Mutay Öztemiz – Süryaniler

Süryani adının geldiği köken üzerine yapılan çalışmalar, kaçınılmaz olarak birbirinin aynısı olma eğilimini taşımaktadır. Bunun temel nedenleri arasında Süryani dilini ve batı dillerini bilmeme nedeniyle orijinal kaynaklara ulaşamama, yapılan çalışmaların daha çok Hıristiyanlık dininin kökenini anlamaya yönelik olması, Süryanilerin gerek ülke sınırları içerisinde gerekse başka ülkelerde yeterince tanınmıyor olması v.b. sayılabilir. Süryani Adının Kökeni ve Arami/ Asuri Tartışması Süryaniler, kendilerini .a:>o1� . ı Suryoyo (çoğul .a:>o…,.l Suryoye) olarak betimlemektedir. Süryani adının kökeni kesin bilinmemekle birlikte, bununla ilgili birçok kuram vardır. Türkiye’de yayınlanan Süryanilerle ilgili yayımlarda sıralanan varsayımlar şunlardır: – Süryani adı, “Pers kralı Sirus (Keyhüsrev) adından gelmektedir. Babil Tutsaklığı’ndan Kudüse geri dönen Yahudiler, Sirus’un kendilerine karşı gösterdiği cömertlikten övgüyle söz ediyorlardı.


Konuştukları Arami lehçesine bu nedenle Seyrusça ya da Süryanca denildi:’1 – “Mor Dionyesius Yakub bin Suleybi, Mor Mihayel Rabo ve Mechul Urfalı Tarihi’nin yazarına göre, Suriye adı, bölgeyi ele geçiren Kilikos’un kardeşi Suros’dan gelmektedir. Süryani adı da bu sözcükten türemiştir. – Suriye sözcüğü, Lübnan’ın Sur şehrinden türemiştir. Daha sonra bu ad Yunanlılar tarafından tüm sahil bölgesi için kullanılmış ve sakinlerin lakabı da buradan gelmiştir. Suriye adı, İbrahim’in sülalesinden gelen Dadanoğlu Asur ya da Asurin’den türemiştir. – Asurlular ülkesine Yunanlılar tarafından sözcüğün sonuna bir “y” harfi eklenerek “Asurya” deniliyordu. Zamanlar sözcüğün başında bulunan “a’ harfi düşerek, “Surya’ biçimini aldı. Süryani adı, coğrafi bir terim olarak buradan gelmektedir:’ 2 Eski zamanlarda da, Suriye adının Asuri adı ile bağlandığı düşünülmüştür. Örneğin, 12’inci yüzyılda Konstantinopolis’da (İstanbul) yaşayan Gürcü kökenli Bizanslı şair ve gramerci Ioannes Tzetzen, kökenbilimci sözlüğünde yukarıda söz edilen bağlantıyı yazmıştır. 3 1617 yılında İngiliz hukukçu ve doğubilimci John Selden, Suriye adının Asuri adının bozulmuş biçimi olduğunu ileri sürmüştür.4 Batı’da Süryani adının Asuri adından türediğini filolojik verilerle kanıtlamaya çalışanlardan ilk bilimci, Alman Sami dilleri uzmanı Theodör Nöldeke’dir. “ALLYPim: LYPIOL LYPOL” (Assürios Sürios Süros) yazısında, şu sonuca varmıştır: “Aşşur veya Athur adlı Dicle üstünde küçük bir bölgeden, Karadeniz ve Akdeniz’e kadar uzanan büyük bir imparatorluk çıkmıştır. Buna göre Yunanlar, bu imparatorluğun iki kıyısındaki vatandaşlarını, Aaavpıoı (Assürioi) ya da daha çok kısaltılmış biçimleriyle IXJptoı (Sürioi) veya 2.vpoı (Süroi) olarak adlandırmıştır. Ayrıca Karadenizdekiler diğerlerinden AwK6avpoı (Leukosüroi5) adıyla farklılaşmışlardır. ( … ) Batıdaki bölgeler için kısa biçimi kullanılmaya devam edilmiş iken, tam ve orijinal olan biçim ise Doğudaki adın asıl bölgesi için kullanılmıştır ( … ). Birkaç yazar eskiden olduğu gibi kısa biçimle Doğudaki bölgeleri ve klasik imparatorluğu kastettiği gibi, bazı şairler ve yapmacık nesir yazarları6 ters olarak “Asuri” adını Fırat’ın bu yanındaki bölgeler için de kullanmıştır. İskender’in zamanından beri – belki daha erken-, Süryanilerin adı Suriye bölgesindeki en önemli ulus için kullanılmaya başlanmıştır.

Böylelikle, bu aslında siyasi/coğrafi olan terim, yerli Aramileri kapsayan etnik bir terim olmuştur:’7 Adana ilinde, Çineköy’de bulunmuş olan, Luvice ile Fenikece olmak üzere iki dilli bir yazıta ilişkin Recai Tekoğlu ile Andre Lemaire bir yazı yazmıştır. Bu yazıtta Luvice’de “Sura” veya “Suri” yazılmış iken, FenikeceCle “‘SR” (“Aşur”) yazılmıştır. Bu buluşa dayanarak Avusturyalı Robert Rollinger, Suriye adının Asuri adından gelip gelmediği sorusunda, filolojik ve tarihçi bir yönteme başvurarak “kesin olarak çözülmüştür” görüşünü ileri sürmüştür.8 Ayrıca, Nöldeke gibi o da iki adın başka bir yan anlamı taşıdığını vurgulamıştır. Süryanilerin Kökenleri Süryani adının kökeni konusunda araştırmacıların ortak bir görüşe varamamalarına karşın, Süryanilerin soyunun kökeni hem bilim çevrelerince, hem de Süryanilerce tartışılan bir konudur. Yüzyıllardır kendilerini sadece Süryani olarak tanıyan bir halk, ulusçuluğun yükseldiği 19. yüzyılda kökenini aramaya başlamıştır. Süryanilerden bir kesim, Arami halkının devamı olduklarına inanmaktadır, başka bir kesim ise, onların Asuri olduklarını düşünmektedir. Bunların yanısıra, Süryanilerin ne Arami ne Asuri ancak Süryani kilisesinin oluştuğu zamanda Mezopotamya’da yaşayan bütün halklardan oluşan bir topluluk olduğu ileri sürülmektedir. Ayrıca, etniklik değil, dini kimliklerini vurgulamak isteyen bir grup, kendilerini sadece Süryani Ortodoks olarak tanımlamaktadır. Süryani Ortodoks kilisesi, etnik yerine dini kimliği vurgulamasına karşın, resmi yayınlarına göre Arami yanını desteklemektedir.9 Arami/ Asuri tartışması, Türkiye’den fazla diasporada gündemdedir. Süryanilerin asıl ülkelerinde (genelde Türkiye, Suriye ve Irak) etniklik ve din yüzyıllardır sanki çözülmez bir birlik iken, üstelik bu ülkelerde etnikliğe vurgu yapmak, ulusçu veya bölücü bir eğilim olarak algılanırken, Batılı ülkelerde, bireyin dini yerine, hangi etnik yapıdan olduğu üzerinde daha çok durulmaktadır. Hollanda’da Süryaniler, genelde Twente bölgesinde ve Amsterdam’da oturmaktadır. Twente’nin en büyük kenti olan Enschede’deki Süryani topluluğunu araştıran antropolog Jan Schukkink, tartışmayı ilerici (Asuri) ve tutucu (Arami) yanlar arasında bir tartışma olarak görmektedir; Arami grubu ve Süryani Ortodoks grubu, ona göre çoğunlukla aynı gruptur.

Bu grup, Türkiye ve Suriye’de var olan sosyal yapıları sürdürmek isteyen, genelde orta yaşlı ve yaşlı erkeklerden oluşmaktadır. Asuri yanı ise, Hollanda toplumunda yönünü bulmuş olup, dolayısıyla bütünleşme sürecinde önemli bir rol oynayan genç erkeklerden oluşmaktadır. Bunun yanında Schukkink, ”.Asuriciliğin” Suriye’den gelen kentli Süryani Ortodokslarda daha yaygın olduğunu söylerken, daha tutucu olan ”.Aramicilik” yandaşlarının ise Türkiye’den göç etmiş olan Süryaniler arasında bulunduğunu ileri sürmektedir.10 Jan Schukkink, Asuricilerin kiliseden ayrılma eğilimini ve kuşak karşıtlığını vurgulamaktadır. ”.Asuriciler, Yılbaşı’nı 1 Nisanda kutlayarak kilise takviminden uzaklaştırmışlardır. Yeni simgeler, bu yeni özsaygı ve Ortodoksluktan uzaklaştırmayı desteklemelidir:’11 Ancak, Asya’daki Hıristiyanlık tarihi uzmanı Heleen L. Murre-van den Berg, bu görüşe karşı çıkarak, Arami/ Asuri tartışmasının en şiddetli olduğu yerin, Avrupa’daki çoğunluk ile Türkiyeli olan Süryani Ortodoks göçmen topluluklarında olduğuna dikkat çekmektedir. Onun görüşünde, sorun ilerici/tutucu ya da izole/asimile karşıtlığından karışıktır. Örneğin, ona bilgi veren Süryani Ortodokslara göre; uzun zamandır var olan klan veya aile karşıtlıkları, Arami veya Asuri grup seçme konusunda, büyük bir rol oynamaktadır. Murre’ye göre; asimile etmek isteyen genelde genç grup ile tutucu genelde kilisedeki hiyerarşiye bağlı ve daha yaşlı grup arasındaki karşıtlık, Arami/ Asuri karşıtlığının aynısı değildir. Bu karşıtlıklar, iki grup içinde bulunmaktadır. İki grubun içinde de, bu kuşak çatışmasının görüldüğü kendilerine ait dernekleri vardır.

Murre iki grubun amacının kilise kimliği yerine etnik kimliği vurgulamak olduğunu düşünmektedir. Bu çerçevede göze çarpan şudur ki Hıristiyanlıktan önceki kimlik, diğer dinlerle değil diğer Hıristiyan gruplarla birlikte çalışmayı kolaylaştırmaya yöneliktir. Bölgenin eski etnik gruplarla özdeşleştirmesi, Arami olsun Asuri olsun Süryanileri, Suriye Irak ve Türkiye gibi ülkelerdeki Arap ve Türklerden ayırmaktır. Sonuçta, Arap ve Türkler, o bölgeye görece yeni gelmişlerdir.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir