Louise Althusser – Ideoloji ve Devletin Ideolojik Aygitlari

Althusser’in yayinevimizce çikanlan bu derlemesindeki üç yazinm kendi aralarinda bir bütünlük oluçturdugu kanism – dayiz. Bu bütünlük, yazilarin konularindan, dolaysiz çerçevelerinden çok, hepsinin altinda yatan ortak bir sorunsala dayamyor. Her üç yazinm da “ideoloji” konusunu inceleyen teorik m etinler oldugunu söylemek gerekir. Y azilan birbirine baglayan ortak sorunsal ise, Sovyet devriminin sosyalizmi kurm akta baçarisiz ya da yetersiz kalm asinin derinde yatan nedenlerinin ara§tirilm asidir. “ideoloji ve Devletin Ideolojik A ygitlan”, yazarm , ideolojiyi m addi bir pratik, kendi etkileme alanm da belirleyiciligi olan bir pratik olarak eie almasinin teorik açiklamasi ve savunm asi. Bu teorik tezlerin ardinda, Sovyetler Birligi’nde sosyalizmin kuruluçu çabalarim n gözlemi yatiyor. Yeni ekonomik örgütlenme, yeni politik örgütlenme, buna kar§ilik, kitle ideolojisinin dönü§türülmesinde çabalar yetersiz. Sonuç, sosyalizmin kurulu§unda ciddî eksiklikler. 7 Bunun altinda yatan neden ne olabilir? A lthusser’e gore, iistyapinm bir “golge – fenomen” olarak kavranm asi; yani, degi§en altyapim n kendine uygun iistyapi kurum larim otom atik bigimde ve zorunlu olarak iiretecegi inanci. Ustyapinin gorece ozerkligini gormeyen ve onu altyapim n bir yaridolayh i§levine indirgeyen bu anlayi§in adi “ekonomizm”. Daha kisa olan obiir iki yazism da bu “ekonomist” anlayi- §in iki goriiniimunii ele ahyor Althusser. “Marksizm ve Sinif Mucadelesi”nde, KapitaVin, M arksist teorinin neye indirgendigini ara§tiriyor: Devrimci, diinyayi donii§turmeye yonelik bir teoriden, bir burjuva ideolojisi olan ekonomi-politik “bilim”ine indirgeni§ini. Dominique Lecourt’un Lyssenko iistiine kitabm a yazdigi onsoz olan sonuncu m etinde ise Sovyetler Birligi’nin temsil ettigi sosyalizm anlayi§jna kesinlikle kar§i ?ikarken, indirgemeciligin bir ba§ka tiirliisunii ele ahyor. Birincinin “determinist/ekonomist” ozelligine kar§ihk bunun da, aym egilimin tam amlayicisi olan “volontarist” sapma oldugu soylenebilir. Stalin doneminin Lyssenko uygulam asi, burjuva ve sosyalist bilimleri ayirm a bahanesiyle ortaya atilan “iki bilim teorisi” yoluyla bilimin ideolojiye ve her ikisinin pragm atik parti politikalarina indirgenmesini anlatiyor.


A lthusser’in ideoloji konusunu M arksist teorinin bir nesnesi haline getiren “ideolojik Aygitlar” incelemesi bir5ok bakim dan ilgin? ve onemlidir. Burada one siiriilen tezlerin, yazarm M arksist teoriye en onemli k atk ilan arasinda oldugunu soyleyebiliriz. Bu incelemeyi yapm akla A lthusser Marksistlerin ciddi bir §ekilde ihmal ettikleri -ve bu ihmalin 50k acismi gektikleri- bir alani dikkatim ize sunuyor. A lthusser’- den once bu konuyu en ciddi bi?imde ele alan M arksist dii§uniir Gramsci idi. Ancak Gramsci’de de bagimsiz bir ideoloji teorisi yoktur. Qok parlak, 50k dii§undurucii gozlemler, bir 8 de, yazdiklarinin tüm ünü derinden belirleyen sorunsal olarak ideoloji kavram i vardir. A lthusser’in tezleri Gramsci’nin açtigi yolda azim sanam ayacak bir ilerleine saghyor. A lthusser’in ideoloji teorisini kisaca gõzden geçirelim. ideoloji, toplumsal formasyonu m eydana getiren üç ana düzeyden biridir (ekonomik, politik ve ideolojik düzeyleri). Bir “toplumsal düzey”, bir pratige baghdir: Ekonomik düzeyde doga toplumsal iliçkiler içerisinde dõnüçtürülür, ekonomik pratigi tam m layan budur; politik pratikte, sõzkonusu toplumsal iliçkiler dõnüçtürüliir (politik pratik, bu dõnviçtürmeyle tanim lam r); ideolojik pratikte veya diizeyde ise, insanm kendi hayatiyla yaçayan iliçkisi demek olan ideolojik tasarim lar dõnü§türülür. Çu halde ideoloji, klasik/ortodoks/ekonomist anlayiçta oldugu gibi, ekonomik pratigin bir uzantisi degil, bir gõlge – fenomeni degil, son kertede ekonomik pratikle belirlenmekle birlikte, kendi õzerk belirleyici etkisi olan, maddi bir pratiktir. Bunu sõylemekle Althusser, klasik felsefenin “madde – fikirler” ikileminin diçma çikiyor. Bu ikilemin “maddeci” yorum u bile, fikirlerin son analizde m addenin yansim asi oldugunu õne siirmek durum undadir. Yansima, am a çarpik bir yansima. Õrnegin, Feuerbach’in dini açiklamasi gibi.

ínsan, kendi maddi õzlemlerini tepetaklak kavrayarak, bir õte-dünya inanci, bir din yaratiyor. Demek ki dinde gõrdügümüz, insani (bu baglam da “maddi”) olanin tersyüz edilmiç §eklidir. A lthusser‘e gore ise fikirler bu klasik anlayi§ta oldugu gibi “maddenin soyut yansimasi” degil, kendileri maddi olan §eylerdir. Çünkü kendileri somut ve nesnel olan “dil”, “ayin”, “aile hayati” gibi toplumsal pratikler içinde yazihdirlar ve bu pratiklerle belirlenirler. Bu bakim dan nesnenin kendisi ile nesnenin bilgisi arasinda farkhhk vardir. Buraya k adar sõylenenlerden dolaysiz bir sonuç, politik 9 bir sonug gikarabiliriz: Eski ekonomist anlayi§a aykin bir bigimde, ideoloji de, sim f miicadelesinin ihm al edilmemesi gereken onemli ve dzerk bir alam dir. I§te Althusser’den once Gramsci’nin vurguladigi nokta da buydu. Bilinen politik miicadele yoluyla toplumsal ili§kilerin donii§turulmesi nasil zorunluysa, varolan ideolojinin ve bu ideolojiyi iireten aygitlarin i§leyi§ bigiminin de d6nu§tiirulmesi gerekir (devrim oncesi ve sonrasi). Gramsci’de bu miicadelenin hayati onemi pek gok somut ornekle belirtilmi§tir. Fakat Gramsci ideolojinin onemini bir veri olarak almi§, bu onemin nereden geldigini, dolayisiyla ideolojinin nereden olu§tugunu ara§tirm am i|ti. Ya da, yeterince ara§tirmami§ti. ideolojinin maddiligini ileri siirerek Althusser bu ara§tirm ayi ba§latiyor. Althusser’e gore bir toplumsal formasyonda insanlar kendilerini onceden belirlenmi§ ili§kiler iginde bulurlar. Toplumsal formasyonun pratikleri (ki bunlar son kertede iiretici giiglerin geli§me diizeyince belirlenmi§tir) iginde insan lan n oynayacaklan roller de gizilmi§tir. Bu nedenle, bir toplum, bireyl’er-arasi ili§kilere indirgenemez.

Qiinkii bireyler bu ili§kilere, belirleyici ozneler olarak degil, kendileri ili§- kiler iginde belirlenen bireyler olarak girm ektedirler. (Althusser’in hum anizme kar§i gikj§ gerekgesi de budur: Tarihi insan-oznelerle agiklamanm yanli§hgi). Ne var ki toplumsal formasyonun i§leyi§i iginde, ili§kilerin biitiiniinu higbir zam an gormeyen bireyler, kendilerini ozneler olarak gormektedirler. I§te ideoloji, toplumsal ili§kilerin ta§iyicisi olan bireyleri, bu ilisjkilerin Oznesi haline getirir. Althusser, somut bireylerin oznele§tirilmesini, bir “gagirm a” m etaforuyla agikhyor. Ornegin, arkadan biri “Hey, baksana!” diye seslendiginde, bu sesin bana hitap ettigini bana bildiren §ey. Bu bakim dan, ideolojiler i?inde aldigimiz biitiin rollerde bu “gagirma” ve “gagnldigim anlama” ozelligi vardir: 10 “Ey Miisluman”, “Ey Tiirk”, “Ey insan”, “Ey Proleter” veya “Ey Sosyalist”. Ve biitiin bu adlarla gagrilanlarin hayatta birbirinden ayri somut pratikleri, kimlikleri vardir. Qagnldiklari ad, bir bakim a bu pratiklerin, bu kimligin ozetidir. Sozkonusu pratikler, ideolojinin biiyiik harfli Oznesi altinda (“Allah”, “Tiirk Milleti” v.b.) hiyerar§ik bigimde yapila§mi§- tir. Biiyiik harfli Ozne, bu pratikler arasinda uyarhhk yaratir: Bugiinkii ortam da bir “Miisliiman” nam az kilar, orug tutar, am a aym zam anda ali§veri|ini belli bir diikkandan yapar, belli bir politik partiye oy verir, kendi edebiyati, kendi sinemasi, kendi yemekleri, ailesine verecek kendi ogiitleri’ v.b. vardir.

B unlann hepsi, o ideolojinin belirli “Allah” yorumuyla uyarh olmak zorundadir. Bu ornekte, ekonomik, politik ve ideolojik diizeyleri uyarhhk ve biitiinliik gosteren bir hayat tarzm dan soz ettik. §iiphesiz bu ancak ozel anlarda, donemlerde olabilecek bir §ey. Gergekte, biitiin bunlarda siirekli bir degi§im soz konusu oldugu, ayrica her diizey kendi ozerk geli§melerini gosterdigi igin, aslolan bu uyumdan gok uyum suzluktur. “Sikmabaf” adiyla anilan ve oldukga yeni tiiremi§ kadin tipini dii§iinelim. Miisliiman ideolojisinin kadm a verdigi ikinci ve tabi rol, bu ideolojiye gore, Batici kopyacihgin saldm sm a ugrami§ ve bozulm utur. M iisliimanhgin bugiinkii ”dirili|”inde, konuya m ilitanca giren bazi kadinlar en goze goriiniir diizeyde, yani giyim ku§amda, bu sikmaba§ modasmi uygulayarak tepkilerini gosteriyorlar. Ama aym anda, militanca girdikleri igin, Miisliimanhgin kadina verdigi roliin di^inda bir yerde duruyorlar. Bu sistem iginde beliren geli§kidir. Nereye varacagi, h a tta bir yere vanp varam ayacagi konusunda §imdiden bir §ey soylenemez; am a bir degi§imin potansiyeli vardir burada. Bunun gibi ekonomik veya politik diizeylerde sisteme uymayan birgok yenilik belirebilir, am a b unlar aym ideolojik ka- liplar içinde yum u§atilabilir, gizlenebilir. Çeliçkilerin varhgi, ideolojinin varligini tehdit etmez – çeliçkisiz ideoloji zaten yoktur. Yeter ki, sözkonusu ideolojinin ekonomi/politik temeli çefitli özlemleri kendi sistemi içinde eklemlendirmeye yetsin. Ama hayatin içinde olan bir degi§iklik, ideolojiyle gerçeklik arasm daki birikmiç çeliçkileri birdenbire patlayici bir noktaya getirebilir. I§te bu noktadan sonra sinif mücadelesinin geneli içinde ideolojik mücadelenin önemi son derecede artar.

A lthusser’e göre tanim lanan bir ideoloji kavram m da ölçüt, “dogru” veya “yanli§” olamaz. Çünkü, yukanda söyledigimiz gibi, gerçekHkle ideoloji arasidaki iliçki bir yansitma iliçkisi degildir. Ideoloji yoluyla kendilerini özne olarak gören insanlar, aslinda gerçeklikle kendi aralanndaki iliçkiyi ideoloji içinde tasarlam aktadirlar.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir