Nasreddin Hoca – Kurt Avı

Nasrettin Hoca fıkralarının hepsinin Hoca’ya ait olup almadığı tartışma konusudur. Bazı fıkraların, Nasrettin Hoca’dan önce yaşamış fabl yazarlarında da görülmesi sebebiyle fıkraların bazılarının Hoca’ya yakıştırıldığı söylenebilir. Konuşmada mizahın ve şakanın önemli bir yeri vardır. Mizah; güldürücü, eğlendirici ve şaşırtıcı olduğu kadar, öğretici ve düşündürücüdür. Nasrettin Hoca’nın fıkralarıyla süslü anlatımlar, sevilerek dinlendiği için etkileri daha fazla olur. Zihinde uzun süre kalır. Çocukların çoğu, mizahı ve espriyi sever. Mizah, verilmek istenen fikir ve duygu için bir araçtır. Mizahın alay etmeye dönüştürülmesi ise yanlıştır. Biz bu eserimizde, Nasrettin Hoca’nın fıkralarından öğrencilerin düzeyine uygun olanları seçmeye çalıştık. Kitabın sonuna “Bir Fıkra Bir Ders” bölümünü ilave ettik. Fıkralarda, görülen anlamlarının yanında, verilmek istenen dersler vardır. Bu dersleri belirterek fıkraların daha yerli yerinde kullanılacağını ümit ediyoruz. BULMANIN TADI Nasrettin Hoca, bir gün eşeğini kaybeder ve derhal pazara koşar: – Kaybolan eşeğimi kim bulup getirirse yuları ve semeriyle beraber ona vereceğim, diye bağırmaya başlar. Bu sözleri duyanlar kulaklarına inanamazlar.


Hoca’ya: – Hoca Efendi, kaybolan eşeği madem ki bulana vereceksin aramaya ve bulmaya ne lüzum var, derler. Hoca: – Kaybolan bir şeyi bulmanın zevki başkadır, cevabını verir. BENİM NE YİYİP NE İÇTİĞİMİ NİYE SORMAZSINIZ? Senenin birinde Nasrettin Hoca, geçici bir süre imamlık yapmak üzere bir kasabaya gider. Az zamanda cemaati çoğalır. Cami dolup taşar. Bir gün vaaz ederken bazı peygamberlerin Allah katındaki yerlerinden bahseder. Camiden çıkarken yaşlı bir kadın yanına yaklaşıp: – Hoca Efendi, çok merak ettim. Hazreti İsa arşıâlâda ne yiyip ne içiyor, diye sorar. Hoca kızmasın da kimler kızsın! Bu soru içine işler. Epey zamandır orada bulunmasına rağmen ne hâl hatır soran ne semtine uğrayan ne de yiyecek ve içecek getiren biri vardır. Tam o sırada da akşama ne yiyeceğini düşünmektedir. Artık dayanamaz. Birden tepesi atar. Yüksek sesle: – Be kadın, ben şu kadar zamandır burada, gözünüzün önünde duruyorum. Benim ne yiyip ne içtiğimi sormuyorsun.

Sizden fersah fersah uzakta olan Hazreti İsa’nın mı ne yiyip ne içtiğini merak edip duruyorsun, der. BİR KERE DOĞRUSUNU YAP Nasrettin Hoca, küçükken çok afacan bir çocuktur. Babası ne söylerse hep onun aksini yapar. Oğlunun bu tersliğine karşı babası bir çare bulur. Yaptırmak istediği şeyin aksini söyler. Bir gün birlikte değirmene giderler. Dönüşte çaydan geçmek gerekir. Köprü dar olduğu için, hayvanın yükü ile buradan geçmesi tehlikelidir. Bunun için babası, oğluna: – Ben köprüden geçeyim. Sen de çaydan geç, der. Küçük Nasrettin, un yüklü eşeği çaya sürer. Çayda çok su yoktur. Keyifli keyifli suyun içinde giderler. Aksilik bu ya, tam çayın ortasına gelince eşeğin sırtındaki çuvallar devrilecek gibi meyillenir. Bunu gören baba, iş işten geçmeden: – Oğlum, çuvallara iyi bak! Benim tarafımdaki suya batmak üzere.

Ona bütün kuvvetinle asıl ki iyice suya gömülsün, der. Nasrettin, çuvallara bakar. Nerede ise babasının tarafındaki çuval ha suya değdi ha değecek. Kendi kendine: – Bu yaşa gelinceye kadar hep babamın söylediklerinin aksini yaptım. Bundan sonra da dediğini aynen yerine getireyim, der. Suya batmak üzere olan çuvala bütün kuvveti ile asılır. Asılması ile de semer ters dönerek çuvallar çaya yuvarlanır. Babasının tepesi atar. Kızgın bir tavırla: – Nasrettin, oğlum sen ne yaptın, diye bağırır. Çocuk şaşkın bir hâlde: – Hiç, baba! Kırk yılda bir dediğini yapayım dedim. O da böyle oldu işte, cevabını verir. ESKİ AY’I NE YAPARLAR? Bir gün Akşehir gençlerinden birkaçı toplanır. Nasrettin Hoca’ya zor bir soru sorarak onu güç durumda bırakmak isterler. Hoca’ya: – Hoca Efendi, yeni ay girince eski ayı ne yaparlar, diye sorarlar. Hoca, hiç tereddüt etmeden: – Ne yapacaklar? Kırpar da yıldız yaparlar, cevabını verir.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir