Pascal Arnaud – Üçüncü Dünya’nın Borçlanması

Otuz yıl boyunca Üçüncü Dünya, sanayileşmiş ülkelere borçlandı. Bu normal bir olguydu zira, yoksul ülkeler kalkınmak için borç alıyorlardı. Dolayısıyla dış borçlan sadece bir görüntü unsuru, uluslararası ekonomik ilişkilerin gelişmesinin “d.l” sonucu olarak algılanıyor. 1982’de tehlike çanı çaldı. O zamana kadar en güvenilir borçlulardan Meksika ödeyememezli�e düştü. Bankalar şaşkına döndüler ve kredileri kestiler. Dram, Merkez Bankaları’nın tam zamanında müdahalesi ve ortak girişimleriyle önlendi. Üçüncü Dünya’nın borçlan artık aktüalitenin konusuydu. Borçlar bu sefer uluslararası ekonomik ilişkileri çökertip yokedebilecek bir unsur niteli�ni kazanmıştı. “Atom bombası borç”, “finans pazarları uçurumun kenarında”, “iflas hayaleti” gibi haberler gazetelerin vazgeçernedi� başlıklardı. Basın felaket kokan bu tür başlıklan 1986-1987’ye kadar aralıksız gündemde tuttu. Daha sonra ilgi alanı çevre üzerindeki tehdit, Sovyetler Birli� ve D� Avrupa’da ortaya çıkan dönüşümlere ve Körfez Krizi’ne kaydı . Borç sorunu çözülmüş müydü? ABD için hayati öneme sahip Meksika gibi ülkelerde kimi kısmi iyileşmeler dışında borç krizi olduAlı gibi duruyor.


Gelişmekte olan ülkelerin yarısı hala aşın borç bata�ına itilmiş durumda. Bu durum paradoksal sorunlar ortaya çıkanyor. Borçlar, “sadece zenginlere borç verilir” atasözünü geçersiz mi kılıyor? Üçüncü Dünya yoksul olduAlı için mi borçlanıyor, yoksa borçlandı� için mi yoksullaşıyor? Nasıl oluyor da bu uzak egzotik ülkeler zengin ülkeler için bir tehdit oluşturuyor? Bu nasıl bir tehdittir Sanayileşmiş ülkeler 1983’den bu yana hatın sayılır bir büyüme gerçekleştirmediler mi? Borç sorunu hangi kaygı verici 7 yolu açtı? Bugün borç ödeme yeten� olmayan ülkelere neden hala kredi açılmaya devam ediyorlar? Borç yükümlülüklerini yerine getiremez durumdaki ülkelerin iflası neden kabullenilmiyor? 1991 başında borçlar 1300 milyar dolan biraz aşıyordu. 1982’den bu yana ödeme güçlü#(l içindeki aşın borçlu ülkelerinkiyse 760 milyar dolardır. Bu, hem çok büyük hem de çok küçük bir miktardır. 1990 yılında ABD’nin bütçe açı� 300 milyar dolara yakındı. Üçüncü Dünya’ya borç verenler arasında sanayileşmiş ülkelerin bankalan da var: E�er borçlar ödenmiyorsa, hankalann iflası, mali panik ve ekonomik çöküş tehlikesi sözkonusu de�il mi? 1982’de seçkin bir bankacı uluslararası borçlanmayı, d&g yolunda seyreden freni patlamış bir arabaya benzetmişti. Ve bir yanda borçlular ve borç verenlerin iflası, ekonomik makinenin çalışması için gerekli yakıtı, parayı saglayan bankalar, diter yanda gelirlerin düşmesine neden olarak, borç ödemelerini olanaksızlaştıran depresyon, paralan öldürüp borç verilebiliriili ortadan kaldıran hiperenflasym arasında kararsız kalacaktır … Ne ki, 1982’den bu yana bunlann hiçbiri gerçekleşmedi. Araba yoluna devam etti. Elbette bu kolay ve pürüzsüz olmuyor: Tüm borçlu ülkeler dramatik bir kriz içindeler. Latin Amerika ülkeleri 1930’lardaki kadar �r bir kriz yaşıyor, Afrika ülkelerinin durumuysa daha da umutsuz görünüyor. Sanayileşmiş ülkelerin, özellikle de Amerikan bankalannın durumu naziklllini koruyor. Aynı şekilde hammadde (ve petrol) fiyatlanndaki dalgalanmalar ve kambiyo oranlan uluslararası ödemelerdeki is- • tikrarsızlı�n devam ettilinin kanıtıdır. Üçüncü Dünya’nın borcu, en önemlisi sanayide gözlenen büyük delişimiere yabancı delil. Ulusal plandaki sorunlan aşan ve bilinen iktisat politikalannı geçersiz kılan uluslararası bir nitelik taşıyor. Aynı zamanda bankacılık sektörüyle de ilgili: Zira ekonominin kalbi olan parayı içeriyor.

Azgelişmiş ülkelerin borçlan yatınm kapasitesini küçülterek, gelişmiş ve azgelişmiş ülkeler arasında uyumlu gelişmeyi engelliyor. Bu durum daha ne kadar devam edebilir? Gerçekten sanayileşmiş ülkelerin banka B sistemi üzerinde nasıl bir tehdit oluşturuyor? Uluslararası ticaret ve ticaretin finansmanını ve Üçüncü Dünya ülkelerinin kalkınmasını nasıl etkiliyor? Borç üç on yıl boyunca meşrulu�nu korudu. Fakat öyle bir öz dinami�e sahip ki, olumsuz sonuçlara da gebe. Bu yfiZden ikinet bölümde (1950-1970) borcun ortaya çıkışı ele alınacak. Borçlar daha sonra bilinen nedenlerle bir nitelik de�şimine u�uyor: Kambiyo kurlanndaki ve faiz oranlanndaki istikrarsızlık, petrol şoklan, Avrupa pazarlan, uluslararası enflasyon, dış ticaret açıklan üçüncü bölümde tartışılacak. Fakat 1980’den bu yana ödeyememezlik krizi gidrk büyüdü, finansal çöküş ve uluslararası ödemeler krizi tehlikesini büyüttü, bu sorunlar dördüncü bölümün konusu. Sözkonusu gerilimlerin birinci kurbam da Üçüncü Dünya’nın kendisi ve ekonomi dış belirleyiciliklerden daha çok etkilenir hale geliyor. Bu sorunlar da beşinci bölümde tartışılıyor. Bu ülkeleri nasıl bir gelecek bekliyor? Uluslararası ilişkiler hangi risklerle karşı karşıya? Sorunun çözümü için başka seçenekler sözkonusu mu? Üçüncü Dünya ekonomilerinin yeniden yapılandınlmalan ve kalkınmalan öncelikli hedefler olmalıdır, bu sorunlar da altıncı bölümde tartışma konusu yapılıyor. 9 BİRİNCİBÖL”ÜM SORUN Başlangıçtan beri Üçüncü Dünya borçlaruyor. Şimdilerde rakamlar astronomik boyutlara ulaşmış durumda. Bu yüzden de gerçekli�ni biraz yitirmiş gibi. Borçlan sanayileşmiş ülkelerden kaynaklanan dış finansmanın sonucu old$nu göre, bu kadar telaş neden? Neden bugün herkes borç sorununa ilgi duyuyor? Alacaklı olsun borçlu olsun sorunla ilgili olmayan yok. Uluslararası fınansman diger finansman biçimlerinden farklıdır, zira çok de�şik ülkelerdeki evrimle dogrudan ilgilidir. Bu yüzden de eter gerilimler derinleşirse, dünya çapında bir krize neden olabilir.

I. Uluslararası Finansman Uluslararası kavramı en basit anlamda “farklı uluslardan insaniann müdahale ettigi durumu” ifade eder. Borç veren ve alanlar hükümetler olsun, iki farklı ulusal ekonomiye aittirler. İki çeşit dış finansman mümkündür: Dotrudan yatınmlar: Bir işletme yabancı bir ülkede yatınm yapar. (Renault veya Elf-Aquitine Afrika veya Latin Arnerika’da). Oluşturulan şube ana şirketten, teçhizat, teknoloji veya kredi biçiminde sermaye alır. Bu durumda bir firmanın iki ülke arasındaki fınansman (burada ana şirket Fransa’ da, şube yabancı ülkededir)’ sözkonusudur. Oluşturulan şube yabancı fırrnarun bir uzantısı oldugu için, sermaye alan ülke için bir borç sözkonusu degildir; Dışardan yapılan ikrozlar: Eter bir şube (şirket) ana şirketten b&tımsız olarak dogrudan ödünç alırsa, örnegin bir yabancı bankadan kredi alırsa, dışa karşı borçlanmış 10 olur. Bu durumda aldıaı krediyi elde edilen sonuçlardan ba#ımsız olarak belirli bir takvime göre geri ödemek zo. rundadır. İşte, olası bir kıir transferine imkan veren do�­ rudan yatıntnlarla, önceden belirlenen bir takvime göre ödenmesi gereken borç arasındaki temel fark buradadır. Bu yükümlülüklerin tamamı borç kategorisine dahildir ve yararlanıcı ekonominin fınansmanını amaçlar (bu, dış ticaretin finansmanı yatınmlar ya da daha önce yapılmış borçlann geri ödenmesi sorunlu hale geldi�nde, borcun kendisinin ödenmesi amacıyla kullanılabilir. Bu sonuncu durumda borçlann yenilenmesinden sözedilir.) Dışardan 884lanan tüm krediler, borç verene karşı, mali bir yükümlülük anlamına gelir ve belirli bir plan dahilinde geri ödenmesi gerekir. Borç servisi (ödemesi) ana paranın amortismanını (yani ödünç alınan sermayenin geri ödenmesini) ve borçlanmanın bedeli demek olan (özellikle faizler) yükümlülükleri kapsar.

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir