Özdemir Asaf – Dokuza Kadar On

Eğer şiir aza indirgeme sanatı ise, bunun en iyi örnekleri Özdemir Asaf’ın şiirleridir. Onun şiirini etkileyen yabancı kaynaklar arama eğilimdeyseniz Uzakdoğu edebiyatına, şiirine göz atma gereksinimi duyar, belki Haiku’larda karar kılabilirsiniz. Şiirlerini, kendi şiir geleneğimizin doğrultusunda değerlendirdiğimizde, divan şiirinin yoğun işçiliğini görürsünüz. Onun şiirinin amacı, kelimelerin çağrışım zenginliğinde dünyayı kavramak ve algılamaktır. Katı, öğretisel bir dünya görüşünü onda bulamayız. Şiirinin kaynaklarını arama, etki alanı taramasını uygulama işleminde pek de başarılı olunacağını sanmıyorum. Çünkü gerek dünya, gerek Türk şiiri ile ilişkilendirmek yapay bir çabadır. Özdemir Asaf akımların, dönemlerin dışında kalmayı seçmiştir. Hiç kuşkusuz kuşağının şairlerini okumuştur, çok da yakından takip etmiştir. Ne var ki onlardan açık bir esinlenme saptaması yapmak mümkün değildir. Elbette genel bir havayı sezebilirsiniz. Sanırım “kendine özgü” sözü, onda en derin anlamını, açıklamasını bulur. İkili, dörtlü şiirleri, şiir okurunun belleğine yerleşmiştir. Çünkü onlarda şiir dışında, bir düşünce de gizlidir. İkilikler, dörtlükler içinde bir uzun şiirden daha çoğunu vermenin yaratış gerilimini yaşadığı kanısındayım.


Servetifünun dergisinde yayımladığı, “Şiir Kitapları ve Şiir” başlıklı yazısındaki, şiire dair bir cümle, onun şiirdeki yoğunluk anlayışını özetler: “Şair o ikişer dörder satırlık anlarıyla bize bütün bir hayatı çizebilir.” Bu saptamasını daha geniş bir yorum platformuna uzatabiliriz. Özdemir Asaf, Oscar Wilde’ın ünlü “Reading Zindanı Baladı”nı dilimize çevirmişti. Belki o da, dehasını yaşamına, sadece yeteneğini şiirine koydu. Şiir işçiliğini adeta sakladı, sıradan bir iş yaparmış gibi davrandı. Tekdüze mutlulukların, yapay tedirginliklerin şairi olmadı hiçbir zaman. Yaşamıyla ve şiiriyle her zaman hesaplaştı. Bir cümleyle, düzyazıyla şiir arasındaki o ince, keskin sınırı çekti: “Her insanın bir öyküsü vardır ama her insanın şiiri yoktur.” Uzun şiirlerinde de asla fazlalık bulamazsınız. Tasavvufun izdüşümünü de sezerim bazı dizelerinde, “Başdan başa sen,” bir vücutta iki kişinin erimesinden başka nedir ki? Aza indirgeme anlayışını, “bir kelimeye bin anlam yüklemek” sözü yeterince açıklıyor. Şiiri zamandan/mekândan münezzehtir. Bin yıl sonra da bir şiir, okuru kendi zamanına çekebilir yazdıklarını. Kendine özgü şiir mantığını kurarak yeni bir dil yaratmış bir şairdir Özdemir Asaf. Şiirinin nerede başlayıp nerede bittiğini, okurla eşgüdüm bir poetika anlayışı içinde belirledi. Şiirinde, Doğu edebiyatında olan hikmetle akrabalığının esintileri görünür.

Yazmanın, yazmaktan sonrasının ruh halini birçok edebiyatçı yaşamıştır. Onun gibi: Yazmasam değil, Yazıp üstünü çizsem. Çok sevdiği Behçet Neçatigil için söylediği kendi için de geçerliydi: Aynı hamurdandık. Şiir duyuyor, şiir bakıyor, şiir arıyor, şiir görüyorduk. İkilikler, bana divan şiirinin beyitlerini anımsatmıştır. Tek dizesi de aynı şiirin geleneksel yoğunlaştırma işlemini çağrıştırmıştır. Aslında bütün bu yorum birikiminde, Batı şiirini de okuduğunu anlayabilirsiniz. Çiçek Senfonisi’ni tararken, kendi içindeki şiir deneylerini de izledim. Kısa şiirlerden uzak şiirlere geçiş çalışmalarını burada gördüm. Kısa şiir yazanların, minimal bir anlayışı uygulayanların, büyük şiirde tökezlediği çok olmuştur. Kadraj büyütme en zor iştir bir şair için. Çünkü uzun şiir yazacak, kısa şiirin içine yedirdiği yoğun özü uzatarak, yayarak bu şiiri yazmayacak, o biçime göre içeriği yeniden düzenleyecektir. İşte Özdemir Asaf bu yeniden düzenlemenin de üstesinden gelmiştir. Bazen iki dizesi, bir durumu, bir ânı özetler. Dolayısıyla yaşamımızın günübirlik kesitleri de onun şiirine yansır.

Ancak bu, yalınlığın ötesine geçer. Aşka ve aşk ilişkilerine dair dizeleri, herkesin kavrayabileceği özellikler taşır. Ancak bir okuyuştan sonra düşündürür. Kimi yazdıkları slogan gibi dillere pelesenk olurken, aslında içinde derin ifadeleri de barındırmıştır. Şairlerin düzyazıları beni hep kendi şiirlerine doğru çekmiştir. Çünkü şiir algılamaksa, sezmekse, düzyazı da bir o kadar anlamaktır. İşte, şairlerin düzyazılarını okurken, o şairin şiirine göndermeler yaparım. Daha doğrusu şiirine yeni yaklaşımlarda bulunabileceğim ipuçlarını ararım, bulurum da. Düzyazısındaki bazı cümleler de bir özdeyiş biçimini andırır. Aşk için söylediklerini bu başlık altına koyabilirim: Ben aşkı hiç ölçemedim. Ama aşk beni ölçtü. Aşka gönül ile düşersen yanarsın. Zekâ ile düşersen kavrulursun. Akıl ile düşersen çıldırırsın. Duygu ile düşersen gülünç olursun.

Aşka düşmezsen kalabalığa karışırsın, ezilirsin. Sersem sersem bakınıp durma, bir yol seç. Kırılmadık Bir Şey Kalmadı, onun düzyazılarının yer aldığı kitap mutlaka okunmalı. Çünkü şiiri üzerine söyledikleri, yalnız onun şiiri için değil, şiir ve şair üzerine de çok önemli saptamalar barındırıyor. Şair kimliği üzerine sözler, elbet onun şiiri algılama yöntemini de ortaya koyuyor. Düzyazıların, şair okumalarına katkısını elbette herkes bilir. Ancak okura bir başka araştırma alanı da açar. Şairin düzyazıda ileri sürdüğü düşüncelerle şiirleri arasındaki bağlantı nedir? Bir sınama okuması yapabilirsiniz. Ne yapmak istedi Özdemir Asaf? Bütün dünyayı Kucaklamak istedim; Kollarım yetişmedi. Edebiyat üzerine düşünürken, o, kuşaklar arası farkı, bütün değişim içinde değişmeyeni de yazar. Şairlerin kimisi döneminde doruğa çıkarlar, sonra da yavaş yavaş unutulma sürecine girerler. Uzun süreli okur kitlesi bulanlar bu tehlikeyi aşarlar. Tıpkı Özdemir Asaf gibi. Çünkü, bazı şiirlerinde; yaşadıklarımız üzerine, güncelin esintisinde şiirler yazmış ama onlar bile zamanın geçiciliği sınavını aşmışlardır. İyi bir şair, size hem şiir zevki verecek hem de sizi düşündürecek.

O, doğuştan şair sınıfının öğrencisiydi. Açıkçası, seçmeleri yaparken zorlandığımı söylemeliyim. Çünkü her şiiri okurlara iletmek istedim, her şiirin onlara Özdemir Asaf’ın şiir serüveninde bir başka durağı tanıtacağı inancına kapıldım. Gene de iyi bir şairi sunmaktan ayrı bir tat aldım. Olası bir şiir eleme zorunluluğu yaşamamak için çok çabaladım. Zira bir kelimede bin anlamı bir araya getirmiş bir ismin şiirlerinden seçki yapmak, bin anlamdan birinin bile kaybolma riskini taşımak demekti. Umarım onun şiirlerini tekrar tekrar okuduğumda benim aldığım tadı sizler de alırsınız. Doğan Hızlan YAKIN Bir ışık düşerse üstüne basma. Daha yakınlaşır, korkarsın. Bir leke, silmeye – gör, Leke kalır, sen çıkarsın. Bir gölge, nereye gider. Gözlerince gider, bakarsın. Bakarsın girer gözlerinden. Leke onun peşinden, bakarsın. Bir ışık düşerse üstüne basma, Gözlerine basarsın.

TELÂŞ Yaşamak değil, Beni bu telâş öldürecek. ADIM Ben üç şey biliyorum; Dinlemekle dört kılana anlatacağım. ALTINCI GÜN Benim söylemek için çırpındığım gecelerde, Siz yoktunuz. ALTRO Şarkı söyleyormuşum Sokaklarda, Görmüşler. Yere yere bakıyormuşum Yürürken, Duymuşlar. Sonrasını kendileri uydurmuşlar.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir