Muazzez İlmiye Çığ – Hititler ve Hattuşa

1996 yılında yayımlanan Sumerli Ludingirra adlı kitabım, Sümer kültürünü, bir Sümer şairi ve öğretmeninin anıları olarak vermem dolayısıyla büyük ilgi gördü. Bu kitap hakkında benimle konuşanlara, Hattuşa, Boğazköy ve Hititlere ait ne bildiklerini sorduğumda, hiç de olumlu bir yanıt alamıyordum. Halbuki Hititler, bundan 3 500 yıl önce, kendi topraklarımızda yüzlerce yıl süren koca bir imparatorluk kurmuşlardı. Onlar, bıraktıkları sanat eserleri, arşiv ve kitaplıklarıyla kendilerine ve o zamanki Anadolu halklarına ait bilgileri zamanımıza kadar ulaştırmış olan çok önemli bir ulustu. Anadolu’nun ortasındaki Boğazköy’de bulunan başkentleri Hattuşa, şehir surları, kapıları, saray ve mabet kalıntılarıyla meydanda duruyor. Orada yıllardan beri kazılar sürüyor ve her yıl yeni sanat eserleri, yazılı belgeler gün ışığına çıkıyor. Öyle olduğu halde, aydınlar arasında bile, onlar hakkında bilgi sahibi olmayanların bulunması, beni oldukça üzdü. Diğer taraftan ülkemizde yetişmiş, hatta dış ülkelerde öğretim görevliliği üstlenmiş birçok Hititoloğumuz var. Onların çok değerli bilimsel yazıları ve kitapları yayımlanmış ve yayımlanmakta. Fakat, ne yazık ki, bunlar ancak belirli bir çevrede biliniyor ve okunuyor.1 Sumerliler gibi, Hititlerin de tanıtılması için ne yapabilirim diye bir hayli düşündüm. Daha çok gençlere yönelmeliydim. Sonunda, çocukluğumuzdan ölümüne kadar candan arkadaş, dost ve mes Icktaş olduğumuz Hatice Kızılyay’ın, devlet temsilcisi olarak Boğazköy kazılarına katıldığı ve 1958 yılında kızı İşlar’ı da birlikte götürdüğü aklıma geldi. İştar’ın oraya gidişi, orada gördükleri ve yaşadıkları ile ilgili bir kitap yazmaya karar verdim ve hemen yazıya başladım. Fakat, bulunan tabletlerdeki konuları nasıl anlatacaktım? O zaman İştar’a bir günlük yazdırmanın yerinde olacağını düşündüm.


Böylece onun günlüğünde, kazıda bulunan tabletlerden bölümlerle, o konularda annesinden veya başka yolla aldığı bilgiler yazılacaktı.2 Yazılar ilerledikçe, kendimce bunun iyi bir seçim olduğuna karar verdim. Yapılan bu çalışmada, şehir surları ve kapıları, mabet ve saray kalıntıları, Yazılıkaya Tapmağı gibi yerleri ile Hattuşa, çocuk gözüyle, fakat arkeologların yorumlarına göre tanıtılıyor. Bunlardan başka, tabletlerde yazılmış Hitit halkının sosyal yaşamları, yasaları, kitaplıkları, saray entrikaları ve cinayetleri, ekonomileri, efsaneleri, falları, büyüleri, tarihsel olayları gibi çeşitli konularına kuşbakışı bakılıyor. Bu arada o günlerdeki gelenekler, inançlar, sosyal ve siyasal yaşam, bugünle karşılaştırılıyor. Böylece 3 500 yıl önceki zamanla, bugün iç içe yaşanıyor sanki. 1958 yılından bugüne kadar Boğazköy’deki kazılar sürdü. Ayrıca Hititlere ait tabletler çıkan yeni yerler de bulundu. Bunlardan Ankara’nın kuzeydoğusunda Ankara Çankırı devlet yolu üzerinde İnandık denilen yerdeki kazıda bulunan birçok eser arasında, üzerinde renkli ve kabartmalı olarak Hititlerde kutsal evlenme törenini gösteren bir büyük keramik vazo ile Akadca yazılmış arazi hediyesi ile ilgili tek bir tablet çok ilginçti.3 Yine Boğazköy’e yakın Kara deniz Bölgesi’nin kuzeybatısında bulunan Masat Höyük’tcki kazıda büyük bir kısmı mektuplardan oluşan tabletler bulundu. Bunlar üzerinde çalışan Prof. Sedat Alp bu yerin eski adının Tapigga olduğunu kanıtladı.4 Son yıllarda Prof. Aygül ve Prof. Mustafa Süel’in bulup kazıya başladığı Çorum’dan 50 kilometre güneyde olan Yerköy’de 3 000 kadar tablet bulundu.

Prof. Aygül Süel, bu tabletler üzerinde yaptığı çalışmalar sonucu, buranın eski adının Şapinuva olduğunu ortaya çıkardı.5 Sivas civarında Kuşaklı’da Almanlar tarafından son yıllarda yapılan kazılarda da bir Hitit yerleşim yeri ve tabletleri bulundu. Bu tabletlere göre buranın eski adı da Şarişa imiş.6 İleriki yıllarda daha başka Hitit yerleşim yerleri ve tabletler bulunacağından kuşku yok. Bu kazılar bilgilerimize yeni bilgiler katacak, Anadolu’nun bu eski tarihini daha çok aydınlatacaktır. Sözlerimi bitirirken, her zaman olduğu gibi, o günkü zor koşullar içinde bize bu bilimlerin kapısını açan ölümsüz Atatürk’ü şükranla anıyorum. Kitabı yazarken sorduğum sorularıma cevaplarını esirgemeyen ve yayınlarından yararlandığım değerli Hititologlarımız Sayın Prof. Belkıs ve Prof. Ali Dinçol çiftine, Prof. Sedat Alp’e, Prof. Muhibbe Darga’ya, Prof. Aygül Süel’e, Hocam Prof. H.G.

Güterbock’a, Prof. Ahmet Ünal’a, Dr. Oğuz Soysal’a sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Sevgili torunum Ömer Dedeoğlu’na, bilgisayarda takıldığım, yapamadığım yerlerde yardımıma koştuğu, icabında yazılarıma yardım ettiği için candan teşekkür ederim.1945 yılında doğdu. Lise eğitimini Arnavutköy Amerikan Kız Koleji, lisans, yükseklisans ve doktora eğitimini Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksekokulu ve Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölümü’nde tamamladı. Uzun yıllar Boğaziçi Üniversitesi’nde yönetici olarak çalıştı. 13 kişisel sergi açtı. Yurtiçinde ve yurtdışında 40’a yakın karma sergiye katıldı. Çocuklar ve büyükler için 80’nin üstünde kitap resimledi. Bunun yanı sıra sayısız kitap kapağı, afiş, aktüel ve kültürel dergi illüstrasyonları yayımlandı. 1998 ve 2000’de Japonya ve Bratislava “Selected Worlds IIlustrators Biennali”ne (Seçilmiş Dünya İllüstratörleri Bienali) seçildi. Posta Genel Müdürlüğü tarafından üç set uluslararası intercept pulu basıldı. Yayımlanmış olan pek çok makale ve konferansı bulunmaktadır. Türk İllüstratörler Derneği, Çocuk Edebiyatı Araştırma Derneği, Kadın Eserleri Kütüphanesi yönetim kurulu ve genel kurul üyesidir.

Halen Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Grafik Bölümü öğretim üyesi, Dekan Yardımdıcı ve illüstratör olarak görev yapmaktadır.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir