Manuel Serrano Y. Sanz – Turkiyenin Dort Yili (1552-1556)

Kanuni devrinde İstanbul’daki Türk hayatını anlatan bu eser, ismi bilinmeyen bir İspanyol tarafından 1557’de yazılarak İspanya Kralı İkinci Filip’e takdim edilmiştir… Yazarın takdim için yazdığı önsözden anlaşıldığına göre, eserin başlıca gayesi o tarihlerde Avrupa’nın en kuvvetli hükümdarlarından biri olan İkinci Filip’e İspanya’nın ve bütün Avrupa’nın en büyük hasmı olan Türkler hakkında bilgi vermektir. Yazar bu bilgileri üç kişi arasında sualli cevaplı bir konuşma halinde vermektedir. Konuşmacılardan biri Türkler elinde esir olarak İstanbul’da birkaç yıl yaşamış bir gemici, diğer ikisi ise ondan Türk hayatı hakkında bilgi alan arkadaşlarıdır. Pek muhtemeldir ki, yazar bu bilgileri tek bir şahıstan değil, fakat İstanbul’da esir kaldıktan sonra İspanya’ya dönebilen birçok kimselerden toplamıştır. Eserin gayesi sadece Türk hayatı hakkında bir tasvir vermek de değildir Birçok müşahedeler tenkidci bir düşünce ile takdim edilmekte, hıristiyan dünyasına öğüt olacak mahiyette fikirler de verilmektedir. O çağların Avrupa’sında beğenilmeyen birçok noktaları düzeltmek maksadıyla seyahat eserleri yazmak ve yabancı ülkelerden ör nekler vermek âdeti vardı. Fakat elimizdeki eser onlardan birçok bakımlardan farklıdır. Yorumlarda bazan hatâ bulunsa bile, anlatılanların büyük çoğunluğu müşahedeye dayanmaktadır, hattâ yazar, birçoklarının yaptığı gibi, sırf kendi fikirlerine destek vermek üzere hayatî vakıalar anlatmak yerine, Türkiye hakkında bu türlü hayatî bilgilerin çoğunu düzeltmeye çalışmaktadır. Yazarın naklettiği müşahedeler şimdiye kadar bilinenlere bir yenilik katmıyor, fakat devletimizin en kudretli çağında ciddî bir Avrupalı‘nın, bir İspanyol’un bize ve kendi memleketine nasıl bir gözle baktığım gösterdiği için çok faydalıdır. Maamafih, yazarın Türkiye’ye hasım gözüyle bakması onu bazan aleyhte konuşmaya da zorlamaktadır. Bizim verdiğimiz metin, Manuel Serrano Y. Sanz tarafından 1905’de neşredilen el yazması nüshadan yapılmış seçmelerdir. Bu şekilde bir seçme de 1964 tarihinde merhum Fuad Carım tarafından (Fransızcadan) çevrilerek neşredilmişti. Bazı tâbirlerin Türkçe karşılıklarını bulmak bakımından Fuad Carım’ın bu tercümesinden zaman zaman biz de faydalandık. PEDRO 4 Ağustos 1552 günü, İmparatorun donanmasıyla Cenova’dan Napoli’ye giderken, Ponza Adaları yakınında bizi bekleyen Türk Donanmasının hücumuna uğradık.


Donanmamıza Prens Doria komuta ediyordu. Sinan Paşanın komutasındaki Türk Donanması gece vakti peşimize düştü ve denizcilik tarihinin en mükemmel ve en çok tayfalı gemilerinden olan yedi kadırgamızı zaptettiler. Türk donanması 150 gemiden müteşekkildi. İçinde bulunduğum gemiyi esir alan kaptan, Sancaktar Mustafa idi. JUAN Sizin donanmada kaç gemi vardı? PEDRO Otuzdokuz kadar. MATA Sayıca üstün oldukları halde niçin bütün gemileri ele geçirmediler? PEDRO Diğerleri kaçtılar. Kaçamayanların kaptanları kürekçileri sıkıştırmaya cesaret edebilseler ve kürekçiler de daha kuvvetle kürek çekebilselerdi, onlar da yakalanmazlardı. JUAN Kürekçiler zincirli değil miydiler ki, onları sıkıştırmaya cesaret edemediler? PEDRO Evet, zincirliydiler. Ancak esir düşebiliriz diye korktular. Çünkü bunlar ya Türk ya da Mağribî idiler. Gemi zaptedilince bunlar serbest kalacaklar, o zaman da aleyhlerinde konuşurlar diye çekindiler. MATA Anlayamadım. PEDRO Esir düşenlerden birisi hakkında kürekçiler bir şikâyette bulunurlarsa, bunları şiddetle, hattâ ölümle cezalandırırlar. Bunu, diğer gemi kaptanları duyup ona göre davransınlar, kürekçileri dövmesinler diye yaparlar. Esir düştüğüm gün, iki kişiyi buna benzer bir sebepten cezalandırdılar.

Birisinin bilek, burun ve kulaklarını kestiler, diğerini kazığa çaktılar. Bir de Eden Bulur diye boynuna levha astılar. JUAN Kazığa çakmak nedir? PEDRO Çok korkunç bir ölüm şekli. Cezalıyı ucu sivri bir kazık dikip üzerine oturtuyorlar. Bazen bunun ucu adamın ağzından çıkıyor. Bu vaziyette iki, üç gün yaşayanlar var. JUAN Hiç bu kadar katı yüreklilik duymadım. Ya kulağı burnu kesilen ne oldu? PEDRO Hıristiyan kaptanlara ders olsun diye serbest bıraktılar. Adama Prens Doria dört Eskudo aylık bağlamış. MATA Siz dövüşerek mi teslim oldunuz? PEDRO Hayır. Çünkü bir kadırgamıza karşı altı kadırgaları vardı. Önce dövüşmeye karar verdik ama bir borda ateşine tutulunca vazgeçip teslim olduk. Rampacılar gemiye çıkıp herkesi çırılçıplak soydular. Fakat benimkilere dokunmadılar. Belki de üstümdekileri değersiz buldular veya uğraşmaya lüzum hissetmediler.

Çünkü yattığım kamarada çok değerli eşyalar vardı. Beni küreğe vermesinler diye. Müslüman olmuş yaşlı bir esirin tavsiyesi ile hekim olduğumu söyledim. Cerrah olmadığımı söyledim diye az kalsın küreğe konuluyorum. Fakat sözü geçen kaptanlardan Ceneviz dönmesi Durmuş Reis söze karıştı, İdrar ve nabız hekimidir. Bize faydası daha çok olur dedi. Böylece kurtuldum. İyi kürek çekmeyenleri ziftli bir kamçıyla dövüyorlar. Bu kamçı ile, başka bir sebepten ben de dayak yedim. JUAN Ben de o kamçılardan gördüm. Esirlikten kaçıp kurtularak Santiagoyu ziyaret eden bazı kişiler teşhir ediyorlardı. PEDRO Onlara inanmayın. Dediklerimle hiçbir alâkaları yoktur. Komit’lerin ellerinden bırakmadıkları kamçılan ele geçirmeleri imkânsızdır. Cahil halkı kandırıyorlar.

MATA Herhalde yediğin kamçıların izleri kalmıştır. PEDRO Böğürlerime yediklerimin yerleri ara sıra ağrıyor. Diğerlerinin izleri kalmadı. Türk kaptanlarından birinin, mürekkebe batırıp imza yerine kâğıda bastığı yüzüğünü, incelemek için gizlice almıştım. Fakat denize düşürdüm. Görenler, esirlerle meşgul olan Murat Reis’e haber vermişler O da beni yüzüstü yere yatırıp iyice dövdü. JUAN Yüzük çok mu değerliydi? Neden gemideki diğer Hıristiyanlar ceza görmemen için aralarında para toplayıp vermediler? PEDRO Yüzüğün kıymeti en çok yedi Riyal ederdi. Hıristiyanlar ise her gün dayak yemem için daha fazlasını vermeye razıydılar. MATA İyi ama onlar Hıristiyan değil miydiler? PEDRO Evet, ama benden hoşlanmıyorlardı. Bana düşmandılar, şeytanı benden üstün tutuyorlardı. Parasız olduğum, kürek çekmediğim, az da olsa saygı gördüğüm için beni sevmezler, kendilerine bir faydamn olmadığını söylerlerdi. Ayrıca ben İspanyol’dum, onlar ise İtalyan’dılar. Çok gururlu olduğumuz için biz İspanyollar hiçbir yerde sevilmiyoruz. Bulunduğumuz her yere ve bu yerlerdeki eşyalara sahip çıkmaya kalkıştığımız, çapulculuk ettiğimiz için bunda hakları da var. MATA Kral askerlerini beslemiyor mu ki, hırsızlık ediyorlar? PEDRO Durumu iyi biliyorum.

Bir misalle anlatayım. Bir bölük üçyüz kişidir ve istihkakı buna göre verilir. Aslında bölük ikiyüz kişiyi geçmediğinden, kumandan istihkakı tam alabilmek için başka bölüklerden adamlarla kadroyu tamamlar. Alınan istihkakın beşte dördünü kendine alıkoyar, bu miktarın küçük bir kısmını kendisine yardım edenlere verir. Bölüğe ise ancak beşte biri kalır. Bu işi kumandandan daha küçük rütbeliler de yaparlar. Bu durumda askere bir şey kalmaz. JUAN Generaller bunun önüne geçmiyorlar mı? PEDRO Bu durumdan en çok çıkarı olanlar onlardır. Bu yüzden durumu gizlemeye gayret ederler. MATA Pekiyi, Kral ne yapıyor? PEDRO Durumu bilmiyor ki. JUAN Nasıl bilmez? PEDRO Kralla konuşan generaller olduğuna ve bunlar da askerin istihkakını çalıyorum, beni cezalandırın haşmetmeab demeyeceklerine göre, nereden bilebilir? JUAN Kral Meclisi de bilmiyor mu? PEDRO Herhalde haberleri yok ki hiçbir şey yapmıyorlar. MATA Bu adamlar düşman karşısında ne yapıyorlar? PEDRO Hücumda en arkada, kaçarken de en önde giderler. JUAN Eğer hepsi böyle ise durumumuz çok kötü olur. PEDRO Harbe gidenlerin hepsi böyle değil Allaha şükür. Kralın uğruna, Tanrı rızası için dövüşenler de var.

Gemide iken elime geçen bir tıb kitabından çok şeyler öğrendim ve bunların dışında hiçbir şeyi uygulamaya kalkışmadım. Önceleri yanımdaki hasta esirleri tedavi ettim ve iyi sonuçlar aldım. Bundan aldığım cesaretle kitabı tamamen ezberledim. Böylece hekimliği üç ayda öğrendim. Bu bilgilerimi rastladığım hekimlere söylediğim zaman benim çok bilgili olduğumu zannediyorlardı. MATA Bunu daha çabuk öğrenme imkânı da var. PEDRO Nasıl? MATA Ne kadar az öğrenirsen o kadar başarılı olursun. Zira hekimlik insanı en kısa yoldan ölüme yollamak değil midir? JUAN Münakaşa etmeyelim, dinleyelim. PEDRO Bir gün bir Türk hasta getirdiler. Muayene edince Geceyi çıkaramaz dedim. Bunun üzerine Bu hayvan bir şey bilmiyor, berberi çağırın dediler. Gelen berber evvelâ benim fikrimi sordu. Söyledim ve bilgiçlik göstererek Nabzı kötü, kımıldayacak hali yok, yüzü sararmış gibi ukalâlıklar ettim. Buna karşılık berber Tanrının izniyle onu iyileştiririm dedi ve ilâç parası olarak onbeş akçe ile sağ kalırsa beş akçe istedi. MATA Beş akçe bir riyal ediyor.

PEDRO Hepsi bu kadar değil. Berber geminin mutfağında peksimet ve su ile bir bulamaç yapıp üzerine biraz zeytinyağı ve tuz ile yüzük taşı kadar nöbet şekeri de koyarak bunu hastaya zorla yedirdi. Nöbet şekeri için de Sizden aldığım ve alacağım paradan çok daha pahalıdır bu parça dedi. Tabii hasta o gece öldü ve denize atıldı. Berber sonradan bana Türk’ler Hıristiyanlar gibi değildirler, hastalarına hep iyileşeceklerini söyle. Ölürlerse bunu Tanrı‘nın istediğini söylerler. Suçu hekime yüklemezler dedi. Yolumuza devam ederek Sancta Maura, Lepanto, Patras, Puerto Leone, Negroponto ve Abido ile Sexto arasından Hellesponte’yi geçtik, Gallipol ve Marmara Adasına (Türkçe adları sırasıyla: Ayamavra Adası, İnebahtı, Patras, Pire, Eğriboz, Nâra, Kilidülbahir, Çanakkale Boğazı, Gelibolu, Marmara Adası.) uğradıktan sonra İstanbul’a geldik. Limanın girişinde büyük, mermer bir aslan heykeli olması sebebiyle Puerto Leone adını alan kent Atina’ya bağlıdır. JUAN Herhalde donanma İstanbul’a büyük bir gösteriş ve merasimle girmiştir. PEDRO Çok gösterişli olduğu gibi hazindi de. Ulu Türk (Kanunî Sultan Süleyman) saraya bağlı bir cihannüma’dan donanmayı seyretti. Bütün gemiler, kendi bayraklarını çektiler. En üste de Muhammed’in sancağını astılar.

Bunların altında ise zaptedilen gemilerin bayrakları, haçları, Meryem Ana’nın tasvirleri ters olarak asılmıştı. Külhanbeyler bunları okladılar. Bazı direklere Ulu Türk’ün sancağını ve bunun altına da İmparator’un ve Prens Doria’nın sancaklarını, yine ters olarak asmışlardı. Yüzelli kadırga ve çektirme ile beraber birkaç Fransız kadırgası ve büyüklü küçüklü üçyüz kadar gemi, hep birden top ateşine başladılar. Her gemi üç defa ateş ediyor ve yeniden toplarını dolduruyordu. Bir saat kadar böyle devam ettikten sonra donanma limana girdi ve kışın demirledikleri tersanede boşaltıldı. Bu iş üç saat sürdü. Ulu Türk esirleri görmek isteyince, ikibin esiri ayaklarından zincire vurdular. Kaptan ve subay olanların boyunlarına demir çember taktılar ve bizden aldıkları boru ve trampetleri çalıp bayrakları sürükleyerek esirlerin hepsini saraya götürdüler. Türkler zurna çalıyorlar ve bizim çalgılarımızla alay ediyorlar. Ulu Türk, esirlerin beşte birini, yani kendi payına düşenleri seçtikten sonra, bütün esirler Galata’daki kulelere gönderildi. Ulu Türk’e ait olanlar onun kulesine, diğerleri de başka kulelere konuldular. Galata’ya vaktiyle Pera denilirmiş ve üçbin evlik bir yermiş. Surları arasında pek çok kule vardı. Sinan Paşa’nın kulesinde yediyüz esir bulunuyordu ve kendisi bizim efendimiz, biz ise onun köleleriydik.

Esirleri mesleklerine ve san’atlarına göre ayırıp dışarıda gündelikle çalıştırıyorlar. Aldıkları para ise kendilerini besleyen efendilerine ait. Beni berberlerin arasına yerleştirdiler. Başımızda yaşlı, iyi yürekli, bütün düşüncesi para kazanmak olan bir cerrah vardı. Derken bir salgın hastalik başladı. Her gün birkaç kişi ölüyordu. Ben de hastalandım ama kurtuldum. Az kalsın beni de öldü diye gömmeye götürüyorlardı. JUAN Orada kiliseler var mı? Ölüleri nereye gömüyorlar? PEDRO Kilise var tabii, ama ölüleri surların dibindeki hendeklere gömüyorlardı. JUAN Bu çok kötü. PEDRO Neden kötü olsun? İster hendeğe gömsünler, ister darağacında asılı bıraksınlar, imanın tam olduktan sonra farketmez. Ateşim düştü ama çok bitkindim. Yiyecek alacak param yoktu. Dört aydır sırtımdaki gömleği değiştiremediğimden bitlenmiştim. Bu yüzden uyuyamıyordum.

Esirleri çalıştıranlar başlarında yaşlı bir Hıristiyan esir bulunduruyorlar. Bu adam esirlerin aldıkları paranın ve masraflarının hesabını tutuyor.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir