Leyla Varlık Şentürk – Analitik Resim Çözümlemeleri

Bir resmi okum ak dolayısıyla anlam ak ve değerlendirm ek, eserin biçimsel yönünün ve içeriğinin analizi ile m üm kün olur. Resmin biçimsel yapısı, organik bütünlüğünü oluşturan temel öğe ve ilkelerin, kom pozisyonda nasıl organize edildiğinin cevaplarıyla ortaya konan “yapısalcı (teknik-biçim ci)” eleştiri ile açıklanır. Bu kitapta incelenen resimler, yansıtma kuram ı çerçevesinde ele alınmış, sanatçının gerçeği ya da gerçekliği aktarm ak için resm in plastik değerlerini nasıl bir araya getirdiği açıklanmaya çalışılmıştır. Plastik analizi yapılan resimler, Rönesans’ı hazırlayan dönem den başlayarak neoklasik dönem i içine alan tarihsel süreçteki eserler arasından seçilmiştir. Ayrıca eserin yaratıldığı tarihin, coğrafyanın, uygarlığın ve kültürün bir parçası olduğu gerçeği dikkate alınarak resmin ait olduğu dönem in tarihsel ve sosyolojik yapısına da değinilmiştir. 11 Resmin analizinin yapılabilmesi, eser hakkında temel bilgileri verecek olan sahip olduğu değerler bütününü ve bunları bir arada tutan ilişkileri görmekle m üm kündür. Bunların neler olduğu, eserin organik bütünlüğünü nasıl oluşturduğu ve bunların görsel anlatım a ne gibi ifadeler kazandırdığı giriş bölüm ünde ele alınmıştır. Resmin çözüm lenm esinde yardımcı olan temel bilgiler arasında yer alan eleştiri yöntemleri ve sanat kuram ları hakkında genel bilgiler ise giriş bölüm ünde verilmiştir. Bu bilgiler çerçevesinde seçilen resimlerin analizleriyle oluşan örneklem elerden hareketle okuyucunun, bir resimle karşı karşıya kaldığında, o eseri biçimsel yönüyle inceleyebileceği ve var olanlardan hareketle yargıda bulunm ak için her şeyi yerli yerine koyarak anlam landırabileceği varsayılmaktadır. Ayrıca kitapta plastik analizleri yapılmış olan resimler, okuyucuya sanatçının bir başka eserini ya da belli bir d ö ­ nem e ait olan başka bir eseri aynı kriterleri göz önünde bulundurarak inceleyebilme olanağım verecektir. H er eser, sanatçısı tarafından tasarlanm ış kendi başına bir varlıktır. Sanatçının eserini yaratırken kullandığı temel öğe ve ilkeler aynı zam anda, o eserin biricik olm asını sağlayan bütünün de parçasıdır. Bütünün parçası olan bu elemanlar, kuram sal açıklamalara sahip olsalar bile, sanatçının bu kavramlara yüklediği anlam lar ve/veya kullandığı imgelerle değişebileceği, yeni anlam lar ve alternatifler sunabileceği göz ardı edilmemelidir. Sanatçının tercihine bağlı olarak değişkenlik gösterebilen ve resmin analizinde göz önünde bulundurulan unsurlar ve oluşan du ­ rum lar, o eserin özünü oluşturduğu gibi aynı zam anda ona ait öznel du ­ rum u da ortaya koymaktadır. Bu nedenle her resim, kendi varoluşu içinde ele alınıp değerlendirilmelidir.


12 Giriş Bu kitabın içeriği, Ö n Rönesans dönem iyle başlayarak neoklasik dönem i içine alan tarihsel çerçeve ile sınırlanm ıştır. Ortaçağdan yeniçağa geçiş dönem inde önemli bir yeri olan ve Rönesans öncesini tanımlayan ö n Rönesans (geç gotik), Rönesans, M aniyerist, barok, rokoko ve neoklasik üslup bu tarihsel çerçevenin içinde yer almaktadır. Doğanın ve gerçeğin yansıtılması olarak değerlendirilen bu dönem lere ait olan ve resim sanatının aşamalarını belirleyen bazı sanatçılarla bu sanatçılara ait resim lerin biçimsel yapısının incelenmesi, aynı zam anda eserin ait olduğu dönem in estetik beğenisinin anlaşılm asında da etkili olmaktadır. Analizleri yapılmak üzere seçilmiş olan resim lerin ait olduğu tarihsel süreçte sanat, genellikle halkı bilgilendirmek, eğitmek, yönlendirm ek amacıyla ve daha da önemlisi sipariş üzerine yapılmıştır. Sanatın koru13 yucusu konum undaki kurum lar, sanatçıyı ve sanatı kendi doğrulan çerçevesinde yönlendirerek eserin yorum a kapalı ve sadece olan ı aktarabilen bir yansıtma biçimi olarak şekillenmesinde etkili olmuştur. Buna paralel olarak aristokrasi ve kilisenin koruyuculuğu altındaki dini konular çerçevesinde gelişen resim sanatı, çoğunlukla İsa’nın yaşamı ve Hıristiyan inancını görsel yolla halka aktarm a görevi üstlenmiştir. Sanatçının çoğunlukla iç dünyasını göz ardı ettiği ve sipariş olarak yaptığı bu eserler, sonuçta doğaya ve yaşama tutulm uş bir aynadır. Kitapta yer alan Aydınlanma çağı öncesi dönem e ait olan üsluplar ve temsilcisi olan sanatçıların eserleri, bazı prensipler çerçevesinde ele alınarak incelenmeye ve açıklanmaya çalışılmıştır. Bu prensipler, genel olarak sanat eleştirisi ve sanat kuram ları başlıkları altında yer alm aktadır. Sanatı anlamak, eseri okuyabilmek, değerlendirm ek ya da yargıda bulunm ak için, öncelikle doğru eleştiri m ekanizm alarını kullanm ak gerekir. Bu nedenle bir sanatçıyı, bir eseri, bir konuyu ya da bunların hepsinin doğrularını ve yanlışlarını ispat getirerek açıklayan eleştiri metinleri, eseri doğru ve yanlış yönleriyle tanıtmayı amaçlar. Eserin doğru değerlendirilmesi, tanıtılm ası ya da açıklanması, eserin yapısal ve var oluşsal değerlerini bulup çıkartarak bunları yerli yerine koymakla m üm kün olur. Eseri sınıflandırm ak, açıklamak, tanıtm ak ve değer biçmek, kısacası yargılamak için başvurulan eleştiri yöntemleri ise sanat eserinin sahip olduğu değerlerle birlikte izleyici ve eser arasındaki ilişkinin (estetik yaşantı) doğru kurulm asına yardımcı olur. Sanat eserinin incelenmesi, açıklanması ve okunması için kullanılan eleştiri yöntemleri, merkeze aldığı unsurlar çerçevesinde dört farklı grupta toplanır. Bunlardan ilki dış dünyaya ve toplum a dönük eleştiri, İkincisi sanatçıya dönük eleştiri, üçüncüsü izleyiciye dönük eleştiri ve dördüncüsü yapıta dönük eleştiridir.

Tarihsel eleştiri ve sosyolojik eleştiri, dış dünyaya ve toplum a dönük eleştiri yöntem i içinde yer alır. İncelenmek istenen resmin hangi çağa ya da tarihe ait olduğunu bilmek, o dönem in değer yargıları ve yaşam şekli hakkında gerekli bilgiye sahip olm ak anlam ına gelmektedir. Resmin ait olduğu çağın izleyicisinin beğenisine hitap edip etmediğini anlam ak ve eseri değerlendirm ek için gerekli olan bu bilgiler, eleştirm ene önem li ipuçları verebilir. Bu nedenle tarihsel eleştiride resmin ait olduğu dönem ve koşullar göz önünde bulundurulm alıdır. Dış dünyaya yönelik diğer bir eleştiri yöntemi olan sosyolojik eleştiri ise sanatın kendi başına var olmadığı, toplum içinde doğup toplum un bir yansıması olarak şekillendiği görüşünden hareket eder. Bu görüşe paralel olarak sosyolojik açıdan değerlendirilen resim, toplumsal koşullara bağlı kalınarak incelenmelidir. Toplumsal koşulları 14 oluşturan coğrafya, iklim, yerel ya da ulusal değerler, siyaset, ekonomi kısacası sanatçının yaratım ına ve sanatın biçimlenişine etki eden bütün dış etkenler, sosyolojik eleştiride ele alınmalıdır. Sanatçıyı merkeze alan psikolojik eleştiri yöntemi ise sanatı duygu ve yaşantıların dile getirilmesi olarak tanımlayan anlatımcı sanat kuram ına bağlı olarak, sanatçının kişiliği ve eserleri arasındaki ilişkiyi açıklamaya yardımcı olur. Psikolojik eleştiri yöntemi, resim üzerinden sanatçının kişilik analizi ya da sanatçının kişiliği üzerinden resim lerinin incelenmesi olarak iki yönlü işleyebilir. Bir diğer eleştiri yöntem i ise izleyiciyi merkeze alan izlenimci eleştiridir. Bu eleştiri yöntemi, sanatın işlevini eser ve izleyici arasında oluşan estetik yaşantıyı göz önünde bulundurarak, izleyicide uyandırdığı zevk ve hoşlanmayla açıklamaya çalışır. Duygusal etki kuramıyla desteklenen izlenimci eleştiri, öznel bir yapıya sahip olduğundan belli bir yöntem ya da herhangi bir sınıflandırm a da içermez. Eleştirm en sadece, izleyicinin resimden zevk alıp almadığını ve eserin izleyici üzerinde hangi duyguları uyandırdığını tanım lam aya çalışır. Sanat eserini merkeze alan biçimci eleştiri (teknik-yapısalcı) yöntemi ise eserin plastik değerlerini keşfetmeye çalışır. Bu eleştiri yöntemi, sanatçısından ve içinde bulunduğu tarih ve toplumsal yapıdan ayrı olarak, eserin tek başına da var olabilen bir yapı olduğu ve kendisine özgü yapısıyla açıklanabileceği görüşünden beslenmektedir.

Bu nedenle biçimci eleştiri yöntemiyle resm in sahip olduğu tüm unsurlar, bunların ilişkilerini açıklayan (nasıl, neden, niçin) sebepler ve sonuçta bunların resimle karşı karşıya kalan izleyicide bıraktığı izlenimler keşfedilerek açığa çıkartılır ve her şey yerli yerine konmaya çalışılır. Sanatçının ele aldığı konu ya da verm ek istediği mesajı, içeriğe d ö ­ nüştürürken kullandığı temel plastik öğeler ve bunların bir arada olm alarını sağlayan temel ilkeler, resm in alt yapı elemanlarıdır. Bu temel öğeler ve ilkeler aynı zam anda resmin estetik değerini tanımlayan sanatsal oluşumlardır. Biçimsel açıdan resmi açıklayabilmek ve değerini belirlemek için alt yapıyı oluşturan bu plastik değerleri bulup çıkartm ak ve eserin organik bütünlüğünün nasıl oluştuğunun cevabını verm ek plastik analizle m üm kün olur. Sanatçı eserinde sanatsal oluşumları aktarılanlar aracılığıyla dolaylı olarak kullandığından, bunlar izleyici tarafından doğrudan görülmeyebilir. Bu nedenle biçimci eleştiri yöntemiyle resmi plastik açıdan değerlendiren eleştirmen, görsel anlatım ın oluşum unda önemli roller üstlenm iş olan temel öğeleri, bunların arasındaki ilişkiyi belirleyen temel ilkeleri, tüm bunların bütüne olan katkısını, içerikte üstlendikleri rolleri ve görsel algının oluşum unda ortaya koydukları etkileri açıklayarak yerli yerine koymaya çalışmalıdır. 15 Bir eseri anlamak ve değerlendirm ek için yapılacak olan eleştiri, sanatın diğer bilimlerle olan ilişkilerini açıklayan sanat kuramlarıyla da desteklenebilir. Sanatsal düşünm e, tasarlam a ve yaratm anın felsefi çerçevesini belirleyen sanat kuramları, aynı zamanda estetik bilim inin de temelini oluşturur. Bu nedenle sanatın biçimlenişi, konusu, üslubu ve akımların ortaya çıkış nedenleri ya da biçimleri, sanat kuram ları kapsamı içinde ele alınmaktadır. Ayrıca felsefeyle olan ilişkisi, sanatın niteliği, özelliği ve sınırlarını da açıklamada yardımcı olur. Sanatın felsefeyle olan yakınlığının yanı sıra, sanatçı cephesinden bakıldığında, sanat kuram larının sanat psikolojisiyle de yakın ilişkisi vardır. Bunun dışında, sanatın yaratımında etkili olan çevresel koşullar, sanatın sosyolojiyle olan bağlantısını ve hem zaman hem de evrim süreci içindeki benzerlik ya da farklılıklarını açıklamaya çalışan sanat tarihiyle olan ilişkisini de açıklar. Sanatı sanat yapan özellikleri bu öğeler arasındaki ilişkilerle açıklamaya çalışan sanat kuram ları sanatçı, sanat eseri, izleyici ve dış dünya odaklı bir yapıyla çeşitlilik gösterir. îlk sırada yer alan görüş, sanatı sanat yapan özellikleri eserin dış dünya ile olan ilişkileriyle açıklamaya çalışan, yansıtma kuram ıdır. Bu kuram a göre sanat eseri; insanı, yaşamı, toplum u, gerçeği kısacası var olanları yansıtan bir aynadır.

İkinci sırada yer alan görüş, sanatçıyı merkeze alarak sanatı sanat yapan sanatçının kendisidir ve sanat duyguların ifadesidir yaklaşım larından hareket eden, anlatımcı sanat kuram ıdır. İzleyiciyi merkeze alarak sanatı açıklamaya çalışan kuram , duygusal etki kuramıdır. Bu kuram ın savunduğu görüş, sanatın izleyicide uyandırdığı estetik beğeni ya da coşkularla açıklanabileceğidir. Sanat eserini merkeze alan kuram .ise biçimci sanat kuramıdır. Bu görüş, sanatın özünün sanat eserinin kendisinde saklı olduğunu ve açığa çıkartm ak ya da açıklamak için sanat eserine özgü yapıların incelenmesi gerektiğini savunur. Kitapta yer alan resim lerin biçimsel varlığını ön plana çıkartan plastik analiz için eseri merkeze alan, biçimci (teknik-yapısalcı) eleştiri yöntem i kullanılmıştır. Ancak resm in tek başına var olabildiği görüşüne saygı duyulmakla birlikte; sanatçının, dolayısıyla sanatm ve sanat eserinin şekillenmesinde katkısı olan dış dünyaya dönük etkiler göz ardı edilmemiştir. Bu nedenle analizleri yapılan resimlerin, hem tarihsel hem de sosyolojik açıdan değerlendirilm esinde yardımcı olan dönem (üslup) özellikleri bilgisine de yer verilmiştir. Buna paralel olarak, sanatın ve sanat eserinin içinde doğduğu çağın doğruları ve yaşam biçimini belirleyen düşünce sistemiyle olan yakınlığı da açıklanmaya çalışılmıştır. Biçimsel yapıları incelenen resimlerin ait oldukları dönem ler (üsluplar), sanat kuramları açısından değerlendirildiğinde, yansıtma kuram ı 16 çerçevesinde yer almaktadır. Ancak yansıtma kuramı çerçevesinde ele alınan sanat eserleri sınıflandırılırken, Aydınlanma Çağı öncesi ve sonrası olm ak üzere iki evre dikkate alınır. Bu kitapta yer alan eserler ise sanatın işlevini, gerçeğin ve gerçekliğin aktarılm asına yönelik olarak izleyiciyi eğitmek ve zevk vermek olarak tanım layan, yansıtma kuram ının ilk evresine aittir. Bu görüşe göre sanat; sanatçının ve sanat eserinin topluma karşı sorum lu olduğu bir görev olarak tanım lanm ış ve kendi içinde üç gruba ayrılmıştır. Aydınlanma Çağı öncesi dönemi tanımlayan yansıtma kuram ının ilk evresi, Platonun güzeli tanımlamasıyla başlar.

Platon (MÖ 5. yy) “sanat, fenom enler (görüngü, görünüm ler) dünyasını yansıtır” görüşünü savunmuştur. Bu çerçeveden bakıldığında sanat, görünenlerin yansımasıdır ve sanatın birinci görevi görüneni olduğu gibi yansıtmaktır; ki bu da görünen gerçekliği vermektedir. Böylece sanat, doğanın bir yansıması (m im esis, benzetme, taklit) olarak şekillenmiştir. Antik Yunanda öne çıkan bu görüş, ortaçağda göz ardı edilmiş ancak Rönesans’ta tekrar gündem e gelmiştir. Fransız İhtilaline kadar süren m onarşik devlet yapılarında sanatçının görevi, görünür dünyayı ve görünüm leri, var olandan hareketle ona sadık kalarak yansıtmak olmuştur. Bu anlayış tem elinde sanatçının görevi ve sanat eserinin işlevi doğayı, insanı, yaşamı kısaca var olan gerçekliği, doğal olanı yansıtmaktır ve bu nedenle sanat eseri, “dünyaya tutulm uş bir ayna” olarak tanımlanmıştır. Bu dönem de sanat, yaratıcılığı açığa çıkartan ve izleyicide estetik bir zevk uyandıran konum dan uzak, varoluşsal amacı daha çok görsel yolla insanlara bir takım değerleri aktarm ak olan ve beceri gerektiren bir yapıya sahip olmuştur. Yansıtma kuramı çerçevesinde şekillenen sanat eseri, izleyicisine sadece doğayı yansıtma görevini üstlenm em iş; zamanla insan doğasının, yaşam biçim lerinin, uygarlığının, kısacası insanın yaşamına dair her şeyin yansıtıldığı bir platform olmuştur. Bu çerçeveden bakıldığında sanatın yansıttığı da genel olarak görünen gerçeklik olmuştur. Bu gerçeklik ancak insan doğasındaki ortak özellikleri yansıtm akla dile getirilir. Bu nedenle sanatın konusu da insana dair ortak değerleri içerir. Böylece sıra dışı olan, değişken, yerel ve bireysel olan dikkate alınmamıştır. Sanatın konusu geneli yansıtırken kahram anlar da aynı tiplemeler ve aynı karaktere sahip olan kişilerden oluşmuştur. Yansıtma kuram ının birinci evresinin ikinci grubunda, Aristoteles’in (MÖ 4.

yy) görüşü bulunur. Aristoteles duyular dünyasını ön plana çıkartm ış, sanatın ya geneli ya da özü yansıtabileceğini ifade etmiştir. Sanat eseri, genel anlam da da öznel anlam da da toplum daki herkesi ilgilendirm elidir diyen Aristoteles, “sanat olanı değil, olabilir olanı yan17 sıtm alıdır” görüşünü savunur. Sadece görünüm ler ve doğanın gerçekliğinin güzeli vermeye yetmeyeceğini, güzel kavramının kendisinin ve biçimin özünde yatan güzelliği ortaya koymak gerektiğini işaret eden Aristoteles’in bu görüşü, yüksek Rönesans’ta biçim bulmuştur. Bu dönem de sanatçı, görünen gerçekliği iç gerçeklikle mükemmel kılmış, gerektiğinde doğaya ve görünüm lere m üdahale edebilmiştir. Üçüncü grupta ise ideal gerçekliği düzeltilmiş, m üdahale edilmiş hatta oluşturulm uş gerçekliği yansıtma düşüncesi yer alır. Bu görüşe göre sanat, ne görüngü dünyasını, ne geneli ne de özeli yansıtmalıdır. Sanatın görevi, insan tarafından simgelenen ulu ve yüce gibi manevi değerleri, iyi ahlakı ve ideal doğayı yansıtmaktır. Bu görüşü yansıtan resimlerdeki gerçeklik ise görünüm lerin mükemmel olması için müdahale edilerek idealleştirilmiş, gerçek olmayan gerçekliktir. Antikçağ sanatının güzellik anlayışı, biçim yorum u ve konularından etkilenen ve bunların tekrar yaşatılması olarak şekillenen ideal gerçekliğin yansıtılması görüşü, neoklasik dönem de belirgin olarak öne çıkmıştır. Neoklasik sanatçı, yapıtı aracılığıyla izleyicide haz (hoşlanma, zevk) duygusu uyandırm ak için resmini çirkin, kaba, hoşa gitmeyen şeylerden arındırdığı gibi aynı zamanda, konu seçimi ve yalın bir anlatımla sadece güzeli ve hoş olanı yansıtma çabası göstermiştir. Bu resimlerin kahramanları sadece fizik olarak idealleştirilmemiş aynı zamanda, ahlaki ve toplumsal değerler açısından da yüceltilmiş tiplemelerle biçim bulmuştur. Amaç gerçekliği yansıtmak olmakla birlikte sonuçta varılan nokta, mükemmel, idealize edilmiş ve gerçek olmayan bir dünyanın yansıtılması olmuştur. Yansıtma kuram ının ikinci evresi Fransız İhtilali sonrası birey olarak ön plana çıkan sanatçının kendi özgür iradesi ve benliğiyle sanatı hatta kendini keşfetmesinin ardından, romantizmle başlar. Aydınlanma çağıyla birlikte başlayan rom antizm hareketi, hızla şekillenen pek çok yeniliğin de habercisi olmuştur.

Anlatımcı kuram la beslenen ve sanatçının kendi içsel duygulanım larını aktardığı ya da bilinçaltını bilinç üstüne yansıttığı ekspresyonizm ve sürrealizmle devam etmiş; ardından güzelliği, sanatı ve insan aklını sorgulayan “düşünce” merkezli yaklaşımı ile değişerek günüm üze kadar süregelmiştir. Sanatçı ve yapıt üzerinden bakıldığında, iki evre arasında, güzeli ve ideali bulmaya yönelik çabaların değişmediği görülür. Ancak gerçeğin yorumlanması ve yansıtılm asının tarihsel zamanla paralel olarak şekil değiştirdiği açıktır. Özellikle 20. yüzyılda hızla ve peş peşe yaşanan her alandaki değişimler, sanatçıyı yönlendirm iş ve yaratıların değişimlerle etkileşim içinde olm asında önemli derecede etkili olmuştur. Sonuçta değişen yaşam koşulları ve yaşam biçim lerinin topluma ve dolayısıyla 18 sanatçı bireye yansımasıyla gelişen değişimler, sanatçının yansıttığı gerçekliğin değişm esinde de önemli bir rol oynamıştır. Resim Analizi Bir resmi analiz etmek ve onu anlamaya çalışmak için resm in sahip olduğu görünen gerçekliği ile iç gerçekliğini ortaya koyan kriterleri göz önünde bulundurm ak gerekmektedir. Varlıklar dünyasına ait olan görünen gerçeklik, resmin biçimsel yönünü karşılamaktadır. Resmin sanatçısı tarafından tercih edilmiş olan anlatım dili, kullanılmış olan teknik ve resm in alt yapısını oluşturan plastik değerler; biçimsel olarak yapıtı oluşturan etmenlerdir. Eser olarak adlandırılan ve sanatçısından ya da izleyicisinden ayrı olarak kendi başına varlık gösterebilen yaratıyı değerlendirebilm ek ancak o eserin sahip olduğu organik bütünlüğü ve yapısını açıklayan, biçimci (teknik) eleştiri ile m üm kün olmaktadır. Bu nedenle biçimci eleştiri, yapıtın sahip olduğu estetik değeri keşfedebilmek için ilk koşuldur. Ancak bir resmi anlamaya çalışmak ve değerlendirm ek için gerekli olan eleştiri yöntem ini kullanmadan önce, resmin kimlik bilgilerini içeren ikonografik açılım ını yapmak gerekir. tkonografik İnceleme Bir eseri sınıflandırm ak, incelemek ya da eleştirmek için eserin kim ­ lik bilgilerini içeren ikonografik açılımı önemlidir. Eserin kim lik bilgilerini içeren bu cevaplar, bir yandan eserin tanm m asına yardımcı olurken öte yandan da sonraki aşam ada yapılacak olan eleştiri için yol gösterici olur. Bunlar sırasıyla;

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir