Michel Zevaco – Fausta’nın Entrikaları

1590 yılının 21 Şubat sabahı, şafak sökerken, papaların şehri Roma’nın, Papa Sixte · Quint’in Roma ‘sının göğünde matem çanları çalınmaktaydı. Aynı anda, henüz karanlık olan sokaklarda beliren telaş ve duyulan gürültüler de, halkın bir yere koştuğunu gösteriyordu. Bu toplanma yeri, Del Popolo Meydanı’ydı. Orada bir idam sehpası kurulmuştu. Birazdan, celladın elinde parıldayan satır, bir mahkumun boynuna bütün şiddetiyle inecekti. Baş, yere düşecek ve cellat bu kelleyi saçlarından yakalayıp havaya kaldırarak Roma halkına gösterecekti. İdam fermanında öyle yazıyordu. Ve bu baş, bir kadının, henüz genç ve güzel bir kadının; adı yüzyıllarda dillere destan olmuş ve idam sehpasının çev· resinde toplanan halk tarafından, adeta bir nevi hayranlıkla mırıldanılan bir kadının kellesi olacaktı. Ağızdan ağıza şu fısıltı dolaşıyordu: s – «Fausta! Fausta! Fausta idam edilcccld . » Prenses Fausta, Pardaillan’ı da peşindı�ıı ııiiriikleyip getirdiği bu Roma şehrinin ünlü Saint • Angc Şatosu’nda on aydan beri mahpustu . Faustn, iiınründe yalnız Pardaillan’ı sevmiş, kalbini ona knptırmıştı. Aşkının karşılığını göremeyince de, sevdiğini öldürmek istemişti.


Şimdi de hiç şüphesiz onu ölmüş biliyordu. Bu müthiş kadın, bir vakitlerin ünlü kadın papa’sı Jeanne’nin yaptığını yapmak istemiş fakat başarıya ulaşamamıştı. Şimdi de idam hükmünü giymiş, ölümü bekliyordu. Olayın yürekler parçalayan bir yanı da şuydu ki bu idam cezası, aylarca Önce yerine getirilecekken, Fausta’nın ana olmak üzere bulunduğunun ortaya çıkması yüzünden bugüne ertelenmişti. Fakat artık, çocuk dünyaya gelmişti ve Fausta ‘yı yeryüzünde hiçbir kuvvet ölümden kurtaramazdı. Birazdan, Papa Sixte • Quint’e kafa tutmasının cezasını ödeyecekti: Evet, Fausta bu sabah ölecekti! Yine aynı sabah, Vatikan ‘ın şahane bir şekilde döşenmiş salonlarından birinde, iki adam karşı kı:ırşıya geçmişler, ayakta taş kesilmişçesine duruyor ve birbirlerinin yüzlerine kin ve nefret dolu gözlerle bakıyorlardı. İkisi de orta yaşlı, yakışıklı adamlardı. İkisi de kilise adamı olduğu halde, devrin büyük asilzadelerinin taşıdıkları gösterişli elbiseleri kendilerine yakıştırarak giymişlerdi. Bunlar hiç şüphesiz, Roma ‘nın sayılı soylularındandı. Her ikisini de, aynı aşk birbirine düşman ettiği için her ikisinin de yüreklerinde aynı kin ateşi yanıyordu. Bunlardan birinin adı Alcxandre Peretti idi. Peretti, Kutlu Papa Sixte – Quint hazretlerinin soyadıydı. O halde Alexandre Peretti’yle Sixte – Quint arasında bir akrabalık olması lazımdı. Vardı da… Bu adam, Papa ‘nın yeğeniydi ve kendisine Montalte Kar6 dinali unvanı verilmişti. Ona, Sixte – Quint’ten sonra papalık tacını giyecek adam gözüyle bakılıyordu ve Sixte – Quint de yeğenini özel danışmanı olarak kullanıyordu. Ötekinin adı Hercule Sfondrato idi ve kendisi, papalık başyargıcı olduğu için Sixte – Quint’­ in planlarını uygulamakta önemli rol oynuyordu. Hercule Sfondrato, korkunç bakışlarını hasmından ayırmaksızın: – «Dinle Montalte, dinle.» Dedi.

«İşte ölüm çanları çalıyor!. Onu artık hiçbir güç, hiçbir kimse kurtaramaz! . » Sixte – Quint’in yeğeni, hırıltılı bir sesle cevap verdi: – «Hayır, şimdi Papa’nın ayaklarına kııpanacak ve ne yapıp edip ondan, Fausta’nın affını koparacağım!» – «Papa’dan Fausta’nın affını mı koparacaksın? Papa’nın gücü yetse, onu affedeceğine, kendi elleriyle öldürür. Bunu sen de bilirsin Montalte! Sen de bilirsin ki Fa usta ‘yı yalnız hen kurtarabilirim. Dün, idam hükmü kendisine okundu, şimdi de idam sehpası kuruldu. Eğer hana, Fausta’dan vazgeçeceğine dair İsa üstüne yemin etmezsen bir saate kadar Fausta ‘nın vücudunda can kalmayacaktır.» Montalte kekeledi: – «Yemin ederim!» Fakat acıdan, öfkeden ve endişeden kendini kaybetmiş bir halde durakladı. Sfondrato homurdanarak sordu: – «Nasıl yemin ediyorsun? Et de görelim bakalım!» Şimdi birbirlerine dokunabilecek kadar yaklaşmışlardı. Bir süre hiçbir şey söylemeksizin, tehdit dolu gözlerle bakışarak elleriyle hançerlerinin kabzalarını sıktılar. Sfondrato: 7 – ccHaydi! Yemin et! Ne duruyorsun?» Dedi. Montalte haykırdı: – ccBenden, kendisine olan sevgim kadar hiiyük bir nefretle nefret etse bile Fa usta ‘yı sevmekten vazgeçmektense, yüreğimi kendi ellerimle söküp atacağıma yemin ederim! Yemin ederim ki bu tende bu can kaldıkça Fausta’ya ne cellat, ne başyargıç, ne papa, ne de başka bir kimse el süremeyecektir. Gerekirse tek başıma onu bütün Roma’ya karşı koruyacağıma yemin ederim. Ve şimdi, başyargıç efendi, mademki onun hakkındaki idam hükmünü sen verdin, öyleyse ilkönce sen geber!)) Papa Sixte – Quint’in yeğeni Kardinal Montalte, bir şimşek hızıyla hançerini kaldırarak Hercule Sfondrato ‘nun omuzuna indirdi. Sonra bir küfür veya belki de bir dua mırıldanıp dışarıya fırladı. Hercule Sfondrato, yediği müthiş darbenin etkisi altında diz çökmüştü.

Fakat hemen aynı anda kalktı, çabucak ceketini çıkardı ve Montalte’nin hançerinin, giymiş olduğu zırhı delip delmediğine baktıktan sonra korkunç bir gülümseyişle mırıldandı: «Milano’da yapılan bu çelik gömlekler, sahiden de mükemmel şeylermiş! Fakat bu hançeri, yüreğime işlemiş sayıyorum, Montalte! Yemin ederim ki sıra bana geldiği vakit hançerim, senin yüreğinin yolunu, şaşmadan bulacaktır … » Montalte, uzun koridorlardan, geniş salonlardan, büyük avlulardan geçerek Vatikan’ı Saint – Ange Şatosu ‘na bağlayan kapalı geçide girdi ve Fausta ‘nın ölümünü beklediği zindana ulaştı. Sonra iki mızraklının önünde beklediği kapıya yaklaştı. İki asker, mızraklarını çatıp yolu kapatacak gibi bir hare· ket yapacak olduysa da ya Papa Sixte -Quint’in yeğeninin Vatikan’da sözünün geçtiğinden ya da Kar8 dinal’in yüzünün o anda pek korkunç oluşundan geriledi. Montalte, zındanın içini gözetlemeye yarayan küçük pencereyi açtı. O zaman içeride gördüğü şey, şu hüzünlü, korkunç ve içler acısı manzara oldu: Daracık bir sedirin üstüne, genç ve son derece güzel kadın uzanmıştı. Bu, anne Fausta’ydı. İki eliyle çocuğu tatlı fakat kuvvetli bir hareketle havaya kaldırmış, iki ve anlamlı gözleriyle yavrusuna bakıyordu. Yatağın ayak ucunda bir hizmetçi duruyordu. Fausta, bir aralık hizmetçisine dönerek gayet sakin bir sesle: – ccMyrthis,» dedi, «çocuğu alır, Roma’dan, İtalya’dan uzaklara götürürsün! Korkma, Saint • Ange Şatosu’ndnn çıkmana kimse engel olmaz. Çocuğa kimse bir şey yapmaz. Benim ölümümle birlikte, Sixte – Quint’in intikam hisleri de sona erecektir.» Myrthis, coşkun bir hareketle: – «Korkmam!» Dedi. «Siz öldükten sonra ben yaşamak, çocuğunuz için yaşamak zorundayım.» Fausta, bu sözlerden memnun olduğunu belirttikten sonra bir an çocuğuna bakarak söylendi: – «Fausta’nın ve Pardaillan’ın oğlu! Sen ne olacaksın? Anan ölürken sana bir gurur ve kudret öpücüğü vererek kendi ruhunu da bu öpücükle sana ileteceğine inanıyor! Fausta’mn ve Pardaillan’ın oğlu, nasıl bir insan olacaksın? . » Bu sözler bitince, Myrthis, çocuğu, Fausta’nın ve Pardaillan’ın oğlunu Roma’dan İtalya’dan uzaklara götürmek için kucağına aldı ve hayata yeni adımım atan bu yavrudan annesinin ölüme gidişini saklamak istermiş gibi arkasını döndü.

Fausta, hüzün dolu bir soğukkanlılıkla boynuna 9 asılı altın bir madalyonu açarak içindeki zehir lınplarım, önceden hazırlanmış su dolu bir kupnyn boşalttı. Sonra kupayı bir dikişte içti ve döşeğe sırı üstü düştü. Artık herşey bitmiş, Fausta ölmüştü!.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir