Mahir Kaynak – Osiero Nero Öldü

Bazı insanlara göre ülke yöneticileri akĢamlan “Sabah ola hayrola, bakalım yann devran ne gösterecek?” diyerek yataklarına girer, ertesi sabah, radyo ve televizyonlardan ya da istihbarat raporlarından Dünyada neler olduğunu öğrenirler ve gerekil politikaları üretirler. Olaylar kendi dıĢlarında geliĢir, Irak kendi hesaplan sonucu iran’a savaĢ açar ya da Kürtler bazı haklarının ihlal edildiğini farkına varır, baĢkaldınr, Biz böyle düĢünmüyoruz. Bize göre, özellikle büyük güçler, son derece karmaĢık ve geliĢmiĢ mekanizmalarla Dünya’yı yönlendirirler. Bu onların her istediğinin olacağı anlamına gelmez. Ya herĢeye rağmen hesap hatası yaparlar ya da karĢılarındaki güçler amaçlarına ulaĢmalarını engeller. Ama bu, yön verme iradelerinin ve bunu gerçekleĢtirecek güçlerinin olmadığı anlamına gelmez. Bizim gibilere “komplo teorisyeni” denir ve bu sözün içinde biraz küçümseme ve alay gizlidir. Biz onlara “köylü” deriz çünkü köylünün geleceğe alt hiç bir hesabı olamaz. Köylünün elde edeceği Ģey, hava Ģartlarına, 13 MAHiR KAYNAK sele, suya, böceğe bağlıdır ve o, bunları çok fazla kontrol edemez. Önüne ne gelirse ona uygun küçük müdahalelerde bulunur ve kaderine razı olur. Köylü olmak kolay, komplo teorisyeni olmak zordur. Hergün, herkesin ne yapmak amacında olduğunu, bunun için hangi araçları kullanmak gerektiğini kestirmek gerekir. Köylü gerçekçidir, günü yaĢar. Komplo teorisyenine göre bugün için yapılacak hiçbir Ģey yoktur. O sürekli geleceği yaĢamak zorundadır.


Biz durmadan senaryo üretiriz. Türkiye’yi düĢünürken Dünyayı, onun içinde Ortadoğu’yu ve bölgenin kö- ĢetaĢı olan ülkemize nasıl bir gelecek öngörüldüğünü düĢünürüz. Bu bölgede haritaların değiĢeceği sözü aklımıza kı-nk bir plak gibi takılır kalır. Çünkü bunu doğrulayan bir sürü iĢaretler vardır. Küçük parçalan birleĢtirerek resim yapan bir çocuk gibi yeni haritayı keĢfetmeğe çalıĢırız. Bu sırada hissettiğimiz korkuyu, heyecanı ve ümidi bir köylü yaĢayamaz. Ona göre önceden bir plan yoktur ve olmayan Ģey keĢfedilemez. En büyük handikapımız bu ülkenin insanı olmak ve onu sevmektir. Bu yüzden, yaratılıĢımıza göre, ya kötümser tablolar çizeriz ya da gerçeği aĢan iyimser geleceklerden söz ederiz. Bunları aĢmağa çalıĢıyorum ve ülkem için kötü olmayan bir gelecek beklediğimi söylüyorum. (24.03.1994) YOL AYRIMI Her dönemeçte olduğu gibi alıĢageldiklerimizin anlamını yitirdiği ama alıĢkanlıklarımız yüzünden yenilerden tedirginlik duyduğumuz bir dönemi yaĢıyoruz. Bu güne kadar bir çok Ģeyden Ģikâyet etmemize rağmen önümüze açılan ufkun vadettiklerini, hepsini birden kaybederiz korkusu yüzünden tereddütle karĢılıyoruz. Yönetenler, var olanın ortaya çıkardığı sıradan kiĢiler.

Hâlâ güçlerini ana, bacı söylemi ile kazanacaklarını sandıklan sempati ile sürdürebilecekleri inancındalar. KarĢılarında aynı ölçüde sığ, bir slogandan öteye gitmeyen düĢüncelerle iktidarı kapma peĢindeki çapsızlar takımı. Oysa halkta, belki de binlerce yıllık tarihinde ilk defa, ta derinlerden gelen ve bir volkanın habercisi olan uğultuları ve hafif sallantıları duymamak imkânsız. Herkes kıpır kıpır, bir konumdan baĢka bir konuma, edilgenlikten kurtulup etkin olmanın sınırlarına korkarak da olsa, ilk adımlarını au-yor. Her teĢebbüsü hüsranla, kan ve acıyla geriletilmiĢ kitleler, adeta genlerine yazılmıĢ baĢarısız olma fobisine rağmen arayıĢlarını sürdürüyor. Bu tam bir var MAHiR KAYNAK olma ya da yok olma karan anlamını taĢıyor. Sorun yenilgi değil. Yenilgi yenmek kadar olağan ve sıradan bir Ģey. Mesele kavgaya karıĢmaktan alıkoyan yılgınlık. Bir kere iĢin içine, halk bizzat kendisi, girebilse mücadelenin korkudan daha güzel, sonuçlarının, yenilgi bile olsa,daha ümit verici olduğunu görecek. Girmekle girmemek arasında bocalıyor, tereddûtü bir dinsel ayini andıran, bitip tükenmeyen bir dansa dönüĢüyor. Halka, kavgaya sen gir diyoruz. Bütün ön yargılan yeniden irdele, kutsallıkta, sıradan bir putluk ve kesin itaat yerine, sevgi ile bezenmiĢ bir bağlılık ara. Kutsal olan korkutmaz, ezmez, eziyet etmez ve seni hiç bir biçimde yeteneklerini ve gücünü göstermekten alıkoymaz. Aklında ve gönlünde Ģefkatli ve sevgi dolu bir el gibi olmayan hiç bir Ģey kutsal da değildir.

Kendimize bir öncü olma görevi veriyoruz. Yönetmeye kalkmıyoruz. Bir tarlanın mayınlı olup olmadığını göstermek istercesine, girmek istemediği her yere önceden giriyoruz. AlıĢmadığı bütün kıyafetleri giyiyoruz, yanında durulmasının sakıncalı olduğunu sandığı her kurum ve kiĢi ile yanyana hatıra fotoğrafı çektiriyoruz. Korkma, gir kavgaya diyoruz. Kavga; vurma, kırma, öldürme değildir. Kendi akıl ve iradeni üstün kılma, kendi doğrularını baĢkalarına kabul ettirmektir. Senin de çok güzel doğruların var ve bunun için verilen kavga, çıkar peĢinde koĢmaktan daha büyük bazlara gebedir. (01.09.1994) 16 SiYASÎ BĠR FANTEZĠ Ülkelerin yönetimi ve birbirleri ile iliĢkileri konusunda bölük pörçük iddialarımızı bir model içinde sistemleĢtirmenin yararlı olacağını düĢünüyorum, isteyenler bunu zihnî bir fantezi sayabilirler veya her-Ģeyin bugüne kadar algıladıkları düzen içinde oluĢtuğunu düĢünebilirler. Yaygın düĢünce; demokratik ülkelerde halk tarafından seçilen, diğer ülkelerde de belli bir meĢruiyet içinde gelen yöneticilerin karĢılarındaki diğer güçleri de hesaba katarak karar verdikleri Ģeklindedir. Oysa siyasî oyun tam ters bir yönde baĢlayabilir .Yani dünyanın, son kararlan veren ve herkesi bunlara uymaya mecbur ederi birkaç güç odağı tarafından yönetildiği ve yönlendirildiği düĢünülebilir. ġüphesiz bazı insanlardan oluĢan bu güç odaklarının amacının ne olduğu kilit bir soru oluĢturur.

Bunlar kendi kiĢisel tercihlerini mi herkese kabul ettirmektedirler yoksa onlan da asan bir amaç mı söz konusudur? Bu noktada sorunun cevabını verirken tartıĢmadan kabul ettiğimiz aksiyomlara baĢvururuz. Aksi halde bütün bilim dallarında olduğu gibi çözümsüzlükle karĢılaĢırız, isteyenler bu güç odaklarını MAHiR KAYNAK Yaradan’ın isteklerini karĢılayan bir aracı, isteyen tarihin veya maddenin yönlendirdiği birer alet olarak kabul edebilirler. Görünen odur ki yöneticiler kiĢisel heveslerinin veya tasarımlarının sonucunda tarihin hükmünü yerine getirmektedirler. insanlar böyle bir misyon sahibinin yerini ve nasıl bu konuma geldiğini sormakta Ģüphesiz haklı olurlar. Çoğu zaman da, bu kadar büyük bir gücü insanlara yakıĢtıramayıp, oyunun aktörlerinin ancak büyük ordulara sahip, devasa ekonomik gücü olan devletler olduğunu düĢünürler. Oysa, yönetici akıl ile ülke arasındaki iliĢki ruh ve beden iliĢkisi gibidir. Tek baĢına hiçbiri bir anlam ifade etmez. Bir yönetd, gücünü yönettiği üllkenin sahip olduğu değerlerden olduğu kadar, tarihle ters düĢmemekten alır. Aksi halde ABD CumhurbaĢkanı olsanız bile, J.F. Kennedy gibi bir kurĢunla veya diğer bir Ģekilde bertaraf edilirsiniz. Bütün bunları ülkemin, çok güçlü bir misyonu dünyaya ve tarihe taĢıyacak maddî Ģartlara sahip olduğunu düĢünerek söylüyorum. Ġnsanımızın medeniyete vereceği birçok Ģeyleri olmasına rağmen bugünkü çaresizliğimize hayıflanıyorum. Bu topraklarda yaĢayanlar, günlük çıkarlarım temsil eden insanlar yerine, bilge kiĢileri yönetici yapacak hüneri gösterirlerse maddî zevkleri aĢan büyük mutluluklar tadacaklardır. (26.

05.1994) YENĠLMENĠN ALTIN SIRLARI Yenilmek sanıldıgımn aksine zordur ve ciddi çabalar gerektirir. Sorunları kendi akıĢına bırakır, arada sırada güne uygun sözler söylerseniz büyük bir ihtimalle yenilgiye uğramazsınız, en azından durumunuzu korursunuz. Hatta Ģanslı bir insansanız hiçbir problemi çözmeden çok yükseklere çıkmanız bile mümkündür. Yenilmeye kararlı iseniz karĢınızdaki güçleri birleĢmeye zorlamalısınız. Kürt sorununda birbirinden farklı çıkarları olan ABD, Rusya ve Avrupa’yı aynı çizgide, size karĢı birleĢtirmeyi baĢarmıĢsamz önemli bir adım atmıĢsınız demektir. ġüphesiz bu yeterli değildir, içerde PKK ve DEP gibi doğası gereği birbirinin rakibi olan güçleri, çıkar farklılaĢmasına itmek yerine, aynı sepete koymalısınız. Sorunu bütünüyle görmek, çözümün ilk adımıdır. Bundan kaçınmak gerekir. Ortadoğu’da yeni dengelerin oluĢtuğunu, Kürt sorununun bunun bir parçası olduğunu, PKK’nın Kürt sorunu içinde görülmesi gerektiğini düĢünmek bile, maazallah sizi baĢarıya götürebilir. Kürt sorunu yok, terör sorunu var ve bunun çözüm yolu ezmektir demelisiniz. 19 MAHiR KAYNAK Olayları sade bir vatandaĢın bakıĢ açısından değerlendirmek gerekir. HerĢey ya iyi, ya da kötüdür. Değer yargılan ĢaĢmaz rehberiniz olmalıdır. Akıla davranırsanız amacınıza ulaĢmak zorlaĢır.

ABD yardımı Ģarta bağlamıĢsa, bunu, ABD’nin sorunun tarafı olduğunu açıklaması anlamına almak yerine, gururum incindi, reddediyorum demelisiniz. Diğer ülkeleri, ikiyüzlülükle, sözünde durmamakla itham etmelisiniz. Böylece halkınız, karĢısında belirli amaçlar için akılcı politikalar izleyen ülkeler yerine kiĢilik bozuklukları olan hasımları olduğunu sanır. Böyle bir durumda doğal refleks, uzlaĢma değil çatıĢmadır. Sokak kabadayısı tavn tercih edilmelidir. Böylece çevrenizde belirli bir gücünüz olur. Nasıl olsa karakola düĢtüğünüzde “Aman komserim, ayağının alanı öpeyim.” dediğinizi kimse bilmez. Karakoldan çıkınca “Masaya yumruğumu vurdum, komserin ağzının payını verdim.” demek uygun olur. Yenilmek için ciddî ve kararlı kadrolara ihtiyaç vardır. Ülkeyi akıllılar değil kurnazlar yönetmelidir. Bunu sağlamanın en iyi yolu, iĢletme kurmadan zengin, belirli hiçbir baĢarısı olmadan Ģöhret olardan bulmaktır. Hiç bir özelliği olmadan uzun yıllar politikada kalmayı baĢarmıĢ ve yönetici olmuĢ kimselerle, yeni baĢlayanlar tercih edilmelidir. Son olarak “Bu kadar çok düĢmanla ben nasıl baĢa çıkanm?” sorusunu kimsenin sormamasını sağlayın.

Çanakkale’yi anlatın, Fatih’in torunlan olduklarını hatırlatın. Böyle giderseniz yenilginiz kesin ve yakındır. (07.04.1994) 20 ÖZAL’IN ÎLKE VE ĠNKILÂPLARI Türkiye’de yüzbinlerce insan iktisat Üe ilgili dallarda eğitim görür. Devlet en ucuz eğitimin bu dalda olduğunu görünce neredeyse Çin’e bile yetecek kadar insanı bu bilgilerle teçhiz etmektedir. Bu eğitimin her aĢamasında özel teĢebbüs, serbest kambiyo ve kurlar, engellenmemiĢ dıĢ ticaret, ödeme gücüne göre vergi okutulur. Devlet ekonomik hayatta hiç yok gibidir. Her teĢebbüs malını en düĢük maliyetle üretir, fazladan bir kiĢi bile istihdam etmez ve ücreti iĢçinin üretime katkısını belirler. Bunları öğrenen kiĢi, öğrendikleri ile ilgisiz bir iĢ ortamında, hiç yadırgamadan çalıĢır. Onun için çalıĢtığı yer denizdir, öğrendikleri bir baĢka dünyanın masalı gibidir. Rahmetli Özal herkesin bildiğini bir ölçüde uygulamıĢtır. Daha doğrusu uygulayabilmiĢtir. Bir darbe olmuĢ siyasi hayatin eteklerinde mücadele verecek bir insan birdenbire düĢüncelerini ifade edecek bir du-rama gelmiĢtir. Bugün Türkiye’de sorun uygulanacak düĢünce değiĢikliği değildir, ancak her etkin ve faydalı düĢüncenin uygulama Ģansı yoktur.

Çünkü iktidar 21 MAHiR KAYNAK hiçbir zaman iyi düĢünenlerin ulaĢabileceği bir yer olmamıĢtır, iktidar dünyaya yön verenler açısından gerekli olanı yapacak kimselerin gireceği bir kapıdır. Buradan iyilerden çok kötülerin girdiği de bir gerçektir. Atatürk ilke ve inkılâplarını övmeye mecbur olduğum için sözlerim bir koro elemanının notalara sadık kalarak okuduğu bir Ģarkıdan ibarettir. Ama rahmetli özal’ın çağdaĢıyım ve onu doğru değerlendirme Ģans ve imtiyazına sahibim. Belki benden sonraki nesiller onu eleĢtirmenin vatana ihanet sayılacağı bir ortamda yaĢayacağı için ben bu ayrıcalığımın keyfini süreceğim. ġu anda Türkiye’de Özalizm’in temelleri atılmaktadır. Bu, tıpkı Kemalizm’in insanları belli kalıplara sokması, hür düĢünceyi ve yeni çözümleri erigellemesi ve bir devrimi statükoya dönüĢtürerek toplumun prangaları olması gibi bizi bir düĢünce ipoteğinin altına sokmak eğilimindedir. Bir ülkeye hiçbir “izm” gerekli değildir. O ülkede yaĢayanlar aklın sadece geçmiĢteki bir kiĢiye değil, günümüzde yaĢayanlara da verilmiĢ olduğunu ve ken-dilerininde kimseye benzemeden çözüm üretebileceğini bilmelidir. Ben kimseci değilim ve kimsenin de izinde yürümüyorum. Ben düĢünen bir insanım. (28.04.1994) 22 DARBE SÖYLENTĠLERĠ Siyasî analiz yapan ve tahminlerde bulunan bir kiĢi insanların rasyonel davranacağını varsayar. Eğer doğru mantık kuramamıĢsa ya da hakkında tahmin yaptığı kiĢiler farklı bir rasyonellik içinde ise yanılır.

Turgut Özal’ın CumhurbaĢkanı olmayacağını, çünkü böyle bir durumda partisinin politikalarını izleyecek bir parü kalmayacağını tahmin etüm. Yanıldım ve Turgut Özal CumhurbaĢkanı oldu. Sadece gerekçelerim doğrulandı. Tansu Çiller’in DYP genel baĢkanı olabileceğine hiç ihtimal vermedim. Tarihinin en sorunlu dönemini yaĢayan Türkiye’nin, yapabileceği en son iĢ, politika olan bir kiĢiyi baĢbakan yapması mümkün değildi. Yanıldım ama Türkiye’nin sorunları da bir iplik yumağına döndü. Türkiye’de bir darbe olmayacağını tahmin ediyorum. Bunu söylerken surdan da biliyorum: Bu gün Dünya’nın bir çok merkezinde, Türkiye için; sınırlarını, rejimini değiĢtirmeyi amaçlayan çeĢitli senaryolar üretilmektedir. Ülke deli gömleği giydirilmiĢ kadar kısıtlamalar içindedir. Ekonomisi pamuk ipliğine bağ- 23 MAHiR KAYNAK lanmıĢ, küçük bir müdahale ile kaosa sürüklenecek konumdadır. DıĢ politikada Ģah-vezir açmazındadır. ABD-Rusya ekseni Kafkaslar’dan baĢlayarak; Balkanlar’da, Ege’de, Suriye’de etrafinı çevirmiĢ, ona sadece anlamsız îran ve Irak kapısını bırakmıĢtır. Bu kapıların yansını Kürtler tutmuĢtur. Türkiye Kürtlerle gereksiz bir ih-tilafi sürdürmektedir. Bütün bunlara ek olarak ülke çok zayıf kadrolarla yönetilmektedir.

Türkiye sürekli bir ikilemi yaĢamaktadır. DıĢ ticaretinde en büyük pay Avrupa’nın olmasına rağmen, flnans açısından ABD’nin kontrolündeki kurumlara bağlıdır, iç politikasındaki Avrupa etkinliği, dıĢ iliĢkilerindeki ABD-Rus ipoteği ile çeliĢmektedir, istikrarsızlık geçici değil, temellidir. Siyaset sahnesi, bu olumsuzluklar içinde saklı, bir büyük Türkiye imkânını bulacak kiĢileri aramaktadır. Devlet kaynaklı darbe söylentilerinin, 27 Mart seçimlerinde yapılması düĢünülen radikal değiĢikliklere gerekçe olmak üzere piyasaya sürüldüğünü ve sadece bir tehditden ibaret olduğunu düĢünüyorum. Bu defa yamlmayacağımı umuyorum. Çünkü yapılacak bir darbe, öngörülen senaryoları engelleyecek bir çare olmayacak, aksine bu yolda bir ara menzil anlamını taĢıyacaktır. Darbe olmayacaktır. En iyisi varken, canını kurtarmayı yeterli bularak varılacak hiç bir büyük hedef yoktur. (03.03.1994) 24 TEHDiT KĠME YÖNELiK? Türkiye’de rejime yönelik eliĢtirilerin, değiĢtirme teĢebbüslerinin devletin varlığını tehdit ettiği kabul edilir. Gerçekte rejim ile devlet aynı Ģey değildir ve bir ülkede rejim ciddi bir tehdit altında iken devlet herhangi bir saldırının hedefi olmayabilir hatta rejimdeki değiĢme devleti güçlendirecek unsurlar taĢıyabilir. Osmanlı döneminde Devletin varlığı tehdit altındaydı ve rejimin değiĢmesi ülkeyi kurtaramazdı. Zaten yenilik hareketlerinin temelinde, rejimi, ülkeyi tehdit edenlerin istediği yönde değiĢtirmek ve böylece ülkeyi kurtarmak hesaplan vardı. Bu hesap yanlıĢtı.

Osmanlı, rejimini o günkü Ģartlarda Batı’ya benzetmeye çalıĢmasına rağmen kurtulamadı. Yapılması gereken rejimle uğraĢmak değil müttefik aramaktı. Rejimleri, özellikle yönlendirilen küçük ülkelerde, söz konusu ülkelerin dünya üzerindeki konumu belirler. Yani böyle bir rejimi tercih etmek, ülkenin iradesi dıĢındadır, ikinci Dünya SavaĢı’ndan sonra, mesela, Türkiye’nin demokrat, Polonya’nın komünist oluĢu kendi halklarının, daha doğru bir ifadeyle bu ülkeleri yönetenlerin bir tercihi değildir. SavaĢ sonrası paylaĢımın doğal sonucudur.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir