabı, içindeki fikirleri aklınızdaki bir veya daha fazla sayıda projeye uygulamak için de genel yardım almak için de almış olabilirsiniz. Yeni bir metne başlarken de kullanabilirsiniz, belli bir projenin ortasında takılıp kalmışken yeni bir başlangıç yapmak için de. Kitabı bir oturuşta da okuyabilirsiniz, aralıklı olarak belli bölümlerine de odaklanabilirsiniz. Başlamadan önce, yeni bir günlük veya boş bir defter almanızı öneririm. İlerleyen bölümlerde, sizi farklı egzersizler yapmaya davet edeceğim; bu egzersizleri yapmanın en iyi yolu da çizgisiz kâğıt üzerine kalemle yazmak. Bilgisayarda çalışmaya alışkınsanız bunu da yapabilirsiniz elbette. Egzersizleri kalemle yapmanızı tavsiye ediyorum, çünkü böyle çalışmak daha organiktir, hem de sizi, bilgisayarda dikkatinizi dağıtabilecek e-posta ve internet gibi şeylerden uzak tutar; ama tabii ki size en uygun hangisiyse onu yapmalısınız. Yazmak, yalnız yapılan ve izole edici bir iştir; ama yazarlık öyle değildir, arkadaşlıktan faydalanır genelde. Bu kitaptaki programı yalnız da uygulayabilirsiniz, ama ben sosyalleşmenizi tavsiye ediyorum. Kitabı okuma grubunuzla, yazar arkadaşlarınızla, hatta bu amaçla bir araya getireceğiniz yabancılarla da okuyabilirsiniz. Veya kahramanın yolculuğunda size eşlik etmesi için bir yazar arkadaşınız veya meslektaşınızla anlaşabilirsiniz. Bazı bölümlere, imgelere ve egzersizlere döndüğünüzü fark ederseniz şaşırmayın. Kahramanın yolculuğunun öykü yapısı giriş, gelişme ve sonuç bölümlerini içeriyor olsa da sonuçta yazarın yolculuğu asla bitmez ve her zaman doğrusal bir şekilde ilerlemez. Yolculuğun aşamalarını burada belirtilenden çok daha farklı bir sıralamayla deneyimleyebilirsiniz. Kariyeriniz boyunca bu yolculuğun makro ölçülerde bir versiyonunu veya bir yazı seansı sırasında mikro versiyonunu yaşamış olabilirsiniz.

Elbette bu kitabın belli bölümleri size hitap edebilir ya da etmeyebilir veya tersine çevrildiğinde, tepetaklak edildiğinde veyahut yeniden yorumlandığında anlamlı gelebilir. Bu kitap, bir şablon veya formül değil, bir sıçrama noktası aslında. Sizin işinize hangi bölümlerinin yaradığını ancak deneyerek bulabilirsiniz. Ar-ketipler ve egzersizleri kendinize göre şekillendirip yorumlamanızı tavsiye ederim. İp Yumaci Campbell yolculuk hakkında, “İhtiyacımız olan şeyler ne kadar az!” demişti. “Ancak, onlar olmadan labirente girmek umutsuz bir maceraya atılmak demektir.” Birlikte çalıştığım ve tanıdığım yazarlar gibi -bir kahraman gibi- siz de yazma yeteneğine, becerisine ve azmine sahipsiniz. İçinizdeki bir şey yazdığınız metnin yapısında, yazma sürecinizde veya hayatınızda değişiklik yapma zamanının geldiğini biliyor. Size yeni bir şey denemenizi söyleyen sesi duyup dinlediniz – bu kitabı aldınız. Campbell, daha sonraki eserlerinden biri olan Mitolojinin Gü-cii’nde Ariadne’nin Minotauros’u öldürmek için labirente giren kahraman Theseus’a verdiği bir ip yumağını anlatır. Labirent karmaşık bir yerdi, canavar dehşet vericiydi, kimse labirentten sağ çıkamamıştı ama Theseus bunu başardı. Elinde yalnızca o ip vardı demişti Campbell. “Sizin de tek ihtiyacınız bu.” Siz de kendi hikâyenizin kahramanısınız. İp yumağı elinizde.

Gerisi size kalmış.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir