Mustafa Allahyari – Direnis’in Dili, Bilinmeyen Yonleriyle

Bizler, bölgede olan bitenden haberdar olmak, ne gibi olayların patlak vereceğini kestirmek “ istediğimizde Al-Menar TV’yi izler, Seyyid Hasan Nasrallah’ın konuşmalarına kulak veririz. ”.Sözlerine güvenilebilecek tek kişi O’dur. Kendi hükümetimizin hiçbir liderine güven duymuyoruz Bu ve buna benzer sözleri, işgal topraklarına yerleşen Siyonistler defalarca tekrarlamış; gazetelerinde, dergilerinde ve çeşitli internet sitelerinde yayımlamışlardır. Bu, inkâr edilemez bir gerçektir: Dost, düşman; Müslüman, gayrimüslim; Şii, Sünni; milliyetçi, İslâmcı herkes Seyyid .Hasan’ı kendine özgü özellikleri dolayısıyla takdir etmektedir Kişisel Özellikleri Seyyid Hasan’ın sadakati ve doğru sözlülüğü, dost, düşman herkesin malumudur. Aslında o, sadakati, Hizbullah’a zafer kazandıran ana faktör veya en önemli sebep olarak görür ve böyle inanır. Nasrallah, 9 Temmuz 2000’de yaptığı konuşmasında, Hizbullah’ı 2000’de zafere götüren etkenleri :sayarken şöyle der Şimdi zaferin ana faktöründen söz etmek istiyorum. Bu ilahî, tarihî ve büyük zaferi ortaya çıkaran ana faktör, Ali b. Ebî Tâlib’in şu buyruğunda gizlidir: ‘Savaş, bir çatışmadır. Bir gün biz düşmanı yeneriz, öteki gün düşman galip olur. Sonra Allah sadakatimizi görür de zaferi bize, yenilgiyi düşmana nasip eder.’ Zaferi getiren mücadele değildi; mücadele, Allah katında bizim sadakatimizin …ve doğruluğumuzun kanıtıydı. İşte bu sadakat, zafere anlam kazandırdı. Bizim sadakat ve ihlâsımız zaferi beraberinde getirdi Lübnan ve bölge halkı, “Falanca olay mutlaka meydana gelecektir; çünkü Seyyid Hasan böyle olacağına dair söz verdi,” inancındadır.


Seyyid Hasan, esirlerin özgürlüklerine kavuşturulacağı vaadini defalarca tekrarlamış ve bunu gerçekleştirmişti. O, düşman zindanlarında tutulan Lübnanlı esirlerin –mesela Samir Kantar’ın– özgürlüklerine kavuşturulacağı sözünü de vermişti ve bu amaçla, 2006 yazında, el-Vaadu’s-Sâdık, yani sadıkane vaat –ki üzerinde durduğumuz konuya işaret etmektedir– operasyonu düzenlendi. Seyyid Hasan, son yıllarda yaptığı konuşmalarında esirler ve esirlerin özgürlüklerine kavuşturulmaları konusunu sıkça gündeme getirmiş, söz gelimi bir konuşmasında, “Esirlerimizi serbest bırakmazsanız eğer, biz de sizden esir alır, sizi esir değişimine mecbur bırakırız,” demişti ve böyle de yaptı. O, 33 Gün Savaşı’nda, Beyrut’un bombalanması durumunda Tel Aviv’in füze saldırılarının hedefi olacağı tehdidinde bulunmuştu. Düşman, kesinlikle böyle olacağını bildiğinden, bir kez bile Beyrut’u bombalamaya cesaret edemedi. Burada dikkat edilmesi gereken bir nokta var: Lübnan’da Beyrut denilince, şehrin güney kasabaları ya da Dâhiyye bölgesi kastedilmez. Nitekim Beyrut’un güneyindeki Dâhiyye, Beyrut’un bir bölgesi .sayılmamakla kalmaz, Beyrut eyaletine de dâhil edilmez Şöhret peşinde koşmamak ve iki yüzlülükten uzak durmak, Seyyid Hasan’ın diğer ahlakî özelliklerindendir. Bu özelliklerinden dolayı dünyanın dört bir yanındaki halkçılar, O’na ilgi :duymuşlardır. Dr. Rafet Seyyid Ahmet bu konuda şöyle der O, mücadelesinin tek bir anında dahi kişisel şöhret, üstünlük ve benzeri şeyler peşinde olmadı. O’nda görülemeyecek tek şey iki .yüzlülük ve yalancı kahramanlıklardır; pençelerine düştüğümüz günümüz liderlerinin aksine Seyyid Hasan Nasrallah’ın özveri ve fedakârlığı, Arap dünyasının ileri gelenlerinden ve liderlerinden biri olarak, benzersizdir. Nitekim oğlu Seyyid Hadi’nin 1997’deki şehadeti, Hizbullah’ın günden güne ilerleyen hareketi üzerinde ciddi etkiler bıraktı; çünkü fedakârlıkta bulunan yalnızca Hizbullah’ın sıradan üyeleri değildi; Hizbullah’ın birinci adamı, lideri ve kumandanı da en değerli varlığını, yani oğlunu, hedefe ulaşmak uğruna feda etmeye hazırdı. Bu noktada İsrailliler bile Seyyid Hasan’ı birçok kez övmüş; yayın organlarında uzun zaman, Seyyid Hasan’ın Seyyid Hadi’nin şehadeti karşısındaki tutumundan duydukları hayreti dile getirmişlerdi.

Elinizdeki kitapta Seyyid .Hadi’nin şehadeti ayrı bir bölümde ele alınmıştır Yedioth Ahronoth –İsrail hükümetinin görüşlerini yansıtan gazete– Seyyid Hasan’ı “Arap Che Guevara” sözüyle nitelemiş ve ileri görüşlülük, hikmet, şecaat, tedbir, tevazu, zekâ, bilgi, vakar ve metanetin Seyyid Hasan’ın kişisel özellikleri olduğunu yazmıştır. Nasrallah’ı, Cemal Abdünnasır ve Hafız Esad’dan daha büyük sayan gazete, “bu ikisi yaşasalardı eğer, O’nu kıskanırlardı; çünkü O .bu ikisinin kendilerini görmek istedikleri konumda” yorumunda bulunmuştur Bir süre önce adı geçen gazete, internet sitesinde ilginç bir habere yer verdi. Bu habere göre Siyonist rejimin başbakanı, Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah’ı “dünyanın en cesur insanı” sözleriyle niteledi. Haberin yayımlanmasından beş dakika sonra, internet sitesi editörü haberi :çabucak siteden kaldırdı. Haberin “devamını okuyunuz” linkinde detaylar şöyleydi Bir Romanya gazetesine röportaj veren Olmert, ‘O, terörist bir kuruluşun lideridir, ancak itiraf etmek gerekir ki, dünyanın en cesur .insanıdır da. Hiçbir şeyden korkmadan, cesurca ve zekice, gelecek için planlar yapıp hayata geçiriyor,’ dedi Bu sözler üzerine muhabir şöyle sorar: “Acaba, tam olarak Hasan Nasrallah’ı, Lübnan Hizbullahı’nın liderini mi kastediyorsunuz?” Yedioth Ahronoth gazetesinin aktardığına göre Olmert ”.bir anda hatasının farkına varıyor ve şöyle diyor: “Şakaydı Aynı internet sitesinin bildirdiğine göre röportajın kaydedildiği kasete el konulduktan sonra .Romanya gazetesinin Olmert’in hatasına gazetede yer vermemesi şartıyla röportaj tekrarlanır Liderlik Özellikleri Nasrallah, Velayet-i Fakih düşüncesine tam bir inançla bağlıdır. O, İmam Humeyni ve İnkılâb’ın Yüce Rehberi’nin (Ayetullah Hamanei) yöntemini, bu iki büyük insanın düşüncelerini tam anlamıyla .idrak etmiş ve bu yöntemi kendisine örnek alarak Hizbullah’ı bugüne dek yönetmiştir Hizbullah düşüncesinde Velayet-i Fakih, Allah’ın halifesi, yani yeryüzündeki halifetullah’tır. Veliyy-i Fakih’in emri, Hizbullah açısından, “ilahî hüküm” mesabesindedir. Elbette bu durum Seyyid Hasan’ın genel sekreterlik ve liderlik dönemiyle sınırlanamaz.

Örnek olarak Hizbullah’ın önceki genel sekreteri Şehid Seyyid Abbas Musevi’nin 27 Temmuz 1986 tarihinde Baalbek’teki Cuma :hutbesine bir göz atalım Kimileri birtakım bahanelere başvurarak hakkımızda, onlar meseleleri açık seçik bir bakış açısıyla değerlendirmekten yoksundurlar; çünkü onlara yol gösterecek âlimleri ve mercileri yok, dolayısıyla açık ve güçlü bir tavır ortaya koyamazlar, diyebilir. Bu sözler, bir zamanlar özür kabul edilebilirdi; ama İmam Humeyni’nin ortaya çıkmasından sonra değil. O, irili ufaklı bütün meseleler karşısında İslâm’ın tavrını insanlara gösterdi. Lübnan halkının mazlumluğunu, halkın İsrail karşısındaki zilletini ve düşman karşısında peş peşe yenilgiye uğradığını gördüğünde, halktan dimdik ayakta durmalarını, vaziyet almalarını istedi. ‘Sapasağlam ayakta durun ve İsrail ile her yerde savaşın,’ diye emretti. O Müslümanlara açıkça emir verdi: ‘Tırnaklarınız Siyonist düşman karşısında kesici sivri aletlere dönüşsün. Düşmanla karşı karşıya gelmekten çekinmeyin ve geri çekilmeyin, düşmanla kuvvetlice savaşın.’ Lakin halk bir vadideydi, İmam’ın görüş ve isteği başka bir vadide. Daha sonra orada burada çatışma çıktı. İmam, ey Müslümanlar; şerî vazifeniz şunlardır diyerek durmadan üsteliyordu. 1 .Şeyh Muhammed Hatun, Emiru’l-Kafile, Beyrut, 2002, s. 164 Velayet-i Fakih yalnızca Hizbullah’ın yönetici kadrosunun gündeminde değildi. Direniş şehidlerinin vasiyetnamelerini tek tek incelediğimizde istisnasız hepsinin Allah’a hamd ü senadan sonra Velayet-i Fakih meselesine işaret ettiklerini görürüz. Örnek olarak Şehid Seyyid Hadi Hasan Nasrallah’ın :vasiyetnamesine bir göz atalım Değerli kardeşlerim ve bacılarım… Yüce Allah’tan, babamızın sizlerden her daim razı olmasını niyaz ederim.

Onu hoşnut etmek için çaba gösterin ve onu asla kızdırmayın. Çünkü babam, İmam’ın ve Rehberimiz Seyyid Ali Hamanei’nin katında yüksek bir makama, .yüce bir şana ve oldukça ulvi bir dereceye sahiptir Buna göre babaya Veliyy-i Fakih ve Rehber katındaki şanı ve makamı dolayısıyla saygı gösterilmelidir. Baba, Allah’ın ve İmam Zaman’ın (a.f.) nezdinde muhteremdir. Bu tür örneklere .direniş şehidlerinin vasiyetnamelerinde sıklıkla rastlanır Velayet-i Fakih meselesi Seyyid Hasan’ın konuşmalarında da defalarca gündeme gelmiş ve vurgulanmıştır. Seyyid Hasan, ahlakî sülûkunda dahi İmam’ın mektebine tabidir. Elinizdeki kitabın son bölümünde, Seyyid Hasan’ın, tamamen İmam’ın ahlak mektebinin izlerini taşıyan ahlak .derslerindeki konuşmalarından bazılarına yer verilecektir Fakat daha ziyade öneme sahip olan husus, Seyyid Hasan’ın yalnızca sözde değil, eylemde de Rehber’e bağlı olması; onun hoşnutluğunu ve memnuniyetini kazanmaya çalışmasıdır. Bunun yanı sıra Seyyid Hasan, Rehber’in düşüncesini, bakış tarzını ve liderlik metodunu kendisine örnek almış; İmam’ın hareketini dikkatle mütalaa ederek, hareketin şekillenme sürecini, karşılaştığı sorunları, yüzleştiği tehditleri ve İmam’ın farklı aşamalardaki uygulamalarını titizlikle incelemiş; Yüksek Rehberlik Makamı’nın yol gösterici öğütlerini can kulağıyla dinlemiş, başkalarına ulaştırmış ve .Hizbullah’a liderlik ederken bütün bunlardan faydalanmıştır Seyyid Hasan Nasrallah’ın Kişisel Özelliklerinden Bazıları :Seyyid Hasan’ın liderlik şahsiyetinin belli başlı özellikleri şu şekilde sıralanabilir 1. Güncel Siyasî Bilinç: Seyyid Hasan, dünya gündemini yakından takip eden, İslâm âleminin sorunlarının farkında olan bilinçli bir âlimdir. O, direnişin içinde yer alır.

Uluslararası platformda etkili olan olayları, olguları ve düşünceleri titizlikle gözden geçiren, İmam’ın deyişiyle, zamana ve mekâna aşina bir din .bilginidir :Aydınlatıcılık .2 Seyyid Hasan, sahip olduğu tanıma, zekâ ve bilinç özellikleriyle, olayların meydana geliş nedenlerini iyi kavrayıp belledikten sonra, çeşitli vesilelerle konuşmalar yaparak, toplumu oluşturan bireyleri ve Arap dünyasını aydınlatmak ve onların siyasî ve kültürel bilinç düzeylerini yükseltmek için gayret eder. Olayları tarihsel bakış açısıyla analiz edip gerçek nedenlerini açıklar ve sorunları .ve engelleri ortaya koyarak toplumu bilinçlendirmeye çalışır :Çözüm Yollarının Açıklanması .3 Aydınlatma çalışmalarının ardından sorunların çözüme kavuşturulması yolunda yapılması gereken .eylem planını, zamana ve mekâna uygun olarak, topluma sunar :Eylem .4 Siyasî ve sosyal durum ile mevcut krizleri titizlikle inceleyerek en iyi eylem planını ortaya koyar ve toplumsal duruma uygun yöntemlerle planlarını hayata geçirerek sorunların çözümü için çalışır. Muzaffer olana dek yorulmak bilmeden bu çalışmalarını sürdürür 5. Zaferin Kazanımlarının Korunması: Zaferin kazanılmasından sonra asla düşmanın bu başarıyı amacından saptırmasına, meyvesini yok etmesine ve onu etkisizleştirmesine izin vermez. Kişisel ve kurumsal amaçlarını gerçekleştirmek uğruna asla bu zaferi sömürmeye çalışmaz; her zaman kendisini ve kuvvetlerini sıratı müstakim üzerinde tutmaya gayret eder ve Allah’ın hoşnutluğunu her şeyden üstün tutarak toplumu oluşturan bütün azınlıkların ve dinî grupların çıkarlarını göz önünde tutar. Lübnan’ın sosyo-politik atmosferine .uygun biçimde ülkesinin çıkarlarını düşünür Elinizdeki kitap, Arap ve İslâm dünyasının en büyük şahsiyetlerinden biri olan Seyyid Hasan Nasrallah’ı ve düşüncelerini okuyucuya belgeleriyle tanıtmayı amaçlamaktadır. Bu nedenle kitapta, kişisel görüşlerden ziyade, Seyyid Hasan’ın konuşmalarıyla lehinde ve aleyhinde ileri sürülmüş .görüşlere, yazılmış makalelere ve röportajlara yer verilmiştir Mustafa Allahyarî Ocak 2007 17 Birinci Bölüm -BİR LİDERE DÖNÜŞEN ÇOCUK Kendi Dilinden Seyyid Hasan Nasrallah’ın Yaşamöyküsü 2 Magazine dergisi Hizbullah Genel Sekreteri Sayın Seyyid Hasan Nasrallah ile bir röportaj yapmış ve bu röportajı 28.

11.1997 tarihli .nüshasında yayımlamıştı. Bu metin Fransızcadan çevrilmiştir Karizma”… Bu adam çelikten bir ruha sahip. Sıradan bir yurttaşın sinirlerini rahatlıkla gerip onu“ alt üst edebilecek ardı arkası kesilmeyen tehditlere; kendisinin de çok iyi bildiği gibi her an her yerde peşinde olan tehlikelere tahammül gösterebiliyor. İsrail, onu ve yakınlarını ya da eşiyle çocuklarını ortadan kaldırmak için her türlü yola başvuruyor. Hatta gerek gördüğü takdirde evini bombalayabilir veya metruk bir arazide üzerine füze yağdırabilir; tıpkı önceki genel sekreter Seyyid Abbas …Musevi’ye yaptığı gibi Seyyid Hasan Nasrallah, İsraillilerle girdiği çatışmada şehid düşen oğlu Seyyid Hadi’nin şehadetini metanetle karşıladı. Oğlunun şehadet nimetine kavuşmasından oldukça memnun gibiydi âdeta. Mümine …cennet kapılarını ardına dek açan nimete Televizyon ekranında gayet net gördük: O, başsağlığı dilemeye gelenlerden kendisini kutlamalarını .istiyordu. Alışılagelmiş yas törenlerinde karşılaştığımız hiçbir sahneyle karşılaşmadık orada Yakınlarının deyişiyle bu haletiruhiye hiçbir biçimde yapmacık değildi. Öylesine güçlü bir imana sahipti ki, kendisine Hadi’nin bedeninin paramparça olduğu haberi verildiğinde, yüzünde hiçbir yakınma, hiçbir memnuniyetsizlik ifadesi belirmedi; her gün duyduğu sıradan haberlerden birini .duymuştu sanki Bir süredir İslâmî Direniş erleriyle omuz omuza çarpışan Hadi, böyle bir tehlikeyle karşı karşıyaydı. Babasına göre oğlunun er meydanında, düşman karşısında direnenlerin safında öldürülmesi, insanî açıdan büyük bir iftihardı. Bununla birlikte o, daha ziyade, oğluna şehadet nasip olduğu için hoşnuttu.

Ama öyle çok dolambaçlı yollara da sapmayalım. O oğlunu kaybettiği için ”.üzülüyordu elbette: “Aksi takdirde baba sayılmam Oğlunu görme arzusu ve pederane hüzün yüreğini kaplamıştı; ama o, Yüce Allah’ın lütfuyla, bir gün .O’nun huzurunda birbirlerine kavuşacaklarına yürekten inanmaktadır İsrail’in tehditleri sürekli onu hedef alıyordu; tıpkı ülkenin, Hizbullah’ın kendileriyle çarpıştığı işgalcilerin tehditlerine maruz kalması gibi. İşte bu yüzden Genel Sekreter’in şahsına ilişkin her şey, .Hizbullah’ın içerisinde istisnai bir renk ve koku kazanmaktadır

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir