Nikolay Vasilyevic Gogol – Mufettis

BOBÇİNSKİ İnanılmaz bir şey! DOBÇİNSKİ Hiç beklenmedik bir şey! HEPSİ BİRLİKTE Ne? Ne oldu? DOBÇİNSKİ Olmayacak iş: Tam hana giriyorduk… BOBÇİNSKİ (Sözünü keser.) Tam Pyotr İvanoviç ile hana giriyorduk… DOBÇİNSKİ (Sözünü keser.) İzin verin de anlatayım Pyotr İvanoviç. BOBÇİNSKİ Yok, siz izin verin de ben anlatayım… izin verin, izin verin lütfen… Zaten sizin dağarcığınız buna yetmez… DOBÇİNSKİ Ama her şeyi hatırlayamayıp karıştıracaksınız şimdi. BOBÇİNSKİ Hatırlarım, yemin ederim hatırlarım. Engel olmayın, yeter ki sözümü kesmeyin de anlatayım! Baylar bana bir iyilik edin, söyleyin Pyotr İvanoviç’e sözümü kesmesin. KAYMAKAM Yahu neler oluyor, söylesenize Tanrı aşkına? Kalbim duracak şimdi. Oturun baylar! Sandalye verin! Pyotr İvanoviç, şöyle sandalyeye geçin. (Herkes iki Pyotr İvanoviç’in çevresine oturur.)) E söyleyin bakalım ne oldu? BOBÇİNSKİ Tamam, izin verin; her şey sırasıyla. Siz şeyi, o mektubu alıp da paylaşmak lütfunda bulununca, ben de gayet memnun bir şekilde sizden ayrılıp, evet efendim, işte doğruca şeye koştum… ama lütfen kesmeyin Pyotr İvanoviç! Hepsini hatırlıyorum efendim. İzin verin. İşte hemen Karobkin’e koştum. Karobkin evde yoktu, ben de Rastakovski’ye uğradım ama onu da bulamayınca, aldığınız haberi bildirmek için doğruca İvan Kuzmiç’e gittim. Oradan çıkarken de Pyotr İvanoviç ile karşılaştık… DOBÇİNSKİ (Sözünü keser.


) Şu börekçinin orada… BOBÇİNSKİ Börekçinin orada. Evet, Pyotr İvanoviç’le karşılaştık işte ve ona “Anton Antonoviç’in güvenilir bir yerden aldığı mektuptan haberiniz var mı?” diye sordum. Meğer Pyotr İvanoviç de bu konuyu, bilmem hangi iş için Filip Antonoviç Poçeçuyev’e gitmiş olan sizin kâhya kadın Avdotya’dan duymuş. DOBÇİNSKİ (Sözünü keser.) Fransız votkası1 koymak için küçük bir fıçı almaya gitmiş. BOBÇİNSKİ (Dobçinski’nin elini çeker.) Fransız votkası koymak için küçük bir fıçı almaya gitmiş. Biz de Pyotr İvanoviç’le Poçeçuyev’e gittik… ama yapmayın Pyotr İvanoviç… lütfen, sözümü kesmeyin!. Poçeçuyev’e giderken yolda, Pyotr İvanoviç “Haydi meyhaneye gidelim. Sabahtan beri bir şey yemedim… açlıktan midem kazınıyor…” dedi. Evet, Pyotr İvanoviç’in karnı acıkmış işte. “Meyhaneye taze alabalık getirmişler, gidip biraz atıştırırız,” dedi. Meyhaneye henüz girmiştik ki genç bir adam gördük… DOBÇİNSKİ (Sözünü keser.) Sivil giyinmiş, epey yakışıklı bir adam… BOBÇİNSKİ Sivil giyimli, epey yakışıklı bir adam, yüzünde düşünceli bir ifadeyle odada dolaşıyordu… görünüşünden… davranışlarından (Parmağını şakağında çevirir.) burasının epey dolu olduğu belliydi.

Ben de bir şeyler sezdim ve Pyotr İvanoviç de “Burada bir şeyler dönüyor efendim,” dedim. Pyotr İvanoviç’te hemen meyhaneciyi, meyhaneci Vlas’ı işaretle çağırdı; Vlas’ın karısı da üç hafta önce doğum yaptı. Öyle hareketli bir çocuk ki, büyüyünce babası gibi meyhaneci olacak anlaşılan. Neyse, Pyotr İvanoviç, Vlas’ı çağırıp alçak sesle “Kim bu genç adam?” diye sordu. Vlas da dedi ki “Bu adam…” E, kesmeyin ama Pyotr İvanoviç, rica ederim sözümü kesmeyin; inanın bana, siz anlatamazsınız: Bir kere pelteksiniz; konuşurken dişinizin arasından ıslık gibi bir ses çıkarıyorsunuz, biliyorsunuz ki… Ha işte Vlas “Bu genç adam,” dedi, “Memurmuş,” evet efendim, “Peterburg’dan geliyormuş, adı da İvan Aleksandroviç Hlestakov’muş,” dedi. “Saratov’a gidiyormuş ama çok garip görünüyor doğrusu; bir haftadır burada kalıyor, dışarıya adımını atmadı ve her şeyi de hesaba yazdırıyor, daha bir kapik bile vermedi,” dedi. Bunları duyunca birden aklım başıma geldi. Pyotr İvanoviç’e “Vay!” dedim… DOBÇİNSKİ Hayır Pyotr İvanoviç, “Vay!” diyen bendim. BOBÇİNSKİ Önce siz, sonra da ben dedim. Pyotr İvanoviç’le ben “Vay!” dedik. Madem Saratov’a gidecekmiş burada ne arıyor? Değil mi efendim? İşte memur bu adamdır. KAYMAKAM Kim, hangi memur? BOBÇİNSKİ Aldığınız mektupta söz edilen memur işte, müfettiş. KAYMAKAM (Korkuyla.) Neler diyorsunuz, Tanrı korusun! O değildir. DOBÇİNSKİ Gerçekten o! Ne para veriyor, ne de çekip gidiyor.

O değilse, ya kim olacak? Yol evrakına göre de Saratov’a gidiyormuş. BOBÇİNSKİ O, yemin ederim o… Öyle de dikkatli ki, gözünden bir şey kaçmıyor. Bizim Pyotr İvanoviç’le alabalık yediğimizi görünce – hani Pyotr İvanoviç’in karnı acıktı demiştim ya – tabaklarımıza öyle bir göz attı ki korkudan titremeye başladım. KAYMAKAM Tanrım biz günahkâr kullarına acı! Hangi odada kalıyormuş? DOBÇİNSKİ Beş numarada, merdiven altındaki. BOBÇİNSKİ Geçen yıl yabancı subayların kavga ettikleri oda işte. KAYMAKAM Ne zamandır oradaymış? DOBÇİNSKİ Neredeyse iki haftadır. Aziz Vasili Yortusu’nda gelmiş. KAYMAKAM İki hafta ha! (Alçak sesle söylenir.) Ah Tanrım, yüce Tanrım! Acı bana, kurtar beni! Bu iki hafta içinde başçavuşun karısı dövüldü! Mahkûmlara yemek verilmedi! Sokaklar, meyhaneler leş gibi! Pislik içinde! Ne utanç! (Başını elleri arasına alır.) ARTEMİ FİLİPPOVİÇ Ne dersiniz Anton Antonoviç? Üniformalarımızı giyip hana bir uğrayalım mı? AMMOS FYODOROVİÇ Yok, yok! Önce başkan, ruhban sınıfı ve tüccarlar gitmeli; “Yohan Mason’un Yaşamı” kitabındaki gibi… KAYMAKAM Yok, olmaz; izin verin bu işi tek başıma halledeyim. Yaşamımda karşıma çıkan tüm zorlukların altından kalkmasını becerdim, hatta takdirname almışlığım bile var. Bu defa da Tanrı yardım eder elbet. (Bobçinski’ye dönerek.) Genç bir adam mı demiştiniz? BOBÇİNSKİ Genç, yirmi üç, yirmi dörtten fazla yoktur. KAYMAKAM Öylesi daha iyi; gençleri kandırmak kolaydır.

Yaşlı bir iblis olsaydı fenaydı ama gençlerin içi dışı birdir. Haydi, siz de kendi bölümlerinizi hazırlayın baylar; ben de tek başıma ya da Pyotr İvanoviç’le birlikte gidip, sanki yolcuların keyifleri yerinde mi diye şöyle bir yoklamaya çıkmış gibi davranırım. Hey Svistunov! SVİSTUNOV Buyurun. KAYMAKAM Hemen komisere git; ya da bekle, sen bana lazımsın. Birine söyle de komiseri hemen bana getirsin, sen de buraya gel. (Polis memuru aceleyle çıkar.) ARTEMİ FİLİPPOVİÇ Yürü gidelim, Ammos Fyodoroviç! Bizim başımız da derde girebilir. AMMOS FYODOROVİÇ Siz niye korkuyorsunuz ki? Hastalara temiz başlıklar giydirin yeter. ARTEMİ FİLİPPOVİÇ Ne başlığı yahu? Sözde hastalara yulaf çorbası veriliyor, ama bütün koridorlarda insanın burnunun direğini sızlatan bir lahana kokusu var. AMMOS FYODOROVİÇ Benimse hiç kaygılandığım yok. Kim kalkıp mahkemeye gelir ki? Kazara uğrayıp da bir evraka bakacak olsa, ömrünün sonuna dek pişmanlıktan kurtulamaz. On beş yıldır yargıç koltuğunda oturuyorum, ama bir dosyayı azıcık incelesem hemen fırlatıp atarım! Hazreti Süleyman bile gelse bu dosyalarda kimin haklı kimin haksız olduğunu bulamaz. (Yargıç, Yoksulları Koruma Kurumları Müdürü, Lise Müdürü, Postane Müdürü çıkarken kapıda geri dönen polis memuruyla çarpışırlar.)

.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir