Murathan Mungan – Erkeklerin Hikayeleri

BAZI günler oluyor, yaĢadığım Ģehir, gelip geçen insanlar, arabalar, ağaçlar, sabah tuhaf bir görünümle uyanıyor her Ģey, her zamanki gibi ama tanınamaz bir biçimde, insanın aynaya bakıp da “Bu da kim?” diye kendi kendine sorduğu anlarda olduğu gibi. Benim için, yılın tek sevilecek günleri bunlar. Böyle günler biraz erken kaçıyorum iĢten, becerebilirsem, sokak- lara inip kalabalığa karıĢıyorum, yoldan geçen herkesi gözlemekten alamıyorum kendimi, sanırım, bazılarının da bana baktığı gibi, bu an- larda gerçekten pervasız oluyorum, baĢka bir insan oluyorum çünkü. YaĢamdan daha değerli bir Ģey alamayacağıma inanıyorum, bu anların bana verdiği tattan daha değerli bir Ģey. Bazen uzatma yolunu buluyorum bu anları, birkaç kez baĢardım bunu, camlı aydınlık bir kahveye oturarak, sokağın, geliĢ gidiĢlerin gürültüsünü, parıldayan renklerle sesleri ve içerinin bütün bu uğultuyu dengeleyen dinginliğini algılayarak. Çok hayal kırıklığına uğradım, çok vicdan azabı çektim birkaç yıl içinde, yine de en içten istediğim Ģeyin bu susku, bu dinginlik ol- duğunu söyleyebilirim. Fırtınalara, kavgalara göre değilim ben: Bazı sabahlar tir tir titreyerek insem de sokakları dolaĢmaya, meydan okur gibi atsam da adımlarımı, yine söylüyorum, tek istediğim Ģu yaĢam- dan, bıraksın gözleyeyim onu. Ama bu alçakgönüllü zevk bile bazen bir kusur acılığı bırakıyor bana. Farkına ilk dün varmadım insanın yaĢamak için baĢkalarından önce kendisine karĢı kurnaz olması gerektiğinin. Önceden, yaptıkla- rını kendi bilinçlerine karĢı doğru gösterecek bir nedenler zinciri ha- zırlayıp kötü bir davranıĢta bulunmayı, bir haksızlık yapmayı ya da 13 ERKEKLERĠN HĠKAYELERĠ yalnızca bir kaprislerini yerine getirmeyi baĢaran insanları -özellikle kadınlar bunlar- kıskanıyorum. Büyük kusurlarım yok -bu, gü- vensizlik yüzünden savaĢtan çekilip sessiz bir yalnızlık aramak kusurların en büyüğü değilse- ama bana verilen o pek az Ģeyin tadını çıkarırken kendimi kurnazca kullanmayı, kendime sahip olmayı bile beceremiyorum. Sonunda ne oluyor, bazen caddede duruyor, çevreme bakmıyor, bu pervasızlıktan tat almaya hakkım olup olmadığını soruyorum kendi kendime. Özellikle, çıkıĢlarım daha süreklileĢtiği zamanlar oluyor bu. ĠĢimden zaman çalıyorum anlamına gelmesin: Rahat geçiniyor, annem denilen o yaĢlı kadının evde istemediği tek yeğenimi yatılı okulda okutuyorum. Kendi kendime sorduğum, o coĢkulu gezintilerde gülünç olup olmadığım: gülünç ve iğrenç.


Çünkü gerçekte buna değmediğimi düĢünüyorum arada bir. Ya da, geçen sabah olduğu gibi, bir kahvede, baĢlangıçta kiĢile- rinin olağanlığıyla beni aldatan bir sahneyi ihtiyatsızca izlemem, suçlu bir yalnızlık duygusunun içine, ne kadar uzaklaĢırlarsa, korkunç anlamları, kımıltısız yaĢamları içinde kıvrım kıvrım o kadar ortaya çıkan nice sıkıcı anıya düĢmem için yetiyor. Yanında arkadaĢı olan açık renk pardösülü genç bir müĢteriyle kasadaki genç kız arasında beĢ dakika süren bir ĢakalaĢmaydı bu. Delikanlı bağırarak kasadaki kızm kendisine yüz liretin üstünü ver- mesi gerektiğini söylüyor, eliyle kasaya vuruyor, çantasını, ceplerini arayacağını öne sürüyordu. “MüĢteriye böyle davranılmaz küçük hanım,” diyordu, sıkılgan arkadaĢına göz kırparak. Kasadaki kız gülüyordu. Delikanlı o yüz li- retle birlikte bir otelin asansöründe yapacakları bir yolculuk hikâyesi uydurdu. Güçlükle durdurulan neĢe patlamaları arasında o parayı, ellerine geçtiği zaman, bir bankaya yatırmaya karar verdiler. “Allahaısmarladık, küçük hanım,” diye bağırdı sonunda, çıkar- ken. “Beni düĢün bu gece.” Kasadaki kızsa, kıkır kıkır gülerek, garsona, “Amma tip,” diyor- du. BaĢka sabahlar da gözlemiĢtim bu kızı, bazen bakmadan gülüm- süyordum ona, bir unutuĢ anında. Ama dinginliğim çok oynaktır be- nim, bir hiçten yapılmıĢtır. Sonunda, her zamanki gibi piĢman oldum. 14 KENDĠNĠ ÖLDÜRENLER “Hepimiz iğrenciz bu dünyada, ama bir gülümseyen, gülümseten, içten bir iğrençlik var, bir de çevresinde boĢluk yaratan, baĢka, yalnız bir iğrençlik.

Ġlki, sonuç olarak, en aptalcası da değil.” Beni her seferinde yenilenmiĢ yakalayan, böyle sabahlar, yaĢa- mımda suç olarak gerçekten aptallıktan baĢka bir Ģey olmadığı dü- Ģüncesi. BaĢkaları, hesapla, kendine güvenle, kurban ve oyunla ilgi- lenerek, esaslı bir kötülüğe neden olacaklar belki -böylesine harcan- mıĢ bir yaĢamın çok sayıda hoĢnutluk verebileceğinden de kuĢkulu- yum-; bana gelince, büyük, beceriksizce bir kararsızlığın acısmı çek- mekten, baĢkalarıyla iliĢkiye girdiğim anda, kendimi budalaca bir acımasızlığın içine atmaktan baĢka bir Ģey yapmadım. Birkaç saniye yalnızlığımın vicdan azabına eğilmem -baĢka çare yok- yetiyor çünkü, çünkü Carlotta’yı düĢünüyorum yine. Öleli bir yılı geçti, anısının beni ansızın bastırmak için geçebile- ceği bütün yollan da biliyorum artık. Ġstersem, belirivermelerini ha- zırlayan, baĢlatan ruh durumunu da tanıyabilir, sarsıp kurtarabilirim kendimi. Ama, her zaman istemiyorum; hâlâ bir yıl öncenin titreyen kuĢkusuyla incelediğim karanlık köĢeler, yeni noktalar getiriyor bana o vicdan azabı. Öyle çeliĢkili bir biçimde gerçek oldum ki karĢısında, o eski günlerin her biri, belleğime, belirli bir Ģey değil, benim için bugünkü gerçeği, aynı gerçeği taĢıyan aldırmaz yüzünü sunuyor. Carlotta’nın bir gizem olduğu anlamına gelmez bu. Tersine, o bir an kendilerine bağlı kalmayı bırakıp bir kurnazlığa sapmaya, nazlan- maya kalktıklarında insanı kızdıran aĢın basit kadınlardan -zavallıcıklar- biriydi. Ama basit olduklarından kimse bakmaz bile. Kasa- darlık yaparak yaĢamaya nasıl dayandığını hiçbir zaman anlatmadım. Tam bir kız kardeĢ olabilirdi. Bugün hâlâ köküne inemediğim Ģey, o zamanki duygularım, dav- ranıĢım. Carlotta’nın beni iki odalı küçük dairesinde kabul etmek için kadife bir elbise giymiĢ olduğu -eski bir elbiseydi bu- benim kendisini mayoyla görmeyi istediğimi söylediğim o akĢam için ne demeli sözgelimi? Onu görmeye ilk gidiĢlerimden biriydi, daha bir kez bile öpmemiĢtim.

Neyse, Carlotta bana ürkek bir gülümseyiĢten sonra öbür odaya geçmiĢ ve inanılmaz bir Ģey bu, mayo giyip geri dönmüĢtü. O akĢam oldu, kucaklayıp divanın üstüne atmam da, ama, bittikten sonra, se15 ERKEKLERĠN HĠKAYELERĠ viĢmeden sonra yalnız olmaktan hoĢlandığımı söyleyip çıktım, üç gün görünmedim, döndüğüm zamansa sizli bizli konuĢuyordum. Sonra, onun titrek iç açmalanyla benim tek tük sözcüklerimden oluĢan saçma bir kırıĢtırma baĢladı yeniden; sonra ansızın sen diye konuĢmaya baĢladım ama Carlotta yanaĢmadı bu kez. O zaman kocasıyla barıĢıp barıĢmadığını sordum. Ağlamaklı oldu Carlotta. “Asla sizin davrandığınız gibi davranmadı bana karĢı,” dedi. BaĢmı göğsüme yaslatmak, okĢamak, kendisini sevdiğimi söyle- mek kolay oldu – yalnız olduğuma göre, bu bir tür dul olan kadını se- vemez miydim sanki? Kendisini bıraktı Carlotta^ içini döktü hafif bir sesle, beni ilk andan beri sevdiğini, onun için olağanüstü bir adam ol- duğumu, ama Ģimdiden, tanıĢtığımız bu kısa süre içinde, ona çok acı çektirdiğimi, ona bütün erkeklerin böyle davrandığını – neden bilmi- yordu- anlattı anlattı. “Bir sıcak, bir soğuk”, saçlarının üzerinden gülümsedim, “aĢkın sürmesini sağlar.” Solgundu Carlotta, yorgunluktan donuklaĢmıĢ iri gözleriyle, gövdesi bile solgundu. O gece, geçen sefer vücudunu beğenmediğim için mi bırakıp gittiğimi sordu, odasının karanlığında. Ama bu defa da acımadım, geceyarısı, giyindim, bahane filan ileri sürmeden, hareket etmek zorunda olduğumu söyleyip çıktım. Carlotta da benimle çıkmak istiyordu. “Olmaz, yalnız kalmayı seviyorum,” diye bir öpücükle bıraktım onu. II. Carlotta’yı tanıdığımda, neredeyse yaĢamıma mal olacak bir fırtınayı atlatmak üzereydim; beni sevenden kaçmıĢ, Ģehrin ıssız sokaklarından dönerken buruk bir sevinç duyuyordum.

Uzun süre, gecelerimi gündüzlerimi bir kadının kaprisiyle aĢağılanmıĢ ve çılgına dönmüĢ olarak geçirmek düĢmüĢtü payıma. ġimdi, hiçbir tutkunun, o tutkuyu içinde taĢıyan kiĢinin yapısını değiĢtirecek kadar güçlü olmadığına inanıyorum. Ölünebilir, yine de değiĢmez hiçbir Ģey. CoĢkunun doruğu aĢıldıktan sonra, yine onurlu 16 KENDĠNĠ ÖLDÜRENLER kiĢi ya da dolandırıcı, aile babası ya da çocuk olur insan, daha önce neyse; hayatını yaĢamayı sürdürür. Ya da daha iyisi: Kendi gerçek ki- Ģiliğimizi görürüz bunalım sırasında, bizi dehĢete düĢürür bu, ola- ğanlık bıktırır, uğradığımız aĢağılamanın ağırlığı ölçüsünde ölmek isteriz belki, ama kendimizden baĢka suçlayacak kimse de yoktur. Bu yalnız yaĢamı sürüyorsam, günlerimi amaçsız, dünyayla bağ kurmakta yeteneksiz yakınlarıma sevgi duymadan -dayandığım anneme, sevmediğim yeğenime karĢı kayıtsız- geçiriyorsam, ona borçluyum bütün bunları: Her Ģeyi ona borçluyum, ama baĢka biriyle daha iyi olmaz mıydım acaba? Beni, doğamm istediği gibi aĢağılama ye- teneğinde olan baĢka biriyle demek istiyorum. Bununla birlikte, bana kötülük yapıldığı, kadınımın beni aldatmıĢ olabileceği düĢüncesi biraz rahatlatıyordu beni, o sırada. Acının bir derecesinde, haksız olarak acı çekildiğinin düĢünülmesi, kaçınılmaz bir Ģey, doğal bir uyuĢturucudur: En kıskanç isteklerimize göre, yaĢamın büyüsüne güç kazandırır yeniden bu; nesnelerin karĢısına değerimizi duyurur yeniden; yükseltir. Denedim bunu ve haksızlık, nankörlük daha da vahĢice olsun isterdim, ayrıca. Bir hava ya da ıĢın yayılması gibi gizli, yaygın bir duygu -o uzun günlerde, o acı dolu gecelerde- anımsıyorum: Bir ĢaĢkınlık bu, bütün bunların böyle ol- masının, kadının gerçekten kadın olmasının, sayıklamaların, kasıl- maların böyle olmasının, iç çekiĢlerin, sözlerin, olayların, benim kendimin gerçekten böyle olmamın verdiği ĢaĢkınlık. ĠĢte böyle, bir haksızlığa uğrayınca, ben de bir baĢkasına, bu dün- yada hep olduğu gibi, suçluya değil bir baĢkasına haksızlık ederek karĢılık veriyordum. DoymuĢ, dinlenmiĢ olarak çıkıyordum gece Carlotta’nın daire- sinden, özgür, uzayıp giden bulvarın tadına vararak, her türlü sevgi gösterisinden uzak, ilk gençliğimin duygulanmaları, düĢünceleri peĢinde, tek baĢına dolaĢmak hoĢuma gidiyordu. Gecenin basitliği -ka- ranlık, lambalar- her zaman Ģefkatle almıĢtır beni içine, en sevgili, saçma düĢleri kurdurtmuĢtur bana, karĢıtlığıyla renklendirmiĢtir on- ları, büyütmüĢ büyütmüĢtür. Arzulu alçakgönüllülüğü yüzünden Carlotta’ya duyduğum hınç bile, karĢısında duyduğum acımanın beni içine düĢürdüğü tutukluktan kurtuluyor, yalnızca bir oyun oluyordu burada.

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir