Michael Laitman – Kabalaya Uyanış

ilinen tüm yaratılanlar arasında en mükemmel olanı, insandır. Buna rağmen nesiller boyu aynı soruyu soran da odur: “Yaratılışın amacı ne?” Asırlardır bilim insanları varoluş sebebimizi bulmak için çaba harcıyor ama ne yazık ki bugüne kadar cevabı bulmada başarılı olamadılar. Acı çekiyor, yaşam mücadelesi veriyor ve her nesilde aynı soruyu soruyoruz. Bu şekilde bir cevaba ulaşamayacağımız açık çünkü bilim yetersiz kalıyor. “Tüm bunlar neden var?” yerine, asıl sormamız gereken “Ne için yaşıyorum?” sorusudur. Doğanın evrim süreci ve yaşayan organizmalar akıl almaz karmaşasıyla bizi şaşırtır. Örneğin yavru hayvanlar birkaç hafta veya ay gibi kısa bir sürede olgunlaşırken, insanın büyümesi yıllar alır. Ama sürecin sonunda insanın, yaratılışın efendisi olduğunu görürüz; oysa geçiş aşamalarında herhangi bir hayvandan daha zayıftır. Eğer son halini biliyor olmasaydık tam tersi bir yargıya ulaşırdık. Öyle görünüyor ki, ne varoluşumuzun anlamını ne de evrim sürecinin sebebini anlıyoruz. Dünyayı beş duyumuzla algılarız. Görerek, duyarak, koklayarak, tadarak ve dokunarak algıladıklarımız, etrafımızdaki dünya resmini oluşturur. Eğer başka duyulara sahip olsaydık dünyayı farklı hissederdik. Köpeklerin dünyayı koku hissiyle, arıların ise milyonlarca hücreye bölünmüş olarak “gördüğü” bilinmektedir. Etrafımızda var olanların küçük bir kısmını sınırlı bir şekilde algılıyor olsaydık, etrafımızdakileri hissedebilir miydik? Belki de yaratılış amacımızın sırrı buradadır.


Eğer durum buysa, o zaman beş duyumuzla hissedemediklerimizi hissetmek için başka bir hisse, altıncı hisse ihtiyacımız var. Bu hissi nasıl edinebiliriz? Neden bu his bize doğuştan verilmedi? Bu soruların basit bir cevabı var. Altıncı hissi geliştirmek bize bağlıdır. Çünkü insan gelişim açısından diğer tüm canlılardan oldukça farklıdır ve her şeyi insani ve manevi bir çabayla edinir. Bu ilave hissi bir kez edindiğimizde, kendimizi sonsuza kadar hayvanlardan farklılaştırırız. Yaşayan varlıkların içinde sadece biz insanlar, içimizde saklı bu hissi keşfetme ve geliştirme becerisine sahibiz. İnsanoğlu nesilden nesile, aşamalı olarak teknolojik, bilimsel, kültürel açıdan gelişip ilerliyor ama evriminin bir noktasında manevi gelişim ve altıncı hissi keşfetme ihtiyacı için içsel bir istek duymalıdır, aksi takdirde acıya tahammül etmesi mümkün olmaz. Kabala bu hissi keşfetmenin yoludur. İnsanlığın gelişimi bireyin gelişimine benzer, süreç bebeklik, çocukluk, yetişkin ve olgunluk dönemleriyle ilerler. Bu süreç sırasında her türlü yöntemi kullanır, ardından içimizdeki ek hissi keşfedip, tüm yaşamın anlamını, acıların sebebini ve yaratılış amacımızı görmemizi sağlayan farklı bir dünyayı hissetmeye başlarız. Bu hisler dünyayı kontrol etmemizi, acının kaynağını görmemizi ve yaşamın anlamını keşfetmemizi sağlar. Bu kitabın amacı maneviyata ilgi duyanlara yardım etmektir. Birçok kaynak, özellikle de Zohar, Kabala için bu zamanları işaret eder. Ruhlarımız asırlar boyu tarihin zor zamanları vasıtasıyla gelişti ve şimdi maneviyatı hissetmeye, sınırlı fiziksel varlığımızın ötesine geçmeye ve ölümlü dünyadan yükselmeye hazır. Kabala’nın popülaritesinin artması, vaktin geldiğinin işareti.

Şimdi altıncı hissi geliştirmeye başlayabilir, kendimizi, dolayısıyla da dünyayı daha iyi bir hale getirebiliriz.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir