Oliver Sacks – Halüsinasyonlar

“Halüsinasyon” kelimesi, ilk defa kullanılmaya başlandığında -16. yüzyılın başlarında- yalnızca “dalgın bir zihin” anlamına geliyordu. Fransız psikiyatr Jean-Etienne Esquirol, terime ancak 1830’larda bugünkü anlamını kazandırdı; bundan evvel, şu anda halüsinasyon olarak adlandırdığımız şeye “görüntüler” denip geçiliyordu. “Halüsinasyon” kelimesine dair tanımlar halen hatırı sayılacak denli çeşitli; bunun başlıca nedeni, halüsinasyon ile yanlış algılama [misperception] ve yanılsama [illusion] arasındaki sınırın yerini tespit etmenin her daim mümkün olmaması. Ancak halüsinasyon genel olarak, herhangi bir dışsal gerçeklik mevcut olmadığında doğan algılar, yani olmayan şeyleri görmek ve işitmek olarak tanımlanmakta.1 Algılar bir noktaya kadar paylaşılabilir; bir ağacın varlığında hemfikir olabiliriz, fakat eğer ben “Şurada bir ağaç görüyorum,” diyorsam ama siz öyle bir şey görmüyorsanız, benim “ağaç”ımı bir halüsinasyon, beynimin ve zihnimin uydurduğu ve ne sizin ne de başkasının fark edebildiği bir şey olarak kabul edersiniz. Ne ki, halüsinasyonu gören kişi için halüsinasyonlar son derece gerçektir; algıyı, dış dünyaya yansıyış biçiminden başlayarak, her bakımdan taklit edebilirler. Halüsinasyonlar şaşırtıcı olma eğilimindedir. Bu, zaman zaman içeriklerinden ileri gelir -odanın ortasında dev bir örümcek olması ya da on beş santimetre boyunda minik insanlar görmek gibi- fakat bu şaşırtıcılığm daha da temel nedeni ortada bir “konsensüs yoluyla geçerlilik” [consensual validation] olmamasıdır; gördüğünüzü sizden başka kimse görmez, bir anda büyük bir şaşkınlık içinde, o halde gördüğünüz dev örümceğin ya da minik insanların “kafanızın içinde” olduğunu fark edersiniz. Bir dikdörtgen, bir dostunuzun yüzü ya da Eiffel Kulesi gibi sıradan imgeleri gözünüzün önünde canlandırdığınızda görüntüler kafanızın içinde kalır. Halüsinasyonda olduğunun aksine dışınızdaki uzama yansıtılmazlar ve bir algının ya da halüsinasyonun barındırdığı ayrıntılı nitelikten yoksundurlar. Bu görüntüleri bilfiil kendiniz, istediğiniz anda zihninizde yaratırsınız ve dilediğinizde değiştirebilirsiniz. Bunun tam aksine, halüsinasyonlar karşısında pasif ve çaresizsinizdir: Başınıza kendiliklerinden gelirler; canları istediğinde belirir ya da kaybolurlar, siz dilediğinizde değil. Bir de, bazen sahte halüsinasyon olarak da adlandırılan bir başka halüsinasyon biçimi vardır; bu tür halüsinasyonlarda görüntüler kişinin dışındaki bir uzama yansıtılmaz, fakat, deyiş yerindeyse, göz kapaklarının hemen içinde belirirler; bu tür halüsinasyonlar genellikle uykuya dalmak üzereyken, gözlerimiz kapalı olduğunda görülür. Ancak bu içsel halüsinasyonlar da halüsinasyonlara özgü bütün ayırıcı özellikleri barındırırlar: İstem dışıdırlar, kontrol edilemezdirler ve gözümüzle gördüğümüz normal görüntülere hiç benzemeyecek denli olağandışı renklere ve ayrıntılara ya da tuhaf biçimlere sahip olabilir, başkalaşıma uğrayabilirler.


Halüsinasyonlar yanlış algılama ya da yanılsamalarla örtüşebilir. Eğer birinin yüzüne baktığımda yüzün yalnızca yarısını görüyorsam bu, yanlış algılamadır. Daha karmaşık durumlar söz konusu olduğunda aradaki ayrım belirsizleşir. Eğer önümde duran birine bakıp da tek bir kişi değil, peş peşe duran birbirinin aynısı beş kişi görürsem, bu “poliopi” bir yanlış algılama mıdır yoksa halüsinasyon mu? Eğer odanın solundan sağma doğru geçen birini gör-ür, ardından bu kişinin aynı hareketi aynı biçimde yinelediğini görürsem, böylesi bir tekrar (yani “palinopsi”) algıda sapma mı, halüsinasyon mu, yoksa ikisi birden midir? En başından beri orada olan bir şey söz konusuysa -örneğin bir insan görüntüsü- bu tip şeylere yanlış algılama ya da yanılsama deme eğilimindeyizdir, ne ki halüsinasyonlar hiç yoktan belirirler. Ancak hastalarımın çoğu halüsinasyon, yanılsama ve karmaşık yanlış algılamaları bir arada yaşarlar ve bunların aralarındaki çizgiyi belirlemek bazen çok zordur. Halüsinasyon fenomenleri muhtemelen insan beyni kadar eskiye dayansa da, bunların ne olduğuna dair bilgimiz ancak son birkaç onyıl içinde ciddi artış gösterdi.2 Edindiğimiz yeni bilgiler, özellikle artık beyni daha kolay görüntüleyebiliyor ve kişi halüsinasyon görürken beyindeki elektriksel ve metabolik aktiviteyi takip edebiliyor olmamızdan kaynaklanıyor. İlaca dirençli epilepsisi olup ameliyat edilmesi gereken hastalara implante edilmiş elektrotlarla sürdürülen çalışmalarla birlikte bu ve benzeri teknikler beynin hangi bölümlerinin farklı türden halüsinasyonlardan sorumlu olduğunu tanımlamamıza izin verdi. Örneğin, sağ inferotemporal korteksteki bir alan normalde yüzlerin algılanmasını sağlarken, anormal bir biçimde aktive edildiğinde kişinin yüz halüsinasyonları görmesine neden olabilir. Beynin öteki tarafında bu alana karşılık gelen ve normalde okuma işini gören bir alan vardır; fusiform girusta bulunan bu görsel kelime şekillenme alanı normalin dışında uyarıldığı takdirde harflerden ve uydurma kelimelerden oluşan halüsinasyonlarm ortaya çıkmasına neden olabilir. Nörolojinin klasik çalışma alanı olan kaza ya da hastalık nedenli hasar veya kayıpların yol açtığı negatif semptomların aksine halüsinasyonlar “pozitif” fenomenlerdir. Halüsinasyon fenomenolojisi çoğunlukla sürece dahil olan beyin yapıları ve mekanizmalarına işaret ettiğinden, beynin işleyişine dair daha doğrudan bir anlayış sağlaması olası görünüyor. Halüsinasyonlar zihinsel yaşantımız ve kültürümüzde daima önemli bir yer tutmuştur. Öyle ki, halüsinasyon ürünü deneyimlerin sanatımızın, folklorumuzun, hatta dinimizin ortaya çıkışında ne kadar büyük bir rol oynadığını gören kişi hayrete düşer. Migren ve başka rahatsızlıklarda görülen geometrik desenler Aborjin resmindeki motiflere ilham vermiş olabilir mi? Hiç de nadir rastlanmayan Lilliput halüsinasyonları folklorumuzdaki elflerin, iblislerin, cinlerin ve perilerin ortaya çıkmasına vesile olmuş olabilir mi? Kâbuslarımızda kötücül bir varlık tarafından ele geçirilip boğulduğumuz dehşet verici halüsinasyonlar şeytanlara, cadılara ya da kötücül uzaylılara dair ürettiğimiz fikirlerde rol oynamış mıdır? Dostoyevski’nin geçirdiği türden “esrik” nöbetlerin kutsal anlayışımızın oluşmasında payı var mıdır acaba? Beden dışı deneyimler kişiye ruhunun bedeninden ayrılabileceği hissini verebilir mi? Halüsinasyonların elle tutulur olmaması acaba hayalet ve cinlere inanmayı kolaylaştırıyor mu? Bildiğimiz bütün kültürler halüsinojen maddeleri acaba neden her şeyden önce kutsal sebeplerden ötürü arayıp bulmuş ve kullanmış olabilir? Bunlar yeni düşünceler değil: Alexandre Brierre de Boismont, 1845’te konu üzerine yazılmış ilk sistematik tıp kitabının “Psikoloji, Tarih, Ahlak ve Din Bağlamında Halüsinasyonlar” başlıklı bölümünde benzer düşünceleri irdelemişti.

Aralarında Weston La Barre ve Richard Evans Schultes’un da bulunduğu antropologlar yerkürenin dört bir köşesindeki toplumlarda halüsinasyonların oynadığı payı belgelendirdi.3 Zaman sadece, ilk bakışta nörolojik bir tuhaflıktan fazlası gibi görünmeyebilecek bir şeyin kültürel açıdan ne kadar önemli olduğunu giderek daha geniş anlamda ve daha derinden takdir etmemize yaradı. Bu kitapta rüyaların uçsuz bucaksız ve büyüleyici dünyasına dair, bazı halüsinasyonların rüyaları andıran niteliğine ve bazı nöbetlerde beliren “rüya halleri”ne şöyle bir değinmek dışında çok az şey söyleyeceğim (ki, halüsinasyonların bir tür rüya olduğunu ileri sürmek de mümkün). Kimileri rüya hali ve halüsinasyon arasında bir süreklilik olduğunu öne sürmüştür (gerçekten de, özellikle hipnagojik ve hipnopompik halüsinasyonlarda bu durum söz konusu olabilir), fakat genel olarak halüsinasyonlar rüyalardan hayli farklıdır. Halüsinasyonlarda çoğu zaman hayal gücünde, rüyalarda, fantezilerde rastlanır türden bir yaratıcılık ya da algının canlı ayrıntıları ve dışsallığı var gibidir. Ancak, her ne kadar halüsinasyonların bunların hepsiyle birtakım ortak nörofizyolojik mekanizmalarıolsa da, hiçbiri halüsinasyon değildir. Halüsinasyon, bilinçte ve zihinsel yaşamda benzersiz ve olağanüstü bir kategoridir. Şizofrenlerin gördüğü halûsinasyonlar ayrı bir incelemenin, başlı başına bir kitabın konusudur, çünkü çoğunlukla derinlemesine değişime uğramış bir iç yaşamdan ve şizofreniden mustarip olanların yaşam koşullarından ayrı tutulmaları mümkün değildir. Bu nedenden ötürü burada şizofrenik halüsinasyonlara görece kısa bir değinmekle yetinip asıl dikkati “organik” psikozlara, yani zaman zaman deliryum, epilepsi, uyuşturucu madde kullanımı ve kimi sağlık durumlarıyla ilişkilendirilen geçici psikozlara yönelteceğim. Pek çok kültür, tıpkı rüyalar gibi halüsinasyonları da bilincin özel, ayrıcalıklı bir durumu olarak görmüş ve bu duruma ulaşmak için tinsel uygulamalar, meditasyon, uyuşturucu maddeler ya da inziva gibi yöntemleri bilfiil denemiştir. Ancak modern Batı kültüründe halûsinasyonlar, her ne kadar büyük çoğunluğunun o türden karanlık sonuçları olmasa da çoğunlukla delilik işareti veya beyne korkunç bir şeyler olduğunun göstergesi olarak görülürler. Büyük bir yaftalama söz konusu olduğundan, hastalar, arkadaşlarının ve hatta doktorlarının bile akıllarını kaçırdıklarını düşüneceğinden korktukları için halüsinasyon gördüklerini itiraf etmeye genellikle isteksizdirler. Muayenelerimde ve okurlarımla yaptığım yazışmalarda (bazı açılardan bunları da muayenelerimin bir devamı olarak görüyorum) çok şanslıydım, çünkü deneyimlerini paylaşmak isteyen pek çok kişiyle karşılaştım. Büyük kısmı, hikâyesini anlatmakla meselenin etrafını çepeçevre saran çoğu acımasız yanlış anlamanın yok edilmesine katkıda bulunacağını umduğunu ifade etti. Bu nedenle elinizdeki kitabı, halüsinasyon gören kişilerin deneyimlerini ve halüsinasyonlarm bu kişiler üzerindeki etkilerini anlatan bir tür doğa tarihi ya da halüsinasyon antolojisi olarak düşünüyorum, çünkü halüsinasyonlarm gücü ancak ilk elden anlatımlarla anlaşılabilir.

Sıradaki bölümlerin bir kısmı (körlük, duyusal yoksunluk, narkolepsi gibi) tıbbi kategorilere, diğerleriyse (gaipten sesler duymak, orada olmayan şeylerin kokusunu almak gibi) farklı duyulara göre düzenlenmiş durumda. Ancak bu kategoriler büyük ölçüde örtüşmekte ve kesişmektedir, üstelik bambaşka durumlarda benzer halûsinasyonlar meydana gelebilir. Elinizdeki kitabın, barındırdığı örneklerle, insanlık durumunun ayrılmaz bir parçası olan halüsinasyon deneyiminin kapsadığı muazzam alanla ve ne kadar çeşitli olabildiğiyle ilgili bir fikir vereceğini umuyorum.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir