Patricia Cornwell – Oluler Kitabi

Rom a Toprak zem ine göm ülü gri se ramik küvete su dam lıyor. Su, eski pirinç musluktan yavaşça akarken pencereden içeri gecenin karanlığı süzülüyor. Eski, dalgalı cam ın diğer tarafında m eydan ve fıskiye görülüyor. Kız suda sessiz ce oturuyor, içindeki buz parçaları yüzünden su çok soğuk. Kızın gözle rinde hiçbir anlam yok artık. Başta gözle ri, ona doğru uzanan, kendisini kurtarm ası için yalvaran elle r gibi. Am a artık gözle rinin m aviliği alacakaranlık m ora dönüşmüş. O gözlerde geriye ne kaldıysa, tam am en tükenm iş. Yakında uykuya dalacak. “Al,” diyor adam , M urano’dan gelen içi votka dolu el yapımı kadehi kıza uzatarak. Kızın hiç güne ş görm em iş ye rle ri onu büyülüyor . Soluk kire çtaşı gibi. Musluğu tam am en kapatıyor. Su musluktan artık dam lam ıyor. Bir taraftan kızın hızlı soluk alışlanm dinle rken diğe r taraftan dişlerinin takırdam asım seyrediyor .


Kar beyazı göğüsleri suyun altında narin beyaz çiçekler gibi yüzüyor. Soğuktan sertle şmiş m eme uçları pem be tom urcuklar gibi. Sonra 8 kalem leri düşünüyor. Okuldayken kalemlerin arkasındaki pembe silgileri ısırışını ve babasına, bazen de an nesine silgiye ihtiyacı olm adığını, çünkü hiç yanlış yapm adığını söyleyişi geliyor aklına. Aslında silgileri çiğnemeyi seviyordu. Elinde değildi. “Adımı unutm ayacaksın,” diyor kıza. Kız dişleri takırdarken, “Unutabilirim ,” diyor. Adam , kızın neden böyle söylediğini biliyor: Eğe r adını unutursa kaderinin kö tü bir savaş planı gibi yeniden çizile ceğini düşünüyor. “Adım ne ?” diye soruyor . “Adım ı söyle.” “Hatırlamıyorum .” Kız ağlıyor, titriyor. “Söyle,” diyor, bronz tenine , diken diken olmuş san tüylerine , diri göğüslerine ve suyun altında kalan bacaklannın arasındaki karanlığa bakarak. “W ill.

” ‘Ya gerisi?” “Ram bo.” ‘Ve sen de bunun eğlenceli olduğunu düşünüyorsun,” diyor, çırılçıplak klozetin üstünde otururken. Kız şiddetle başını iki yana sallıyor. Yalan söylüyor. Adını söylediğinde onunla alay etmişti. G ülüp Ram bo uydurm a bir H ollyw ood ismi demişti. Adam adının isve ççe olduğunu söylem işti. Kız sa onun İsve ç olm adığını. Adam adının isveççe olduğunu tekrar etm işti. Adının ne reden geldiğini sanıyordu ki? Bu gerçek bir addı. “D oğru,” demişti kız . “Rocky gibi internetten bak,” demişti kıza. “Bu gerçek bir ad .” Adını açıklam ak zoru nda kalm ak hoşuna gitm emişti. Bu olay iki gün önce olmuştu ve bunu kıza karşı kullanmıyordu, am a yine de farkındaydı.

Kızı bağışlamışti, çünkü dünya ne derse desin kız dayanılm az şekilde acı çekiyordu. 9 “Adımı bilm ek yankı gibi olacak,” diyor. “Fark etm e z , hem de hiç. Aslında adım yalnız ca daha önce söylenmiş bir ses o kadar.” “H iç söylem eyeceğim .” Kız paniğe kapılıyor. Dudakları ve tırnakları m orarmış bir halde kon trolsüz ce titriyor. Ona biraz daha içm e sini söylüyor ve kız , onu reddetmeye ce sare t edemiyor. En ufak bir itaatsizlik hareketiyle ve küçük bir çığlıkla başına nele r geleceğini biliyor. Adam klozetin üstünde sakince o turuyor. Bacakları açık olduğu için kız , onun heye canını görebiliyor ve korkuyor. Artık ona yalvarm ıyor ya da eğer burada tutulm asının nedeni buysa kendisine istediğini yapabileceğini söylem iyor. Bunu artık söylem iyor, çünkü ona hakare t ettiğinde ve kendisine istediğini yapabile ceğini söylediğinde olacakları biliyor. Çünkü o zam an kızın gönül rızası ile onun istekle rine yanıt ve rm ediği anlam ına geliyor. “Sana kibarca sorduğum u biliyorsun,” diyor.

“Bilmiyorum .” Dişleri takırdıyor. “Biliyorsu n. Bana te şekkür etm eni söyledim . H epsi bu ve sana karşı hep nazik oldum . Sana kibarca sordum ve sen bunu yaptın,” diyor. “Beni, bunu yapm ak zorunda bıraktın. G örüyorsun…” Ayağa kalkıp pürüzsüz m erm e r lavabonun üstündeki aynada çıplak vücudunu seyrediyor. “Senin acı çekm en bunu yapm am a neden oluyor. Ve ben bunu yapm ak istemiyorum . Bu yüzden beni incittin. Beni buna zorlayarak gerçekten incittiğini biliyor m usun?” diyor aynadaki çıplaklığa. Kız anladığını söylüyor. Adam ale t kutusunu açarken kızın gözleri kırılan cam parçaları gibi sağa sola kaçışıyor. Ardından gözleri bıçaklar, keskile r ve ince dişli te ste relerin bulunduğu kutuya kilitleniyor.

Adam küçük bir kum torbasını lavabonun kenarına koyuyor. Lavan ta yapıştırıcısı am pulle rini çıkarıp onları da diğe rle rinin yanm a yerleştiriyor. “İstediğin he r şeyi yaparım . İstediğin he r şeyi veririm .” Bunu tekrar tekrar söylüyor. 10 Adam , ondan bunu bir daha söylem em esini istemişti. Am a kız yine söylüyordu. Elleri suyun içine dalıyor . Suyun soğukluğu tenine işlerken kızın ayak bileklerini kavrayıp havaya kaldırıyor. Soğuk, bronz renkli bacakları suda yükselirken kızın paniğe kapılan kaslarındaki dehşeti hissedebiliyor. Bacaklarını son sefe rden biraz daha fazla havada tutuyor. Kız deli gibi çırpınıp debelenirken su gürültülü bir şekilde he r ye re sıçrıyor. Kız yutkun up öksürüyor, boğulurcasına se s çıkanyor. Kız şikâye t etmem eyi öğreniyor… bu biraz zam an almıştı, am a öğrenmişti. Bütün bunların kendi iyiliği için olduğunu öğreniyor ve adam ın yaptığı bu fedakârlık için kız müte şekkir.

H ayatı iyi değildi. H iç iyi olam azdı. Bu hediye si için kız , ona m innettar olm alıydı. Bardaki buzluktan buzla doldurduğu çöp torbasını alıp kalan son buzlan da küvete döküyor, kız yanaklarından süzülen yaşlarla ona bakıyor. K ede r. K ede rin karanlık izleri yüzü nden belli oluyor. “Eskiden şu tavana asardık onları,” diyor. “Dizlerinin yan tarafını tekrar tekrar tekm ele rdik. Şurada. H epim iz küçük odaya gelip dizlerinin yan tarafını tekm ele rdik. Bu son de rece acı verir ve insanı sakat bırakır, hatta bazıları bu yüzden öldü. Am a bütün bunlar orada gördüklerimle kıyaslanam az bile . Ben hapishanede çalışm adım . Am a buna gerek yoktu, çünkü etrafta böyle davranan çok kişi vardı. İnsanların anlam adığı şe y bunları film e alm anın, fotoğrafını çekm enin aptallık olm adığı.

Bu kaçınılm azdı. Bunu yapm ak zorundasın. Eğer yapm az san hiç yapm amış gibi olursu n. Bu yüzden insanlar fotoğraf çeke r. Başkalarına gösterirle r. Yalnız ca bir kişi yeterli. Bir kişi görürse bütün dünya görm üş olur.” Kız duvara dayalı me rm e r m asanın üstündeki fotoğraf m akinesine bakıyor. “H em zaten bunu hak ettile r, öyle değil mi?” diyor. “Bizi olm adığımız bir şey olm aya zorladılar, o zam an bu kimin hatası oluyor? Bizim değil.” 11 Kaz başını sallıyor. Titriyor ve dişle ri takırdıyor. “Onlara he r zam an katılm ıyordum . İzliyordum. Başta zordu, hatta belki travm atik.

Bunlara karşıydım , am a bize yaptıkları o şeyler. Ve yaptıkları o şeyle r yüzünden biz bunları tekrar yapm ak zorunda kaldık. Bu yüzden bizi zorlam aları onların suçu ve senin de bunu anladığını biliyorum .” Kız başını sallayıp sarsılarak ağlıyor. ‘Yol kenarına düşen bom balar… Adam kaçırmalar… Duyduklan ndan çok daha fazlası var,” diyor. “H epsine alışıyorsun. Soğuk suya alıştığın gibi, değil m i?” Kız buna alışamıyordu. Yalnız ca hissizleşm işti ve hipo te rmiye0 girm ek üzereydi. Başı zonkluyor, kalbi padayacakm ış gibi çarpıyor. Adam vo tkayı uzatıyor, kız içiyor. “Pence reyi açacağım ,” diyor. “Böyle ce Bernini’nin fıskiyesini duyabilirsin. Ben hayatım ın büyük bir bölüm ünde dinledim onu. Ge ce harika. Yıldızları görebilirsin.

” Pence reyi açıp geceye , yıldızlara, dört nehrin kaynağına ve m eydana bakıyor. Bu saatte boş. “Çığlık atm ayacaksın,” diyor. Kız başını sallarken göğsü inip kalkıyor, kon trolsüzce titriyor. “Arkadaşlarını düşünüyorsun. Biliyorum . Onlar da seni düşünüyorlardır. Bu çok kötü. Ve onlar burada değille r. Hiçbir ye rde değille r.” Boş meydana bakıp om uz silkiyor. “Neden burada olsunlar ki? G ittile r. H em de uzun zam an önce.” Kızın burnu akıyor, gözyaşları yanaklarından süzülüyor ve titriyor. G özle rindeki ene rji onunla tanıştığı zam anki gibi değil.

Ona dair hayalini m ahvettiği için kıza çok kızgın. Daha önce , çok daha önce onunla italyanca konuşm uştu, çünkü böylece olm ak istediği yabancıya dön üşüyordu. Şim di ingiliz ce konuşuyor, çünkü artık fark etm iyor. Kız , onun heye ca-(*) Vücut ısısının norm alin altına düşerek vücudun belli bir bölgesinde hücrele rin donm ası. 12 nına bakıyor. H eye canına bakışı lam baya çarpan bir güve gibi geri sekiyor. Adam , kızı orada hissediyor. Kız orada olandan korkuyor. Am a başka he r şeyden korktuğu kadar değil… su, aletle r, kum , yapıştırıcı. Eski se ram ik döşem edeki kalın siyah kem eri ve en çok ondan korkm ası ge rektiğini anlayam ıyor. Adam kem eri alıyor ve ona kendilerini savu nam ayan insanları dövm enin ilkel bir istek olduğunu söylüyor. Neden? Kız cevap ve rmiyor. Neden? Kız dehşet içinde ona bakıyor, gözle rindeki ışık donuk, am a deli gibi, adam ın önünde parçalanan bir ayna gibi. A yağa kalkm asını söylüyor ve kız titreyerek ayağa kalkıyor, dizleri ne redeyse bükülüyor. D onm uş suda ayakta dururken adam musluğu kapatıyor.

Kızın vücudu gerilm iş bir yayı hatırlatıyor, çünkü esnek ve güçlü. Karşısında ayakta dikilirken sular vücudundan süzülüyor. “Arkanı dön,” diyor adam . “M e rak etme . Seni kem erle dövm eye ceğim . Bunu yapm am .” Kız arkasını e ski, sıvaları çatlam ış duvara ve kapalı kepenklere döne rken vücudundaki sular se ssiz ce küvete dam lıyor. “Şim di suyun içine çöm elm en gerekiyor,” diyor. “Ve duvara dön. Bana bakm a .” Kız duvara bakarak çöm eliyor, adam kem e ri alıyor ve ucunu tokasından geçiriyor. 13 Birinci Bölüm O n gün sonra. 27 Nisan 200 7. Cum a öğleden sonra. Adli Patolog Kay Scarpetta’nın adlarım genellikle doğru hatırlam adığı italya’nın en güçlü kanun adamları ve politikacılan sanal gerçeklik salonu nda toplanm ışlardı İdlerinde bir tek, (Adli Bilim ler Enstitüsü A vrupa Ağı) ENFS I ‘nin* özel bir dalı olan (Uluslararası Soruşturm a Hareketi) IRR** danışm anları, kendisi ve Benton W esley italyan değildi, italyan hüküm eti çok hassas günle r geçiriyordu.

D okuz gün önce , Am erikalı tenis yıldızı Drew Martin tatildeyken öldürülm üştü. Parçalanm ış çıplak ce sedi, İtalya’nın tarihi bölgelerinden biri olan Piazza N ovana yakınlarında bulunmuştu. Olay uluslararası bir krize yol açmıştı. On altı yaşındaki kurbanın hayatı ve ölümü televizyonlarda aralıksız olarak veriliyor, ekranın altına -m uhabirlerin ve uzm anların yorumlarının tekrarı ağır ağır geçiyordu. “Peki, Dr. Scarpetta, şunu açığa kavuşturalım, çünkü kafalarım ız biraz karıştı. Size göre kurban o gün öğleden sonra iki ya da üçten önce (*) European Netw ork of Forensic Science Institu tes. (**) In ternational Investigative Re sponse . 14 öldürülmüş,” dedi, soruşturm ayı yürüten Arm a dei Carabinieri’nin” adli tabibi Yüzbaşı Ottorino Ponıa. “Bu bana göre değil,” dedi Scarpetta sabrının taştığını hissederek. “Size göre öyle.” Adam loş ışıkta kaşlarını çattı. “Yalnızca birkaç dakika önce m idesin-dekile rden ve alkol seviyesinden söz edenin siz olduğunuzu sanıyordum . Bir de arkadaşlarından ayrıldıktan birkaç saat sonra öldürüldüğünü söylüyordunuz.” “İki ya da üçten önce öldürülm üş olduğunu ben söylem edim .

Bu konuda ısrar edenin siz olduğunuzu düşünüyorum Yüzbaşı Pom a .” Adamın genç yaşına rağmen büyük bir şöhreti vardı ve bu pek de iyi bir şöhret değildi. Scarpetta, onunla iki yıl önce Hague’de ENFS I ‘nin yıllık toplantısında tanıştığında adam a alaycı bir şekilde Takınm a D oktor ism inin takıldığını, son dere ce kibirli ve tartışm acı olduğunu duym uştu. Yakışıklıydı -hatta muh teşem di- güzel kızlardan anlıyordu ve giysileri göz alıcıydı. Bugün geniş brm ızı şe ritleri, parlak gümüş rengi süslem eleri olan gece m avisi bir üniform a ve siyah deri bot giym işti. Sabah salona girdiğinde başında kırm ızı çizgili bir kep vardı. Scarpetta’nın tam karşısında, ön sıranın ortasında o turuyor ve gözle rini Scarpetta’dan ayırm ıyordu. Sağında oturan Ben ton W esley oldukça sessizdi. H erkesin yüzü Olay Yeri Analiz Sistem iyle senkronize olan üç boyutlu gözlüklerle m askelenm işti. Bu sistem , italyan polisinin he rke si kıskandıracak dâhice bir ke şfiydi. “Sanırım durum u iyice anlam anız için şu konunun üstünden bir ke re daha geçm emiz ge rekiyor,” dedi Scarpetta, Yüzbaşı Pom a’ya. Adam sanki şarap kadehinin üstünden sam im i bir sohbe t havasm daymış gibi elini çenesine dayamıştı. “O gün öğleden sonra iki ya da üçte öldürülmüş olsaydı, cesedi ertesi sabah sekiz buçukta bulunduğunda, en az on yedi (*) İtalyan jandarm ası. saat önce ölmüş olm ası ge rekirdi. Oysa livor m ortis, rigor m ortis ve algor m ortis bu durumla çelişiyor.

” Dikkati, duvarı kaplayan ekrana yansıtılmış olan çam urlu inşaat alanının üç boyutlu görüntüsüne çekm ek için laze r ışığını doğrulttu. Sanki olay yerinin ortasındaym ış gibi, Drew M artinin parçalanm ış cesedine , etrafındaki çöplere ve inşaat m akinelerine bakıyorlardı. Lazerin kırm ızı noktası sol om uz , sol kalça, sol bacak ve çıplak sol ayak boyunca gezdi. Sanki bir köpekbalığı saldırısına uğramış gibi sağ kalçası yoktu, sağ uyluğunun bir kısmı da öyle . “Livor…” diye söze başladı Scarpetta. “Bir kez daha özür diliyorum . Ingilizcem sizinki kadar iyi değil. Bu sözcüğün ne anlam a geldiğini tam olarak bilm iyorum ,” dedi Yüzbaşı Pom a. “Daha önce kullanmıştım .” “O zam an da anlam amışım demek ki.” Gülüşm ele r oldu. Çevirm enin dışındaki tek kadın Scarpetta’ydı. O ve çevirmen, dışında odada bulunan bütün e rkekle r yüzbaşının kom ik olduğunu düşünüyor olm alıydılar. O gün bir ke z bile gülüm sem eyen Benton hariç. “Bu sözcüğün îtalyancasım biliyor musunuz ?” diye sordu yüzbaşı, Scarpetta’ya.

“Antik Rom a diline ne dersiniz ?” dedi Scarpetta. “Latinceye . Ne de olsa tıp term inolo jisi Latince üzerine kuruludur.” Bunu kabaca değil, am a ciddi bir şekilde söylemişti, çünkü Ingiliz cesinin sade ce canı istediği zam an yete rsiz olduğunun farkındaydı. Pom a üç boyutiu gözlüğüyle ona bakarken Zorro’yu hatırlatıyordu, “italyanca lü tfen,” dedi. “Latincem hiçbir zam an iyi olm adı.” “ikisini de söyleyeyim . Italyancada livido m orarm ış anlam ına gelir. Ölüm de m orte . Livor m ortis ölüm den sonra vücutta m eydana gelen morlukları ifade ede r.” 16 “İtalyanca kon uşm anız daha iyi,” dedi Yüzbaşı Pom a. “Çünkü îtal-yancanız iyi.” Scarpetta kendini idare ede cek kadar italyanca bilm esine rağm en italyanca konuşm ayı düşünm üyordu. Profesyonel tartışm alarda Ingilizceyi te rcih ede rdi, çünkü küçük aynntılar çok önemliydi ve çevirmen zaten he r sözcüğü yakalıyordu. Politik baskı, stres ve Yüzbaşı Pom a’m n bitm eyen, gizem li kom ikliklerinin yanı sıra bir de dil sorunu zaten zor olan durumu daha da zorlaştm yordu.

Bu vakadaki katil profili öncekilere ve sıradan profille re uymuyordu. Katil kafalarm ı kanştınyordu. Bilim bile bir tartışm a nedeni haline gelmişti, onlara karşı geliyor, yalan söylüyor, Scarpetta’nın kendisine ve diğerle rine bilimin asla yalan söylem ediğini hatırlatm asını gerektiriyordu. Bilim hata yapm azdı. Onlan bile rek yanlış yollara sokm az , onlarla alay etme zdi. Yüzbaşı Pom a bunu anlayamıyordu. Ya da anlam am azlıktan geliyordu. Belki de Drew ‘un ce sedinden, sanki onunla bir ilişkisi varmış gibi, işbirliğine yanaşm ayan veya kavgacı diye söz ede rken ciddi değildi. Pom a; ölüm sonrası m eydana gelen değişikliklerin, kandaki alkol seviyesinin ve midesinde bulunanlan n, bazı soruların cevaplannı verebileceğini söylüyor; am a Scarpetta’nın aksine yiyecek ve içeceğe he r zaman güvenilebileceğini ileri sürüyordu. En azından bu konuda ciddiydi. “Drew ‘un yiyip içtikleri ge rçeği açıklıyor.” Daha önceki ateşli açılış konuşm asında söylediği şeyi tekrarlıyordu. “G erçeği açıklıyor, evet. Am a sizin gerçeğinizi değil,” diye karşılık ve rdi Scarpetta, söylediklerinin anlamınd an daha kibar bir tonla. “Sizin ge rçeğiniz yanlış yorumlam adan kaynaklanıyor.

” “Bu konuyu daha önce konuştuğum uzu düşünüyorum ,” dedi Ben ton ön sıranın gölgesinden. “Sanınm Dr. Scarpetta söyleye ceklerini açıkça ifade etti.” 17 Yüzbaşı Pom a’nın üç boyudu gözlükleri -ve diğe r üç boyudu gözlükle r-Scarpetta’ya döndü. “A ynı şeyleri yeniden inceleye rek sizi sıktıysam üzgünüm Dr. W esley, am a bu konuya biraz m antıklı tarafından bakm alıyız . Bu yüzden beni biraz rahatlatın. Drew on yedi nisanda, sa at on bir buçukla on iki buçuk arasında Spanish Steps’in yakınındaki turistle rin gittiği bir restoranda çok kö tü bir lazanya yedi ve çok kö tü Chianti’den dört kadeh içti. Parasını ödeyip çıktı, Piazza di Spagna’da iki arkadaşından ayrilıp bir saat içinde Navona M eydanı’nda onlarla yeniden buluşm ak için söz ve rdi. Am a gelmedi. Bu kadarının doğru olduğunu biliyoruz . G eri kalan he r şey gizem ini koruyor.” Kalın çe rçeveli gözlükle riyle Scarpettaya baktı, sonra oturduğu ye rde dön üp arkasındaki sırada oturanlara se slendi, “Bunun nedeni Am e rikalı saygın m eslektaşımızın, Drew un öğle yem eğinden kısa bir süre sonra, hatta aynı günde ölm ediğine inanıyor olm ası.” “Bunu başından beri söylüyorum . Bir kez daha nedenini açıklayayım .

Çünkü size biraz karışık geldi,” dedi Scarpetta. “Devam etmemiz gerekiyor,” dedi Benton. Am a devam edemiyorlardı. Yüzbaşı Pom a

.

PDF Kitap İndir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir