Michel Zevaco – Pardayan’ın Milyonları

Saetta, Dördüncü Henri’nin Maliye Bakanı Sully’­ in karşısında durup yerlere kadar eğildi ama, bu aşırı saygı gösterisinde, dalkavukluktan çok, alaycı bir gurur seziliyordu. Sully, adama, şöyle dikkatli bir bakışla baktıktan sonra, ziyaretçisi hakkında yeterince fikir edinmiş bir insan tavrı takındı. Serbest ve oldukça da soğuk bir eda ile sordu: – «Kral’ın hazinesine on milyon getireceğinizi iddia ediyorsunuz? . » Saetta, bu sorudaki, aşağılayıcı edaya aynı şekilde karşılık verdi: 5 – ccEvet, Monsenyör … Hazineye on milyon getirecek olan benim … » Sully, bir an, adamın gözlerinin içine baktı. Sonra tavrını hiç değiştirmeden: – ccPekala,» dedi. ccNeredeymiş bu milyonlar bakalım? . Şöyle çabucak anlatın. Size harcayacak vaktim yok … » Bakan ‘ın bu davranışı, kimi olsa sinirlendirirdi. Gelen basbayağı bir halk adamı olsa fena halde bozulur; hele Kral Sarayına mensup biri olsa hiddetinden kudururdu. Fakat Saetta kendisini ne halk tabakasından, ne de saraylılardan sayıyordu. Ne bozuldu, ne de öfkelendi. Tersine, soğukkanlı bir eda ile başını dikerek, küçümseyici bir tavırla söylendi: – cc Vaktinizin ne kadar değerli olduğunu biliyorum, monsenyör.


Zaten sizden istediğim de sadece on dakika … Buna karşılık size on milyon vereceğim … Yani, dakikanıza bir milyon … Gerçi bakansınız ama, bir dakikanız bir milyon etmez, değil mi? Bu hesapça, ödediğim bedel hiç de fena değil, sanırım.>> Saetta’nın bu sözleri, oldukça ağırdı. Sully çok kızdı. Hatta bir an, haddini bilmeyen bu adamı kapı dışarı etmek için, uşağını çağırmak Üzere elini çıngırağa doğru uzattı. Fakat, her insanın bir zayıf tarafı vardır. Sully’in zayıf tarafı da paraya olan aşırı düşkünlüğüydü. Bu terbiyesiz herifi sonuna kadar konuşturmadan kapı dışarı ederse, on milyonu kaybedecekti. On milyondu bu! Laf değil! Bu yüzden, çıngırağa uzattığı elini tekrar geri çekti ve daha da aşağılayıcı bir tavırla: – ccSöz söylemeden önce, şöyle bir düşünün,» dedi. ccBunu size tavsiye ederim… Eğer yanılmıyorsam, bu milyonlardan bir kısmını yine siz isteyeceksiniz. Bu hesapça peşin ödeyecek olan siz değilsiniz; yine benim, demektir … » 6 Bakan bu sözlerinden sonra, karşısındaki adamı yerin dibine geçirdiğinden emin bir tavır takındı. Ama, Saetta sırtı öyle kolay kolay yere getirilir insanlardan değildi. Neler söyleyeceğini ve bunların, karşısındaki üzerinde ne etki bırakacağını pekala biliyordu. Bu güvenin verdiği cesaret ve kuvvetle, hiç çekinmeden, aynı küstah tavırla devam etti: – «İşte bunda yanılıyorsunuz, monsenyör … Ben bu milyonlara karşılık sizden bir şey istiyor değilim: Hatta bu milyonları size bağışladıktan başka bir tavsiyede bulunup büyük bir hizmet de edeceğim. Bu hesapça, peşin ödeyen, yine siz değilsiniz, benim.» Sully, bu sözleri duyunca hayretler içinde kaldı. Karşısındakinin herkese benzemediğini anlıyordu. Gerçi, adam pek terbiyelice konuşmuyordu, burası belliydi ama, eğer gerçeği söylüyorsa, paraya metelik vermeyen biri demekti. Üstelik, bir bakanla böyle küstahça konuşması, kendisinin epey cesur bir kişi olduğunu da gösteriyordu.

Böyle bir durumda, boşu boşuna hiddetlenerek hazineyi koca bir servetten mahrum etmenin manası var mıydı? Şüphesiz hayır. Sully, önce işin içyüzünü öğrenecek, ondan sonra da herifi layık olduğu şekilde cezalandıracaktı. Sully, bunları kısa bir anda düşündükten sonra tavrını biraz değiştirmeyi uygun buldu ve yumuşak bir sesle söylendi: – «Buyurun. Sizi dinliyorum.» Saetta bu izni aldıktan sonra hemen konuya girdi: – «Monsenyör, Prenses Fausta’nın hazinelerinden bahsedildiğini hiç duydunuz mu?)) Sully ilgisiz görünmeye çalışıyordu ama, yine de sinsi sinsi kulak kabartmaktan ve can kulağıyla dinlemekten geri kalmıyordu. Saetta’nın sorusuna önemsemez bir tavırla cevap verdi: 7 – «Haa, onu mu? . Duydum tabii … Bu hazinelerin nerede saklı bulunduğundan kimsenin haberi olmadığını da biliyorum. Fakat hana kalırsa, böyle bir hazine yok. Bu konuda söylenenler uydurmadan ibaret.» – «Size kalırsa böyle ama, gerçekte hu hazine var, monsenyör. İşte hen, hu hazinelerin nerede saklı olduklarını biliyorum ve size hunu haber vermeye geldim.» Bakan, yine şaşaladı: – «Biliyorsunuz, ha? Peki, hunu nasıl öğrendiniz bakalım? . » – «Orası sizin nenize liizım … Sizin için önemli olan benim hunu bilmem değil mi, monsenyör? . » Saetta ceplerini karıştırarak, çıkardığı katlı bir kağıdı Bakan’a uzattı: – «Bu kağıtta, hazinenin nerede saklı olduğu yazılıdır, monsenyör. Kağıdı okuduktan sonra hazineyi elinizle koymuş gibi bulacaksınız.

» Saetta, Bakan’a, Yiğit Jehan’ın Concini tarafından hapsedildiği zindanın içinde bulduğu kağıdı uzatmıştı. Okuyucularımız, delikanlının yeraltı zindanına düştüğü sırada kutunun koltuğundan fırladığını ve içindeki kağıtların dağılmış olduğunu elbette hatırlayacaklardır. Jehan, hemen bunları toplamaya koyulmuştu ama, zindanın zifiri karanlığında hu işi el yordamıyla ve yarım yamalak yaptığı için, kağıtlardan bir tanesinin bir tarafa düşüp kalmış olduğunu farkedememişti. Sully, kağıdı ilgisiz görünmeye çalışarak aldı ve tetkik eder etmez yüzünde sonsuz bir hayret ifadesi belirdi. Saetta, hunu hemen farkederek: – ccArzu buyurursanız, İtalyanca yazılı olan bu kağıdı size tercüme edeyim, monsenyör.» Dedi. ccBe8 nim İtalyan olduğumu herhalde ismimden anlamışsınızdır. Bana inanmazsanız, yapacağım tercümeyi başkalarına da kontrol ettirebilirsiniz. Ama, tercümenin doğru olacağını söylemeye lüzum bile görmem … » Sully, bir tek kelime söylemeden kağıdı adama uzattı ve Saetta yüksek sesle tercüme etti. Bu tercüme Joseph babanın Latinceden ve Pardaillan ‘ın İspanyolcadan yaptığı tercüme ile aynıydı. Saetta, tercümesini bitirince kağıdı tekrar Bakan’a uzattı. Bakan: – ccApaçık meydanda … » Diye mırıldandıktan sonra bir an düşünceye daldı. Şu kağıda karşılık hiç çekinmeden, bir milyon, hatta daha fazla para verirdi. Halbuki karşısındaki adam, bu kağıdı kendisine bağışlıyor ve buna karşılık hiçbir şey istemediğini söylüyordu. Bakan, hazinelere bedava konmak düşüncesini o kadar tatlı buldu ki, Saetta ‘nın cayabileceğini düşünerek bir an korktu.

Gerçi herif, açık sözlü görünüyordu ama, bu işin içyüzü neydi? Bu milyonları devlet hazinesine bağışlamakta onun ne çıkarı vardı? Sully, buna bir türlü akıl erdiremedi ve bu kadar fedakarlık gösteren şu yabancıya teşekkür etmek gerektiğini düşündüğü halde, herifin şımaracağından çekinerek vazgeçti. Bununla birlikte tavrı ve edası tamamen değişmişti. İşi biraz ağırdan aldı: – ccDevletimize pek büyük bir hizmette bulunuyorsunuz, mösyö,» dedi. – ccHele, karşılığında hiçbir şey istememiş olmanız, doğrusu, çok takdire değer.» Saetta, Bakan’ın bu tutumunun sebebini hemen sezdi ve biraz alaycı bir tavırla: – <<Evet, evet… Yanılmıyorsunuz. Karşılığında sizden bir şey istiyor değilim.» Dedi. – ccDoğrusu, dünya varlığına karşı gösterdiğiniz ilgisizlik sizin için büyük bir şereftir.» 9 – ccTeşekkür ederim, monsenyör … Ha, şimdi sıra size hazine konusunda bulunacağım tavsiyeye geldi. Gerçi hu hazinenin yerini gösteren belgeyi henden karşılıksız aldınız ama, onu ele geçirmeniz, o kadar kolay olmayacak. Bu uğurda epey uğraşmak zorunda kalacaksınız. Birçok rakibiniz var, monsenyör. Bu hazineyi elden kaçırmanız da mümkündür.» Sully, hayret içinde doğruldu: – «Ü nasıl şeymiş öyle? Fransa Kralı’nın kendi topraklarında, kendi malını kim elinden alabilir? Kimmiş hu işi yapacak? Papa mı? Yoksa İspanya Kralı Philippe mi? Böyle şey olur mu, mösyö? . Yahancı hükümdarların bizim iç işlerimize karıştıkları devirler çoktan geçti.

» – «Ama, benim bahsettiğim rakip, Papa’dan da, İspanya Kralı ‘ndan da tehlikeli … » – «Çıldırdınız mı? . Kimmiş hu adam? Söyleyin mösyö … » Saetta hu soruyu duymamış gibi devam etti: – «Bu serseri, serbest kaldığı takdirde sizi istediği anda mahvedebilir. Gerçi üıılü bir siyaset adamı ve kudretli bir bakansınız ama, o sizi yine tongaya bastırır. Canı isterse, sizin Jantlarına Komutanı ‘nızı ve adamlarını, hatta ordularınızı hile alt edebilir. O eşsiz hazineyi, gözlerinizin önünden alıp götürür de kendisine hiçbir şey yapamazsınız.» Sully, yarı şaşırmış ve yarı korkmuş bir halde seslendi: – cc Canım, kimmiş hu adam? Şeytan mı, nedir?» Saetta, omuz silkerek cevap verdi: – cc Hiçhir güçlükten yılmayan bir adam, o kadar… Kendisine karşı tedbir almazsanız, hazinenin yerinde yeller estiğini görürsünüz.»

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir