Mike Paine – Haçlı Seferleri

WASHINGTON (Reuters) – Başkan Bush’un terörizme karşı savaşından, ‘Haçlı Seferi” olarak bahsetmesiyle Müslüman dünyasında alarm çanları çalışından yıllar sonra, Araplar’ın Hıristiyan gaddarlığıyla eş tuttuğu söz, Bush kampanyasının bir para toplama mektubunda yeniden yüzeye çıktı. Bush-Cheney Kampanyası Başkanı Marc Racicot’un Florida’daki yeni kampanya ayrıcalıklı üyelerine gönderdiği 3 Mart tarihli mektup, Bush’un ‘zor zamanlardaki güçlü, sarsılmaz önderliğinin’ kanıtını alıntı yaparak, Cumhuriyetçi başkanı ‘terörizme karşı küresel bir haçlı seferine önderlik ettiği’ için övmekteydi. Fakat ‘haçlı seferi’ sözü Orta Çağ’da Avrupa’dan Hıristiyan haçlılar tarafından atılan Müslüman dünyası için tarihsel bir travmayı hatırlatmaktadır. New York ve Washington’a yapılan 11 Eylül 2001 saldırılarını izleyen haftalarda Bush gazetecilere şunları söyleyerek bir kargaşaya neden olmuştur: ‘Bu haçlı seferi, bu terörizmle sa- 1 O Haçlılar vaş zaman alacaktır’. Tabir hakkındaki dünya çapında afallamayla karşılaşan Beyaz Saray daha sonra Bush’un tabiri kullandığına pişman olduğunu söylemiştir. Pazar günü gazetecilerle yaptığı bir konferans görüşmesinde eski Montana valisi Racicot şunları söylemiştir: ‘O mektup başkanın uluslararası topluluğun diğer üyeleriyle koalisyon içerisinde -bir an, bir gün, 10 yıl değil, 100 yıl için- insanları kurtarma ve hürriyet davasını koruma görevini üstlenme kararlı çabalarına odaklanmaktaydı’. Savaşlar gibi bazı sözler, bazı imajlar kolaylıkla unutulmayacaktır. Futbol tribünü şarkısı İlıi Dünya Savaşı ve Bir Dünya Kupası, Fawlty Towers’ın* bir sahnesinde kaz adımı yürüyen Basil Fawlty, Spielberg’in Saving Pirivate Ryan [Er Ryan’ı Kurtarmak] geçmiş çatışmalar sessizce uzaklaşmayı reddetmektedir. Radyoyu açan dinleyiciler bugünkü Almanya’nın geçmiş savaş suçlarından sorumlu tutulması meselesi hakkında akademisyenler arasında bir tartışma bulmaktadır. Bir İngiltereAlmanya futbol maçını överken tabloid gazete olayı askeri renklere boyamaktadır. Bazen kamusal arenada Almanya konusu ortaya çıkınca dırdırcı sesler bizi geçmişi hatırlamaya zorlamaktadır. Bugünün Almanlar’ı nasıl olursa olsun, onların atalarının suçlarını hatırlamak zorunda olduğumuzu söylüyor gibidirler. Almanya bir şekilde bu suçlarla silinmez biçimde lekelenmiştir.


Avrupa Birliği içerisinde Almanya’nın yaptığı kayda değmeyen hareketlerin aynı yorumcular tarafından bu suçlarla lekelenmiş görünmesi olasıdır. Yüzeyin altında konuşulmayan dürtülerin yattığı varsayılmaktadır. Herhangi bir Alman çıkar eylemi eski, Avrupa’yı kontrol etme arzularının dirilişi o la bilir. Britanya’da bu çeşit suçlamalardan muaf değildir: Bazı kişiler Zimbabwe’deki mevcut rejimin son zamanlardaki eleştiri- * BBC’de ilk kez 1975’te yayınlanan bir televizyon dizisi – ç.n. Mike Paine 11 !erini, sanki insan hakları endişesi sadece eski emperyalist isteklerin bir örtüsüymüş gibi cevaplandırmıştır. Belki de hem Almanya hem de Britanya’da birkaç yaşlı adam sessizce emperyalist geçmişi özlemekte ama geçen her yıl bu hayalleri kesinlikle gömmektedir. Tuhaftır ki, eski düşmanların kabusları eski müttefiklerin hatıralarından daha uzun süre yaşamaktadır. Fransa, İkinci Dünya Savaşı’nda Almanya ile karşı karşıya gelmiş olabilir; birçok candan ittifak* konuşmaları olabilir. Yine de daha hafif bile olsa, benzer bir güvensizlik Fransızlar’ın tepesinde asıldır. Napoleon’u Hatırla! Fakat bunun Haçlılar’la ne ilgisi var? Bunca asır sonra tarihçilerden ya da iyi bir askerlik hikayesinden hoşlananlardan başka kim gerçekten onlara aldırır? Nihayetinde Britanya hem Roma hem de Viking istilalarını geride bırakmıştır. İskandinavya’yı ve İtalya’yı çok zaman önce affetmiş görünüyoruz. O zaman, böylesine bir endişeye neden olan haçlı kelimesinde ne var? Bu yalnızca sözlüğün tanımladığı gibi, ‘ateşli bir değişim arzusunun güdülendirdiği enerjik ve örgütlü bir seferberlik’ değil midir? Belki de bu George Bush’un (ya da en azından danışmanlarının) terörizme karşı çağrı yaptığı zamanki dünya anlayışı buydu. Biz yine de Bush’un geri alma teşebbüsüne rağmen bu olaydaki sözcük seçiminin uygun olduğunu ifade etmek zorundayız. Ne de olsa hem George Bush hem de Tony Blair, Hıristiyan inançlarıyla nitelendirilmişlerdir ve bu vakada muhalifleri İslam’ın takipçileridir. Ayrıca Ortadoğu’nun bazı kısımlarının ya Avrupalı (örneğin İspanya ve Britanya) ya da Avrupa kültürel ve siyasal geleneğinin mirasçıları (Birleşik Devletler ve Avustralya) ülkelerden oluşmuş bir güç tarafından işgal * Aıılaıııe cordiale – Birleşik Krallık ve Fransa arasında l 904’ıe imzalanan ve yaklaşık bin yıllık rekabete son veren anılaşma – ç.n.

12 Haçlılar edildiğine şahit olmadık mı? Her iki kurum da kendi zaman ve koşullarında dürtülerin en iyileri tarafından desteklenmedi mi?: bir taraftan özgürlük, diğer taraf tan Hıristiyanlık. Beyaz Saray’da birisi, 2001 yılında haçlı çağrısı yapan dünyanın en güçlü ülkesinin lideriyle, yaklaşık bir yıl önce haçlı çağrısı yapan Hıristiyan kilisesinin başı arasındaki paralelliğin kesinlikle farkındaydı. Öyleyse sözcüğün neden kullanıldığı anlaşılabilir. Gerçekten de eğer modern çağda bir faaliyete haçlı seferi denebilirse belki de bu odur. Problem, sözcüğün Beyaz Saray tarafından nasıl anlaşıldığından çok, onların bunun başkaları için ne manaya geldiği anlayışlarındaydı. Tarihi Haçlı Seferleri Avrupa’nın gelişmesinde ilginç ve önemli bir dönemi belirtmektedir. Bu, Avrupalı ulus devlet gelişiminin ilk aşaması ve A vrupa’nın dünyanın geri kalanının işlerine dahil olması, gelişiminin ilk aşamasıdır. Sonraki yüzyıllarda Avrupa’nın birçok devletleri zengin ve güçlü imparatorlukların başı haline gelmiştir ve bu zenginlik ve güç büyük ölçüde onların dünyanın geri kalan çoğunu sömürmeleri yüzünden olmuştur. Onun için belki Haçlı Seferleri’ni imparatorluğa doğru ilk ve deneme adımları olarak görebiliriz. Haçlılar kendilerini Tanrı’nın işini yapıyor olarak görmekteydiler. Benzer şekilde, onları çok daha sonra izleyenler kendilerini yabanilere uygarlık getiriyor şeklinde görmüşlerdir. Ekonomik yararlar her ikisine de eşlik etmiştir. Adam ve mal maliyetine rağmen, bazı tarihçiler Haçlı Seferleri sırasında İtalyan şehir devletlerine hem daha kolay ticaret, hem de fetihler sayesinde gelen zenginliğin İtalyan Rönesans’ını başlatmaya yardımcı olduğu iddiasında bulunmuşlardır. Onun için, geçen muazzam zamana, Haçlı Sef erleri’nin Ortadoğu’ya kadar olan insan maliyeti hatıralarını köreltebilecek, ya da istila hatıralarına olan öfkeyi azaltabilecek mesafesine rağmen, uzun bir sömürü sürecinin, dünyanın geri kala- l\like Paine 13 nına Batı’nın hakim oluşunun başlangıcı olarak Haçlılar imajı onları modern çağa yaklaştırmaktadır. Bir başka deyişle, bazı istilalar, bazı savaşlar diğerlerinden daha kolay unutulmuştur.

İngiltere’nin Romalılar, Vikingler, Normanlar tarafından istilası hep asimilasyonla sonuçlanmıştır. Gerçekten de Roma İmparatorluğu’nun büyük başarısı Romalılar’ın kendi kültürleriyle fethettikleri kimselerin kültürlerini bilinçli şekilde kaynaştırmaya çalışma tarzlarına yorulabilir. Fakat Haçlılar, aynen daha sonraki emperyalist fetihler gibi ayırım fikirlerine dayanmaktaydı. Farklı ırk ve dillerden olan Haçlılar bir şeyle birleşmişti – Hıristiyan inançları. Burada bir uzlaşmaya da imkan yoktu. Kişi ya Hıristiyan ya da değildi. Bu Avrupa ile dünyanın geri kalanı arasındaki ilişkinin tarihsel gelişiminde belirleyici bir andı. Bir tarafta Hıristiyan Avrupalılar, diğer taraftaysa onları en fazla tanımlayan şey -dini inançları- yüzünden aşağılık yerliler vardı. Üçüncü bir gelişme kelimenin gücünü korumasına yardımcı olmuştur. 1948’de İsrail devletinin kurulması, Haçlılar’ın eylem ve niyetleriyle bir ilişkisi olmadığı halde, yine de bazılarının gözünde Haçlı Seferleri döneminde yankılanan bir kaybın sembolüdür. İsrail, Britanya’nın kısa Filistin hakimiyetinin (Osmanlı İmparatorluğu’nun asırlarca süren hakimiyetinin ardından Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Britanya kontrolü altına girmiştir) kurulmuştur ve bugün İsrail’e mali desteğin ana yabancı kaynağı Birleşik Devletler’dir. Bu gerçekler bazı Müslümanlar’a Batının Haçlı Seferleri’ne karışmasını yeniden hatırlatmaktadır. Daha önce gördüğümüz gibi böyle kararlı yanlış yorumlar Ortadoğu’ya özgü değildir. Demek ki, haçlılar kelimesi dünyanın en azından bazı kısımlarında olağanüstü güçlü durmaktadır. Gerçekten de dönemler arasındaki böyle çağrışımları desteklemek tarihin doğasındadır.

Her savaşın kendi nedenleri ve kendi mirası vardır ve kişi asla geçmişi bugünden kolaylıkla ayıramaz. Tarihsel 14· Haçlılar bir dönemi hayata getiren her kitap bunu kısmen bugüne bağlayarak yapar. Bizlerle benzerliklerini gördüğümüzde uzun süredir ölmüş olan figürler bize canlı gibi gelirler; güdüleri bizim anladıklarımızdır. Haçlı devletlerinin sakinlerinin hissettiği Haşhaşin * terörü anlayışımız – bir terörist her an, bir kamu alanında kendisinin hayatta kalmasına aldırmadan vurabilir – bugünkü terörist saldırılarla zalimce hayata geçirilmiştir. Diğer taraf tan bazen yaşadığımız dönemle geçmiş arasındaki benzerlikleri görmek için çaba sarf ederiz. Birkaç yüzyıl içerisinde tarihçiler geriye bakacaklar ve bugün haçlı seferleri zamanında yaşayıp yaşamadığımızın muhakemesini yapacaklardır. Eğer öyleysek, en azından orijinal girişimde olduğundan daha büyük bir hevesle neticeye varacaklarını umalım. Marc Racicot’un yüz yıl süren özgürlük halinin kendi anladığından daha az_rahatlatıcı çağrışımları vardır. Peki, ne olacak o zaman? Fakat şimdi bütün bu karmaşanın kaynağına gidelim.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir