M. Asım Köksal – Kerbela faciasi

Hucr b. Adiyy’in Öldürülmesi Üzerine Yapılan Yazışmalar : Hucr b. Adiyy, Hz. Ali’nin Iraklı Eshabımn büyüklerindendi. Hz. AH, Eş’as b. Kays’ı azl edip Kindelerin başına Hucr’u getirmek istemişti. Hucr ile Eş’as b. Amr, Âkilül Mürar oğullarından idiler. Hucr; Eş’as, sağ oldukça, bu işi üzerine almaktan kaçınmıştı. Ziyad b. Ebih, onu bazı adamlarile birlikte Şam’a göndermiş, Muaviye b. E’bî Süfyan da, onların boyunlarını vurdurmuştu. Küfeliler, buna son derecede üzüldüler. Küfe Eşrafından bazıları Medine’ye gidip hâdiseyi Hz.


Hüseyin’e haber verdiler. Hz. Hüseyin «İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn,» dedi ve çok üzüldü. Küfeliler, Medine’de kaldıkları müddetçe, Hz Hüseyin’in yanma gelip gittiler. O sırada, Medine valisi Mervan b. Hakem idi. tMervan, Küfelilerin, Hz. Hüseyinin yanına gelip gittiklerini Öğrenince, bunu, Muaviye b. Ebî Süfyan’a bildirdi ve «Bana, bu husustaki görüşünü yaz!> dedi. Muaviye, Mervan’a yazdığı yazıda «Hüseyinle hiç bir suretle karşılaşma. O, bize bey’at etmiştir. Aradaki bey’atımra, vermiş olduğu sözü, bozmuş değildir.» dedi. Hz. Hüseyin’e yazdığı yazıda şöyle dedi: «İmdi, senin işlerinden bana bir şeyler erişti isp de, sen, bunu yapacak bir kimse değilsin.

Çünki, elini bey’ata uzatan kişiye, vefalı olmak, yaraşır. Allah, sana rahmet etsin. Bil ki sen, ne zaman beni tanımazsan, ben de;sen: tanımam! Ne zaman, sen, bana tuzak kurarsan, ben de, sana tuzak kurarım. Karışıklık çıkarmak isteyen akılsız ve beyinsizler, seni yeltelemesinler vesselam!» [1] Hz. Hüseyin ona şu cevabı yazdı : «Yazın bana geldi. Sana, benden erişen haberden, ben, beriyim. Ahdimde, sonuna kadar durucuyum. Yalnız iyi ve güzel olan işler, sahibini, Allah’a ulaştırır. Benim, seninle ne çarpışmak, ne de, aleyhine kalkışmak istediğim vardır. Ben; seninle uğraşmayı bırakmaktan başka Allah katında benim İçin bir mazeret bulunduğunu sapmayor, şu ümmetin işlerinden senin idarenden da-Jha büyük bir ibtilâ ve imtihan bulunabileceğini de, bilmiyorum!» dedi. Muaviye b. Ebî Süfyan «Ebû Abdullah’a kötülükten başka bir şey yapmış olmadık!» dedi [2] Muaviye b. Ebî Süfyan’ın, Hz. Hasan ve Hz, Hüseyin’e İkramı : Müslümanlar araşma fitne düşmesini istemiyerek Hilâfeti Muaviye b. Ebl Süfyan’a bırakmasından sonra, Muaviye b.

Ebî Süfyan, onlara son derece ikram eder, «Hoş geldiniz, safa geldiniz!» diyerek hal ve hatırlarım sorar, ken-kendilerine bol ihsanlarda bulunurdu. Hattâ bir gün, Onlara iki bin vermiş ve «alıttız bunu! Ben, Hind’in oğluyum! vallahi, size, ne benden Önce, ne de benden sonra hiç kimse bu kadar çok ihsanda bulunmamıştır.» deyince, Hz. Hüseyin, ona «vallahi, sen de, ne senden önce, ne de sonra, bizden daha üstün ve lâyık kimseye ihsanda bulunamayacaksın!» demişti. [3] Hz, Hüseyin’in, İstanbul’u Fethe Giden Orduya Katılması : Muaviye b. Ebî Süfyan’ın, Hicri elli birinci yılda îstanbül’u feth için gönderdiği orduya, oğlu Yezid üe birlikte Hz. Hüseyin de katılmıştı [4] Muaviye b. Ebî Süfyan’ın, Yezid’e Vasiyeti ve Şamlıların Yezld’e Bey’atı : Muaviye b. Ebî Süfyan, ölüm döşeğine düşünce, oğlu Yezid’i yanına çağırdı. Ona Hz. Hüseyin hakkında bazı nasihat ve vasiyetlerde bulundu: «Irak-îılar, Hüseyin b. Ali’yi ayaklandırmadan bırakmazlar. Eğer, o senin üzerine yürür de,, sen ona galebe çalarsan, onu affet. Çünki o, akrabalık yönünden başkasına benzemiyen, hakkı, en çok gözetilecek olan bir zattır» [5] «Hüseyin’i kolla. Çünki, o, insanların, insanlara en sevgilisidir.

Ona kargı akrabalık hakkını gözet. Kendisine yumuşak davran. Ondan herhangi bir muhalefet görürsen, onun babasını öldüren, kardeşini geri durduran Allah, sana kâfi gelecektir!» dedi ve Hicretin altmışıncı yılında Recep ayının ortalarında Şam’da vefat etti [6] Bunun üzerine, Şamlılar, Camide toplanarak Muaviye b. Ebî Süfyan’ın oğlu Yezid’e bey’at ettiler. O sırada, Velid b. Utbe b. Ebî Süfyan, Medine’de; Yahya b. Hakzm b. Safvan b. Umeyye, Mekke’de; Nûman b. Beşîr-i Ensârî, Küfe’de; Ubeydullâh b. Ziyad Basra’da vali bulunuyordu. [7] Yezid’in Ençok Çekindiği Kişiler : Yezid’in, Hz. Hüseyin, Abdullah b. Zübeyr, Abdullah b.

Ömer ve Abdur-rahman b. Ebî Bekr’in kendisine bey’at edip etmemelerinden başka bir çekince ve endişesi yoktu. [8] Yezid’in Yaşı ve Doğum Tarihi : Hicretin altmışıncı yılında Receb ayında babasının ölümünden sonra yerine geçtiği zaman Yezid b. Muaviye, otuz dört yaşında idi. Hicretin yirmi altıncı yılında doğmuştu. [9] Yezid’in Medine Valisine Emri : Yezid b. Muaviye, Hicretin 60. yılı Recep ayında Dimeşk’a dönerek Medine valisi Velid b. Utbe b. Ebî Süfyan’a şöyle yazdı: «Yazım sana gelince, Hüseyin b. Ali ile Abdullah b. Zübeyr’i buldur Onların, bana bey’atlarım al. Eğer, bey’at etmekten kaçınırlarsa, boyunlarını vur! Başlarını bana gönder! Halkın da, bey’atını al. Bey’attan kaçınanlar hakkında ise, Hüseyin b. Ali ve Abdullah b.

Zü-beyr hakkında olduğu üzre, hükmü yerine getir! Vesselam.» [10] Başka rivayete göre Yezidy yazısında şöyle demişti: «imdi, Hüseyin’in, Abdullah b. Ömer’in ve Abdullah b. Zübeyr’in bey’atlarım zorla al. Onlar, bey’at edinceye kadar, ne gevşeklik ve yumuşaklık gösterilecektir, ne de, uyuşmaklık! Vesselam!» [11] Yezid’in, Velid b. Utbe’ye yazdığı bu yazısı, Fare kulağı gibi küçücük idi. [12] Velid’in Mervan’la Görüşmesi : Yezid’in emirnamesi gelince, Velid, bir fitne ve karışıklık çıkmasından korktu. Araları açık bulunan Mervan’a adam .gönderdi. Mervan, geldiği zaman, yazıyı ona okudu ve ne yapmak gerektiğini danıştı. Mervan «Abdullah b. Ömer’le Abdurrahman b. Ebî Bekr, bu hususta bir ğey istemezler. Hüseyin b. Ali ile Abdullah b.

Zübeyr’e gelence, hemen adam gönderip onları çağırt ve Yezid’e bey’atlarım al. Bey’at etmezlerse, Muaviye’nin ölüm haberi yayılmadan önce, onların boyunlarını vur! Yoksa, onlardan her biri bir tarafa çekilir, muhalefete başlarlar!» dedi. [13] Velid’in, Hz. Hüseyin’le Abdullah B. Zübeyr’i Huzuruna Çağırtması : Velid b. Utbe, o zaman buluğ çağına ermek iizre bulunan Abdullah b. Amr b. Osman’a «Oğulcağızım! Haydi, Hüseyin b, Ali ile Abdullah b. Zübeyr’e git te, onları bana çağır!» dedi. Çocuk, Mescid’e kadar gitti. Onlar, Mescid’de oturmakta idiler. Onlara «Valinin dâvetine icabet ediniz!» dedi. Çocuğa «Sen, git İzin sıra geliriz!» dediler. Çocuk, dönüp gitti. Abdullah b.

Zübeyr, Hz. Hüseyin’e «Sence, bu saatte adam gönderilip çağırılmamızın sebebi ne ola bilir?» diye sordu. Hz. Hüseyin «Sanırım ki: Muaviye, ölmüştür. Bey’at ifcin çağırılıyoruz!» dedi. Abdullah b. Zübeyr «Ben, bundan daha başka bir maksad bulunduğunu sanıyorum.» dedi. Mescidden ayrılıp evlerine gittiler. [14] Velid, ikisine tekrar adam gönderip gelmeleri için ısrar etti. Hz. Hüseyin’in, Valinin yanına gitmesine, ev halkı razı olmadılar. Abdullah b. Zübeyr, davetcilere «Acele etmeyiniz, yanınıza geleceğim!» diye cevap verdi. Velid, âzadlı kölelerini ona tekrar gönderdi.

Onlar «Ey kâhiliyenin oğlu! Valinin yanına gelirsen, gel, gelmezsen, seni öldürürüz!» diyerek tehdid ve hakaret ettiler. Abdullah b. Zübeyr de «Hemen geliyorum! Hemecı geliyorum!» dedi. Abdullah b. Zübeyr’üı kardeşi Cafer b. Zübeyr, Velid’in yanına gitti. Ona «Allah, seni rahmetle esirgesin. Abdullah’ın üzerine düşmekten vaz geç. Ona, bir çok adamlar göndermen, kendisini korkutmuştur. O, inşallah, yarın sabah sana gelecektir.» dedi. Bunun üzerine Velid, adamlarını ona salmaktan vaz geçti. [15] Abdullah b. Zübeyr’in Mekke’ye Gitmesi : Abdullah b. Zübeyr, Hicretin 60.

yılında Recebin çıkmasına üç gece kala, cumartesi gecesi, yanında, kardeşi Cafer b. Zübeyr olduğu halde, Furu yolunu tutarak, Mekke’ye doğru hareket ettiler. Sabaha çıkınca, Velid, onu arattı, bulduramadi. [16] Kendisinin, Mekke’ye gittiğini haber aldı. [17] Ümeyye oğullarının azadlılarından Habîb b. Kürre’nih kumandası altında otuz atlıyı peşlerinden koşturdu ise de onlara yetişmek mümkün olmadı. [18] Hz. Hüseyin’in Velid’Ie Görüşmesi Hz. Hüseyin, âzadlı kölelerile oğullarından bazılarını yanına alarak vali konağına doğru gitti. Yanındaki gençlere, kapıda oturmalarını, sesini işitir işitmez, içeri dal malarını emr ettikten sonra, kendisi, Velid’in huzuruna girdi. O sırada, Mervan b. Hakem, Velid’in yanında idi. Hz. Hüseyin de, Velid’in o bir yânına, oturdu [19] Hz. Hüseyin, Velid’Ie Mervan arasında gerginlik bulunduğunu bildiği için, onu, Velid’in yanında görünce: «Akraba ile ilgilenmek, görüşüp ko nugmak, ilgisizlikten hayırlıdır.

Barışıklık ta, düşmanlıktan hayırlıdır Şimdi, siz,, bir araya geldiğinize göre, her halde, Allah, aranızı düzeltmiştir.» dedi. îkisâ) de cevap vermediler, sustular. Velid, Yezid’in yazısını okuduktan sonra, Hz. Hüseyin’i, Yezid’e bey’ata davet etti. Hz. Hüseyin «înnâ lillâhi ve innâ Üeyhi râciun. Allah, Muaviye’ye rahmet etsin. Sana da, büyük ecir versin. Bey’at işine gelince, benim gibi bir adam, gizli olarak bey’at edemez. Zâten, halkın önünde açıklamadıkça, bu bey’ata sen de, razı olmazsıa. Sen, çıkıp halkı bey’ata davet ettiğin zaman, bizi de, çağırırsın.» dedi. Velid, sulh-u müsâlemeti sever bir adamdı. «Peki, şimdi, evine dön.

Halk, bey’at için toplandığı zaman, sen de, onlarla birlikte gelir, bey’at edersin.» dedi. Mervan «Eğer, bu, şimdi yanından ayrılacak olursa, onu, bir daha hiç bir zaman ele geçirmeğe kadir ve muvaffak olamazsın! Hatta, onunla, senin aranda gok’ çarpışma olur. Sen, bu adamı haps et. O, yanından gitmeden, ya bey’at eder, yahut onun boynunu vurursun!» dediHz. Hüseyin-, yerinden sıçradı. «Ey mor suratlı adamın oğlu! Yalan söyledin! Vallahi, sen alçaklaştın. Günah işledin. Benim boynumu vurmağa, ne sen kadir ola bilirsin, ne de, o kadir ola bilir!» diyerek Velid’in yanından çıkıp gitti. [20] Mervan, Velid’e «Sen, benim sözümü dinlemedin. Vallahi, seB, böyle bir fırsatı bir daha ele geçiremezsin!» dedi. [21] Velid’în- Mervan’ı Kınaması ve Hz. Hüseyin’in Kanına Girmekten Ürpetmesi: Velid «Yazıklar olsun sana! Sen, bana Resûllullâh Aleyhisselâmın kızı Fa-tıma’nın oğlu Hüseyin’i Öldürmemi mi telkin ve teklif etmek istiyorsun?! [22] Ey Mervan! Sen, benim dinimi yıkacak bir şeye teşebbüs etmemi mi is tiyorsun?! Vallahi, Hüseyin’i öldürüp te, dünyanın her tarafına, üzerine güneşin doğup battığı bütün dünya mal ve mülküne mâlik olacağımı bilsem, yine, onu öldürmeyi arzu etmem! [23] Süb’hânallâh! (Bey’at etmem!) dedi diye Hüseyin’i mi öldüreyim?! [24]Vallahi, bu işi yapmamaktan doğacak sorumluluk, Kıyamet gününde Allah katmda Mîzan*da Hüseyin’in kanma girmenin hisabmı vermekten daha hafif, daha kolaydır [25] Hem, onun kanı masundur, korunmuştur da!» dedi. [26] Mervan, Velid’in görüşünü hiç te beğenmediği ve benimsemediği halde, ona «Senftı bu husustaki görüşün ve yaptığın yerindedir!» dedi. [27] Muhammed b.

Hanefiye’nin Hz. Hüseyin’e Öğüt ve Tavsiyeleri : Hz. Hüseyin’in kardeşi Muhammed b. Hanefiyye, Hz. Hüseyin’e : «Ey kardeşim! Sen, bana halkın en sevgilisi ve şereflisisin. Mervan, seni, Yezid’e bey’at ettirmek için üzerine düşecektir. Sen, şehirlerden uzak dur. Halka elçilerini sal. Onlar,senia yanına toplanır, sana bey’at ederlerse, bundan dolayı Allah’a şükr et. Şâyed, halk, senden başkasının yanına toplanır, ona bey’at ederlerse, bundan, senin ne dinin, ne de insanlığın ve faziletin eksilir. Ben, ancak, şundan korkarım ki: sen, şehirlerden birisine varırsın. Halk, senin hakkında anlaşmazlığa düşerek çarpışırlar da, ilk mızrak sana dokunur! Senin gibi, gerek şahsiyet bakımından, gerek. Ana ve Baba bakımından, insanların en hayırlısı olan bir zatın boş yere kanı dökülür ve Ev halkı da, zelil ve perişan olur! dedi. Hz. Hüseyin «Peki, nereye gideyim kardeşim?» diye sordu.

Muhammed b. Hanefiyye «Sen, Mekke’ye git. Orada sükûnet ve rahat bulursan, ne âlâ! Rahat olamazsan, Yemen’e git. Orada sükûnet ve rahat bulursan, ne âlâ! Rahat bulamadığın takdirde, dağ başlarına çık. Halkın işlerinin nereye varacağını bekle. Senin için faydalı olan görüş, açıklanmıştır!» dedi. [28] Hz. Hüseyin’in Mekke’ye Gidişi : Muhammed b. Hanefiyye’nin-tavsiyesi üzerine Hz. Hüseyin. Hicretin 60. yılında Recep ayının bitmesine iki gece kala, pazar günü [29] akşam olup gece karanlığı çökünce, kız kardeşleri Ümmü Külsum’u, Zeyneb’i, kardeşinin oğlunu, Kardeşi Ebû Bekir’i, Cafer’i, Abbas’ı ve Medine’de bulunan bütün Ev halkını yanma alarak Mekke yolunu tuttu. Medine’de yalnız kardeşi Muhammed b. Hanefiyye kaldı. Abdullah b.

Abbas da, bir kaç gün önce Mekke’ye gitmişti. [30] Abdullah b. Muti’in Hz. Hüseyin’e Tavsiyeleri : Hz. Hüseyin, bir hayli yol aldıktan sonra Abdullah b. Muti’e rastladı. Abdullah b. Muti, Mekke’den dönüyor, Medine’ye gidiyordu. Hz. Hüseyin’e «Nereye gidiyorsun?» diye sordu. Hz. Hüseyin «Şimdilik Mekke’ye!» dedi. Abdullah b. Muti «Allah, hakkında hayırlı eylesin. Ben, sana başkabir görüşü işaret ve tavsiye etmek isterdim.

» dedi. Hz. Hüseyin «Nedir o?» diye sordu. Abdullah «Mekke ye vardığında, oradan bazı memleketlere ve meselâ Küfe ye de, gitmek isteyeceksin. Sakın, oraya gideyim deme! Çünki, orası, uğursuz bir memlekettir. Baban, orada öldürüldü. Kardeşin Hasan, orada yalnız bırakıldı, aldatıldı ve yaralandı. Sen, Mekke Hareminden ayrılma. Hicaz halkı, sana, hiç kimseyi denk tutmaz. Sen, sana bağlı olanları her tarafdan oraya çağır. Gelip yanında toplanırlar.» dedi. Hz. Hüseyin «Allah, dilediği şeyi takdir ve hükm eder!» dedi. Sonra, devesinin yularını bırakıp yoluna devam etti ve Mekke’ye ulaştı.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir